25 Nisan 2014 Cuma

1995 şırnak askerlik hikayemi anlatıyorum - Bölüm 3 (İnci Sözlük Tarihinin En İyi Hikayesi 2)

üsteğmene dedi,

komutanım yoklar iz miz yok,

çok şaşırdım amk. belkide geride bir mağaraya oyuğa girip saklandı herifler o karanlıkda nerede bulacaksın,

ırak sınırındayız yani 1 km falan daha gitsek kirecek k.ırak a,

dedi o zamn geri dönelim, gün gözüyle de görürüz mağara falan varmı varsa tek tek bakarız.

beyler geri dönüyoruz bir kaç tane yavşak bulucaz diye 7 saatlik oldu size 10 saat ama köye gelemedik her mağaraya ovuğa bakıyoruz yaklaşık 100 kişiyiz, ayaklarım sikilmiş vaziyette zaten sivri sivri kayaların tepesinden atlaya zıplaya gidiyosun ayaklarımın amına koyuldu,

her mağaraya geliyoruz 3 kere içeride kimse var mı, ses yok, tak bir el bombası, sonra gir bak.

heralde 100 den fazla mağaraya baktık bunların 30 40 kadarı kullanılmıi belli ama harekat içerisinde boşaltılmış kimse yok. yaklaştık artık köye amk, yanından geçtiğimiz inşaat alanı gibi bir yere benzer çanak tarzı alan var içinde de 2 3 mağara, burayada aynı hareketi yapacaz ama takatimiz kalmamış artık,

zaten mağaralar bir birine çok yakın yani, bağırdı üsteğmen,

kimse var mı içeride? varsa ses versin bir şey yapmıcaz yoksa ateş edicez falan bağırdı artık bir kaç kere ne kadar bağırdı bilmiyorum yani geberiyorum yorgunluktan, neyse attık birine el bombası, tık yok, ikincisine attık gene tık yok, üçüncüsüne attık ama tam gelmedi dışarı düştü patladı arkasından tak tak diye ateş açıldı içeriden,

ananı avradını sikiyim, bütün yorgunluğum gitti resmen, kurt gibi dikildik amk mağaraya doğru. neye uğradığımızı şaşırdık amk, sınıra kadar yürümüşüz meğer herifler köyün dibinde sayılırlar yani o kadar yakın.

ateş yiyince üsteğmende bağırmaya başladı,

ateş etmeyin bakın sizi oradan çıkarırız istesek çıkın teslim olun, bir yarım saat falan bağırdı ses yok aksine karşılık 1 el ateş ettiler,

üsteğmen dedi el bombası atın amk içeri,

salladık el bombalarını patır patır kayalardan kopan taşlar dökülmeye başladı amk. anında bağırmaya başladılar teslim oluyoruz falan diye,

dedik çıkın tek tek, bir çıktı 2 kişi görmeniz lazım ağızları burunları kaymış yırtık pırtık üzerlerinde ki herşey,

dedi içeride kimse var mı sizden başka 3 kişi var dedi ama ölü,

bombalardan mı öldüler dedi yok dün gece ölmüşler,

meğerse bu amına koduklarım mayını koyduktan sonra apar topar kaçacaklar ya, işte kaçarken kayalıklardan yuvarlanmış 3 tanesi orada kafaları dağıtmışlar bunlarda mağaraya almışlar hemen gideceklerken bahadırların timleri görmüşler buraya sığınmışlar. yanlış hatırlamıyosamda bir tanesi sonradan ölmüş içeride kan kaybından.

çıkarttık bunları, su falan verdik, dedi komutan siz mi döşediniz mayını, ses yok,

oğlum dedi söyle köye siz mi döşediniz mayınları,

bişey diyemiyo korucular var tepelerinde sikecekler bunları yani orada.

mırın kırın etti, üsteğmen çözdü işi üstelemedi belli bunlar yapmış dese biz yaptık diye orada tarıyacak korucular amk. beyler bu gecelik bitiriyorum bir kaç misafirim geldi aniden kusuruma bakmayın işim biterse buradayım. bende beklemiyodum geleceklerini süpriz yaptılar afedersiniz, şimdi onlar gelmişken burada yazarsam ayıp olur. sizede ayıp olacak biliyorum ama gerçekten afedersiniz. erken giderlerse gelirim. @iblis küfür etmeyin beyler adama, herif belli ki o bölgede yapmış askerliğini, ama bizde gece görüş yoktu kardeşim o dönemde. nerede ne zaman yaptın merak ettim? @iblis oha o dönem gece görüş varmıydı sizde? e idil o zaman şırnak sınırı içerisinde değilmiydi? sizin görev bölgeniz değildi bildiğim kadarıyla. ya da dur lan ölemiydi, idil şırnak içerisinde diye hatırlıyorum. @iblis tamam biliyorum nusaybin falan da idil şırnak bölgesine bağlıydı diye hatırlıyorum, mardinde yaptıysa idilde ne işin var onun için sordum. sizin sorumluluk alanınız dışında değilmiydi, idil biraz daha şırnak içerisinde kalıyordu. gerçi amk o dönemler çok sınır değişiyordu millet tugay yerleştirmek için il yaptı şırnak ı dediğin doğru olabilir. aynen vardı komando taburu çakırsöğüt içerisinde. valla kardeşim bizde gece görüş falan yoktu, öyle bir söylenti vardı gece görüş gelecek falan diye heyecanla bekledik ama gelmedi amk. helikoptercilere gelmişti yanlız. onlarda gece uçuş yapmıyolardı ama. olsaydı çok farklı olurdu yeminle, gözlerimizi karanlığa alıştıracaz diye kör oluyoduk amk. @4936 vardı amk, olum ben güçlükonakta benim boyum kadar piyade tüfeği gördüm, bu kırıkale piyade tüfeği boyum kadar. 1970 lerden kalma. o telsizden de genellikle ''emperyalist tc askeri kürdistandan defol'' ilk lafları buydu amk. devamlı telsize karşırlardı operasyon esnasında emir veremezdi üstlerimiz amk. bişey sorucam lan siz hiç duydunuz mu? bunlar ''bizim helikopter'' falan derdi siz hiç sahit oldunuz mu? çok kişide duymuş bunu. hakikaten merak ediyorum o bölgede askerlik yapan arkadaşlara soruyorum, anlatacaktım ama şimdi sorayım.

gece tepede mevzideyken, helikopter sesi duydunuzmu? biz duyup sorduk yerimizi belli edecek diye, bizim herhangi bir helikopterimiz o bölgede yok havada helikopterimiz yok cevabı almıştık. bunun gibi bişey başına gelen oldu mu aranızda ? saat 9 30 gibi başlıyacam kardeşim, gel beklerim. @4994 arkadaşlar kardeşimiz gayet iyi bit soru sormuş, dün gece bir çok kişi msj attı bu konuda birçok kişiye cevap verdim başlık altınada yazacaktım ama unutmuşum iyi oldu hatırlattığın kardeşim,

bilmem bilirmisiniz, ahmet kaya özellikle ahmet kaya ve bazı şarkıcılar, yaptıkları şarkıları o zaman albümlerine koymadan söylerlerdi, mesela ahmet kayanın fasso nejdet şarkısıda zannediyorum 1995 ten sonraki bir senede çıkan albümünde yer alıyor. ancak bu şarkı sözlerinin çoğu yusuf hayaloğlu tarafından seneler evvel yazıldığı için söyleniyordu. bileniniz bilir yusuf hayaloğlunun şiirlerinden şarkı yaparlardı birlikte. bu şarkıda o zaman özellikle g.doğuda söylenirdi, fakat ben apoyu özledim kısmıyla olmayabilir ancak ''kürdüz ölene kadar'' lafı hatta dönemin partisi hadep tarafından mitinglerde söylenirdi.

ahmet kaya nın ölümünden sonra yayınlanan bir çok yeni şarkı ortaya çıktı hatta ''ahmet kaya ölmedi mi?'' söylentilerini hatırlayanlarınız vardır.

velasıl ahmet kaya bir çok şarkıyı albümüne koymadan önce söylerdi. özellikle de bu yeni şarkılarını gülhane parkında verdiği konserlerde. @5004 74 76 kilo arası gittim, 64 kilo döndüm kardeşim. beyler 15 dakika içerisinde başlıyorum. http://www.youtube.com/wa...35M&feature=endscreen

(hikayeden sonra bazı kardeşlerimiz patır patır aşık olmaya başladılar. bu şarkı onlar için gelsin )

damlaca köyü mezrasına yakın bir mağarada tespit edilen örgüt mensubu kişileri etkisiz hale getirmiştik.

zaten sağolsunlar 3 tanesi bizi yormadan kayalıklardan düşerek kafalarını kırıp orada ölmüşler.

bunlar, bizim önümüzden giden teğmen hakan ve timleri farkedince, ölüleriyle birlikte o mağaraya girmişler.

ardından timin o bölgede olduğunu düşündükleri için bir kaç gün mağarada kalmayı göze almışlar.

2 tanesi sağ, fakat 1 tanesinin bacağı felaket kesilmiş kan kaybından bembeyaz olmuş adam.

diğer sağlam olanı ise sabaha karşı arkadaşlarını bırakıp tam kaçacak iken bizi farkedip geri dönmüş mağaraya.

üsteğmen ismini sordu,

yücel dedi adam,

kod adın mı peki? diye sorduk,

evet dedi,

ama sesini duymak için kıçımızı yırtıyoruz. öyle korkuyor ki orada gibecez sanki onu,

gerçi bıraksak korucular gibecek hakikaten öyle bakıyorlar çünkü adama,

gerçek adını sordu üsteğmen,

hatırlamadığını söyledi,

artık kafa ne durumdaysa, belki de yalan söylüyor ama çok umrumuzda değil,

üsteğmen;

burada başka arkadaşların var mı? neredeler dedi,

yok dedi onlar 2 gün önce haftanin e çekilmişler,

kaç kişiler diye sordu,

150 kişiye yakın bir kol,

ya hakikaten sinirim bozuldu o sayıyı duyunca amk.

biz orayı basalı 2 ay olmamış ne ara toparlanıp bu kadar adam olmuşlar hakkaten aklım almıyor.

üsteğmen dedi sizin işiniz ne burada,

biz gözcü grubuyuz cevabını verdi,

üsteğmen nereyi gözlüyodunuz dedi,

qarakole yi gözlüyoruz dedi aynen bu şekilde telaffuz etti,

hangi karakolu amk onu söylesene isim ver dedi üsteğmen,

burada ki qarakole yi gözlüyoruz dedi,

amk bölgede 4 tane karakol var,

dedi üsteğmen siz mi mayınladınız köyün patika yolunu?

yok dedi biz yapmadık,

oğlum doğru söyle bak siz koymadınız mı o mayınları,

bu davar da bir taraftan devamlı korucuları kesiyo konuşurken,

herif dese evet biz yaptık orada ağzına ağzına vericekler mermiyi korucular,

üsteğmen farketti üstelemedi zaten,

en yakın karakola telsizden anons çekti ama telsiz de devamlı kapalı,

yani kapalı dediğim bir açık bir kapalı amk batarya bitmesin diye o yüzden aç kapa aç kapa yarra yemiş,

benimkisini kullandık karakola durumu izza ettik,

3 tane etkisiz hale gelmiş terörist 1 yaralı 1 de sağ, oraya arkaürecez bunları, orada kısa sorgu çekecekler,

yanlış bilmiyosam beyler, bizim öyle ifade yazdırma gibi bir durumumuz yok, jandarma komando değil normal jandarma alıyor ifadeyi, o yüzden oraya arkaürecez,

ifade falan alınacak sonra cesetlerle birlikte tugaya dönecez orada da savcı tutanak tutacak.

aslında olay mahalinde olması gerekir bunun ama oraya hangi savcıyı getireceksin amk. http://www.youtube.com/watch?v=BZfDbYEkd9w

neyse biz bunları aldık,

diğerlerinide sardık amk çarşafa beze ne bulduysak taşıdık köye kadar,

köye geldik amk,

köydekiler bu sefer bunları şehit korucular zannetti önce, gene bağırışma falan oldu, hemen müdahale ettiler korucular bizden değiller diye,

o anda ki halleri görülmeye değerdi ama,

1 saniye önce yerlerde debelenen kadıncağızlar haberi aldıktan 1 saniye sonra ''haa tamam o zaman amk'' diye durulmaları komik gelmişti o anda bana.

bir kadın özellikle dün gece ölen kadıncağızların naaşlarını vermek istemeyen kadın,

koruculardan birinin yakasına yapışıp bağıra bağıra bişeyler söylüyordu,

sonra öğrendim ki ''bunlar mı bunlar mı yapmış'' diye soruyomuş.

o iki kadın da bu kadının kız kardeşleriymiş.

iki kadın tam 6 çocuğu öksüz bırakmış,

6 çocuk bu kadının bakımına muhtaç şimdi,

kadının da kendi çocuklarınıda ekle etti 9.

allah yardımcısı olsun.

karakola götürdük bunları,

bacağında derin kesik yarası olan hemen serumlanıp pansumana alındı. ona da sorgu yapılıp ifade alınacak çünkü.

3 ceset araçlarda kaldı,

sağlam olanıda karakola aldılar,

hemen bir ifade hazırlandı,

mayın olayını yaptıklarına dair, ve pkk nın silahlı eylemlerine katıldıklarına dair.

açık söyliyim adamın mayınları ''evet biz döşedik'' dediğini duymadım içeride karakol komutanına söylemiş,

koruculardan biri geldi,

bu şerefsiz yaptı ben biliyorum dedi,

nerden biliyosun dedim onun yaptığını,

bu dedi başka köyün çocuğu arıcılık yapar onlarda biliyor dedi arıların konulacak yerleri o yaptı. bize bırakmıyorsunuz bunlar hapse atıp bırakıyorsunuz dedi,

dedim niye çıkmış ki dağa,

dedi şerefsizde ondan çıktı,

abi dedim yanlış anlama bişey sorucam

siz niye çıkmadınız dedim dağa,

ufacık köydesiniz, toplasanız 15 kişi ya var ya yoksunuz silah kulanan.

adamlar sizi bassa alıp götürse ne yapacaksınız dedim,

dedi komutan biz 40 kişiydik, başımızda da amcam vardı. 3 senede 15 kişiye kadar düştük, çok kez bastılar köyümüzü, ilk onlar bizden koyun istedi vermedik, çobanın yoluna pusu kurdular hayvanlarımızı telef ettiler. orada yiğenlerimi vurdular. sonra biz karakoldan yardım istedik, bize silah verdiler allah razı olsun. biz gene koyun aldık gene taradılar koyunlarımızı, bir kere daha koyun aldık pusu kuracaklarını bile bile, ama bu sefer hazırlıklıydık biz pusu attık askerlerde vardı yanımızda, 6 tane kelle aldık.

sonra bizim köyü 2 kere daha bastılar,

amcamı, iki kardeşimi, yiğenlerimi ve bir oğlumu öldürdüler.

bu artık vatan meselesi değil kan meselesidir.

bir bizden gidecek bir onlardan.

bizi tamamen tüketene kadar çarpışırız.

şimdide köyün kadınlarının kanına göz diktiler. artık ne asker tanırım ne örgüt. köye kötü bakanı orada vururum.

ne diyim artık adama amk.

anladım abi dedim o kadar.

hadi biz tugaydayız, adam 15 kişi, göt kadar tepenin eteklerinde ki köyde pkk ile çarpışıyor.

hani dtp çıkıp, imralida ki çıkıp anlaşmamız için açılım için ilk şartlardan biri korucu sistemi kalksın diyor ya.

he boşu boşuna değil o amk. biz karakolda hemen ifadenin bir kopyasını alarak yola koyulduk, koruculara da köye dönmelerini söyledik, ama nafile amk. adamlar tutturmuş bize vereceksiniz,

peşimizden tugaya kadar geldiler, tugaya savcı gelmiş,

açtık gösterdik cesetleri,

kafaları patlak içinde beyinleri akmış resmen artık kafa üstü düşmüşlerse,

savcıda genç 1 yılı doldurmamış daha bölgede, bunları görür görmez adamın başı döndü bizim uzman vardıya bana dostum dostum diyen, ona tutundu, kolonya falan koklattık herife,

bide demez mi, bunlar çok kötü ölmüşler yeaaa,

he dedim amk allayıp pullayım getirecektik bide adamları.

neyse incelemeyi yaptı, dedi bunların ölüm nedenleri mermiyle değil, kafaları kırılmış otopsi için hastaneye götürmek lazım,

bide sırtımda taşıt amk demek geliyor adamın içinden. herif kayalardan düşmüş işte götü başı yarmış, daha ne istiyosun ne yapacaksan yap, zaten tugayın ortasına koyduk gelen geçen askerler bakıp bakıp iç geçiriyo, siktir git bir an önce,

dedi bunları otopsiye almamız lazım.

üsteğmen tamam dedi al sana bir tim götür otopsiye, ilkerin timi aldı bunları götürecek, ilker de zaten renkten renge giriyo herif,

alıp götürdüler. ben leş gibiyim amk, koku üzerime sinmiş tabi, gittim yıkanayım diye, su olmuş buz lan bildiğin buz. o buz gibi suda yıkandık ne yapıcaksın başka çaren yok. http://www.youtube.com/watch?v=eQiv8Aq3CXA

istirahat aldık zaten, bende hemen telefona koştum hazır gene yasaklanmamışken.

yağmuru arayacam arayamıyorum hastanede bilmiyorum telefonu. bende evi aradım,

çaldı bir kaç kere ardından açıldı telefon, annem açmıştı teli, bir önce ki telefon konuşmamızda biraz sert davranmıştım, kırgındım biraz, birazda hayakırıklığı üzüntü falan. ne varsa üst üste gelmişti,

oğlum diye açtı telefonu direk,

dedim anne nerden anladım benim aradığımı,

kızanım telefonun başında bekliyorum hep evde bir yandan da resmini öpüp dua ediyorum evladım dedi bir yandan da sesi titriyo anacığımın,

sen arayacaksın diye her telefona oğlum diye çıkıyorum artık evladım dedi,

o kadar ceset içerisinde geziyosunuz, sizi öldürecek mermi nereden gelecek bilmiyosunuz beyler, o stres o gerginlik sizi 50 yaş birden yaşlandırıyor 20 li yaşlarınızda saçlarınıza ak düşürmesi sağlıyor o ortam,

ama işte annenin sesini duyunca aga ne biliyim küçük çocuğa dönüyosunuz amk.

dedim anacım yorma kendini bak iyiyim işte merak etme beni, sen napıyosun babam kardeşim napıyo,

dedi evladım valla seni bekliyoruz sadece, seninle gün sayıyoruz bizde.

dedim anacım merak etme bizimkiler büyük operasyon yaptı uzun süre bunlar belini doğrultamaz o zamana kadar teskere alırım ben zaten,

ufacık bir umut bile onları kandırmaya yetiyor beyler,

gerçekten mi kızanım? bişey olmaz artık dimi evladım?

yok anacım dedim ya bişey olmaz merak etme. hem biliyomusun burada konserler veriliyor halka, o kadar kötü yer olsa konser verilir mi hiç?

aman işte ne bileyim evladım korkuyorum ben diyo ağlamaya başlıyo gene.

dedim anne senden bişey isticem.

söyle kurban olduğum dedi,

dedim ben yağmurla görüşmek istiyorum bana hastanenin telefonunu bulabilirmisin, bir daha ki sefere ararım seni söylersin olur mu?

tamam yavrum hemen gidicem hastaneye öğrenicem zaten kızımı görmeye gidicem bende bu akşam,

dedim anacım doğru söyle nasıl yağmur?

iyi evladım iyi merak etme daha iyi olacak.

işte amk bizde annenin her sözüne en ufak şüphe duymadan inanıyoruz,

tamam dedim anacım kapatıyorum şimdi sen telefonu al ben seni aradığımda verirsin.

öyle kapattık telefonları ana oğul birbirimizi kandırmış vaziyette. içimde ufacık bir umut var. zaten başka türlü orada durulmaz bu şartlarda. umudun hayalin bitince ölürsün yani bu kadar basit.

istirahate giderken, bir anda koşuşturmaca başladı koridorlarda, bağırışma sesleri falan geliyor bir odadan ama kestiremiyorum,

bu ilkerin timinde ki dostum diyen yavşak uzmanı çevirdim dedim,

ne oluyo lan ne bu patırdı?

dedi ''komutanım'' yavuz asteğmenin timden firar var.

ananı avradını sikiyim, yavuz abinin timinden biri firar etmiş,

dedim lan nasıl kaçtı tugaydan nereye kaçar tek başına manyak mı lan bu?

dedi komutanım tugaydan değil dün gece intikal esnasında kaybolmuş,

hayda olaya gel amk. dedim lan ölmesin çocuk bir yerden düşüp,

bilmiyorum komutanım dedi,

dedim nerde yavuz asteğmen,

binbaşının odasında,

aha dedim yavuz abim siki avuçladı şimdi,

ne uyku kaldı ne bişey amk, yavuz abide öz abim gibi olmuş öl dese ölürüm. hemen bahadırın yanına gittim, kaldırmak için oda olanları duymuş kalkmış zaten. bahadır dedi, yavuz abinin askeri kaçmış,

dedim oğlum bu intikal sırasında bir yere düşüp bayılmış ya da ölmüş olmasın,

yok lan öyle bişey olsa düşerken ses gelir,

bu şekilde bahadırla beyin fırtınası yapıyoruz komplo teorisi üretiyoruz amk.

akşama kadar yavuz abinin tabirimi maruz görün azına sıçtılar resmen.

akşam geldi odaya, ama bombok vaziyette, üzerinde kamufulajı hala duruyo yani, çamur toz toprak içinde abim,

geldi oturdu bu, yüzümüze bile bakmıyo, lan bişey de soramıyoruz ama ne oldu ne bitti merak ediyoruz haliyle,

bizim patavatsız baho atladı hemen allahtan,

abi ne oldu ya askerin mi kaçtı,

bu dedi ne biliyim amk anlmadım ki, herif kuş oldu uçtu sanki amk.

dedim abi, bir yere düşmüş olmasın, yok olum dedi ses gelirdi duyardık düşerken bağırırdı çocuk, intikal yaptığımız her yere baktık ki akşam tepede pusu attık orada vardı, sabaha karşı nöbetleşe istiragate geçtik 2 günümüzde herif uyandığımda yoktu, askere sordum işicekmiş çalılığa gitmiş gelmemiş bir daha.

abi dedim vurmuş olmasınlar çocuğu

yok olum her yere baktık bişey bulmadık,

kaçırmış olmasınlar abi dedi bahadır,

ne biliyim ya sikicem bu işi bişeyler oldu ya kaçırdılar ya da bu kaçtı,

yavuz abinin uzmanıda orada,

dedi kaçmış olabilir hakikaten. nası abi dedim (bu uzmanda yavuz abidende büyük) kaçar ya manyak mı bu çocuk, tek başına nereye kaçıcak akşama kadar ölür dedim, ya pkk vurur ya bizim asker.

yok dedi bu pkk ya kaçtı.

vay amk kafam almadı bir an,

nası kaçar dedim abi asker bu çocuk,

oğlum dedi asker ama askerden önce pkk sempazitanı olabilir,

nası asker oldu o zaman dedi bahadır,

uzman dedi, asker olurken pkk lımısın diye sormuyolar,

sen nerden biliyosun dedim bende,

timin içerisinde buna uyuz oluyorlardı devamlı ben örgütle bir işim yok, niye savaşıyoruz onlarla falan diye kafa yıkamaya çalışmış bir kaç defa, ara sıra da azından pekeke lafı çıkmış bunun.

dedim kürt mü bu çocuk,

yoo değil dedi,

aklım almıyo amk.

dedim muhbir olmasın lan bu bizim içimize sızmış,

uzman dedi, yok ya muhbir olsa ne olacak neyimizi anlatacak,

yavuz abi;

''intikal yönlerimizi falan anlatır bu amına kodumun çocuğu'' dedi. dedim abi hangi bölgedeydiniz,

bestler bölgesindeydik dedi (bu bestler dereler bölgesi varya ölüm merkezi amkgece oldumu önünü göremezsin)

benim sayko uzmanda dedi, o zaman kesin bu örgüte kaçtı, kesin örgüt için çalışıyodu zaten,

yavuz abi iyice çöktü amk.

lan sorumlu olduğun askerin kaçması ne demek. hele örgüte kaçması. adamı ne yaparlar biliyomusunuz. yavuz abiyi geçtim bütün tugayın amına koyarlar yani.

dedim yavuz abim sıkma canını, yani boşver abi örgüte kaçamaz o haberi gelir merak etme tek başına nereye gidecek.

askerliğimi yakacaklar dedi başladı ağlamaya,

abi dedim gözünü seviyim ya yapma böyle diyoruz ama nafile amk. bom bok bir durum. şimdi bu bölgede dereler köyü yakınlarında karakol var. orası devamlı tehdit alan bir karakol, zaten böyle bir karakol yok yani, yolu olmayan bir karakol lan helikopterle gidip geliniyor ancak.

bu karakol tehdit aldığı için devamlı o bölgede intikal halinde komando vardı. orada kaçmış çocuk.

gerçi sonradan karakolda köyde kaldırıldı oradan. çünkü çok boktan bir bölge yani beyler, cudi küpeli falan yanlarında turizm cenneti sayılır o derece.

mayınlı bölgeler mi dersin, pusu atılan yerler mi dersin. ve diğer yerlere nazaran ormanlık yerleride daha fazla olduğu için haşere çok var böceğinden faresine kadar amk.

binbaşı ne kadar subay astsubay varsa istirahatte hepsini çağırdı, dedi o bölgeye 9 tim gideceksiniz o çocuğu bulacaksınız. yoksa beni sikerler bende sizi sikerim.

haydi tam teyakkuza geçtik amk.

bestler derelere gidecez. durduk yere sıkıntıya girdik iyimi,

yavuz abinin durumunu düşünün birde. hemen hazırlandık, geçtik iştima alanına, dedi 4 gün 4 gece dağda geçirecez, bu süre zarfında buldunuz buldunuz, 4 time düşürecem bölgede ki unsurumuzu, 2 şer tim ayrı ayrı yönlerde arama yapılacak.

hay amk bestler-derelerde 4 gün 4 gece devamlı intikal pusu demek ne demek biliyomusunuz. kesin şehit vermek demek.

yapacak bişey yok tabii. yavuz abi öyle bir şeyin altına girdi ki, bütün asker sanki ona gıcık olmuş gibi hissetmeye başladı adam.

muhakkak vardır yani ''bu adam yüzünden niye biz bok yoluna gidiyoruz amk'' diyen ama. ne yapacaksın amk. bu çocuk hakikaten pkk ya gitse ve ortaya çıkıp basına yansısa nasıl kullanırlar bunu varya of of of yani.

40 gün 40 gece şov yaparlar amk.

binbaşıya sor komutanım çocuğu bulamazsak ne olur? diye

aha vereceği cevap aynen bu olur aynen bunu demezse bende bişey bilmiyorum;

http://inciswf.com/1286602117.swf

büyük propaganda malzemesi onlar için. beyler 10 dakika ara. neyse beyler, hazırlandık, helikopterlere bindik,

helikopterler bizi anca namaz dağında ki araziye atabileceklerini söylediler, sebepte bestler-dereler bölgesine uçuş çok tehlikeli,

lan hadi anladık helikopterler çok nazlı da orada uçamıyosunuz daha bi lazım olsanız yarrağı yemişiz yani.

namaz dağına attılar bizi, zirveye yakın bir noktaya, namaz dağı diğer yerlere göre biraz daha güvenlidir bestler dereler tam arkasında kalır, namaz dağının tam karşısında da küpeli ve cudi bulunur.

o bölgeye bıraktılar bizi,

200 kişiye yakın komando amk. pkk lı bulamıyoruz bide büyük ihtimalle ölmüş çocuğu arıyacaz. ölüm görevi resmen amk.

namaz dağının tepesine doğru çıkmaya başladık yaklaşık 2 saat falan sürdü, tepeye varında amk bestler-dereler gözüktü harbiden korkutucu bir yer siktiğimin bölgesi.

http://static.panoramio.c...otos/original/8133293.jpg

bir fotosunu koyalım. http://www.youtube.com/watch?v=2pdwbGCNqDY

insanın içini ürperten bir görüntü hakimdi, sanki bütün zorlukların üstüne üstüne bir de tuz biber olsun diye üzeri sisle kaplıydı mına kodumun yeri,

rahmetli babanem küçükken anlatırdı akşam uyurken, işte dedesi zabitlik yapmış osmanlıda, selanikte yaşarken makedon dağlarında çete peşinde koşarmış devamlı. madalyası bile varmış, bulgar sırp çeteleri peşiden koşarmış.

o dağları anlatırdı babanem, kocamaaaaaan bir kapkara makedon dagları kızancagızım derdi, benim böyükbabim oralarda çete kovalardı gavur kovalardı derdi.

lan dedim büyük dede senle aynı kaderi paylaşıyoruz ama başka yerlerde.

babanem görse gurur duyardı torunlarıyla.

o dönem ki dedelerimiz makedon dağlarında biz cudi küpeli namaz dağlarında çakal kovalıyoruz. büyük dedeme yakışır bir torun olduk dedim içimden. yavaş yavaş patika yolu diyecem ama değil kendi yarattığımız yoldan diyelim, iki ayrı kol şeklinde bestler derelere doğru inmeye başladık.

içimden diyorum lan nereden bulacaz biz bu çocuğu nereye bakıcaz amk 4 yıl sürer lan burada ki oyuklara mağaralara bakmak. çocuk öldüyse zaten kemiklerini buluruz ancak.

bir yandan günahınıda almak istemiyorum çocuğun ama hakikaten örgüte kaçmış ve yakalarsak ebesini gibecez yani.

çekilen çile değil bu başka bişey resmen,

iniyoruz yavaş yavaş amk, bir bakıyorsun orman gibi bir alana giriyorsun, sonra bir anda çıplak kayalıklar arasından ilerliyorsun amk. etrafta hızlı hızlı oradan buraya koşuşturan fareler. eşşek kadar mınakodumun fareleri. hakikaten herşey üst üste gelmeye başlıyor yavaş yavaş,

sonra çıkmaya başlıyorsunuz bir yerden bu sefer sisin içine doğru giriyorsunuz, zaten siste yürümek mümkün değil,

birde nerede karşımıza mayın çıkacak acaba diye bekliyorsunuz.

ulan hepimiz sağ salim çıksak bu sefer kafayı sıyıracaz resmen. taktan bir yer ama ne taktan. http://www.youtube.com/watch?v=QVIUMIrF7os

heryer haşere dolu çatır çutur sesler geliyor biraz ağaçlık bölge olunca, faresi bilmemnesi dal falan ne bulursa kemiriyor amk. en ufak çıt sesinde yere kapaklanıyoruz resmen. sis tepemize iyice çökmüş zaten, iyice paranoyak olmuşuz. bildiğiniz korku filmi seti yapsalar ancak bu kadar olur.

akşama kadar yürüdür bu haşere sesleri arasında, gece oldumu çöktük pusuya, bekliyoruz pusuya gelsinler diye, e be sevgi kodumun ya diğer taraftan gelirlerse diye soruyorsunuz içinizden yani ne tak yediğimiz belli değil, manyak gibi çocuk arıyoruz.

gece oluyor başlıyor çakalıydı bilmemnesiydi ulumaya,

allahım bitsin amk diyosunuz

lan gibtir olup gidelim buradan.

lan yanlış anlamayın o bölge öyle pis bir yer ki terörist unsurlar için de bela, yani onlar orada rahat biz diken üstündeyiz zannetmeyin, bir anda sis bir çöker tepenize en ufak tökezlenmede yuvarlanırsınız kayalıklardan aşağıya doğru.

böyle bir gece yok, bütün bestler dereler şaha kalkmış her yerden börtü böcek sesi, çakal sesi, kanat sesi, baykuş falan var mı bilmiyorum orada o tarz sesler, bütün şarjörü havaya boşaltmak geliyor içinizden. bir an önce sabah olsun istiyorsunuz yani. sabahta ayrı tak ama, sis olursa geceden daha kötü. sözde nöbetleşe uyuyacaz ama ne uyuması amk, gözünü kırpmıyosun, etrafımızda sikik sikik dere yataklarıda var, her an oradan çıkıp tepene çökebilirler.

hani şuradan gelme ihtimalleri olabilir diyemiyorsun yani, kısıtlı bir alan yok, seçenek bol her yerden gelebilir adamlar.

bizde bir anda her hangi bir noktadan çıkabiliriz karşılarına.

yemin ediyorum orada geçirdiğiniz her saniye kafanızı yemenize sebep olur. bestler dereler bölgesi kimseye ait değil, doğaya ait yani bunu çok net hissettiriyor size.

uzmana bakıyorum o bile gergin,

en çok buradan nefret ediyorum asteğmenim dedi,

dedim belli amk.

bahadırı merak ediyorum tam önümüzde ama görmek mümkün değil adamı. kim bilir o nasıl durumda, kesin bağlamıştır oda psikopata amk.

merdiven şeklinde düşünün, öyle bir arazide yayıldık gece orada olacaz, benim tepemde üsteğmen ismail var, alt basamakta ben, benim alt basamağımda bahadır var, ama orası biraz daha açık bize göre daha boktan bir durum yani. geçen sene 94 yılının sonbaharında bu bölgede bir operasyon yapılmış 14 şehit vermişiz, ve bizim pusumuza düşmüşler attığımız pusuda 14 şehit vermişiz amk. adamların zaten zaiyatı 60 70 civarı düşünün biz haftanin kampına yaptığımız baskında o kadar terörist öldürdük. buradan anlayabilirsiniz olayın vehametini,

ilk gece böyle boktan bir psikolojide geçirdik saatleri,

sabah oldu inanılmaz soğuk bir hava var, hani yere çiğ düşer mi öyle bişey denir, üstümüze düştü amk o bütün gece. hareket edemiyoruz amk.

uzmana döndüm dedim,

abi burada bu çocuk hayatta kalamaz asla yani ölmüştür o boşu boşuna arıyoruz,

o zaman şehidimizi bulmak zorundayız dedi,

e öle deyince işin rengi değişiyo, madem çocuk şehit bulacaksın aga. gebersende bulacaksın.

e dedim ya örgüte kaçmışsa bu,

o zaman da bulacaksın dedi,

efendi gibi geri dönemeyiz yani dedim,

cık yaptı kafasını havaya kaldırıp.

yemin ederim hayattan soğutuyor bölge adamı.

lan bir mağaralar var. oraya çıkmazsın yani

düz bir duvar düşün 400 500 metre dümdüz bir duvar, o duvar üstüne çatlaklar var diyelim aha işte oralar mağaralar. lan zaten oraya adam nasıl çıkacakta nasıl mağaraya girecek, hadi girdi nasıl inecek amk. dümdüz bir yer lan tutunacak yer yok.

uzmanım dedi başka bir yerden giriyorlardır.

ha birde labirent gibi birşey çıktı başımıza yani öyle mi amk. neyse sabah oldu, dediler durmadan 3 gece yürüyecez,

dedim şaka yapıyor olmalısınız sayın amınıza koyduğumunun komutanı,

harbi harbi bize ayrılan sürenin kalan tüm kısmında yürüyecez.

beni vur dedim uzmana, vur dedim ya bitsin bu çile amk,

lan şimdi intikal yaparken tamam uzun bir intikal olacak gene götünden ter çıkacak ama yani tam olarak ne kadar yürüyeceğini bilmediğin için karşıda her gördüğün tepede heralde şurası, bence burası diye diye zamanı öldürüyorsun,

ama zaman verince 3 gün 3 gece, aga ufacık tümsek sana oluyor 400 metrelik tepe amk.

daha yürümeye başlarken küfür ediyorsunuz hay sikicem intikalinide arama taramanıda amk.

neyse çıktık yola, bir bok yok etrafta, 7 8 saat yürüdük, in çık in çık, bazı yerler çıplak, saklanacak yerde yok ayaklarımızın büyüklüğünde taşlar var sadece, açık arazi amk, etrafı dev gibi tepelerden oluşuyor onlarında üstü aynen böyle açık,

lan bir geriliyorsunuz açıkta yakalanacaz diye o gerginlik 2 kilo verdirir adama. kardeşim korucularda var elbette yanımızda ama, bakın dikkat edin bestler dereler bölgesinde sadece dereler köyü vardır o kadar. oradandan adam korucu olacam derse, ikinci gün ölür. bestler dereler bölgesini adam gibi bilen korucu zor bulunurdu.

ha yanımızda ki korucular da elbette işlerinin ehli, zaten onlar olmasa kayboluruz söyliyim. elbette elimizde yer belirten haritalar falan var ama. çok garip bir yer yani. bir çok yer birbirine benziyor. o kadar yerden geçiyorsunuz, çoğu yer birbirine benzediği için istemsizce ''ulan buradan geçmedik mi?'' falan modlarına girmeye başlıyorsunuz.

akşam oldu amk, hala yürüyoruz, böyle bir yürüme yok yani, baksan varya ne kadar mesafe yürüdük 10 km bile değildir amk. ama aralıksız 10 11 saat falan yürümüşüz,

gecenin bir yarısı durduk (gecenin bir yarısı diyorum artık zaman menfumuda kalmadı) aga ayaklarım sırılsıklam oldu, bir çıkartayım dedim ayaklarıma bakayım dedim, lan ayak tabanım var ya yemin ediyorm boydan boya kalkmış o sert deri kalkmış boydan boya. abi görünce daha da acımaya başladı, sıcak zaten yanıyo, bende krem sürdüm ayaklarıma sırf soğutsun diye kafaya bak amk. kendi kendinizin doktoru oluyorsunuz bir yerden sonra.

ayak tırnaklarım mos mor, mos mor olmuş ayak tırnaklarım böyle bir görüntü olamaz yani. beyler birde şu bilgiyi vereyim şimdi ''bestler-dereler'' ismi aslında bir kürtçe bir türkçe, yani bestler kürtçede dereler demekmiş, yani komple türkçeye çevirdiğinizde ''dereler-dereler'' anlamına geliyor.

yürüyüşümüzü yapmaya devam ediyoruz, mağaraların olduğu yerlere geliyoruz ama, mağaralar öyle bir yerde ki düz duvara tırmanman lazım oralara çıkman için, ki bu inanılmaz bir zaman kaybına neden olur, o yüzden aynen devam ediyoruz yolumuza,

sanırsın dağcılık eğitimi alıyoruz amk, bir kişiye rastlamadık daha. bu akşamlık bitirelim beyler, ekrana bakamıyorum artık amk. soru cevap falan yapalım muhabbet edelim biraz. yarın devam edicem. @5094 abi bu arada ben bişey sorucam,bu hani kamplar bombalandı diyorlar 46 pkklı öldü diyorlar, birkaç yıl evvel güneş harekatı vardı sürekli terörist öldürülüyor diyorlardı televizyonlarda, bunlar gerçekten doğru mu yoksa medya abartıyor mu?

valla abicim abartıyormu bilemem ama. bizim dönemimizde öldürülen pkk sayılarını az verdikleri oluyordu bazı ulusal kanalların. @5100 kardeşim yarın bizim iş var. o yüzden, erken gelip erken başlıyacam ama yarın. @5102 1 tane adamı aramaya 200 komando niye çıkarki 1 tane tim gitse daha mantıklı değilmi sonuçta 200 kişide olsa 5 kişide olsa aynı yerlerden geçeçeksiniz dağılarak aramıyorsunuzki

tamam da kardeşim, bir adamı arayacak diye 1 tim gönder 2 gün sonra bütün tim şehit olabilir. tehlikeli bölge o yüzden 8 9 tim birden gidiliyor oraya. komutanım sorun dağdakini temizlemek değil milisi temizlemek dersi osman paşa. milis nasıl temizlenir sence şehirden ?

iyi bir istihparatla olabilir.

ayrıca arkadaşlar bana komutanım demeyin lan millet asker sanıcak beni. jackal abi,

oralara helikopterler niye gitmiyor? düşeriz diye mi? daha yen harekat oldu amk terkedilmemiş miydi amk oralar? sinirlendim gece gece.

abicim helikopter pilotu için öncelik helikopteridir, şimdi helikopter bir çok nedenden dolayı kalkamayabilir. bizim dönemimizde helikoterler gece uçamazlardı (çok nadiren ama çok yani) yazın çok sıcak havada uçamazlardı motoru boğulur ki göt kadar uh1 ler bile kaldıramazdı kıçını,

ayrıca şimdi bunlar her yere inemezler, pervaneleri varya tepede oraya buraya çarpar ondan gelemez, e zaten bu ibneler pusu atarlardı helikopterler için ondan gelemezlerdi,

yani o kadar çok bahaneleri vardır ki anlat anlat bitmez. ama cobra yı bir kenara ayırmak lazım. aga cobralar bir gelir pir gelir yani. uçan meleklerimiz amk.

daha yeni harekat oldu diyorsun da. biz aslında 10 gün öncesinden yapacaktık harekatı, gazi mahallesi olayları patladı ertelendi harekat, e o sırada bunlar haber alıyor tabi, 500 600 kişi beklediğin kampta 100 200 kişi çıkıyor. sonra harekat bitince geri kaçan tekrar kampa geliyor. abi sorumu sormuştum ama görmedin heralde sorum şu:
annenin babanın yanına döndükten sonra anılarını anlattınmı operasyone gittik gibisinden ( en azından babana )

babama anlattım kardeşim rakı balık karşılıklı tek tek anlattım, anneme anlatmadım tabii ki. beyler helikopterlerle ilgili bişey anlatayım. orada asteğmen bir komser çocuk vardı, ismini vermiyim büyük ihtimalle şu anda şube müdürü falan olmuştur.

çocuk çok gıcık kaptı bu helikopterlere ve dedi ki ben dönünce polis helikopteri pilotu olacam ki, hiç kolay değil. ama çocuk zehir gibi koleji 3.lükle falan bitirmiş akademidede ilk 10 da. neyse görüşürdük biz o zamanlar. çocuk girdi ilk 5 e kaldı. son mülakatlarda bu.

buna sormuşlar acil bir durum oldu şöyle bir mağara olan bölgede bizim personelimiz mağarada, o bölgeye inermisin? inersen helikopterle nasıl bir iniş tertip edersin.

beyler istenilen cevap basit, helikopteri öncelik olarak düşünüp ona göre bir cevap hatta inmem demek bile yeterli olabilir.

bizim ki ''gerekirse o mağaraya helikopteri sokarım'' diyince aynen şut=) road, hic helikopterimizin dustugu oldu mu? hele ki cobra falan? duydun mu hic?

cobra duymadım kardeşim, ama skorsky düşürmüşlerdi onu biliyorum. o bölgede olanlar hazır buradayken sorayım.

beyler bizim başımıza yemişli ve dağdibinin orada pusudayken helikopter sesi duymuştuk gece yarısından sonra, hatta sorduğumuzda bölgede bir helikopterimizin olmadığını söylemişlerdi,

bu tip bir olay başınıza geldiği oldu mu yada duyduğunuz? abi senin dediğin gabar aynasını araştırırken söyle bir haber buldum

http://www.hurriyet.com.tr/gundem/7456525.asp?m=1
abi bu haberde şehitlerin gözlerine 1 metre yakından ateş ettikleri söyleniyor bu ibnelere nasıl çatışma esnasında şehitlerimizin yanına yaklaşıp böyle iğrenç seyler yapıyorlar diğer askerler çatışma anında şehitleride korumuyor mu? lütfen cevap ver.

kardeşim tim şehit edildikten sonra yanlarına gidip yapmışlardır muhtemelen. çatışma esnasındaysa başka bir grubumuz oraya gidemez hemen büyük ihtimalle karşılarında bir pkk unsuru vardır onlar ateş açıyordur biride gelip bunu yapmış olabilir. abi bi soru daha sorayım nerden baksan birkaç sene sonra askerlik var kendimizi ezdirmemek için napalım veya komutanlara iyi gözükmek için

efendi olun, psikopat ayaklarına yatmayın saygısızlık yapmayın bu kadar. gerisi zaten göre göre alışacaksınız. @5132 bitti abicim. bugünlük paydos. arkadaşlar isimleri nasıl hafızanda tutuyorsun diye sormuşlar. günlük tuttuğumu söylemiştim boş zamanlarımda çünkü yapacak hiçbir şey yoktu o zaman.

ayrıca isimleri günlük tutmasamda hatırlarım. beyler 14 15 ay sadece onlarla hayatta kalmaya çalışıyorsunuz ki zaten verdiğim isimler 11 12 kişi falandır. bana çok tesiri olan kişiler bunlar. e size sorsam ilkokul 1.sınıfta ki arkadaşlarınızı az çok 3 5 kişiyi sayamazmısınız. yani buna şaşırmanıza gerek yok.

neyse akşam görüşmek üzere. beyler saat 9 civarı başlıyorum. molotov kardeşimden timimi teslim töreniyle aldıktan ve bayrak töreni akabininde istiklal marşının ardından, bölgeyi betimleye betimleye anlatarak hikayeme devam edeceğim=) başlıyorum birazdan beyler ilk partı göndereceğim az sonra. (beyler molotovdan timimi teslim aldıktan sonra gene başladık arama taramaya)

http://www.youtube.com/wa...bGCNqDY&feature=share

yavuz abinin timinden kaçan veya kaybolan askeri (tam olarak bilmiyoruz durumu o an) bulmak için, 200 e yakın komando ve korucular ile bestler bölgesinde intikal yapıyorduk.

bu grubun başında binbaşımız vardı.

ki olayın vehametini başımızda binbaşının olduğundan da anlayabilirsiniz,

binbaşı lan binbaşı, genelde ya çok büyük bir operasyon olacak ya da sınır ötesi bir harekat olacak ki gelsin. şimdi ye kadar bir veya iki kere arazide görmüştüm binbaşıyı, biri çekil harekatında biride bir pusu sonrası olay mahaline geldiğinde.

intikalimize uzun bir süredir devam ettiğimiz için çok bitkin durumdaydık. 2 gündür aralıksız yürümemize rağmen kimseye rastlayamadık.

bu durum hem askerin sinirini bozmaya başladı hemde binbaşı ve diğer subayların.

zaten az zamanımız var, ve olay da bir askeri bulmak, namus meselesi yani.

orada bir askerimiz kayboluyorsa sen ne sikime orada askerlik yapıyorsun derler adama.

hele asker kaçıp pkk ya sığınıyorsa bu meslek ve askerlik hayatının bitmesi anlamına gelir.

pkk o çocuğu alır kendi yayın organlarında öyle bir süsleyip püsleyip sunar ki, orduya ne güven kalır ne bişey.

bununda stresi varken üzerimizde bu kadar zaman yürümek bu kadar gergin bir arazi ve bölgede yürümekte cabası tabii ki, ve tüm bunlara rağmen bir bok bulamamak üzerimizde ki baskıyı arttırıyordu. birde yavuz abinin durumunu düşünün beyler. ben hayal bile edemiyorum.

zaten intikal sırasında bir defa rastlaştık, yavuz abi yürüyen bir ölü gibiydi,

çok iyi hatırlıyorum bunu,

abi iyimisin diye sordum,

bana baygın gözlerle, ya bizim intikal edeceğimiz noktaları biliyor oralara gitmemiz lazım oralarda bekliyorlardır bizi,

bu cevabı verdi, kafası pek yerinde değildi anlayacağınız.

ama hakikaten neden o intikal noktalarına gitmedik bilmiyorum. gerçi bu kadar kalabalık bir vurucu güçken orada olsalarda bize ateş ederlermiydi onuda bilmiyorum.

yani bir bok bilmiyorum anlayacağınız. arama tarama gününün son gecesinde nöbetleşe istirahat edeceğiz artık. ama mahvolmuş durumdayız resmen. hiç bir şey bulamamıştık. uzmanım sağolsun ilk nöbette o kalacak bende biraz uyuyacağım. uyku tulumunun içine girdim ve direk daldım beyler. yorgunluktan parmağımı dahi kıpırdatacak halim yok. bir an uyandığımda (konserveden ton balığı yemiştim) dibimde ki konservede fare var, dibimde amk, gözlerinin içini görüyorum resmen. ama ona vurup kaçmasını sağlayacak takat kalmamış bende.

yani gelip kulağımı kemirse kemirir amk. karşı koyacak güç yok.

bir iki zor bela debelendim gibtir olup gitti.

o zamanlarda da günümüzde de, bir fare görmeye dayanamıyorum beyler. yemin ederim ufacık bir tane göreyim yolumu sokağı değiştiririm. artık buna korkmak mı dersiniz yoksa tiksinmek mi siz karar verin.

öyle yorgunum ki bir süre omzumun oralarda gezinmesine bir tepki veremedim. gibimde değil yani.

ardından uyandım, ama üzerimde felaket bir ağırlık var. zor açtım tulumu, hava çok soğuk olmamasına rağmen felaket üşüyor ayaklarım. his gitmiş resmen yürümekten. akşama kadar hiç bir yere kıpırdamadık, olduğumuz yerde bekledik sadece.

akşam binbaşının emriyle geri dönecektik. yanlızca 4 tim bestler bölgesinde kalacak ve intikaline devam edecekti.

bu timlerin arasında tabi ki yavuz abide vardı. komutan emretmişti. zaten dönmezdide. namus meselesi haline getirmişti yavuz abi.

ama binbaşı o asker sağ ya da ölü olarak bulunana kadar bölgede tutacak gibiydi yavuz abiyi,

hava tam kararmadan dereler köyü yakınlarında ki karakola gittik, karakola bölgede 4 timimiz olduğunu söyledikten sonra bölgeye helikopter istendi,

binbaşı isteyince hep nazlanan helikopter geldi 1 saate.

helikopterlere binip geri döndük,

arkamızda yavuz abi, ilker i, teğmen hakanı ve (bir tim komutanı vardı teğmen onu hatırlayamıyorum) asker arkadaşlarımızı bırakıp geldik.

arkadaşlar bilmiyorum ama o kadar kötü bir his vardı ki içimde, yavuz abiye bişey olacağını hissettim, karakola gitmeden önce yavuz abinin yanına gidip sım sıkı sarılmak istedim ama, böyle birşey yapamazdım.

yol boyunca hep aklımda yavuz abinin dedikleri geldi aklıma ''ya ben buradan geri dönemeyecem galiba'' derdi, hep sevdiği kızı yarı yolda bırakacam diyip dururdu.

kendisinden daha çok o kızı düşünürdü. başka biriyle evlendirirler diye. yemin ediyorum içime öyle kötü bir his geldi ki, bölgede intikal yaparken o kadar içimi titreten bir his gelmemişti.

üsteğmene gittim, dedim komutanım ya çekelim yavuz abiyi oradan. hiç iyi değil hatta bir kaç kere ısrar edip ne olur dediğimide hatırlıyorum.

üsteğmen de binbaşının emri yapacak bir şey yok, bişey olmaz merak etme falan demişti,

abi içim içimi yiyordu resmen.

hava karardığında tugaya vardık,

saat böyle 6 civarları,

yemek falan yedik, ben tabib asteğmenin yanına gittim ayak tabanlarımı göstermek için, bir baktı böyle yüzünü ekşittiğini hatırlıyorum bom tak durumda çünkü,

ayaklarına kan gitmiş dedi tırnakların ondan morarmış biraz git duvara doğru yasla kıçını ayaklarını havaya kaldır dedi, ayak tabanlarımada birşeyler sürüp bezle sardı,

ben geçtim odaya ayaklarımı kaldırmış vaziyette yavuz abiyi falan düşünüyorum, ardından o şekilde yarı uykulu moda geçmeye başlayınca uyuyup yere düşüp kapaklanmamak için baya yattım yatağa ve uyudum.

aradan ne kadar zaman geçti bilmiyorum muhtemelen saat 11 i geçmişti yalan söylemiyim, odama girdi asker dedi komutanım bestlerde timimiz pusuya düştü,

yarabbim kalbim yerinden çıkıcak gibi, çıplak o bezli ayaklarımla koştum yemin ediyorum.

zaten çatışma başlayalı olmuş bir 10 dakika falan bana sonra haber verdiler, koştum çıplak ayaklarla allahım diyorum yavuz abiye bişey olmasın ne olur. http://www.youtube.com/watch?v=ZGulrzcyGEc

bize direk bağlanan dereler köyü bölgesinde ki karakolun bölük komutanı üsteğmen.

onlara telsizden haber vermişler, onlarda anında bize dönüş yapmış,

yani net bir şekilde alıyoruz konuşmaları ondan,

diyo bestlerde ki kod isimlerini vererek kovakaya mı öyle bir köy var boşaltılmıştı sanırım o köy o zaman. o mevkii yakınlarında bizim bizim bir timi pusuya düşürmüşler,

diğer timlerimizde pusuyu yarıp timi çıkartmaya çalışıyormuş oradan. şehit var diyo adam. yüreğim ikiye bölünecek resmen. bildiğim ne kadar yarım yamalak dua varsa okumaya başladım. devamlı bismilllah bismillah dediğimi hatırlıyorum.

allahım diyorum yavuz abinin timi olmasın ama ne farkeder ki ilkerinde olmasın teğmen hakanın da olmasın, hiç farketmez ve şehit de var diyor üsteğmen.

acil yardım istiyorlar diyor.

dedim hadi gidelim o an ki panikle hadi dedim ya gidelim işte hemen atsınlar bizi tepelerine diyorum hazırlanayım diyorum komutana ama telsize odaklanmış,

lan zaten nereye gidiyorsun amk. namaz dağlarını aşıp bestlere inmek en az 2 saat sürüyor ki bu karanlıkta daha fazla. hadi aştın bestler bölgesinin sonunda amk en az 1 güne yakın sürer gitmek. ayrıca helikopterden hem gece uçmasını isteyeceksin hem de bu karanlık olan havada çatışma bölgesine inmesini,

komutanlarımızda bölgeye en yakın timleri oraya yönlendirmeye çalışıyor. ama şehitlerimiz var.

beyler hiç kendimi o an kadar çaresiz hissetmedim. üsteğmene bakıyorumda o bana bakmıyor haberleşmeye odaklanmış, yemin ediyorum sormaya korkuyorum artık dayanamadım istemsiz dedim abi allah aşkına söyle şehitler kim,

yavuz asteğmen şehit dedi,

beyler hala anlatırken zorlanıyorum derin nefesler alıyorum şu anda,

ben olduğum yere yığıldım, titreme geldi bana, ara ara kafa geliyo bahadırı gördüm duvara dayanmış ağlamaya başlamış oda,

bir ara üsteğmenin sesini duydum bağıra bağıra, lan nasıl gidilmiyor oraya sikerim böle işi,

bunu duydum, ağlıyorum bende amk, hani ağlarsınız ağlarsınız artık çeneniz çekilir ya ara ara o başladı, aklım almıyo amk. yavuz abi şehit oldu ve biz gidemiyoruz oraya,

gel beni öldür orada yani gel beni vur.

yavuz asteğmen şehit,

dünyalar başıma yıkıldı resmen.

allahım diyorum ne olur rüya olsun ya. yavuz abi şehit ne demektir ya. ben yere yığıldım beni tutan uzmanımın yakasından çekiyorum devamlı, yavuz abi yavuz abi diye bağırınmaya başlamışım beni direk götürmüşler.

bütün tugay ayaklandı amk. istirahatte kim varsa hazırlandı. beni hemen uyuttular. uyuma esnasında küfür etmişim millete üsteğmene binbaşıya tabib asteğmene, yapışmışım uzmanımın yakasına yavuz abi yavuz abi diye bağrınıyorum. bırakın gidelim diye bağrınıyorum.

kaç tane sakinleştirici vurdular anlatamam ama kendimi kaybettim resmen. yavuz asteğmen şehit dedi en son onu hatırlıyorum net.

ondan sonraları bana anlatılanlar.

sabaha kadar amk ya sabaha kadar debelendim durdum.

dedim lan bende gelicem hadi gidelim oraya.

ama nereye gidiyosun amk bu kafayla, keklik gibi indirirler seni,

sabah oldu ben yarı ölü yatıyorum, ayaklarım yara bere içinde, http://www.youtube.com/watch?v=ZAhaCW5qpcw

sonradan öğrendik işte, sabaha kadar ne yardım gidebilmiş ne bişey. sabah olmaya başlar başlamaz 5 tim atmışlar oraya, 1 cobra gitmiş ama olan olmuş zaten,

teğmen hakan gelen üsteğmenin amına koymuş zaten neredesiniz diye,

yavuz abi almış götürmüş bizim intikal noktalarımıza gidelim oradalardı diye. 200 kişiyken gitseydik keşke o zaman gidilseydi gidilecekse, ama gitsek bunlar olurmuyodu bilmiyorum,

yavuz abi ve timi öncü olarak çıkarken tepeye önce arkada ki timlere ateş başlamış ki kıpırdamasın diye, yavuz abide timiyle geriye doğru hareketlenince arkasından bir grup gelmiş, önünde de bir grup çapraza tutmuşlar,

asıl hedef bunlar,

yavuz abiyle arkalarında ki 3 timle arasına girmişler,

5 saatte yakın yavuz abiye ulaşmak için çatışmışlar, 5 saat boyunca yavuz abinin timi o çember içinde kalmış, el bombaları roketler bixiler kıyamet kopmuş orada,

yavuz abicim benim onlara açılan ilk ateşte şehit düşmüş, bir el ateş edemeden kahpece vurmuşlar arkasına sızan grup tarafında. gece zifiri karanlık amk, arka gruba açılan ateşte yavuz abi arkalarından yakalarız diye hemen mevzilendiği yerden kalkınca ilk ateşte vurulmuş,

tam 7 şehit beyler. 7 tane şehit, 6 sı yavuz abinin timinden.

sabah olup kendime gelir gelmez hemen sordum diye,

dedi bitti çatışmalar getiriyorlar şehitleri,

dedim komutanım yavuz abi nasıl? hala inanamıyorum amk,

başımız sağolsun dedi,

ya beni orada gömün beyler o anda beni oraya gömün yani elinden hiç bişey gelmiyor amk ya kafamı duvarlaramı vursam kendimimi yırtsam yani anlatamam size. ve en acısıda ne biliyomusun beyler, pusu yapan gruptan 5 tanesi ölü ele geçirildi, biri bu yavuz abimin timinden kaçan göt veren.

yani bile bile yavuz abiye saldırmak için yapmışlar her şeyi. bunu duyunca dahada beter olduk resmen.

ben üzerimi giyindim olayın şokundayım hala,

helikopterle getirdiler şehitlerimizi,

yani nasıl anlatsam ki sizlere o durumu o vehameti,

şimdi anlatsam mı anlatmasam mı ama, ya birader hepsinin gözleri açık, hepsinin, bir anda olmuş bitmiş herşey,

sağ kalan bir çocuk var konuşamıyo çocuk, bir çocuk var oda o biraz daha iyi, bu çocuk yanında 1 arkadaşı var. çatışmış çember içinde saatlerce ardahanlı çocuk,

sabaha kadar çatışmılar yanında ki badisini şehit etmişler tek kalmış, teğmen hakana yalvarmış resmen komutanım mermim bitiyo öldürecek bunlar beni, komutanım ne olur gelin alın beni, en sonunda hakan abi diye bağrınıyomuş çocuk abi gel yardım et allah aşkına abi gel mermim bitiyor diye,

bu orada bir çok kişinin başına geldi, bu çocuğunda başına geldi,

bu tek kalınca buna el bombası atmışlar biri patlamış arkasında beline taş mı şarapnel mi hatırlamıyorum şimdi bişey gelmiş saplanmış ama öldürücü yara değil, diğerinide yakalayıp geri atmış,

lan sana atılan el bombasını alıp geri atmak ne demek biliyomusun sen. orada ruhen çökersin lan.

buna bağırmışlar demişler mehmetçik teslim ol bak sana bişey yapmıcaz.

buda demiş tamam teslim olacam,

teğmen hakan anlatıyo ona anlatmış, tamam demiş bu teslim olacam ama beni vuracaklar komutanım biliyorum demiş,

tamam demiş gelin alın beni buradan kıpırdayamıyorum,

bunlar mevzilerinden çıkıp buna gelirken el bombası atmış 3 tane köpeği sermiş yere. öyle hayatta kalmış çocuk. yavuz abiyi çocukları getirdiler, gözlerini kapaya çalışmılar kapanmamış. sırtından almış bixi mermisi gövdenin ön tarafından çıkmış.

dediler hastaneye götürecez otopsi ve cenaze işlemleri için,

dedim bende gelecem,

atladık araçlara, yavuz abim ayaklarımın dibinde yatıyo, yüzüne bakıyorum, dokunuyorum sıcacık hala.

uyuyomuş gibi ölmemiş gibi,

götürdük hastaneye yaralarını temizlediler hep yavuz abinin yanında durdum hep zorlasalarda çıkmadım.

yavuz abimin yarasını bir güzel temizlediler, anası son bir kez görmek isteyecek oğlunu tertemiz geri göndermemiz gerekir.

tertemiz ettiler yavuz abimi,

üniformasını giydirdiler, çenesinden tutturup başını bağladılar, botlarını ben bağladım ama çok sıkmadım sanki canı acıyacak, künyesini çıkartılar yavaşça canı acımasın diye sanki, varis kağıdını getirdiler, babasına vermiş veraseti,

gitmiştir şehit olduğu haberi, ne durumdalar acaba anası babası sevdiği kız. dünya başlarına yıkılmak ne kelime az gelir,

bir gün bekledik başında, öyle morga kaldırmak falan yok lan ne demek morg. şehit bunlar,

7 tane aslan parçası, bir odada yatıyor,

kapıda asker nöbette son görev. şehit bunlar, bunlardan daha üstü var mı? genelkurmay başkanını sikerim orada.

sabah oldu,

bir güzel yavaşça yatırdık tabutuna yavuz abimi, kapattık üstünü, al bayrağa iyice sarıp sarmaladık. gere gere, ay yıldız tam ortadan kesecek şekilde.

en güzel şekilde göndereceğiz şehitlerimizi,

aldık son tugayımıza götürdük,

bütün tugay dışarıda, son selamımızı verdik, mavi berenin omuzlarında taşıdık ambulanslara, oradan helikopterlere, oradan hepsini analarının yanına yolladık.

ama gözleri kapanmadı hepsinin açık. beyler ara veriyorum biraz kusura bakmayın. @5271 hakkı paşa (ismail hakkı karadayı) beyler biraz toparlanalım dedim ama bu akşam daha fazla yazamayacağım afedersiniz yarın görüşmek üzere. iyi geceler şimdiden. arkadaşlar özür dilerim, dün gece biraz kötü oldum. bu akşam babamın yanına geldim. oradan yazıyorum şu anda. eve kaçta gelirim bilmiyorum. geldiğimde burada olacağım. babamı kaç gündür görmüyorum uzunköprüye gitmişmiş. kusura bakmayın. eve geldiğimde görüşürüz. birde arkadaşlar word de yaz öyle gönderin diyenler olmuş. bir kaç kere denedim ama zaman lazım onun içinde sözlüğe gelmeden bir kaç saat önce oturup yazmam gerek. fakat biliyorsunuz işten falan pek zamanım olmuyor. inanın hikayeye başladığımdan beri sadece gs maçı hariç tv açıp bakmadım bile. akşam yemeği yemeden oturup yazdığım zamanlar oluyor, eve gelip hemen kahve yapıp bilgisayarın başına oturuyorum hemen.

o yüzden wordden yazmak için zaman bulmıyorum.

bu günde babamla geçirmek istedim yanlız oda o yüzden kusura bakmayın. akşam geleceğim burada kesin geleceğim saat kaç olursa olsun hikaye olmasa bile bir kaç soru gelmiş özelden ve başlık altında onlara cevap verir muhabbet ederiz. zaten birbirimizden başka kim kaldı amk.

tekrar kusuruma bakmayın görüşmek üzere. arkadaşlar bir kaç gündür elimde olmayan sebeplerden ötüyü yoktum öncelikle kusura bakmayın.

ilk olarak internetimde ki sıkıntıdan dolayı giremedim, ardımdan işlerim dolayısıyla, bir müşterim (yakın bir arkadaşım) antalya da işi ile ilgili yeni bir şube açmaya karar vermesinden dolayı bu işlemleri bizzat benim yapmam gerekti, ve antalyaya gittim.

orada bilgisayarın başına geçme fırsatım ve hikaye yazma fırsatı bulmadım.

istanbula pazar sabahı erken saatlerde geleceğim ve hikayeye devam edeceğim. hikaye biraz aksadığı için hoşgörünüze ve anlayışınıza sığınıyorum beyler.

hikayeye devam edeceğim. ancak işlerimin yoğunluğundan dolayı bu tarz aksaklıklar meydana geliyor özür diliyorum.

tahmin edeceğiniz gibi (aranızda bilenler vardır) bu ay biz mali müşavir ve muhasebeciler için epey yoğun bir ay. aksi gibi bir de şehir dışında işim çıktığı için aksattım yazıyı. ama en başta dediğim gibi 1 kişi dahi olsa hikayeyi yazıp tamamlayacağım merak etmeyin lütfen.

şimdilik görüşmek üzere arkadaşlar. bir kaç gün daha işlerimden ötürü yokum.

pazar günü görüşmek üzere, iyi geceler beyler. şu anda eve girdim beyler. hemen sözlüğün başına oturayım dedim. istirahate çekiliyorum şimdi. akşam saat 9 9 buçuk arası kahvelerimizi yapıp başlayalım. akşam görüşmek üzere. beyler geldim. birazdan başlıyorum toplanalım yavaş yavaş. başlıyorum beyler. uzun bir aradan sonra tekrar 1995 senesine dönüyoruz beyler. tüm kaybettiklerimiz için gelsin, bizim oralardan bir parça gene;

http://www.youtube.com/watch?v=fkfAf_vIDQw

''hayatın en zor anları bir gün karşına çıkacak oğlum.

öyle zor anlar ki bunlar,

şu yaşında bunu anlamanı beklemiyorum elbette.

büyüyeceksin,

o zaman hayat daha da zorlanacak.

o an geldiğinde, yani sevdiklerine en ihtiyaç duyduğun anda bir bakacaksın ki yoklar.

tek başınasın.

işte o anda güçlü olmak zorundasın.

küçük yaşta sana bunları söylüyorum kızanım ki, iyi oku derslerine iyi çalış, o an geldiğinde ayakta kalabilesin.''

derdi dedem, ders çalışmaktan gına geldiği zamanlarda. sıkıldığımda ders çalışmayı bıraktığımda.

korkmaya başlardım bende,
''ne? tek mi?!''

niye tek kalacakmışım ki annem babam var, sen varsın babanem var, halam var. halam atina da ama giderim yanına ne olmuş?

ama ondan bahsetmemişti dedem. sonra farkediyor insan.

yanlız olduğumuz bir gün olacak.

ayakta durmamız gerektiğini anladığımız anlar.

ama eminim dedem bile bu anın bu şekilde geleceğini tahmin etmemişti.

yavuz abim bir daha sevdiklerinin yanına dönemedi.

hep bestlerde kaldı.

hala daha oradalar hepsi.

inanın buna.

ben inanıyorum. hala daha intikaldeler, nöbetteler. ama akılları hala sevdikleri insanlarda. o yüzden gözleri açıktı hepsinin. benim düşüncem bu.

çok zor anlar geçirmiştik her birimiz.

özellikle ben insan hayatını derinden etkileyecek şeyler gördüğümü düşünmüştüm.

kızmayın ama ara ara ''ulan dönünce anlatacak ne hikaye birikti haa'' dediğim bile olmuştu bahadıra.

ama bunu hiç beklemiyordum beyler açık söyliyim.

herşeye alıştım orada.

patika yollara, dağlara, kayalıklara, yamaçlara, oyuklara, barut kokusuna, yeşil renge, sıcağa ve soğuk havaya,

nedendir bilmiyorum, yavuz abinin ölümü çok derinden çizik atmıştı kalbime ve beynime.

yavuz abinin hikayesini yazdıktan sonra uzun bir süre çeşitli nedenlerden dolayı yazmadım biliyorsunuz.

şöle bir rüya gördüm o arada beyler. bu hafta içerisinde. bilmem siz nasıl yorumlarsınız.

askerdeyim gene. şırnak tayım ama şırnak a hiç benzemiyor, ağaçların arasında bir ev. yanımda babam ve halam var. yavuz abi de var.
üzerim sivil. elimde bir bıçak. etrafta örgüt mensupları geziniyor ama yani nasıl diyim, bir sıkıntı yok öyle takılıyorlar, bizde yavuz abinin yanına gitmişiz. dışarıda teröristler geziniyor ama bende de bir tedirginlik yok sanki normal bir şey gibi. yavuz abinin yanına gidiyorum o son gördüğüm gibi aynı. aslan gibi. sonra ne oluyorsa artık yavuz abi bana ''geliyolar geliyolar olum geliyolar'' diye tedirgin bir şekilde konuşuyor. elimde bıçak var üstümde üniformam bir anda geriliyorum ama nasıl gerilmek elim ayağım titriyor, sonra bir anda benim ve yavuz abinin boğazını kesiyorlar. böyle bir rüya gördüm. bu rüyadan sonra da açıkcası işim çıkmasada biraz ara vermek niyetindeydim hikayeye.

bunu paylaşmak istedim.

neyse dönelim tekrar konumuza.

yavuz abimi ve kardeşlerimizi memleketlerine gönderdikten sonra, boş boş oturmaya başladık. o kadar zaman şırnak ta bir asker olarak görev yaptığımız halde, en azından ben kendi adıma söyleyebilirim. oda da sigara içerken ilk defa ölüm anı, ölmek, vurulmak, ailene haber verilmesi, tabuta konulmak, gömülmek, şehit haberinin verildiği ilk an falan bunları düşünmeye başladım.

nasıl oluyor falan diye,

ben hiç şehit haberinin verilmesine şahit olmadım beyler. ailenin o ''oğlunuz şehit oldu başınız sağolsun'' lafları ilk duyduğu anda neler yaşadıklarını hiç bilmiyorsunuz sizde eminim.

allah kimseye yaşatmasın zaten.

merak edenler buradan bakabilirler.

http://www.youtube.com/watch?v=1EhPSr30x60

bakın kendi adıma konuşayım.

hayatımda askerden önce askerdeyken ve askerden sonra pek çok zor anla karşılaştım. kötü haber ölüm haberi bile vermek zorunda kaldım. ama şu videoyu çocuğun annesi ağlamaya başladıktan sonra izleyemiyorum.

muhtemelen,

yavuz abinin ve diğer şehit kardeşlerimizin aileleri o ilk haberi aldığında neler yaşıyor az çok tahmin edebiliyorsunuz.

o gözlerin komutanlara bakışlarını görebiliyorsunuz heralde.

belli anlıyor zaten pek iyi bir haber değil ama bir umut işte.

kapınıza bir yada iki askeri araç, polisler ve ambulans yanaşır önce.

iki subay ve bir bayan astsubay veya subay, ambulanstan çıkan sağlık görevlileri gelirler yanınıza.

anlarsın çocuğuna, eşine veya her kimse amk işte, anlarsın bir pislik var.

ama bırak ''oğlum şehit oldu galiba'' lafını dillendirmeyi, ''oğluma bişey mi oldu?'' diye soramazsın bile,

düşünün şu hayatta ki en büyük korkunuz ne ise, he işte bu sorunun cevabı sizi öylesine korkutur ki en büyük korku falan kalmaz.

düşünmek bile istemezsiniz bırakın sormayı. ama sonrasında o anla yüzleşmek zorunda kalırsınız.

hani dedem demişti ya

''o an geldiğinde ayakta durmak için şimdiden çok çalışman lazım derslerine iyi çalışman lazım''

ben şimdiye kadar hiç bir diploma ya da makamın veyahut paranın bu anı göğüslemeye yardım ettiğini görmedim.

boğaziçiliydi işte yavuz abi. diplomaysa kralı amk.

varsa gören bizi aydınlatsın. daha önce de bahsetmiştim size beyler.

muhaciriz biz,

dedemin babası selanikten gelmiş edirneye,

sonra dedem istanbul yolunu tutmuş.

bir zaman sonra halam selanik e geri döndü, evliliğinden dolayı. enişte de mühendis atina dalar şu anda.

he bu arada,

bu mübadele zamanlarında,

babanemin annesi vefat edince hayrabolu da yaşayan bir adam babanemi evlat edinmiş,

bir subayda babanemin kız kardeşini evlatlık edinmiş onlarda izmire gitmişler,

babanenin babası nerede diye soracak olursanız makedonya dağlarında çeteci kovalarken şehit olmuş.

yıllar sonra birbirlerini buldular kız kardeşler.

fakat babanemin kız kardeşinin torunları buldular babanemi, vefat etmiş büyük babane yani.

kısmet mi artık kadermi bilemem.

anlayacağınız benim hayatım istanbul, edirne, hayrabolu, izmir, selanik ve atina gibi yerlere gidip gelmekle geçti.

bunu şimdi ne diye anlatıyosun amk diyenler olabilir.

hem kendimi biraz daha tanıtmak istedim, hemde şırnak ve o bölgeyle alakası olmayan bir adamın oraya adapte olurken ne gibi sıkıntılar çektiğini anlamanızı istedim.

oraya ilk gittiğinizde aşırı derece yabancılık çekiyorsunuz tahmin edebileceğiniz gibi.

ki size telsizden falan ve bir çok şekilde ''işgalci'' lafı geliyor.

bunu bilerek yapıyorlar zaten.

ben ve benim gibi çocuklar daha da yabancılaşsın diye.

alışmakta epey bir zorlanıyorsunuz anlıyacağınız.

farklı bir kültür, farklı bir ortam ve bunu asker olarak alışmanız gerektiği için oraları hep başka bir gözle görüyorsunuz.

geri dönebilenler ise orada ki anılarını anlattığında, buradakilerde daha bir ön yargılı oluyorlar o tarafa karşı. kısacası önyargılı olmayın orada ki insanlara karşı. eğer olursanız o zaman kaybederiz işte.

neyse.

yavuz abim ve kardeşlerimizin şehit olmasının ardından, olay pek büyümeden üstesinden gelindi.

fakat o kadar şehit verilmiş arkadaş.

bu kadar basit bitmedi elbette.

yüzbaşının kelleyi alıp sürdüler.

nası sürgünse amk. daha ötesi yok ki zaten.

heralde en güzel sürgünlerden biridir.

şırnak veya hakkariden daha ilerisi yok zaten.

e tahran a sürülecek hali de yok adamın amk.

geri hizmete alındı başka bir bölgede diyelim.

ardından binbaşıda kıdem tenzili yedi yanlış hatırlamıyorsam.

yeni bir yüzbaşı geldi beyler.

adı savaş.

adam ağır psikopat.

bir söylenti çıktı zaten dedikodu diyelim.

doğruluğu yok yani.

en azından dedikodudan öteye gidemedi zihinlerimizde.

savaş yüzbaşı, bosna da bulunmuş diyenler oldu, orada bulunan bm gücünde çalışırken bosna lı polislere eğitim verilmiş gizliden gizliye. hatta sırp avlamış falan denildi.

arkasından biri çıktı yok efendim azerbeycan da bulunmuş karabağ da bulunmuş dendi. ermenilere karşı çarpışmış azeri ordusu bünyesinde.

neler neler yani.

adamın psikopatlığını tescillemek için bir çok dedikodu.

zaten bu laflarada gerek yoktu.

bir görseniz bu dedikoduları doğru çıkaracak şekilde bir fizik mevcut.

1.90 a yakın bir boy, belkide 1.90 tam bilemiyorum.

hafiften saçlar dökük.

cildinden midir bilmiyorum sanki devamlı biraz kirli sakal mevcut yüzünde.

gırtlar kanseriymiş gibi bir ses tonu.

donuk bir bakış.

eller arkada ağa gibi dolaşan bir adam.

bazı binbaşıların abi çektiğini gördüm bu adama.

oda kıdem tenzili yememiş ama lise ve akademiyi epey bir geç bitirmiş, çift dikişçi anlıyacağınız.

aslen devreleri binbaşı olmuşlar bu yüzbaşı henüz.

komando ama anadan doğma amk.

doğarken ağızda kasaturayla doğmuş, kendi göbek bağını kendi kasaturasıyla kesmiş sanki o derece=)

şehit çocuğu bu savaş yüzbaşı.

o yüzden ne kadar sıyrık bir tip olsada döve döve sopa yiye yiye bitirtmişler lise yi ve akademiyi.

bi hikayesini anlatmıştı bizzat kendi;

ingilizce dersinde liseyi söylemiyim şimdi ama kuleli değil.

ingilizce dersine sivil bir bayan girermiş beyler. bu da zaten sayko bir tip olduğu için sabıkalı anlıyacağınız.
ilk ders ingilizceydi, bende sınıfın en arkasına karton serer uyurdum amk, delirtirdim kadını demişti.

mezuniyet gününde kapıda hatıra fotosu çektiren üst devrede ki yaşıtlarına çatıdan balona su doldurup atan bir tip.

hatta akademiye geçtiğinde 1. sınıfta okurken, 3.sınıfta ki çocuklar bundan küçük beyler. düşünün amk ne kadar kalmış.

bir gün bahçede yaka açık geziniyormuş bizim ki, üst sınıftan bir çocuk(ama yaşı küçük bizimkinden) zemin katta ki bir pencereden buna seslenerek

''sen benim önümden geçerken niye selam vermiyorsun lan?'' gibi bişey söylemiş.

tahmin edebileceğiniz gibi savaş yüzbaşıda çenesini söküp eline vermiş çocuğun.

savaş yüzbaşı aynen şunu demişti,

çocuğu camdan aldım, yakasından tutup camdan aşağıya aldım ve ağzını burnunu kırdım.

böyle bir adam gelmişti işte başımıza.

tam bahadırın kalemi anlıyacağınız=) savaş yüzbaşı gelir gelmez çözdük zaten adamı,

eller arkada, gözde güneş gözlükleri.

buraya geldiği için bir mutlu bir mutlu anlatamam.

yıllardır bu anı bekler gibiydi sanki.

topladı boşta ki bütün subay, astsubay ve uzmanları,

hem muhabbet etti hem de bilgiler edindi, hem bölge hakkında hem de bizi tanımak adına.

artvinliymiş kendisi, harbi laz yani.

bunu duyunca aha dedim siki avuçladık.

adam laz lan.

bıraksan askerlik boyunca dağda tutar bizi.

zaten ne denli dengesiz bir adam olduğu bize ilk öğütlerinden ortaya çıktı.

şu tarz şeyler söylemişti;

''komando tugayda dururmu?, komando nun yeri dağ. komando koğuşta yatmaz. arazide yatar. sizin ne işiniz var burada? pusu mu atıyorlar size? sikerim pusuyu. komando pusu musu dinlemez yarar geçer. bundan sonra istirahat haricinde hastalık haricinde kimse tugayda durmayacak. ben bizzat raporumu hazırlayacağım. devamlı gece gündüz hareketli olacağız. devamlı gezeceğiz. kahvaltımızı akşam yemeğimizi dağda yiyeceksiniz. durmadan yürüyeceksiniz. bende bizzat sizinle geleceğim. burada durduğumuz sürece bunlar gelir bizi vurur. arazinin hakimi olmak istiyorsak devamlı arazide olmak zorundayız. ananızı babanızı kim arayacaksanız arayım. askerlik bitene kadar aramak yok. yeriniz burası değil arazi''

tabi bu çok özet hali.

hatırladıklarım.

1 buçuk saat bu tarzda bir konuşma yaptı.

bide bunları konuşurken bizim göt üsteğmenin yutkunduğunu hatırlıyorum.

o yutkundukça götü tutuştuğunu anladığım için biraz hoşuma gidiyor ama bir yandan da bu durumun beni de kapsadığından ötürü tırstım ne yalan söyleyeyim.

yanlız bahadır ın savaş yüzbaşıya hayran hayran baktığını ve savaş yüzbaşının ''dağda yatacaksınız yılan yiyeceksiniz domuzu iki elinizle ikiye ayırıp çiğ yiyeceksiniz'' tarzı konuşma yaptıkca bahadırın daha da gaza geldiğini gördüm.

adam harbiden dengesizleşti beyler.

yani bir saf bir psikopat.

şimdi gidin bakın karısının dizinin dibinde kedi misali kıvrılıp yatıyordur.

ama o zaman görseniz dağ adamı amk.

o da daha önce bu tarz bir ortamda bulunmadığı için dengesizleşti.

ben, ilker, feyzullah ve rahmetli yavuz abi falan biraz daha mülayim bir alışma süreci geçirirken (bu manyağa göre tabii),

bu dengesiz artık kendi içinde nasıl bir alışma süreci geçirdiyse, dağlarbaşı baho lakabını alacak kadar işi büyüttü.

ileride anlatacağım zaten, bizim baho ve koray asteğmen savaş yüzbaşının en has adamı oldular amk.

bu üçüde 3.dünya savaşını tek başlarına çıkaracak kıvama geldiler.

mesela, geçirilen onca anı ve badireden sonra, özellikle kendi adıma konuşuyorum. pek normal bir insan olmadığımı ve geri döndüğümde, çok kötü bir psikolojide olacağımı düşünüyordum.

artık rahatlıkla insanın midesinin kaldıramayacağı şeyler görmeye alışmış bir bünyem vardı bana göre.

bir gün tugay da ilker beni ve bahadırı dışarı çağırdı abi gelin şuna bakın diye.

çıktık,

baksanıza şuna dedi ilker,

duvarın dibinde bir kedi ölüsü, ama amk havyan gibi, dedim lan bune böle kedinin ne işi var burada?

ilker dedi abi kedi değil o fare.

ananı avradını sikiyim,

zaten fareye karşı artı bir korku besliyorum,

karşımda roberto carlos un baldırı kadar fare yatıyo orada,

başında bir iki asker,

hayatımda o büyüklükte bir fareyi görmediğim için ne kadar tiksinsemde biraz daha yakından bakmak istedim.

bizim tugayın köpeği boğazlamış amk fareyi.

yatırmış.

biraz yaklaştım yüzünü gördüm kuyruğu falan (ulan şu anda bunu yazarken bile titriyorum amk tiksindim resmen)

daha fazla yaklaşamadım.

resmen midem bulandı.

o anda ampul çaktı kafamda, aha dedim aga psikoloji pekte bozulmamış, hala miden yerinde iğrenç şeyleri kaldıramıyosun,

bu iyi bişey dedim.

bahadırda (yemin ediyorum benden daha hassas bir çocuktu) gitmiş yanına kadar, askerler var, aynen şunu dedi

''la muğagoduğum kaldırsanıza şunu lağn'' dedi,

çaaaat bir tekme attı hayvana götü başı dağıldı.

ben direk uzaklaştım oradan amk,

midem daha fazlasını kaldıracak durumda değildi yani.

ama bahadırın ne derece hayvanlaştığını anlayabildiniz sanırım.

ben 5 metre yakınına yaklaşamıyorum tüylerim diken diken olurken adam topa vurur gibi vurdu resmen.

gram midesi bulanmadı heralde.

çok değişmişti beyler bahadır çok.

velasıl beyler,

savaş yüzbaşı gerekli yazışmalar falan yapıldıktan sonra, tugayda ki her timi bir yere gönderilmesine karar verdi.

4 tim olarak bir bölgede belli karakollara bağlı olarak intikal yapacaktık.

özellikle tehdit alan karakolların olduğu bölgelerde.

devamlı intkal halinde kalacaktık.

sabahın köründe çıkacak akşama kadar belli aralıklarla dinlenip yaklaşık 10 ve 20 km çapında bir bölgede hareketli unsurlar olarak dolaşacaktık.

amacımız terörist bulmaktan ziyede, alan hakimiyeti sağlamak ve bu ibnelerin manevrasını sıfıra indirmekti.

zaten belli bir zaman sonra bunlar yer değişikliği yapmak için devamlı bir timimize denk gelip çatışmak zorunda kaldı.

götlerini kıpırdamaz hale gelmişlerdi. beyler bugün biraz erken bitircem yarın işlerimden dolayı bir kaç dilekçe hazırlamam gerekiyor, hafta içi kardan ve şehir dışında olmamdan dolayı çok iş birikti, onların acilen halledilmesi gerekiyor.

nasılsa yarında buradayım. kusuruma bakmayın.

evet devam ediyorum son bir uzun part gönderiyorum. beyler bu akşamlık bitirmeden önce size biraz intikal noktalarından bahsetmek istiyorum.

yanlış hatırlamıyorsam 4 gündüz 4 gece bir programıydı, sonra istirahat 1 günlük.

yanlış hatırlıyor olabilirim bazı bölge isimlerini şimdiden söyleyeyim.

bizim grupta, bahadır da vardı feyzullah da vardı ve bir arkadaş 4 tim olarak başımızda bölük komutanı olarak bir üsteğmen ama bizim göt üsteğmen değil.

bizim sorumlu olduğumuz bölge güçlükonak mevkii idi.

gezdiğimiz noktaları söylemek istiyorum çekinmeden çünkü bu zaten bir sır değildi. kendi memleketimizde devriye atıyorduk. köylüsünden tutunda herkes biliyordu zaten hangi bölgede intikal yaptığımızı.

güçlükonakta ki karakoldan çıkardık,

dicle nehrini takip ederek, çevrili sanıyorum köyün ismi oraya gider ve sabah kahvaltımızı yapardık,

oradan takribi bir 3 saatlik (oda en az) yürüyüş ile dicle ye (yani mardin şırnak sınır hattı) paralel bir şekilde dağyeli mezrasına doğru giderdik,

bu bölgede beyler siirt ve mardin ilçe sınırlarının kesiştiği yer ki mardinden gelen timler siirtten gelen timleri belli tepelerde mevzilerde görmek mümkündü.

hatta bir keresinde dicle kenarında foto çekinmiştik mardinden gelmiş bir timle.

diclenin karşı kıyısında dururlardı biz diğer tarafta .

zaten artık arazi hakimiyetini öyle sağlamlaştırdık ki, intikallerimiz ara ara hatıra fotosu çekinmek için dururdu.

özellikle karakoldan çıktıktan sonra, dargeçit yolu vardı mardin e giden.

dicle üzerinde mesela o bölgelerde foto çekinirdi askerlerimizi.

dağ yeli mezrasında bir 15 20 dakikalık dinlenirdik,

ardından öğle yemeği için taşkonak köyüne uğrar orada öğle yemeğimizi yerdik.

ardından çıkar taşkonak köprüsü vardı sanırım ismi taşkonak köprüsüydü başka bişeyde olabilir ama o bölgede bir köprüydü,

orada ki yamaçlarda hatıra resmi çekinirdik.

olaya bakın beyler şırnak turu yapıyoruz resmen.

neden o kadar intikal yürüyüş yapılıyor anlayın.

biz orada devamlı hareket ettikçe bunlar kıpırdayamıyorlardı.

bunların işi gücü ani baskın pusu falan.

öyle karşınıza çıkamazlar yani.

öğle yemeği ve hatıra fotolarından sonra yağız köyüydü sanırım oraya gider akşamüstü dinlenmesine geçerdik.

yer çok beyler gidilecek yer çok.

yürüyün yürebildiğiniz kadar.

fakat bir yerde uzun süre durmayın.

devamlı hareket devamlı yürüyüş.

yani adamlar bir timi bir yerde gördükten 2 saat sonra, aynı tim 7 8 km farklı bir yerde çıktığında yemin ediyorum beyin amcıklaması geçirirlerdi.

çünkü diyorum ya bunlar işi gücü pusu, vur kaç.

başka da bir bok yapamazlar.

öyle bizim gibi gezmek falan nerde amk.

pusu atmadıkları sürece, baskın yapmadıkları sürece girdikleri mağaradan veya oyuktan burunlarını çıkaramazlar.

siz bakmayın yol kestiklerine. kimlik falan sorduklarına.

asker çıkıp gezmediği için bunlar o şekilde takılıyorlar bence.

asker hep intikalde olmak zorunda. ama devamlı. asla ara vermeden. aksi halde hemen bir yere pusu veya mayın falan atar bunlar. fırsat vermemek lazım.

dediğim gibi bir noktada asla uzun süre kalmazdık.

özellikle akşam üstü dinlediğiniz yerde o geceyi geçirmeye kalkarsanız sıçtınız. net söylüyorum yani sıçmak ne kelime avuçlarsınız o kadar diyim.

biz akşam üstü dinlediğimiz yerden kalkar en az 6 7 km uzakta bir yere yürür orada akşamı geçirir gerekirse pusu atardık.

ikinci gün beyler, yağızdan çıkar 1 2 saatlik yürüyüşün ardından, başka bir köye giderdik çok yakındı bu köy. ismini çıkaramıcam.

ardından karageçit e doğru giderdik eski bir kaç küçük pkk kampı vardı sanırım orada. tam kamp değilde ufak ufak bölgeler. oraya giderdik ve o kamplara bakardık. boşalmış kamp tabii.

öğle yemeği için seslice tarafına güneye doğru iner orada yemeğimizi yer köylüyle muhabbet ederdik.

sanırım orada ki köy korucu köyüydü.

ardından akşam üstüne doğru kalkar,

oradan güneşli köyüne geçer bir istirahatten sonra (gabar dağı eteklerinde sayılırız zaten), orada bir bölgede pusuya geçerdik.

bir keresinde akçay köyü vardı oraya gidip çay içmiştik güveç falan vermişti köylü.

hatta bi defasında mardin den gelmişlerdi askeri bir kaç tane tim.

onlarla oturup muhabbet etmiştik.

kısacası güçlükonak merkez olmak üzere,

gabar ve dicle nehirinin çevrelemiş olduğu bir alanda devamlı intikal yapıyorduk.

inanın bu süre zarfından o bölgede en ufak bir olay olmadı. evet beyler. bu akşamlık bitiriyorum. dilekçe falan yazmam gerek. buradayım sorunuz falan varsa cevaplayabilirim. hikayeye yarın devam edeceğim. 5809.peki abi unutmuş olabilirim şu anda kış mı yoksa, bahar falan mı?

yaz ayına giriyorduk o sıralar havalar ısınmaya başlamıştı @5811 . spoiler gibi olmasın ama, peki bunlar sizle nasıl temesa geçicek.

geçmezler inşallah abi. biz intikalleride okuruz gerekirse.

yani geçiyorlar bir şekilde. bazen tamamen tesadüfen oluyor bu. bazen pusu yiyerek geçiyorsunuz. bazen sizin pusunuza düşüyorlar, bazen bir haber veya istihparat sonucu gidip basıyorsunuz. bazen buluyosun bir mağarada falan, bir çok şekilde oluyor. @5812abi daha önce de sorulmuştu ben de merak ediyorum o kaçan asker kayıtlara nasıl geçmişti?

valla bilemiyorum onu, zaten öğrenmek aklıma gelmedi, öğrenecek durumumda yoktu o esnada.

@5814 abi topuğun parçalanması ne zaman olucak bide intikal sırasında yağmur ablayla konuşabildin mi hiç yada o sıralar durumu nasıl?

intikal sırasında konuşamadım tabii zaten mümkün değil öyle bişey. ama görüştüm daha sonra. topuğumun patlaması parçalanmasınada var daha pusuya düştüm o arka üsteğmen yüzünden orada oldu. beyler, bir haftaya yakın şehir dışında olduğumdan, elemanlarında epey kaytarmasından işler bir birikmiş anası gibilmiş resmen afedersin işlerin. yemin ediyorum daha yeni girdim eve ki 2 3 günlük iş daha var. kusura bakmayın arkadaşlar aksatıyorum böyle ama harbiden yok popi oldu falan alakası yoktur yani. her defasında maruzatımı söylüyorum gerçekten çok yoğunuz bu aralar. muhtasar ayı birde biriken işler. anlatamam size yani. beyler bu akşam yazamadık bişey kusura bakmayın, yorgunluktan uykum gelmiyo amk o derece. biraz muhabbet edelim bari. bir kaç kişi varsa. neyse, bu pkk nın önde gelen isimleri patır patır ölmeye başladı lan ne iş? arada apo denilen pezevengide arkaürmesinler. eceliyle öldü ayağına. 5863. helikoper pilotlarımız http://www.youtube.com/watch?v=5dXmpTouPyk

video harika. cobraları bir kenara ayır, o skorskylerin tek tek sevgi koyayım açık net. başka bişey demiyorum. sevgi kodumunun artisleri.

bide korkmuyomusunuz sorusa verdikleri cevaba tav oldum amk. bayrak aşkı vatan sevgisi o yüzden korkmuyoruz. 4 buçuk saat bekledik gelmediler, biz kendi kendimize yarıp çıkıp geldik. o zaman nerdeydi o korkusuz skorskyler amk.

sözüm hepsine değil tabi. 5886. olsun reis işinde gücünde adamsın parayı da am yapıp sikiyosun gibime geldi sana her kuruş helaldir ileride sayısaldan filan tutturup şirket kurarsam muhasebe senin güvenilcek adam parmakla sayılır oldu bu devirde.

eyvallah kardeşim. sen çok para kazan bir çay ısmarlarsın o bile kafi benim için. beyler geldim 9 9 buçuk arası başlıyorum. http://www.youtube.com/watch?v=StY3UJ0EBRI

daha önce ki bölümde anlattığım gibi beyler. yoğun bir intikal programına girmiştik. bölgede basılmadık taş, tırmanmadığımız tepe kalmamıştı. devamlı hareketliydik. devamlı yer değiştiriyorduk. amacımız örgüt mensuplarını bulmak değil, onları oldukları yere mıhlamaktı. hatta elimizde olsa açlıktan ölene kadar oldukları yerde tutmaktı diyebilirim.

şunu çok net bir şekilde söyleyebilirim. arazinin hakimi bizdik. açık ve net. kuş uçurtmuyorduk.

temmuz ayına girmiştik epey bir süre önce. güneş tepemizde. devamlı arazideyiz. hatta bazen hücum yeleğim dışında bir şey giymiyordum üstüme. kavrulmuştuk. kapkara olmuştuk resmen.

terledikçe toz toprak heryerimize yapışmıştı. pislik içindeydik anlıyacağınız. ayaklarınızda yanıyor resmen o postalların içinde. çorap zaten kalın. 4 5 çift çorapla gezdiğimi hatırlıyorum. devamlı çorap değiştirirdim. devamlı ped bağlardım ayak tabanlarıma. ayak tabanlarımın kalkmasına alışmıştım gerçi. ancak araya toz toprak kaçtığında inanılmaz bir acı veriyordu. o yüzden sıkı sıkıya bağlıyordum.

çorabıda geçirince ayağınıza, o sıcakta postalın içinde kavruluyordu ayaklarınız. çorapsız giymek mümkün değil zaten. bir daha yürüyemeyecek hale gelir ayaklarınız.

devamlı geziyorduk beyler devamlı. bir oraya bir buraya. girmediğimiz mezra kalmamıştı. ama tek bir kişi dahi çıkmıyordu karşımıza. kafayı yemek üzereydim artık. aylar boyunca bu şekilde gezeceğimizi düşünüyordum. siktir olup gittiler sanırım falan diyorduk birbirimize.

kafayı yememek elde değil. 30 35 kilo techizatla güneş en tepedeyken geziniyorsunuz, düz yolda değil, devamlı tırman veya in. götümüzden ter akıyor resmen. gözlerimin içine giriyor alnımdan akan ter lan. terlerin göze girmesini engellemek için var olan kaşlarım bile illahlah etti oda bıraktı kendini amk.

bu şekilde günleri geçirirken temmuz ayında garip olaylar olmaya başladı beyler. ama hakikaten çok garip olaylar. güçlükonakta 1 günlük istirahattayken, çok kötü bir haber geldi.

hakkaride bir helikopterimizi düşürmüşler. 9 subay şehit olmuş. fakat garip birşeyler var. skorsky helikopterimiz, ısıya güdümlü bir roket mi füze mi öle bişeydi onunla vurulmuş.

yani pkk nın silah envanterinde bulunmayan bir silah ile. inanılması güç bir şey. ve uçuşa güvenli bir bölgede vuruldu.

haberlerde çok az yer buldu.

ve arkadaşlar tam 2 gün sonra. k.ırak ta bir ırak askeri helikopteri düşürüldü. haberlerde dinledik.

şimdi bi dakika beyler. şimdi garip bir durum yok mu sizce bunda?

k.ırak sınır ötesi operasyon olmadığı sürece uçuşa yasaklı bölge sinek bile uçamaz bu 1.

hele hele saddam bir helikopterini k.ırak a hayatta göndermez götü yemez bu 2.

ırak ın uçan bir helikopteri yoktu 1.körfez savaşından sonra kalmamıştı bu da 3.

e ne helikopteri o?

ayrıca bizim askerimiz tarafından vurulmuş ve asıl garip olan k.ırak ta vurulmuş sınırın ötesinde,

sınırın ötesine açık açık girdiğimizi söylüyor haberler.

şimdi bir garip olan şey ise, saddam ın helikopterini biz neden saddamın kendi toprağında vuralım bu savaş sebebidir yani.

savaş yüzbaşı demişti, 2 gün önce bizim helikopteri düşüren pkk değil, bu düşen helikopterde ırak helikopteri değil.

beyler asıl bomba, bu olaydan 1 2 hafta sonra daha tayin zamanı gelmeden osman paşa tayini çıktı ve kıbrısa gitti sanırım. ki 2 tayindir özellikle erteliyor burada kalıyor.

yani elinden gelse emekli olana kadar orada kalacaktı.

şu kadarını söyliyeyim. yüzbaşımızın dediğinden ben şunu anladım. osman paşa bizzat o helikopteri vur emri verdi. ki aslında ne helikopteri olduğunu söylememe gerek yok. gece uçuşu yapan helikopter pek fazla ülkede yok. amerikada rusyada falan var yani.

osman paşa bizzat insiyatif kullanarak vurdurttu özel bir kuvvete o helikopteri.

ve tayini çıktı.

zaten önü çok açık olmasına rağmen emekli oldu. bunun sebebide kontrol edilemez olmasıdır bana göre beyler. daha tuğgeneral ken bu denli kararlar alan adam orgeneral olduğunda kimseyi sikine takmaz diye yapıldı bence bu.

işte beyler bu medyaya çok ama çok az yansıyan ırak helikopteri mevzusundan sonra, süleyman demirel dönemin başkan, canlı yayında dedi yani bunu, ab ve abd pkk yı destekliyor. ki içeride ki örgütün siyasi kollarını ziyarete geliyordu ab nin bazı yetkilileri.

tabi biz askerden sonra öğreniyoruz. herşeyin başı osman pamukoğlunun yapmış olduğu çelik harekatıydı.

daha 2 hafta bile girip adam gibi operasyon izni alamazken natodan, adam kendi insiyatifinde askeri 50 güne yakın k.ırakta tutup anasını sikmişti ortalığın.

sırf bu yüzden bir helikopterimizi düşürdüler bence. gözdağı için. ardından bu psikopat generalimizde gitti bir tanede onlardan düşürdü bir gece.

açık açık gidere gider yaptı tabiri caizse. http://www.youtube.com/watch?v=36VBenOukjI

savaş yüzbaşıdan biz bu helikopter mevzuunu duyunca çok heyecanlandık.

hatta ''rüyamda'' savaş yüzbaşı gelmiş bize diyor ki amerikan özel askeri kuvvetleri peşmergelere özel eğitim veriyor. bu pkklılarda dağda terörist, ırak ta ki şehirdede peşmerge siz anlayın diyordu ''rüyamda''

lan biz bir heyecanlandık. bir heyecanlandık sormayın gitsin.

hatta ''rüyamda'' diyorum ki savaş yüzbaşıya, e komutanım gidelim o zaman amerikan askeri gücünü vuralım incirlikte ne duruyoruz dedim,

oda bana kalsa şu dakika tepelerine inerim skorskylerle ama öle bi baba yiğit yok yukarıda dedi ''rüyamda'' dedi ama bunları hep yanlış anlamayın.

ardından tabi olan oldu gene. tuncelide 40 araca yakın bir konvoyumuza pkklılar roketlerle saldırdılar. ama çok büyük bir saldırı. anında tugaya çağrıldık. anında ama.

hemen hareket ettik araçlarla tugaya doğru.

tabi o kadar zaman sonra operasyona gidiyoruz düşüncesi bizi fena halde heyecanlandırdı. tugaya gelir gelmez daha içeri dahi girmeye fırsat bulamadan iştima alanında toplanmamızı istediler. bizde toplanıp beklemeye koyulduk.

saat sabaha karşı 5 e doğru geliyodu sanırım beyler. artık beklemekten bezmişken bir haber daha geldi, tuncelide ki konvoy saldırısında 18 şehit. morallerimiz çok bozuldu tabi, siirttende çatışma haberleri geldi. bizde tık yok ama amk. o kadar intikal yaptık o yüzden dememe kalmadan,

ardından şok bir haber daha geldi, beytüşşebapa yakın bir bölge olan uzungeçitte sınır jandarma timine pusu atılmış, çatışma devam ediyormuş hemen oraya intikal etmemiz gerektiğinis söylediler.

tabi helikopterler hep uçuşta amk. tamam onlara da hak veriyorum bir siirte uçuyor bir hakkariye bir tunceliye falan.

araçlara atladık çıktık yola. içime bir kurt düştü beyler anlatamam size. yolda ya bizim konvoyada pusu atarlarsa diye. yolda beyler beytüşşebap uzungeçit e daha yakındır. bu hatırladığım kadarıyla uzun geçit yoluda çok pis bir yol. tek yol var yani. uludereden sonra bir yol var başka bir yol yok. sadece o yolu kullanabilirsin araçla. yani pusu olma durumu yüzde bir milyon amk.

bide derin bir vadi tarzı bir yerden gidiliyor oraya. uzmanımın çok rahatsız edici bir durumu vardı zaten o benim psikolojimi kat be kat bozdu.

baktım buna ama bişey demedim, baktığımı gördü, yanımda zaten dedi,

çok pis bir yol çok pis dedi kafa sallayarak.

şimdi beyler ben bişey itiraf edeyim, bazılarınıza komik gelebilir belki.

ayetel kürsiyi bilmiyordum ben ezbere. ama orada ki psikolojiden bir kağıda yazdım ufacık bir not kağıdı. cebime koymuştum. uzmanım öyle deyince çıkarttım cebimden karanlık görebildiğim kadar okumaya başladım.

çünkü bizim sayko uzman lan o yani rahatsız oldu.

okumaya çalışıyorum zaten bir bok göremeyorum, kurşun kalemle yazmıştım hafif silik, birde araç bir sağa bir sola sallanıyor, bir yandan da aklıma yağmur geliyor yavuz abi geliyor falan. çok iç karartıcı bir gece yani. her an bir pislik olabilir.

dediğim gibi uzungeçit uludere beytüşşebap arasında bir yol var tek bir yol orada. yemin ediyorum 45 dakika o göt kadar kağıtta ki duayı okumaya çalışarak geçirdim, uludereyi geçtik o uzun geçit yoluna girdik amk zart diye durdu konvoy, patır patır in in in diye bağrışma sesleri geldi benim kalbim yemin ediyorum götümde atıyo,

inanın içimden dedim, heralde biz pusuya düştük önde ki araçlardan biri roket yedi, ben sesi farketmedim. allah canımı alsın araçtan bir atlayışım var, bir mevzi arayışım var anlatamam.

tabi bu 3 4 saniyelik bir olay. ama çok kötü bir durum beyler.

ulan biz pusu beklerken pusuya beytüşşebaptan gelen timler düşmüş, mayına basmış bir araç roket yemişler.

o haberi alır almaz bir indir araçlardan. e tabi gene intikal amk. ama hafif tempo koşu şeklinde.

o kadar techizat, birde dik yol. hadi yolu siktir ettim yol olsa iyi araziye çıktık, çatışma alanına doğru ilerliyoruz. nefesim kesilmek üzere yani o derece. terden su oldum. birde şırnak ın ayazı pistir. terledikçe ıslandım rüzgarda var hafif amk bildiğiniz donuyoruz ben değil sadece. bütün asker donuyo. ağzımızdan buhar çıkıyo yaz ayında.

rakımı epey yüksek bir bölgededir bu beytüşşebap bölgesi, yaz ayında bile kar bulabilirsiniz etrafta. yüzbaşı dedi, biz oraya gidene kadar gün açar, kenarda ki karı alıp yiyin.

nası yani amk?

kar ne alaka lan?

işte asker ocağı hergün yeni birşey öğreniyosunuz.

aldık bir avuç karı attık ağıza, nefes alıp verirken burundan ve ağzımızdan çıkan buharı kesiyormuş meğerse amk.

belli olmasın uzaktan diye.

yaz ayındayız bu arada he hatırlatıyım. manyak bir coğrafya yani.

ulan yürüyoruz. burundan nefes alıp veriyosun, ama yürüdükçe daha da çetrefilleşiyo yol, burundan alınan nefes ciğer için yetersiz kalıyo, bu sefer ağzıdan alıp veriyosun, o zaman ağızımızda nasıl kuruyor varya anlatamam size. yemin ediyorum yazarken susadım şimdi.

e devamlı su içmek zorundasınız. ama içersende şişer tıkanırsın amk. bombok bir olay yani. harbiden bom bok. biz arazide yürürken gene uzaktan keleş ve g3 sesleri geliyo beyler takır takır takır tak tak tak tak falan.

sesleri duydukça daha da maynaklaşıyosun.

hadi amk hadi gelelim artık, hadi şu tepenin arkasında olsun, hadi şu kayalıkların arkasında olsunlar falan diye moddan moda giriyosun.

normal yürüyüş yapıyoruz artık. iflahımız sikilmiş. tamam o kadar intikal yaptık ama bu sefer farklı yani. her yerde birbirimize girmişiz tunceli siirt hakkari mardin şırnak bingöl van falan güney doğu yangın yeri yani amk.

bir dar patikaya geldik benim timde grubun başlarında, önümde 2 3 tim var, hemen arkamda bahadırın timi var. lan o dar patika gibi bir yerden geçmeye başladık, bir taraf uçurum hatırlıyorum, bir yer var, tek elini bir taşa dayayıp geçiyosun diğer taraf uçurum amk.

önümde ki timler geçti benim tim geçti, bahadır geçti arkasında 2 3 tim daha geçti sonra güüüüüm diye bir patlama sesi,

en arkada ki timden bir çocuk mayına bastı.

yemin ediyorum aynı yerden geçtik ya, yani o kadar adam geçti oradan basmadı o çocuk nasıl bastı hala kavrayamıyorum bu durumu. imkanı yok yani. ona gelene kadar birimiz basmamız lazımdı çok dari bir yürüyüş yolu çünkü, iki kişi yan yana gidemez öyle söyliyim.

e tabi panik zaten hat safhada, iyice contaları yaktım ben, bahadırda nooluyo lan diyo duruyo sonra gene nooluyo lan diyo gene duruyo ara ara nooluyo lan nooluyo lan falan diyo bu bağırmadan ama, silahıda stresten öyle bir kavramış ki anlatamam size.

3 timi geride bıraktık mecburan onlar geri dönecek o çocuk şehit olmadı ama sanırım bacağını kaybetti göremedim yani, çok gerideydi ip şeklinde ilerliyoruz.

yarım saat durduktan sonra gene devam ettim çatışma devam ediyo, diğer taraftan beytüşşebaptan gelen timler zaten pusuya düşmüş bizim gitmemiz lazım bizde gidemezsek sabaha kadar o çocuklar orada şehit olur allah korusun yani. saat 4 çıktık yola 10 da varabildik çatışma bölgesine, keloğlan mı kelmehmet mi öyle bir dağ kelli bişeydi ama. o bölgede, tobleron çikolara varya beyler. onu ters tut tersten üçgen aşaya doğru iniyor o dip kısmıda her iki eteklerde olmak üzere kayalıklar var. sanki köpek balığı dişleri gibi.

bizim çocukları tam çember olmasada baya bir çevrelemişler, saat 10 kadar sarmak üzerelerken etraflarını yatiştik. çöktük tepelerine şerefsizlerin.

yani göğüs göğüse girmedik tabi birbirimize takribi, 100 150 metre falan var aramızda, zaten net bir görüş alamıyosun ama duman çıkan yere basıyoruz mermiyi basıyoruz mermiyi. nişan almak olanaksız zaten amk. biz bölgeye vardığımızda ne bizim gariplerin ne de bu ibnelerin takati kalmış 5 6 saattir çatışıyolar zaten amk.

bizde gelince bu it sürüsü götüm götüm kaçmaya başladı. bizim sınır timleride bunların kaçtığını görünce kaç saattir çatışıyo zaten amk o hırsla hücuma kalktı sanki amk. halbu ki bırak zaten kaçışları yok bu salakların. yani o şekilde kovalamak ölüm demek. manyak gibi koşuşturmamak lazım. açıkta kalıp vurulursun yani.

bizim savaş yüzbaşı müdahale etti zaten ''sinin lan amına koduklarım sinerek takipte kalın'' falan diye söylendi.

bizim nişancılarda ara ara ateş ediyolar ama, her ateşten sonra hey yavrum hey falan diyolar, hatta bir keresinde vay amk alnına şafak yazdım komutanım falan dediklerini duydum.

biz bunları takip etmeye başladık. çatışa çatışa sine sine takip ediyoruz ibneleri.

bunlarda ortasuya doğru kaçmaya çalışıyolar, oradan k.ırak a gidip kurtulacaklar.

bizim yüzbaşı takip boyunca devamlı helikopterle tim indirmelerini istiyo arkalarına ki saralım kaçamazsınlar 70 80 kişilik bir grup zaten. bizi görür görmez kaçmaya başladılar arkalarına bir kaç tim indirsek varya keklik avı resmen amk.

ama yok. gelmiyolar.

olumsuz yanıt verdikçe yüzbaşıda deliyo dönüyo basıyo küfür basıyo küfürü.

o helikopterler götünüze girsin, sizin yapacağınız işi sikiyim ben falan bir küfür anlatamam size. biz geleli 3 saat geçti hala takipteyiz. arayıda kapatamıyoruz tamam mı, saramıyoruz herifleri devamlı hareket halindeler. zaten çok keskin bir arazi, hızlı hareket etmek olanaksız. bide puştlar maymun gibi zaten. bizde bir ton tachizat götümüzü zor kaldırıyoruz, adamın elinde bir keleş bir kaç şarjör ve el bombası o kadar oradan oraya zıplıyo götler.

e saramayınca etrafını bunlar çatışa çatışa geri çekiliyolar. ama geniş alana yayılamıyolar araziden dolayı. 4 5 grup halindeyken tek gruba kadar indirdik biz. dar alana girdi bu salaklar. yön tayini yapamıyolar beyinlerini siktiklerim. göte basınca mermiyi yönlerini şaşırdılar davarlar.

bunlar dar alanda toplanınca yüzbaşı götünden alev çıkartıyo ama ''bas rokeeet basss bas ulaaan rokeeetçiii bas roketti rokkeeeeeet kafasına roket bas rokettçiii''

yüzbaşı bağırınca çocuklar sanki düğünde havaya ateş açar gibi havare roket estiriyolar ama tepelerine tepelerine geliyo bazıları. içimizde ki cani ortaya çıkıyo amk. hepsi nokta atışı olsun kafasına kafasına isabet etsin istiyosun.

biz roket basınca bunlar ateşide kesti. ateşi kesince biz baya gaza geldik amk.

hele baho varya mevzilendiğimiz bir kayadan çıkar çıkmaz alla alla alla alla alla diye diğer mevziye koşup ilerlemeye başladı görmeniz lazım. savaş yüzbaşıda gördü, ha benim goçuma bak be goçuma bak bee falan diyo bu sanırsın 2 yaşında çocuk gereksiz yere etrafa atmaya başladı kendini.

bu arada yemekhaneden çaldığı salatalığında cebinde parçalanmasından dolayı cebi sırılsıklam cebine sıçmış gibi toprakta bulanınca komik bir görüntü anlıyacağınız.

adam yemekhaneden salatalık çalıyodu lan böyle dengesiz bir adam yok beyler=) o manyak anlarda psikopata bağlaması çok hoşuma gidiyodu baho nun ama kıskanmadım lan neyini kıskanıcam deli sikmiş gibi takılıyodu çatışma esnasında. =)

neyse beyler. biz bunlara roket attık 8 9 tane salladı çocuklar, devam ediyoruz takibe, bunlar ateşi kesince biz daha bir güvendik kendimize, artık daha rahat hareket ediyoruz, çok fazla sinmeden yani. tabi bokunuda çıkarmıyoruz da öyle sine sine harekette azaldı.

zaten roketi attığımız yere gelince 2 tanesi yerde yatıyo yanmış vücutları, 3 4 tanede yan tarafta ki boşuğa düşüp kafayı patlatmışlar,

roketçiler iyi iş çıkarmış yani anlaşılan.

zaten çok dar bir alana soktular kendilerini orada. kapan gibi amk. gabar aynası mevzu coğrafi şartlar falan hep onlara mı çalışıcak amk bi kerede bize çalışsın dimi.

bu gerizekalılar ortasuya gideceğine yönlerini şaşırdılar yada belki ben öle düşündüm hakkari yönüne dağdibine doğru gitmeye başladılar.

ulan varya yemin ediyorum bunların önüne sadece 1 tim atabilsek durdursak canlı bırakmayız baş baş üstüne komayız yani.

ama işte en gerektiği anda o siktiğimin skorskyleri yok piyasada.

2 saat falan daha geçti bunlara arada roket sallıyoruz gene amk. ama iflahımız sikildi bizimde, e 5 dakika durayım diyemiyosun bırakamazsın takibi 2 dakika bırak anında kaybolurlar. 100 metre 150 metre 200 metre mesafede takip yapıyoruz.

bazen tepeye tırmanıyolarlar ama kafaları gitmiş beyler, ruh sağlıkları yerinde değil yani. ben olsam bir sivri tepeye çıktığımda dönüp ateş ederim yani, hakim bir tepede olunca sayı farkı pek olmuyo. ama diyorum ya haplanmış mı ne bok yemişlerse.

zaten bunlara bir emir ver o emiri yapmaktan başka bir bok düşünmezler ki, insiyatif alacak kafa yok. düşünme yetileri yok çünkü. velasıl bunlar dağdibi bölgesine doğru çekilmeye başladılar. ırak sınırına yaklaştıkça savaş yüzbaşıda ki sıkıntıda artmaya başladı. bu kadar örgüt mensubunu kaçırmak adama koyar yani. o kadar zaman bir tane bile bulamamışken bu kadar kişiyi elimizden kaçırmak olmaz yani amk.

bir türlü çeviremedik herifleri. zaten dağdibi bölgesini bir görmeniz lazım. nası anlatsam, koridorlarla dolu amk.

toplamda 7 8 saat kovaladık biz bunlar 8 9 tanesini indirdik. ama ırak sınırından girdiler. bizde durdum maalesef. ilerlesek sınır ötesi. yani devletten izinsin orada operasyon yapıp ölürsen şehit sayılmıyosun bilmem bileniniz var mı bu durumu.

abi bunlar göz göre göre kaçıyorlar.

savaş yüzbaşı hemen durumu bildirdi, yalvarıyo adam beyler.

alla aşkına gönderin şu helikopterleri ne olur diye.

yok ama amk. hepsi başka yerlerde.

izin istedi bu ırak a girmek için, lan izin verdiler mi. haydi yürüyün lan dedi ırak a giriyoruz.

devletten izin almadılar tabii ki, üstüne sordu girin dedi amk.

girdik biz,

tabi bizde ırak a girince bunların götü başı bir tutuştu ki sormayın.

kurtulduklarını sanmışlardı çünkü.

bakmayın girdik ırak a da 3 4 km giremezsin yani en fazla 1 saat 1 buçuk saat daha takip ederiz o kadar.

tabi bunlar onu bilmiyorlar=)

bizde peşlerinden girince bunlar moral bozukluğuyla aralarından bazıları tek tük durup çatışmaya çalıştılar. en fazla 3 4 dakika oyalabiliyorlar ama bizi, sonra ağzına veriyor çocuklar mermiyi.

sonra ilerliyoruz bu sefer 2 3 kişi yorgunluktan durup ateş ediyor gene ağzına alıyor mermiyi, gene devam.

yüzbaşıda yalvarıyo devamlı ama ne olur helikopterle tim gönderin yalvarıyo lan koca adam görmeniz lazım.

devam ediyoruz öyle öyle öyle öyle 7 8 kişi daha telef oldu bunlardan.

en sonunda beklenen haber geldi beyler. helikopter geliyormuş. yani tehlikeli olmasa hava zıplıcam sevinçten.

tim getirecek skorsky değil ama cobra geliyormuş. canıma minnet amk.

biz tabi cobranın geleceğini duyunca şahlandık bildiğiniz şahlandık. dediler 15 20 dakika sonra orada olacak kobra dayanın.

lan bize tabi o 20 dakika bir ömür geldi. yani sanmayın korkudan zor durumdan. adamları kaçırıcaz diye ödümüz patlıyo.

beyler arkamızda ki araziden o canım yaradanına kurban olduğum meleklerimizden biri cobra badabadabadabadabadabadabadabadabada diye ses çıkara çıkara bir gelişi var. gözünüzden yaş gelir amk.

bir yandan da telsizden anons çekiyo,

arkadaşlar geldim biz hep yanınızdayız merak etmeyin, hepinizle gurur duyuyoruz falan diyo sonra yer teyit etmesini istedi yüzbaşıdan yüzbaşıda anında yeri söyledi.

bu tabi her zaman ki gibi ''atış yapıcam sakin olun yerinizi koruyun, sesten dolayı kendinize hakim olun'' dedi.

lan olum diyorum sen orayı yerle bir et ben kulak zarımı burada bırakırım merak etme.

bu bir başladı atışa o karşıda ki tepeyi cehenneme çevirdi beyler. darmadağın etti. dürbünle bakıyoruz yüzbaşı çıldırdı resmen adam orgazm oluyo sanki;

''harika harika süper aynen devam et o bölgeye atışa devam et devriliyolar harika atışlar harika''

hakkaten nokta atışı yapıyo cobra beyler. birde günde açmış görüş açısı mükemmel hafif çalılar ağaçlar var ama en ufak hareket eden şeye basıyo mermileri pilot.

ağlamak geldi içimden resmen.

http://www.youtube.com/watch?v=_1LsnkRPcRE ulan resmen sınırı geçmiş operayon yapıyoruz. yani hissedilen duygular tarifsiz.

cobra bir iki daha sorti yaptı o bölgeye, sonra allah yardımıcınız olsun arkadaşlar hep yanınızdayız hep sizin için uçuyoruz bu vatan size minnettardır dedi,

yüzbaşıda aynı şekilde karşılık verdi, ardından uçan meleğimiz döndü geriye.

bizde hemen anında toparladık, geriye dönmeye başladık. ıraktasınız çok kalamazsınız. ama o siktiğimin ibneleri varya hani helikopterimizi düşüren puştlar anladınız işte. o göt oğlanlarına inat ırak a girip sikip attık ya köpeklerini. bu gurur madalyadan daha büyük birşey bana göre.

giderse gider amk. kansa kan cansa can. buranın ağasıda biziz marabasıda biziz ulan dedi savaş yüzbaşı zaten. o anda kaplan kesildik zaten amk. hepimiz olmuşuz rambo.

o rangers mı delta force mu artık ne sikipse özel amerikan birlikleri, onlar o esnada çıksa karşımıza götlerini kesip kulanlarına küpe yapıcaz.

kolay mı lan 9 saatte yakın takip iflahımız sikilmiş, sikip atmışız bölgeyi, ırak a da girmişiz şimdi ki gibi kimseden izin almadan hemde.

o dönem zaten orduda amerikaya karşı bir uyuzluk vardı zaten.

yemin ediyorum varya bu pamukoğlu paşa orgenaral falan olabilseydi, o dağları dümdüz ederdi adım gibi biliyorum.

neyse beyler tabi gidip sayamadık bu ibnelerin leşlerini hemen geri dönmemiz gerekti, ama dürbünden görebildiği kadar yüzbaşı 36 tane leş saymış.

ırakta yorulup ateş açan 8 tane yi de ekle. beyinlerine roket yiyip olen kayalıklardan düşen 7 tane daha ekle. topla ne etti,

51.

fena değil.

buna karşılık bi gazimiz var. sınır jandarma timindende 3 şehidimiz var.

beytüşşebapta ki pusuda 7 askerimiz şehit oldu.

bu takip ettiğimiz şerefsizlerden bir kısmı kaçsada uzun bir süre etkisinden çıkamayacakları bir gün yaşattığımızı düşünüyorum. zaten tahminimce diğerleride 3 4 aya geberip gitmiştir. bahoya noldu reyiz o sirada.

baho ya noolucak kardeşim, oda yüzbaşı gibi bir kenarda orgazm oluyordu cobra atış yaparken. beyler bu akşamlık bitiriyorum. yarın devam edicem. ah be kanka pamukoğlu yorumun içime oturdu

pamukoğlu paşa'yı emekli etmeselerdi en azından korgeneral olsaydı 1-2 sene daha bölgede kalsaydı çok şey değişirdi çooook.

yani bir takım kişilerin örneğin amerika falan istedi diye emekli etmediler yanlış anlamayın beyler.

artık kontrol edemiyorlardı adamı.

herif irana askeri soktu lan. k.ırak a değil bakın iran a. hani bugün ona buna gider yapan, amerika ve israil ananızı sikerim demekten çekinmeyen iran a askeri soktu.

yani dediğim gibi bu adam orgeneral olsaydı ki rahatlıkla olurdu, onun aldığı başarı ödülü madalya kadar cumhuriyet tarifinde hiç bir general almamıştır, eğer olsaydı orgeneral yemin ediyorum o dağlar varya. öf öf yani. hele incirlikte amerikan üssüne olası bir çuval olayından sonra tepeden helikopterlerle özel birlikleri indirirdi.

birde genelkurmay başkanı olmasını hayal edemiyorum. ki yaşı çok genç. en genç generallerden biriydi.

beyler adam öyle bir adam ki. siyasete atıldıktan sonra kıbrısa panele gitmiş, bir videosunda izledim.

adam soruyorlar kıbrıs sorununu nasıl çözersiniz?

bakın soru kıbrısa nasıl askeri müdahale yaparsınız değil. kıbrıs sorunu ekonomik politik siyasal dış ilişkiler hava ve deniz sahası kıta sağanlığı falan askeri bir şey yok.

adamın soruyu algılayış biçimi ve cevabı ne denli bir adam olduğunu gösteriyor bence.

dedi ki;

kıbrıs sorununun çözümü basit,

beşparmak dağlarına 5000 komandoyu indirdiğimde sorun morun kalmaz.

bu adam çok çok iyi bir asker beyler. dünya tarihinde bu denli askerler çok azdır. ama dediğim gibi sadece asker. siyasetçi olup devlet yönetme meziyeti çok farklı bana göre. "panpa bu arada siz araçtan iniyorsunuz ya.araç ne bok yıyo mk.kenara bırakamassınız. yanına 2-3 kişi koyamassın"

kardeş araçlar zaten güvenlik korucu silahlı zırhlı araçlar eşlik ediyor bu konvoylara. öyle mal gibi gitmek yok. sonra o koruma araçlarıyla geri dönüyorlar. komutanın osman pamukoğlu muydu lan?

yok kardeşim değildi, hakkarideydi o ama, maşallah her yere etkisi vardı. tek bir emriyle çelik harekatına bütün herkes katılmıştı. erdal sipahi paşa vardı oydu bizim tugay komutanımız. reis baho reisede hesap acalım olmadı bulalım oda anlatsın bunları.

kardeşim hanımından izin alması lazım o da çok zor. kılıbık pezeveng. anca arazide baho oluyor bu arkadaş, eşinin yanında bedüş kendileri. araziye çıkartmak lazım onu=)

ayrıca varya hala cebinde salatalıkla geziyordu o dengesiz eminim.

bu arada görüşüyorum kendisiyle ara ara. ingilterede yaşıyor kendileri. @molotov atarim

lan olum ne hain evlatmışsın lan sen. hikayenin başından beri etmediğin kalmadı babanene dedene=) savaş komutan-baho reyiz deli deliyi görünce sopasını saklarmış tezini çürütmüşler reyiz,iki pgibopat arasında hayat nasıl geçiyordu bi anlatsana abi onları da ya,çok gülüyorum ikisinin diyaloglarına.

valla kardeşim biz onların arasında gayet normal kalıyoduk. savaş yüzbaşıyı anlayabiliyosun adam küçüklüğünden beri bu şekilde büyümüş. ama bahadırın neden öyle olduğunu çözemedim. yani ters tepti ona pgiboloji.

tabi beyler şaka bir tarafa, bakmayın bahadırın öyle olduğuna asker sonrası çok zorluk çekti çocuk yani, iş bulamadı uzun bir süre, daha doğrusu dışarı çıkamıyodu kalabalık yerlere gidemiyodu, minibüse binemiyodu mesela, akşam olmadan eve gitmek isterdi. bide ani sinir patlamaları yaşıyodu.

bir keresinde evine giderken aniden köpek çıkmış havlamış arkasından hastaneye kaldırdılar çocuğu titremiş uzun bir süre. mesela o sevgilisi vardıya kevaşe, onun sevgi koymaya gittik o muhabbet süper onuda anlatıcam sizlere askerden sonra bunların oturduğu kafeyi bastı bahadır ayağa kalktı millet=)

ama yani dediğim gibi çok zor günler geçirdik ikimizde döndükten sonra. zaten ben bitmiş vaziyette döndüm. dönerken bir tabutum ekgibti.

1 1 buçuk aya yakın kimseyle konuşmadım zaten. sonra çiğdem ve bahadır sayesinde toparlandım azcık sağolsunlar. çiğdemi biliyosunuz yağmurun arkadaşı dershaneden öğretmen oda.

mesela bahadırın bir olayı var. döndükten sonra taksime gidiyor bu arkadaşlarıyla içiyorlar bol bol. dönüşte yanında ki arkadaşları bahadırı tek bırakıyorlar tabi nereden bilecekler ama anlamaları lazımdı.

bahadırde üstünü çıkartıp üstü çıplak vaziyette bağıra bağıra dolaşmaya başlamış ''jandarma komandoyum lan ben, komandoyum laaan'' diye takılmış istiklalde taksim meydanında, polis almış bunu karakola orada tabi asteğmen olduğunu anlamışlar bir şekilde askerden yeni gelmiş ayağına evine kadar bırakmışlar.

yani komik geliyo insana şimdi ama beyler hakikaten çok zor bir durum yani. gencecik çocuklar ne hallerde dönüyorlar oradan.

bakmayın dağlarbaşı baho ya ya çok saf çocuktur yani, örümcek görünce yerinden 2 metre zıplayan bir adam lan. e bende fare görünce yolumu değiştiririm yani.

allah güç veriyo heralde öyle durumlarda ne biliyim.

yoksa özümüzde iyi çocuklarız =)) hikayeyi çok güzel yazmışsın belli ki sanatçı, duygusal bi yönün var o yönüne soruyorum
hiç mi etkilenmedin o insanların hayatlarını bir dava uğruna feda etmelerine ne bileyim yaşıtları para kazanma, karı kız mevzularıyla ilgilenirken bu insanların dağlarda unla suyu karıştırıp içerek, öleceklerini bile bile savaşmasına
işte kalemim senin kadar güçlü değil belki ama bu insanların hayatlarından vazgeçip dağlara çıkması askerdeyken değil ama sivilde hiç mi düşündürmedi seni

hmm düşünmedim hiç bunu valla. güzel soru.

valla kardeşim.

empati kurmamı istiyorsun kurmak için çabalıyorum. ama şimdi hangi dava uğruna soruyor insan.

önce o davayı tam olarak açmaları lazım.

devlet kurmak mı olayları. eğer öyleyse silahlı mücadele ile dünyanın 6. natonun 3. büyük ordusu karşısında hiç şansın yok. ha pusu atarsın baskın yaparsın mayın döşersin bu şekilde bir buçuk milyon senede bir şansın var.

bak küçümseyip kafatasçı düşünceyle yazmıyorum bunları inan.

şimdi bir kere pkk nın kullanılan bir maşa olduğu çok açık. orada ki çocuklar diyemiyorum. oradakiler aile baskısından kurtulmak isteyen insanlar. yani bir dava uğruna giden falan yok. ha mesela aralarında sözde tim komutanları falan var yani bizim subaylar gibi rütbe kullananlar, bunlar genellikle üniversite okumuş kişiler. zaten konuşurken kullandıkları sosyalist ve komunist terimlerden anlayabilirsin.

fakat savaştıkları sözde dava, birilerinin maşasından öteye geçmiyor nedense.

yani bu memlekette tam bir şeyler yoluna koyulmaya çalışılırken karakol basıyorlarsa, sanayi konusunda atılım yapacakken çakısı dahi olmayan silahsız askeri kurşuna diziyorsa, israile gider yaptığında israilin maşası, suriyeye gider yaptığında suriyenin maşası, iranla ilişkiler gerginleştiğinde iranın maşası oluyorsa, o yüce davalarını finanse etmek için utandırıcı ticareti yapıyorsa, afedersin ama gibmişim öle davayı.

orada ki insanlar kendilerini bir dava uğruna feda ettiğini zanneden salaklar topluluğu.

bana bir dava söylermisin içinde utandırıcı ticareti olan.

küba da olan devrimde utandırıcıdan gelen bir finans alanı varmıydı?

veya ekim devriminde?

veya bizim verdiğimiz kurtuluş savaşında illegal bir finans olayı?

hangi davaymış bunların davası?

anaokuluna molotof atmak hangi davanın adıymış?

otobüse molotof atıp 16 yaşında ki kızı yakarak 3 günde yana yana ölümünü sağlamak hangi davadır?

sırf asker çocukları diye, asker çocuklarını taşıyan servis yoluna mayın döşemek, neyin davası?

e şimdi çıkıp kendileri demiyor mu? bizim amacımız bölünmek değil diye. apo mahkemede ''kullanıldım bende, günümüzün şeyh saiti bendim'' demedimi?

daha yakalandığı ilk anda ''türk devletine hizmet etmeye hazırım'' diyen bir dava lideri hangi dava uğruna adam öldürüyormuş?

bize azınlık hakkı tanıyın diyen adama başkan demirel 1995 senesinde;

''ne azınlık hakkı bu devletin sahiplerinden biri de sizsiniz'' dediğinde, silahı alıp dağa çıkma sebepleri neydi?

ulan en son van da ki depreme erzurumdan çadır arkaüren birliğe taciz ateşi açan bu huur çocukları hangi kürt halkının davasını savunuyormuş?

o yüzden kardeşim, düşündüm, cevap veriyorum,

giberim davasınıda, giberim insanıda, giberim hayatlarınıda.

yedikleri kaba kafalarını sokar öyle giberim onları. davaymış. büyük ihtimal seneye istanbul'da olucam bak çay sözün var hatırlatırım reis hikayende açıklamalarında on numara köşe yazarlarına nal toplarırsın amk bu gece fotokopi midir nedir o huur çocuğuna inat keyif alarak okudum benim de bir sorum olacak reis şehit cenazelerinin yüzlerinde hep bir gülümseme bir tebessüm olur derler valide emekli hemşire ondan duymuştum aydınlatırsan sevinirim

kardeşim hiç girmiyelim şimdi o konuya ya valla toparlayamıyorum sonra kendimi. geldim beyler. üst baş değiştireyim, bişeyler atıştırayım geliyorum. hepgiberiz e bu akşamın sonunda açıklama yapıcam. şu kadarını diyorum. o fırat news de pkk kısaltmalarının yanına gelen eklere bir dikkat et. pekaka ya uygun mu yoksa pekeke ye mi uygun ekler. şimdi bozmayalım sonra konuşuruz. http://www.youtube.com/watch?v=X9USJgkruTw

geçmişte kalmış 20 yıllık bir hayatı unutmak nedir bilirmisiniz beyler.

çok garip bir duygudur.

hatırlayamazsınız.

hatırlamak içinde çaba göstermesiniz gerçi, komik olan da bu zaten.

kışlaya girdiğiniz o ilk anda hayatınız başlamıştır. kışla kapısının dışında kalan şeyler çok eski bir tarihte kalmış gibi hissediyorduk. paralel bir evrende yaşanılmış bir hayattı sanki o.

yep yeni bir hayattasınızdır.

etrafınızda dağlar, kayalıklar, bulutlar, gökyüzü, ağaçlar, çıplak kayalıklar, çiçekler, çimenler, dereler, nehirler, bitmek tükenmek bilmeyen dağı çepe çevre sarmalamış panika yollar, karanlık, yıldızlar, kar, soğuk, yeşil renk bol bol yeşil renk, ortalikta gözükmeyen ama hissedebildiğiniz o dağların size vermiş olduğu huzur. o dağların vermiş olduğu korku, heybetlerine baktıkça içinizi ürperten somut bir his.

o dağlara baktıkça uzaklardan, o heybetine, bulutların bile ulaşamadığı dağlar. onlara baktıkça işte, içinizi bir huzur kaplar. ama rahatsız edici bir huzur.

şehirde büyümüş bir adam için rahatsız edici bir huzur, sessizliğinden dolayı etrafta ki rüzgar sizinle net bir şekilde konuşur sanki. doğanın sesini engelleyecek hiç bir teknolojik şey yoktur. yıldızları net görmenizi engelleyecek ışık topluluğu yoktur.

yağmur yağdığında toprağın kokusunu çok net alırsınız beyler. çimenin kokusunu çok net alırsınız. inanılmaz huzur dolu bir ortamdasınızdır.

ama sizi rahatsız eder bu huzur.

dalıp gittikten sonra, kendinize gelirsiniz,

o yüce dağın bilmem kaç yerinde olan mayınlar, kafanıza isabet edebilecek bir mermi, her an ortalığın kıyamet yerine dönme olasılığı.

devamlı bir iyiyi bir kötüyü düşünürsünüz. iyi ile kötü arasında gelip gidersiniz. belli bir zaman sonra geçmişteki hayatınızda kalan şeyşeri düşünmeye fırsatınız olmaz.

korku ne demek, onu hissedersiniz. ama korku filmi izlemek değil. içinizde oluşan o muhteşem huzurun korkusu. ne manyak bir şey. huzurun getirdiği korku.

oraya has bi özellik olsa gerek.

hayatınız bir kaç ay önce başlamıştır ondan öncesi yoktur. hatırlamazsınız ondan öncesini, hatırlamak istemezsiniz zaten. özellikle hatırlamamak için çaba göstermeye başlarsınız bir zaman sonra. http://www.youtube.com/watch?v=Z6OB8okE1jQ

insan hayatında büyük değişikliklere gebedir oralar. dindar bir adam hayatta ki boşlukları irdelemeye başlar bilmeden. sivil hayatında saf, temiz ve biraz çekingen bir çocuk adam öldürmeye programlanmış bir psikopata dönüşebilir ''bilmeden''. dinle pek bir alakası olmayan, namaza dedesinin zoruyla bayramdan bayrama bazende yakalanırsa cumaları giden bir adam, genellikle namaz denilince, namaz kılan babanesinin çocukken boynuna asılıp bir aşağı bir yukarı inip çıkmasını hatırlayan bir adam, cebinde bir not kağıdına ayetel kürsi sıkıştırır. yıllar önce annesinin vermiş olduğu cevşeninin ara ara boynunda olup olmadığını kontrol etmeye başlar.

sadece bir kaç ay önce o cevşenin varlığı veya yokluğunun hiç bir önemi yokken.

sevdiklerinin değerini anlarlar. kızgın olduklarına daha bir öfke kaplar içlerini.

özlemin gerçekte ne demek olduğunu anlarlar.

çocukluklarında ki über kahraman rambo nun ne kadar yalancı bir orospu çocuğu olduğunu kavrarlar.

yeşilden tiksinirler artık.

odasını, yatağını incin bırakmayı alışkanlık edinmiş bir adam, yatak toplama konusunda master yapar.

telefonun ne denli değerli bir şey olduğunu anlar, ve graham bell in ruhuna yatmadan önce bir dua çakar.

yürümenin ne demek olduğunu anlar.

dışarıda sözde konumundan dolayı, iki laf dahi etmeye layık görmediği, kırosunu, entelini, küpeli ibnesini, cahilini, okumuş komunistini, faşistini, ibne fenerlisini, göt beşiktaşlısını, yavşak galatasaraylısını, tanır muhabbet eder. sever, ona canını emanet etmeyi öğrenir.

kimse bunu yapmasını istemediği halde yapmak zorunda kalır. http://www.youtube.com/watch?v=BqadOvjNxQU

hepsi ayrı ayrı maskelere bürünür,

rambo vari kesilir,

operasyon için can atar,

kimi,

bir an önce dönmek ister,

dönemez..

kimi dönemeyeceğini düşünür,

döner..

birisi çıkar ''benim psikolojim sağlamdır der''

bir çatışmadan sonra gülme krizleri geçirir veya titreme illetine tutulur, kaşığı dahi tutamayacak duruma gelir..

birisi vardır saftır, korkaktır,

dağa çıkar, bir çatışmaya girer, kan görür barut kokusunu teneffüs eder ciğerlerine,

arkasından manyak olur, mermiye kafa atar, mayınla frikik çalışması yapar, havan mermileriyle beş taş oynar,

bu çocukların sayısı çoktur.

on binlerce hatta yüzbinlerce.

ama bir kaç tane ortak noktası vardır, bu noktalar hep aynıdır,

özlemek, düşünmek (bol bol düşünmek) ve korku.

görecektiniz orada ki halimizi,

dağdayken görecektiniz,

operasyonda,

intikalde,

çatışmada,

mermi sıkarken,

mermi yerken.

düşüncesiz insanlar haline döndüğümüzü görecektiniz.

tek düşünce, yaşamak ve yaşamak için etkisiz hale getirmek.

özlem yok, korku yok, çok pis kahramandık olum ondan korku yoktu falan diye değil, düşüncesiz biri nasıl korkabilir. korkacak anınız yoktur.

ama herşey sakinse,

o zaman da görecektiniz,

gözlerde hep bir hüzün.

hep bir özlem, korku.

hep bir ses duyma isteği. http://www.youtube.com/wa...glNM&feature=youtu.be

farkına varmışsınız beyler. yavuz abinin ölümü bende bir çok şeyi aldı götürdü. her boşlukta kafama mermi gibi giren yağmurun özlemi. artık yoktu.

şimdi bile düşününce inanılmaz geliyor.

ama yoktu.

hele ki kız hasta asıl o zaman mermi gibi ardı ardına girmesi lazımken kafama.

ama bir süredir inanılmaz bir acı çeksemde, telefon etmeliyim aramalıyım, haber almalıyım diye bir düşüncem hatta isteğim bile yoktu.

yukarıda dedim ya, yavaş yavaş eski hayattan kopmaya başlıyorsunuz.

o eski hayatınızı hatırlatacak çok az şey kalıyor.

sonra kafama beton düşmüşcesine bir anda içimi inanılmaz bir özlem kapladı beyler.

sanki sabah çok önemli bir randevuya geç kaldınız da yataktan daha beyin tam uyanmadan kalkma durumu vardır ya. aynen o şekilde.

tabi durup dururken olmadı bu.

çok acaip bir şekilde oldu.

bir koku sayesinde oldu.

hep düşünmüşümdür bunu ilk defa paylaşıyorum.

beyler bazen bir koku, beni daha önce yaşadığım ve unuttuğum çok güzel, çok kötü veya çok gereksiz bir anıma götürür. aklıma getirir.

yanımda bahadır bir kaç papatyam parçası almış eline, oynuyordu.

papatya kokusu burnuma geldi beyler.

bir anda zıng diye bir hatıra canlandı.

büyük adaya gitmiştik, hala daha vardır muhtemelen, 23 nisanda kutlamalar olur ve bazı kişiler papatyadan taçlar yapıp satarlar. ondan almıştım yağmura, daha yeni yeni geziyoruz. sarılmıştım buna, kafasını göğsüme yasladığında saçları burnuma girmişti, burnum kaşınıyordu manyak gibi, papatyalar ağzıma giriyordu resmen.

ama rahatsız olduğumu sanıp kafasını çekmesin diye bildiğiniz çin işkencesi yaşamıştım.

fakat dünyanın görüp görebileceği en güzel çin işkencesi,

kıpırdamadan 15 20 dakika durdum.

o esnada ağzıma ve burnuma dolan papatya yapraklarının kokularını çok net aldım.

işte o kokuyu da alınca bir anda.. (harbiden burada ne yazacağımı bilemedim lan duraksadım)

bir anda bişey oldu işte amk. garip birşey. hatıralarım canlandı diyelim ama bu kadar basit açıklanamaz. yanında olmayı ölesiye istedim. sesini duymayı.

kokular bazen beni alır geçmişe bir anıma götürür beyler. bilmem aranızda bu olayı yaşayan var mı? evet bana da olur diyen.

bir parfüm kokusu veya herhangi bir koku işte. http://www.youtube.com/wa...zq5-0&feature=related

özellikle bu tip ortamlarda nadiren hissedilen ve farketmesenizde şiddetle ihtiyaç duyulan insani duygular, normalde pek siklenmezken o esnada aşırı bir duygu patlamasına dönüşebiliyor beyler.

işte ilk defa o zaman başladı sol elime titreme gelmesi.

dışarıdan farkedilecek kadar bir titreme değil. ama birde bana sorun. zangır zangır titriyorum. ara ara olur.

doktor arkadaşıma sorduğumda tansiyondandır demişti.

22 yaşında tansiyondan ellerim titremeye başladı.

ani ruh hali değişikliklerinde oluyor hala.

ama öle kendini kaybetme tarzında değil. belli etmeden kimseye titriyor namussuz. kendi içinde yaşıyor sıkıntısını, delikanlı yani=)

bu özlem içimi kaplar kaplamaz bir şeyler yapmak istedim,

bahadıra döndüm,

çay içiyorduk demir tastan, demir tas ve yeşil renk görmeye tahammülüm yok amk.

bahadır yağmuru arıcam ben gelsene sende.

şaşırdı tabi bu gelsene diyince, yani ben sevgilimle konuşmaya gittiğimde niye gelsin ki dimi,

bakışlarından anladım şaşırdığını. ama aslan kardeşim hiç soru sormadı tamam hadi dedi.

yağmurun durumunu biliyordu, kötü bir haber almam beni yerle yeksan edebilirdi, destek olmak için geliyor diye düşünüyorum. ya da bilinçsiz bir öküz olduğu için eyi geleyim de demiş olabilir o esnada bahadırı çözmek zor.

odada sıkılıp

''ben biraz yürüyecem hacu ya değişiklik olsun''

diyen bir rahatsızdı beyler. haftada en az 80 90 km yürüyüş yapıyoruz, bu değişiklik olsun biraz yüriyim falan derdi tugayda.

salatalığa karşıda manyak bir sempatisi başladı. biri demiş buna salatalık susuzluğunu dindirir şişkinlik yapmaz bol bol ye diye, buda belde silah kasatura hücum yeleği elde de salatalık gezinirdi. http://www.youtube.com/watch?v=EZdFE-nnyyQ

santrale gidip telefon etmek istediğimi söyledim,

artık yasak yoktu.

evlerinde kimsenin olmadığını bile bile önce evlerini aradım. ben telefonu çeviriyorum bu arada da arkamda bahadır sessiz sessiz salatalık yiyor.

nasıl sessiz yer katur kutur ses geliyo demeyin. iyice suyunu almak için bir ısırıktan sonra uzun bir süre emerdi bu gerizekalı=)

telefon çaldı ve aysun teyze annesi açtı telefonu,

çok şaşırmıştı benim aradığımı duyunca, ağlamaya başladı,

kötü birşey olduğunu düşündüm, yağmurun öldüğünü, dedim ya çok hassas bir dönemdeyiz diye,

ama bir şey yokmuş çok şükür.

seni çok merak ediyor evladım dedi,

iyiye gitmiş biraz hastalığı söz vermişsin sen ikimizede bişey olmıcak diye onunda direnci çok artı şükürler olsun. evladım sende kendine çok dikkat et bak sana bişey olursa yağmurda dayanamaz evladım falan diyodu ağlaya ağlaya ama beyler.

hiç birşey diyemedim. yemin ediyorum hiç birşey diyemedim.

evet orada genellikle insanlar dönecekleri sevdikleri için hayata tutunurlar dirayet gösterirler ama, ben hakikaten sevdiğim kişi için hayatta kalmam gerekiyordu. hatta sapa sağlam olmam.

yani derler ya sana bişey olursa ölürüm diye.

hakikaten ölecekti.

ben buna bir şartlandım amk anlatamam.

o anda kafamda plan yaptım, dedim görevlerden kaçabildiğim kadar kaçmalıyım.

sanki birileri kafamda ki bu düşünceyi duydu arkasından bom bok bir haber geldi,

bütün istirahattekiler hazırlanacak 30 dakikada tugayda kim var kim yok tam techizat iştimada olacak.

daha operasyondan geleli 2 ya da 3 gün mü ne olmuştu.

sebep ne peki?

vanda pkk lılar 12 tane sivili öldürmüş, 2 tane polisi şehit etmiş.

en başta van olmak üzere, siirt, şırnak ve hakkari tam teyakkuzda amk.

e tabi bunlar şırnak veya hakkariye gelmez direk mor dağından irana kaçar ama işte yollarını şaşırır falan ayağına. hem belki yolda birilerini buluruz.

şansımı sikiyim diye diye hazırlanmak için koşmaya başladık.

o sıralar şansıma epey bir küfür ediyordum beyler. http://www.youtube.com/watch?v=nUbzX3izyw4

gene herşey tam tersine dönmüştü. operasyon demiyeceksin sen adama. o kadar süre arazide binbir türlü manyak olay yaşayan adama operasyon dersen kan kokusu almış köpek balığı gibi gözlerinin rengi değişir, şuursuzca kana doğru hareketlenir.

hele bahadıra operasyon demiceksin arkadaş. operasyon var dendi, adam salatalığının kabuğunu kasaturayla soymaya başladı.

ilk defa yaz ayını geçiriyoruz orada. yaz ayları çok hareketli. ama yani tahmin edemeyeceğiniz kadar çok. hafta da 1 kez gelen istihparat hergün gelmeye başlıyo. hatta gün içerisinde 3 4 tane geldiği bile oluyordu.

hazırlandık tabii ki.

savaş yüzbaşıda gelecek, adam her operasyonda var. bir kere bile askeri gönderip arkada telsizde komuta ettiğini göremedim.

devamlı olayın içinde.

e tabi bu askere güven de veriyordu güzel bişey açıkcası.

normalde operasyon öncesi veya görev öncesi az çok kaç gün ne kadar süreceği söylenirdi.

ama savaş yüzbaşının bu huyu yoktu.

hep şunu derdi hareketten önce,

''kaç gün sürer falan bilmiyorum, gerekirse tezkereye kadar dağdayız dönmeyi unutun ona göre, şimdiden söyliyim sonra sıkıntı olmasın, allah yardımcımız olsun''

der hareket ederdik.

bu sefer helikopterlerle bayrak tepe yakınlarına gidecektik, beytüşşebap tan da timler gelecekti.

korucular falan çok kapsamlı bir operasyondu.

bahadır başka bir bölgeye gidecekti teğmen hakan falan da onlarlaydı. 3 4 tim bölge bölge arazide arama tarama ve pusu atma yapacaktık. van şırnak sınır hattı boyunca denetim yapılacaktı işte.

benim olduğum grupta ilker vardı samimi olduğum.

o güzelim helikopter sesleri ve çıkarttığı toz toprak arasında sıra halinde kafaları eğerek doluşmaya başladık helikopterlere. skorsky ve uh 1 ne var ne yok uçabilen ne varsa asker taşımaya başladı. bu sırada anlatmadan geçmiyim, helikopterleri beklerken dedim ya bahadır kasaturayla salatalığın kabuklarını soyuyodu,

hepimiz kamufulahlıyız zaten yüzümüz gözümüze boya çektirmiş yüzbaşı kafada bandanalar falan, o tipde bu da kasaturayla salatalığı soyuyor ama kabukları cebine koyuyor,

dedim bahadır allah aşkına sen ne çeşit bir manyak oldun lan, atsana şu kabukları,

dedi ki;

yok lan aç kalırsam bunları yicem,

sanırsın 7 ay lık operasyona çıkıyoruz amk. adamın kafa yapısına bak, aç kalırsa salatalığın kabuklarını yicek.

hep diyorum hepte diyeceğim. bu bahadırın o hallerini eşi okusa varya inanmaz yani. gerçek olduğunu anlasa boşanır=) bu onu terk eden kızı basmaya gittiğinde kafeye, sezar salatası yiyordu kızın yanında ki bir çocuk, bu direk çocuğun salataya dadanıp salatalıkları yemeye başladığında demiştim ben aha dalacak bu çocuğa, (bahadır çocuğa kafa atmadan 3 saniye önce) =)

velasıl,

atladık helikopterlere beyler,

öğlen 11 gibiydi sanırım saatler. güneş tam tepede değildi yani.

o sıcaklarda en çok sevilen şey helikoptere binmekti. bir nevi klima amk.

yarım saat bile olmadan bizi atacakları noktaya geldik, bayrak tepe nin yakınlarında ki bir tepeye atılacaktık, oradan da arama tarama yapa yapa bilmem kaç rakımlı bir tepeye çıkıp mevzi alacaktık. ulan helikopter bizi bir yere bıraktı. bildiğiniz çanak düşünün onun en dibi amk. zaten her boktan nem kapan bir kafa yapısına sahinim. çok rahatsız olmuştum etrafa bakınca.

artık helikopterden inmeyide öğrenmiştim bu arada. düşme tehlikesi yaşamıyordum, ceylan gibi atıyordum kendimi.

helikopter inerken mevzi arar olmuştum hatta, indiğim anda şuraya koşarım diye.

öyle yapıyorduk, iner inmez helikopteri çevreleyecek şekilde bir yere gidip kısa süreli güvenlik önlemi alıyoruz helikopter tekrar havalanınca hemen harekete geçiyorduk.

gökse mi gökçen mi öyle bir köy vardı ama boşaltılmış olabilir o dönem, ilk o tarafa gitmemiz gerektiğini söylemişti komutanımız. korucularda önümüzde biz 3 tim hemen intikale başladık.

ulan benim bir karnım ağrımaya başladı beyler. ama şöle bir ağrıma, bağırsakları üşütmüşüz yani o şekil.

gurulduyor devamlı, işkence resmen amk. nereye sıçacaklar diyen bir adam vardı ya.

he dediğim yere götürün koyun onu, o zaman şükür namazı kılar sıçacakları yerler için.

lan bir guruldamaya başladı karnım, hareket edemiyorum amk.

intikaldesin bide, beyler bir duralım ben bir sıçıyım denir mi?

tamam amk yani altına yapacak halin yok ama utanıyosun yani.

o kadar askerin arasında. millet dicek sonra adama bak sıçmaya gitti falan.

ilker var bir tek zaten diğer takım komutanını tanımıyorum, üsteğmenlede pek muhabbetim yok amk. mecburen devam ettik, ama sıçmadım altıma yani merak etmeyin.

cehennem azabı çektim resmen varya çok fena bir durum.

o köye kadar dayandım amk.=) 2 saate yakın. beyler az biraz ara veriyorum gelicem. beyler internette bir sıkıntı var. gidip gidip gelmeye başladı. bu akşamlık bitirelim. yazdıklarım heba olmasın diye word a yazıcam. yarın devam ederiz. bir kaç soru var onları cevaplıcam bu arada. bir kaç tane şarkı paylaşabilirim ayrıca. @hepsikeriz muhakkak oku kardeşim,

ne istediklerini bilmiyorsun daha o yüzden adına üzüldüm demişsin,

ne istiyorlar açıklarsan sevinirim.

ayrıca fıratnews gibi haber kanallarınla geleceğine direk hpg nin internet sitesinde ki haberleri yayınla bir farkı yok. taraflı olduğunu adın gibi sende biliyorsun.

yenmek ve istediklerini elde etmek için dağa çıkmadılarsa niye çıktılar? ben birilerinin maşası olduğunu düşünüyorum böyle düşünmüyorsa söyle, öyle birilerinin adına üzüleceğine açıkla.

nato nun maşası demişsin.

ben natoyu övdüğümü hatırlamıyorum. pkk ile birlikte birbirlerine bantlayım ikisini aynı anda sikeyim. ulan nato helikopterleri gider pkk ya gıda maddesi atardı sen hangi natodan bahsediyosun.

''maşası dediğin israilden türkiye silah alıyor''

yani israil terörle mücadelede türkiyeye yardım yapıyor bunu anlıyorum buradan.

bunu her yerde dillendirme özellikle beni geç, konuya hakim öğretim üyelerinin doğu sorunu üzerinde akademik çalışmalar yapan objektif yaklaşan adamlar yanında. götüyle gülerler sana.

o heronlar, aktütün baskınında neredeydi? dağlıca baskınında neredeydi? yüce amerika ve israil istihparatı 24 şehit verdiğimiz karakol baskınında neredeydi?

helikopterleri rpg ile vurduklarını mı düşünüyorsun?

ısı güdümlü füze atıyor bu orospu çocukları. nereden bulduklarını sormuyorum git ısı güdümlü füze üreten ülkelere bakmanı tavsiye ederim.

hadi buldular, e kullanma kılavuzu falan var oradan öğrenip kullanıyorlar diye yazıyordur fıratnews. ama öle değil. bizzat eğitimini alıyorlar.

kandilde değil ha. hiç bir manyak o bok çukuruna gitmiyor. pkk lı kerküke geliyor. kerküke geldiğinde peşmerge oluyor, orada amerikan ordusu ve eğitim veriyor.

peşmergeye amerika eğitim veriyor diye haberler var mı fıratnews te. sağır sultan bile duyduda belki sen kaçırmışsın o haberi.

iran da ki pkk kampından haberin var mı?

fırat news zamanında gidip röportaj yapmıştı kahraman gerilla diye.

nato nun maşaı türkiyeye karşı savaşıyor dedin ya pkk.

tepemizden uçan bm helikopterlerini saymıyorum sana gecenin bir vakti gelip geçen.

birde sözde tim komutanlarında o dönem m 16 amerikan piyade tüfeği vardı. tırnak içine alarak yazayım ''m16 amerikan piyade tüfeği''

bende tim komutanıydım ben dahil hiçbir rütbelide m16 piyade tüfeği görmedim.

mayın atarken kullandıkları anti tank mayınları parçaları arasında genelde ingilizce yazılar vardı. hatta yanlış hatırlamıyorsam birinde gözlerime gördüm U.S. yazıyordu. açılımı nedir sen daha iyi bilirsin.

karakollara uzun menzilli silahlarla saldırırken nişancı tüfeği olarak bazılarında israil yapımı m89sr bulunmuştu. bazı mağaralarda. o silah varya adamın kafasını parçalamaz, ufak bir delik açıp beynini arkadaki duvara yapıştırır.

bize yardım eden israil. bak hala bu silah bizim ordunun envaterinde yoktur.

o kadar şehit verirken, silahsız askeri indirip kurşuna dizerken, köy basıp sivilleri kurşuna dizerken, öğretmen kaçırırken tek bir kelime etmeyen insan hakları mahkemesi, bizim ordu operasyon yapınca götünden alev çıkarta çıkarta kamuoyuna seslenirdi her nedense.

sen apo yakalandığında dönemin fransız başkan Chirac ın karısı,

''ben en büyük apocuyum, onu asla asamazlar''

dediğini biliyormusun.

fransa natonun kurucu üyelerinden.

nato uğruna askerimizi kore ye götürenin en önce ben ebesini sikeyim. günümüz amerikan köpeklerinin en başta ben elden geçireyim.

38 yaşındayım ben.

biz sınır ötesi operasyon yaptığımız zaman ab nin bize vermiş olduğu notaları toplasan istanbuldan hakkariye yol olur.

ama aynı ab pkk saldırınca ''aaa bu yaptıkları çok ayıp'' bile demekten geri kalırdı kimi zaman.

e pariste almanyada avrupanın çeşitli şehirlerinde yaşayan pkk yöneticileri, açık açık pkk yayını yapan tv ler?

bi düşün bakıyım kim kimi arkasına almış savaşıyor.

kim kimi destekliyor.

elimizde ki 4 5 tane heron mu battı?

zaten biz kendimizde üretiyoruz artık. onu çok sıkıntı yapma artık.

yurt dışından aldığımız btr zırhlı araçlara biz yürüyen tabut derdik hala da öyle denir. şimdi akrep üretiyoruz bir bok olmuyor.

elimizde ki mg 3 vardı 3 atıştan sonra tutukluk yapmazsa mucizeydi. pkk nın elinde ki silahlara bir bak bakıyım nasıl silahlar.

kandilde üretiyor pkk diyorsa fırat news inanma.

apoyu kaç tane ülke alıp saklamış bir araştır derim.

hani o bizim yanımızda olan nato ülkelerine bir bak özellikle.

alman ard kanalını hiç duydun mu? devamlı gezinirdi alman savaş muhabirleri (sözde) içinde doktorundan tut istihbaratçısına kadar hepsi gelip gelip ırak a geçerdi.

taşdelen karakol baskınını çeken adamın alman olduğunu biliyormusun.

yada ele geçirilen tıbbi malzemelerin alman markası olduğunu biliyormuydun.

alman doktorlarıda bilmiyorsundur sen.

sende tıpkı bir çok kişi gibi, orada sadece pkk ile savaşıldığını zannedenlerdensin belli. kızmıyorum sana yanlış anlama. başımızda kiler bile bundan nemalanan adamlar.

bir kaç mehmed öldü diye meclis toplanmaz diyen kişiler,

bugün üç tane kaltağın öldürülüşü için üzüldüklerini söylüyor.

biz kimlerin kimlerin ihanetine uğruyoruz bir görsen. nato ya gelene kadar ohoo.

birde çıkıp natonun maşası türkiye, natoya rağmen pkk savaşıyor diyorsun, nato bir elini çekse oradan varya, 6 ay veriyorum senin güzel hatrın için oda.

nato elini bir çeksin, patır patır teslim olmaya başlarlar emin ol.

daha o kadar çok şey var ki nato ile ilgili anlatmak istediğim diğer söylediklerine geçemedim.

o kadar çocuk dağda ölüyor savaşıyor demişsin yaşıtları gibi kızlarla gezmek yerine.

koçum aynı hassasiyeti bizim şehit olan çocuklar için gösterdiğin günü iple çekiyorum.

22 yaşımdaydım, dağdaydım, yaştılarım gibi karı kızla gezemedim, evleneceğim kızı kaybettim, cenazesini dahi göremedim, neden dersin acaba?

orada ki bir kaç bin orospu çocuğu yaşları gereği kızlarla gezeceğine dağa çıkıp bizi öldürmek istedikleri için olabilir mi?

bak belki fıratnews buna da bir açıklama yapmıştır eminim.

orada öldürülen çocuklardan bahsetmişsin,

bende bahsedeyim, anlatmıştım, arı peteklerine çıkan yola bu götler mayın döşediği için (bak amaç asker değil, sırf oradaki köylü arı üzerinden geçinemesin siktir olsun gitsin ya da bizi desteklesin diye yapıldı bu)

bir çocuk sakat kaldı 2 genç kadın öldü, 5 tane çocuk öksüz kaldı.

köy basıp çocuklarla birlikte kurşuna dizdi bunlar.

e daha yeni senin yaşın yeter,

istanbulda asker çocuklarını okula götüren servise mayın döşediler orta ikiye giden bir kız öldü.

al bak bir kaç haber,

http://www.haberler.com/m...olotoftan-2974271-haberi/

http://www.haberler.com/1...bani-oldu-2117170-haberi/

http://www.gazete5.com/ha...mu-7-aralik-201-65165.htm

haberleri iyice oku, o iyilik timsali hayatlarını davaya adamış kişiler yapmış bunları. türk ordusu çocuk katili dimi.

serap eseri neden çok çabuk unutmuşsun,

buse sarıyağ ı bilmiyorsundur bile eminim,

sen orada ölen çocukların isimini ezberlediğin gibi bu çocuklarında ismini ezberlediğinde dağdakilerin ne ayak olduğunu anlayacaksın. şimdi elinin altında bir sürü bilgi edinmeni sağlayan cihaz var. benden daha çok öğreneceksin yeri gelecek beni bile aydınlatacaksın.

bu arada serap eser i öldürenler taş atan çocuklar yasasına tabi tutulduğu için ailesi insan haklarına gitmek gibi bir hataya düştü.

dava insan hakları mahkemesinde ne oldu biliyormusun.

geri çevirdiler lan geri çevirdiler. münferit her zaman olabilecek bir olay kendi yerel mahkemeniz bakar dendi. çünkü serap eser insan hakları mahkemesi gözünde terör mağduru değildi. bizim ülkemizde terör mağduru nedense teröristin kendisi. neyse bitmedi daha devam ediyorum.

tecavüzlerden bahsetmişsin,

dağda zorla tecavüze uğrayıp kaçan kızları fırat news yazmıyoru heralde, atlamıştır eminim o haberi,

http://www.youtube.com/watch?v=XNtPl_EoESM

bak izle bu iyilik timsali melaikeyi,

17000 faili meçhul demişsin,

bizim ölen asker polis öğretmen ve ne kadar insan varsa, onlara sıkılan mermilerin sahiplerinin isimlerini biliyormusun.

kod adlarını sormuyorum ha harbi isimlerini, kimliklerinde yazan isimleri,

bilmiyorsun.

al sana binlerce faili meçhul.

biz komple faili meçhuluz sen neden bahsediyosun.

yakılan köyler mevzuuna gelelim,

goola yaz youtuba yazın beyler isim verdirttiniz bana artık,

ata altın, (lan yazınca googla paso cumhuriyet altını çıkıyor alın link vereyim)

http://www.haberler.com/k...ata-koyunun-umudu-haberi/

şırnaklı ata altın diye aratın

köy korucusu, yazın ne var ne yok araştırın, şırnak ta ki korucu köyünden neler yapmışlar adamlar bir bakın. ben bu adamı bizzat tanıyorum.

araştırın bakın neler olmuş.

kim köylere zarar vermiş bir bakın.

kim köylere saldırmış.

haraç vermedikleri için öldürülüp evleri yakılan köylüler bu senin yakılan köyler başlığa altına giriyor mu? merak ettim.

bu arada bizim dönemimizde hatay da madeni basmışlardı. 9 tane kürt işçi çalışıyodu kurşuna dizdiler. ara bir bak bakalım. kim yapmış?

fıratnewste bu yoktur ama.

tıpkı şehit haberleri olmadığı gibi. ölen asker mi yazıyor orada nasıl tanımlıyorlar bizi?

bu arada karakollar basılırken bazı köylerden ateş açılırdı karakollara gerçi senin haberin yoktur.

tsk nın kullandığı kimyasal silah demişsin.

keşke kullansa keşke. bir videodan çıkarak bu yargıya varıyosunuz. o videoyu biliyorum, mağaraya atılmış kimyasal silah.

ulan bir düşün.

oraya asker atılan bombanın ardından girip çekim yapabilirmi?

ölür lan ölür kimyasal silah öyle bir kere atıldıktan sonra etkisi geçen bir şey değil.

yaşanan acıları bilsen ölürsün demişsin ya.

sen ölmemişsin bildiğin halde, ne iş? androidmisin sen?

ayrıca ne gördün çok merak ediyorum. beni şaşırtacak ne gördün?

biz elimiz sikimizde masturbasyon yaparken sen bana şunların cevabını ver,

davaları nedir?

ne istiyorlar?

şimdi de sen bizimle bir empati kur öyle bir yazı yaz.

bazen sinirlenerek yazdım kusuruma bakma asla sana art niyet falan beslemiyorum. biraz diğer sorularada cevap verelim.

abi en fazla kaç saat uykusuz kaldın ? bide operasyon sırasında uyku işini nasıl hallediyosunuz ? nöbetleşe mi ?

evet nöbetleşe uyuruz, ama uyku denmez ona. normal yatakta bile uyuyamıyoruz genelde.

bestlerde kayıp askeri ararken 4 gün hiç uyumadım, nöbetleşe uyku vardı ama hiç uyumadık. halisülasyon görmüştüm, tugayın bahçesinde sivil sivil gezen tipler görmüştüm, yeminle bak, bunlar kim falan dediğimde yok kimse orda demişlerdi @scholar

valla kardeşim keleşi pek fazla bilmiyorum ama tek tek atışta sıkıntı yaratırdı diye biliyorum. seri atış konusunda daha iyidir. belki ondan olabilir. gerçi seri atıştada sıkıntı yaratabilir=) nişangah tek tek atışları uzun süre yaparsan bozulurdu diye hatırlıyorum geçmiş zaman şimdi yanlış olmasın.

hiç kullanmadım bu arada.

bide atışlarda çok oynar o silah namlu falan belki bir sıkıntı olmuş olabilir.

ayrıca seri atışta mesela namlu yukarı çeker ondan hedefte sapma olur kayar yani belki ondan da olmuş olabilir.

dedim ya çok oynak namlusu,

yani başka ne sebepten olabilir bilemem. @scholar totoş derken anlamadım? şeyden mi bahsediyorsun, bu orayı kaldıramayan komutandandan nazik olanlardan. onları diyorsan benim en çok küfür ettiğim ölünce mezarında ters dönsün inş dediğim üsteğmen vardı ama öle tırsma gibi bir durumu yoktu.

vardır elbette öle tipler asteğmen ibrahim de biraz çıt kırıldım dı zaten kaldıramadı, ama benim üstüm olarak hiç görmedim. zaten uzmanlarda hiç rastlamadım. abi dünde sordum saatlerce takip edip 7 8 pkklıyı öldürmek ya da haberlerde duydugumuz kadarı ile 500 kişilik askeri birlik dün gece 20 pkklı öldürdü diyor. bu ölen pkklıların sayısı bana hep çok çok az gelmiştir. ben mi yetinmeyi bilmiyorum yoksa o çekilen çileye eziyete zorluklara karşı gerçekten az mı ölen sayısı ?

yani evet sayılar genelde böyle. ancak en az 10 günlük (sınır ötesi olacak ama) operasyon yapmazsan bu şekilde.

şimdi az geliyor ama. çatışma alanları sokak gibi düşünme.

mesela bizim takip ettiğimiz adamlarla çatışırken çatışma sahası en darı 200 metre aralıklıydı, dar bir alana girdiler bir tarafı boşluk bir tarafı sarp yamaç, bu yamaçla boşluk arası 150 200 metre civarı yani. büyük ve çok geniş bir arazi. ki çatışma sahası 4 5 km çapında gerçekleşti genelde,

yani çok büyük arazilerde arada baya mesafe varken çatışıyorsun ki öle süngü tak hücum yap falan olmuyor. az da gelse normaldir. zaten değil 20 20 bin olsa hep diyorum kime yeter ki. sayı önemli değil bence. oralara takılma. anladım abi zaten öyle nazik adamı jandarma komando subayı da yapmazlar heralde sonradan düşündümde mantıksız geldi zaten sorum. bide ordu artık eski zaaflarından çok uzak teçhizat olarak. bunu iyi takib ediyorum. mesela artık hk-33 ve g41 gibi g3 ün türevi olan daha etkili silahları kullanıyorlar. zaten termal kameralar yeni alınan taaruz ve personel helikopterlerini zırlı araçları gece görüş dürbünlerini hiç saymıyorum. peki hala bu karakol baskınlarına intikal ve müdahele konusunda niye yetersiz kalıyoruz. bu komutanların yetersizliğinden mi kaynaklanıyor acaba.

yok bence yetersizlikle alakası yok. arazi çok boktan bir arazi. yani o karakola gidecek tek bir yol var. hadi 3 tane yol var diyelim. hepsinde pusu var.

ki bazen karakolu basıyormuş gibi yapıp asıl hedefin desteğe gelen birlik olduğu çok oldu. bir kerede karadan gelmek çok tehlikeli ve çok zor.

e havadan dersen şimdi helikopter hadi kalk denince kalkan bir şey değil. oraya gelip neden tim bırakamıyor gene pusu var özellikle taşıyıcı helikopterlerin vurulması çok yüksek ihtimal. anca bir kaç km uzakta bir yere askeri indirebilirler. o askerin gelmesi 3 4 km öteden zaten en az 2 saat. arazi yapısına göre daha da artabilir.

yani aslında sen ne biliyorsan bende onu biliyorum. olmuyor yani o karakollar orada olduğu sürece bu olacak.

birde bana göre devamlı intikal yapılmadığından olabilir. her zaman arazide kalınsa bunlar gelip bu kadar rahat karakolun dibine giremezler. sürekli intikal hep hareketli birliklar gezecek ama sürekli 7 24 vardiyalı mı olur nasıl olursa. çünkü rahat hareket edemesinler. o kadar yolu o kadar kalabalık bir grup rahat gelmez en azından bir timle girer birbirine.

zaten şimdi termal kamera o bu bir çok şey var. bunlar nasıl görünmeden geliyor onuda anlamıyorum.

dediğin gibi ayrıca orduda techizat olarak eski zaafından uzak. e bizim insanımızın huyudur. acı çeke çeke öğrenip düzeltiyoruz kötü yanlarımızı ne yazık ki. bu arada, türkiye ye destek veren nato ve israile bir bakalım;

türkiye ye destek veren israile de bir bakın,
http://www.youtube.com/watch?v=fWzbj67vZIc

nato da ki en büyük müttefiklerimizden almanlarada bir baksanıza; adam pekeke demeyi öğrenmiş, sayın öcalan demeyi öğrenmiş, türkçeyi nasıl öğrenmiş acaba, sözde avukat işte pezeveng. ayrıca o zaman ''hükümetimize pkk yla görüş diyor utanmaz alman'' diyebilen kanal 7 şu anda pkk ile görüşen hükümet için ne diyecek çok merak ediyorum. ulan hainlik hainlik içinde.
http://www.youtube.com/watch?v=gCcDDapZ56A (kanal 7 bu gerçi başka bir videosunu bulamadım ama herşey açık net)

eğitim alan ''peşmergeler'' eğitimi kim veriyor dersiniz?
http://www.youtube.com/watch?v=uv17OdrqX4Y

video ya denecek laf yok, bize terörle mücadele etmemiz için heron yollayan biricik müttefiğimiz israil, videoya yorum yapanlar sevgi dolu sözcükler yazanların isimleride çok daha güzel;

isimler;
-kostas saros (yunan ismi)
-Kawaa Xdo (kürt ismi, yanlışsam düzeltin, dediği büyük kürdistan israil hep birlite kürdistana doğru minvalinde bişey)
http://www.youtube.com/watch?v=OyPrrJYOteU

bu pkk nın işi çok zor baksanıza israil nasılda türkiyenin yanıda.
http://www.youtube.com/watch?v=2sX4XPNlEqE

bahsedilen alman yayınlarından biri, allah natodan razı olsun, yoksa bu pkk ile nasıl başa çıkardık,
http://www.youtube.com/watch?v=aHxZXRYnZOk

pkk nın konuşan beyaz saçlı lideri almancayı nerden öğrenmiş acaba. adam dağda pkk lideri kölnde rahat rahat geziyor. e hani pkk nato tarafından terör örgütü listesindeydi, almanya nato da değil mi lan yoksa? fıratnews e bir sormak lazım. abi verdiğin videolardan anlatıklarından daha önceki benim araştırmalarımdan anladığım tek bir şey var ateş götümüzün dibinde bu ülkede yaşayan herkes bir olup birlikte olmayı beceremezse sonumuz suriyeden ıraktan farksız. artık iyice paranoyak oldum her gün ya filistinde patlayan bombalar şimdi bu şehirde yanda ki evin çatısında patlarsa diye. bu yüzden orduya ta eskiden beri aşığım. bu ülke gençleri sen ve diğer askerliğini yapmış reislerinde dediği gibi o çatı altında (orduda) sike sike birbirini sevmeyi kollamayı arka çıkmayı öğreniyor. yanlışmıyım abi.

başka şansın yok ki zaten. ne yapıcaksın, sevmiyosun diye çatışma esnasında yanında ki çocuğu çekip vuracak halin yok. o ölürse sen ne bok yiyeceksin. sevgili dostumuz natodan müttefiğimiz yunanistan ın bir kanalı, apoyla birlikte masal saati çekiyor sanırım. yoksa nato üyesi bir ülke pkk ya karşı hep yanımızda.

http://www.youtube.com/watch?v=n6-c3hUok-g

apo nun lafına dikkat,

birlikte savaşmış olsaydık- bu ne demek sizce,

arkasından gelen cümle çok daha dikkat çekici,

doğudan ve batıdan sıkışan faşist cuntaya(türkiye cumhuriyeti) karşı zaferi birlikte paylaşacaktık.

ne oldu yunanistan kardaktan sonra götü yemedimi birlikte savaşmanıza?

adam açık açık biz kazanırdık sizde savaşabilseydiniz diyor, götü yememiş demek ki.

ha pardon yunanistan bizim yanımızda nato gücü ya ondan pkk nın yanında yer almadı.

varan 2

sevgili nato müttefiğimiz, terörle mücadelede bize destek veren nato birimlerinden biri, konuşmaya devam ediyor apoyla,

http://www.youtube.com/watch?v=Igfycj3MxkA

apo fiili başta öznesi götte devrik devrik cümleler kurarak yunanlılara gaz vermeye çalışıyor,

ne diyor,

türk hükümeti, başka bir ülkeye karşı zafer kazanamaz, bu yetisi yok,

e karşında ki adamında bir görüşünü alsaydın, 1974 te tepelerine indi bizim abilerimiz kıbrısta,

ne diyor apo;

bizim savaşımız yunanistan tarafından yeterince değerlendirilemedi yani ne demek yeterince destek verilemedi,

a a yok ebesinin amı, yunanistan size destek mi verdi ki lan salak, o nato ülkesi pkk ya karşı fıratnews öyle söylüyor hem.

vay amk, adam almış karşısına yunanistanı taşşak geçiyor resmen. herkes zavallı pkk karşı herkes, barzani talabani hep türkiye ye yardım ediyor. ama bir dava uğruna ölümü göze almış pkk lı ibneler hiç bir şeyden çekinmiyorlar.

http://www.youtube.com/watch?NR=1&v=ieYDnXNN4hw

türkiye ye karşı birlik olalım diyor, zavallı adam tek başına ya arkadaşlar öyle söylüyordu herkes türkiye nin yanında pkk yanına adam arıyor.

ve asıl bomba,
http://www.youtube.com/watch?v=gU3TOMoBmnw

ulan şu pkk ya yazık, herkesi geçtim apo kafadan sattı pkk yı,

ne oldu o biraz önce yunanistana savaşın diyen adam. götü tutuşunca hemen türkiye ye hizmet etmeye hazırımlar falan, annem türk bilmemne. ayrıca biraz önce yunanlılara kaplan kesilen davar, videoda bebek gibi masum.

ne oldu o gençliklerini bırakıp dağa çıkmalarını sağlayan davaya? bu adam o sözde davalarının lideri beyler. anında geri vites. hani ölümü dahi göze alarak savaşıyordu bunlar. çoraplarla kaçarken ki halleri hala gözümün önünde.

zavallı pkk tek başına bir dava uğruna savaşıyor dağlarda.

mnıırzınısktiklerim.

yanlız yazı yazan kimse videoya güldürdü,

''paket açıldı içinden apocuk çıktı''

seviyeyi çok yükselttik beyler başlık uçmasın lan. yedekliyeyim ne olur ne olmaz.

ayrıca kızmadım beyler kimseye, o arkadaşımız bildiğini anlattı daha doğrusu henüz anlatmadı bende kendi bildiklerimi anlattım hepsi bu. beyler iki günden beri saat 5 civarı yatıp 7 civarı kalkmaktan eve gelir gelmez uyuya kaldım ve sabah 8 buçuk gibi uyanabildim. yazamamın sebebi budur. akşam devam edeceğim, görüşmek üzere. http://www.youtube.com/wa...ture=youtu.be&t=1m52s

reyiz bu kamp şu anda varmı bılmem ama bu adamların kamp yerleri belli değilmi amk.dikmişler bayrağı sanki bizim ısparta amk.basamazmıyız buraları?

kardeşim bu mehmet ali birand ın apo ile konuştuğu yeri basamazsın. çünkü k.ırak değil orası. bizim yardım için gittiğimiz lübnan nın bekaa vadisi.

ayrıca kampların yerleri belli. adamlar 30 senedir aynı yerdeler. sınır ötesi olduğu için dokunmak pek kolay değil. aslında kolayda işte anla sen.

nato nun üvey evladı olduğumuz için başkasının ağzına baktığımız için bir bok yapamıyoruz.

basarmıyız istesek peki?

diye sorarsan.

ebelerinin amlarını tersten görmelerini bile sağlarız. basmak ne kelime. beyler geldim sonunda amına kodumun trafiğinde anca gelebildim. birde bizim şuursuz site yönetimi siteye dikenli teller çekip araba girişine bariyerler falan koydurmuş sanki kara kuvvetleri komutanlığı amk inşaattan felaket trafik yapmış yol boyunca. birde kasımpaşa da geçiriyor bize gerginim anlıyacağınız. neyse beyler üst baş değiştireyim birşeyler atıştırayım geliyorum. kendimde yapıyorum yemeği dışarıdan da söylüyorum kardeşim. ama hikayeyi yazmaya başladığımdan beri dışarıdan söylüyorum. zamanım yok çünkü.

çok güzel şaraplı makarna yaparım bu arada=)

neyse beyler başlıyorum yavaştan. http://www.youtube.com/watch?v=EVwnHM1R56U

ne güzel demiş beyler cem karaca ''unut beni, sakla bu mendili''. bu lafı sevdiğine diyebilmek her baba yiğidin harcı değildir. kimse öyle unutulmak falan isteyemez. hep hatırlanmak ister.

bizlerinde derdi buydu. unutulmamak. aslında ''unut beni'' tarzında yapılmış tüm şarkılar ve şiirler bana göre büyük bir ironiden ibarettir.

aksine dibine kadar ''hatırla beni, kalbinde öyle bir yere demir atayım ki hiç çıkmayayım'' demek ister.

bizimde derdimiz buydu. hatırlanmak.

''acaba beni düşünüyormudur? acaba şu anda beni özlüyor mu? acaba döndüğümde beni nasıl karşılayacak?

işte beyler can alıcı bir nokta;

acaba döndüğümde beni nasıl karşılayacak?

bu sözü söylüyorsanız eğer ne mutlu size.

çünkü geride bekleyeninizin olduğunun bir kanıtıdır.

ananızdan babanızdan bahsetmiyorum bu ''bekleyen'' derken. anladınız kimler olduğunu.

bana göre en güzel aşk hikayelerinden birisidir, askerde ki sevgilisini bekleyen kız, veyahut askerde sevgilisini düşünen erkek, ona sarılmayı dört gözle beklemek, o anı iple çekmek.

fakat çok nadirdir,

sevgilinin ölüm haberini beklemek.

hele askerde ki çocuk için.

yani normalde sizin yaşayıp yaşamadığınızı, sağ sağlim dönüp dönemeyeceğinizi beklemesi gereken kişi o iken, sizin onun yerine geçmeniz.

duygularınızın allak bullak olduğu anlar, aklınıza üzülmek ve ağlamak dahi gelmez. kafanız hep karışıktır.

anlatılması çok zor bir durumdaydım. normalde o kötü haberden sonra kendime zarar vermek için elimden gelen herşeyi yapmam gerekiyordu.

ama yağmur akıllı kızdı.

en hafif hasarla atlatmamı sağladı o keskin virajı.

bunu bana bir sorumluluk bir görev vererek yaptı.

tıpkı ölmeden önce atayı annesini bana emanet etmesi gibi.

o zaman geri dönmem gerektiğini kendisinin yaşaması için yaşamam gerektiğini söylemişti, benim başıma gelebilecek en kötü şeyin onun ölümü olacağını söylemişti.

mecazi anlamda değil, hakikat böyle. bu tip hastalıklarda moral motivasyon gittimi tamam. azrail hemen pusuda zaten.

hayatta kalmam gerekiyordu.

zaten hayatta kalmam gerektiğini biliyordum yağmura kavuşmak için ama işler bu sefer çok ciddiydi. ben ölürsem o da ölecekti. ölmezsem ölmeyecekti. bana söylediği tek yalan.

yaşamam gerektiğini bildiğim için, sanki 1995 yazında daha da azmışlardı köpekler, 3 gün içerisinde 2 operasyona girmiştik.

bu seferde vanda ki saldırılarından dolayı bayrak tepe mevkine gitmiş, ufak bölükler halinde şırnak van sınırı boyunca belli noktalarda mevzi alıp intikal yaparak arama tarama görevimizi yerine getirecektik. hava felaket sıcak beyler.

kafamızda bir dünya soru problem birde terör belası. http://www.youtube.com/watch?v=o0dhQM3HL4g

bölgeye iner inmez, şırnak van sınırına doğru arama tarama yaparak intikal yapmaya başladık. hava dediğim gibi epey bir sıcak.

amacımız,

olur ya bunlar vandan çıkar şırnak üzerinden k.ırak a geçip gider bizde onları karşılarız.

tüm amacımız buydu.

anlıyacağınız, van, şırnak, hakkari, siirt özellikle bu 4 ilde ki tüm askeri personel ayaklanmış teröristi pusuya düşürmek için hareketlenmişti,

çok büyük bir arazi elbette.

belki aranızdan gelip geçerler ve siz farkına varamayabilirsiniz,

özellikle o gün intikal ve arama tarama yapan bir çok noktada siirt ve hakkaride vanda ki eylemi yapmış grup haricinde başka unsurlarla karşılaşıp çatışan timler olmaya başladı.

bunun haberleri gelince biz daha bir gerginleştik.

şimdi diyebilirsiniz ki, ''ya amk o kadar çatışma gördün en ufak bokta gerginleşiyosunuz''

öyle değil işte o.

bir sonra ki her çatışmanız, daha da pisleşiyor, daha da ölüme yaklaşıyorsunuz.

biz akşam üstü 4 5 e kadar intikal yaptık, van ilçe sınırına doğru. zaten yol falan yok bizim bölgemizden vana.

yani olduda çatışmaya girdik ve acil destek istememiz gerekti, tek gelebilecek şey helikopter. öyle araç askeri bir yere kadar getirir sonrası o çocukların yürüyerek bize ulaşması. işimiz allaha ve helikoptere kalmış. zaten helikopter falan gelir diye beklemeyin amk. nazlı kızımız bizim skorskyler.

hele ki aynı anda bir kaç yerde çatışmaya girdiyseniz şunu çok iyi bilin. en büyük desteğiniz arkadaşınız ve g3ünüz. birde allaha sığınırısınız tamam.

bahadırın bulunduğu grup ise bestlerin bittiği karadayı bölgesi, sırtlarını bestler dereler bölgesine vermişler van sınırına doğru gidiyorlar.

olurda onlar çatışmaya girerse, allah yardım etsin yani.

biz van ilçe sınırına 1 2 km kala durup mevzi aldığımızdan yaklaşık yarım saat sonra, bestler bölgesine sırtını vermiş olan bahadırların taciz ateşi yediklerini, siirtte ki bir bölüğün bestlerden gelen bir grup teröristle ağır çatışmaya girdiği haberini aldık.

fakat bunlar vandaki eylem yapan şerefsizlerle bir alakası yok.

sonradan öğreniyoruz ki o gün geniş çaplı bir eylem yapıyorlarmış. biz heran bir bok olacağını anladık.

her an bir kayanın arkasından birinin çıkıp kafamıza kafamıza ateş edeceği hissi varya yemin ediyorum çok pis bir durum.

birde askere de şunu söylemedik, olduğumuz bölgeye desteğin havadan gelmediği sürece, destek birliğin en az 7 8 saatte yanımıza geleceğini (yani hiç gelmeyeceğini) söylemedik.

bunu bilmeleri onlarda moral bozukluğu yaratabilir ve moral motivasyonun düşmesini kesin sağlardı.

öle ''kahraman türk askeri bir kişide olsa farketmez, kürşatın torunlarıyız'' falana ayağı yapan fanatikler varya. he onları ben toplayıp bestler derelerde görmeyi çok isterdim beyler.

18 20 yaşında çocuk bunlar, ben 22 yaşındayım komutan sözde.

öyle olmuyo işte o işler, can korkusundan ziyede, inanın sevdiklerini görememek korkusu var adamın içinde.

öyle bir gergin durumu daha önce bestler-dereler bölgesinde intikalde yaşamıştım. ama orada acelemiz olduğu için pekk korkmaya fırsatımız olmamıştı.

burada ise rahat rahat korkuyu ölümü düşünme fırsatımız oldu.

çünkü ardık van ilçe sınırında olduğumuz için intikali kesmiş mevzi almış ve beklemeye koyulmuştuk. komutanlar hariç herkesin konuşması yasaktı.

e komutanlarda bir yerde oturup pişti oynamıyor, onlarda belli aralıklarda mevzide gözleme yapıyor.

ölüm sessizliği anlıyacağınız.

bu sessizliği,

kutins mezrasında bulunan (yani bizim tim ile bahadırın timi arasında bir bölge)

feyzullah asteğmenin ve timinin olduğu gruba yoğun ateş aldığı ve karşılarında grubun gene bestler tarafından geldiği arkalarından saldırdığını ve sıkıştırdığı haberini aldık.

pek ne yaptık?

ne yapıcaz amk, ne yapabiliriz ki, feyzullahın komutanı üsteğmenin feryat figan helikopter desteği isteğini telsizden dinlemekten başka birşey yapamadık.

bizde özellikle telsizden izin istedik gidelim mi diye.

ama amk her taraf pkk lı kaynıyor. heryerde ama.

arkasından şırnak merkezde ki polis lojmanlarına namaz dağının oralardan roket atıldığı ve cizrede askerlik şubesine ateş açıldığı haberleri gelmeye başladı.

lan ne oluyo böyle demeye kalmadan, beytüşşebap ta polis noktasına saldırı olduğu ve şehitlerin olduğu haberi geldi. güçlükonakta da bir timin saldırıya uğradığı ve şehitlerin olduğu haberleri geldi.

yemin ediyorum kaskatı kesildiğimi hatırlıyorum.

her yere saldırı başladı beyler. ama her yere her noktaya. ben telsizi açmıştım, olurya frekansımıza girer bu ibneler yakınlarda olduklarını anlarız hafif açıp dinliyoruz.

zaten her yere saldırı taciz atışı falan geldiğini duyunca biraz da olsa helikopter umudumu tamamen kaybettim amk.

öle karşıda ki araziye bakıyorum sözde amk. uzmanımla askere dedim dört açın gözlerinizi dört açın.

o anda ilker bitti yanımda,

bi dürttü beni, yerimde zıpladım amk. o kadar sıkmışım ki kendimi, dürtünde korktum.

onlar bizim biraz daha aşağımızda ki yerde mevzilenmişlerdi,

aşağlarından sesler gelmiş, bir askerini aşağıya yollamış, benim üstümde bizim bölük komutanımız var üsteğmen, oraya çıkarken benim olduğum yere geldi,

dedi abi ayak izleri var aşada,

abi diyo ama benden yaşça büyük bu arada. devre farkı ve tecrübe farkı istemsizce dedirtiyo bunu çocuğa.

dedim lan ne diyosun eminmisin,

eminim abi dedi ayak izleri tespit etmiş çocuklar,

ya diyorum eminmisin ne ayak izi lan izcimi senin askerlerin aşada toprakta ayak izi tespit etsin, uzmanım etti deyince o bana dostum çeken pezevengde olsa uzman aga.

dedim lan sen in aşaya ben üsteğmene gidiyorum,

lan kalbim ağzımda çıkıcak nerdeyse,

ayak izi tespit etmek ne demek. bide yaz. toprak, rüzgarda var. bu durumda ayak izi öyle çok kalamaz kaybolur. demek ki çok uzun zaman geçmemiş falan diye kendimce yorumlar yaparak daha da tedirgin olamamı sağlıyorum. ben uzmanımı aşada bırakı bir iki asker aldım yanıma, hemen üsteğmenin yanına çıkmaya başladım. 15 dakika sonra falan yanına vardım,

dedim komutanım böyle böyle ilker ayak izi bulmuşlar,

dedi oğlum eminmisin,

uzmanı tespit etmiş komutanım,

telsizden haberleşmemiz söylenmişti, çok acil durum olmadığı sürece ne olur ne olmaz diye,

üsteğmen ne tarafa doğru gidiyor izler peki tespit ettiler mi?

demeye kalmadan beyler zııuuppp zıuuupppp iki tane mermi patladı başımızın üstünde ki kaya parçasına toz kapladı amk.

üsteğmen beni tutup omzumdan bir çekişi var, kumaş parçası elinde kaldı anlatamam size.

hayır çekmesede bir bok olacağı yok, ama refleks mi dersiniz reaksiyon mu artık bilemem.

bu bağırmaya başladı yat oğlum yere yaat.

neye uğradığımız şaşırdık amk.

mermi nereden geldi görmedik,

direk telsize sarıldı üsteğmen,

dedi ateş aldık, ateş alan var mı?

yok amk ateş alan falan sesi bile duymamışlar,

üsteğmen dedi yatın dikkat edin yerinizi belli etmeyin,

şimdi kafamızı çıkarıcaz bakıcaz görüntü almamız lazım.

ama belli keskin nişancı zıpp diye ıslık kanas attı pezeveng, e hadi götün yiyosa çıkar amk bak zaten baksanda görmen mümkün değil. üsteğmenle göz göze geldim beyler o esnada, ikimizde çok iyi biliyoruz kafamızı çıkarmamız lazım.

aranızda hadi sen çıkar komutanım diyebilecek var mı?

ya da askerine hadi sen çıkar kafanı diyebilecek?

o kadar pis bir durum ki.

tamam amk, karşımızda ki de kapıda ki düşman filminde ki rus sniper cı değil ama, tırsıyosunuz işte amk.

üsteğmen dedi ki beyler,

muhtemelen sen buraya çıkarken görüntü verdiniz ondan buraya ateş etti,

ben mesajı aldım tabi, sizin yüzünüzden o yüzden yapman gereki biliyosunun askericesi,

ben bir bakıyım komutanım dedim,

götüm götüm kalkmaya başladım.

bir kaç saniyelik birşey kafamı kayanın yukarısına çıkartmak ama o saniyeler içerisinde bildiğiniz sıçmanız için yeterde artar bile.

allahım dedim lütfen bu şekilde ölmiyim ya lütfen.

götüm götüm çıkarttım kafayı.

hiç bişey olmadı,

biraz daha çıkarttım,

araziyi net bir şekilde gördüm,

hiç bir bok yok.

hiç bir şey yok ama.

dedim komutanım bişey yok.

nerde bu amk ibneleri dedi,

bulmamız lazım dedi,

lan içimden beni yem olarak kullanmasın şimdi bu falan geçiyo beyler ama öle bişey olmadı tabi, film seti mi lan burası.

dedim komutanım yok.

ya sikicem kafamızı çıkartamıyoruz sıkıştık amk dedi bu.

üsteğmenin postası çocuk vardı.

dedi komutanım ateş açalım karşıki tepeye belki görüntü alırız.

senin o akıl küpü aklını sikiyim ben demek geldi içimden.

bu arada da bahadırlarında çatışmaya girdiği haberi geldi aynı şekilde bestlerden gelen bir grupla çatışmaya girmişler ama feyzullahın bulunduğu yerde çatışma çok büyüdü.

komutan tamam dedi öyle yapalım.

lan benim kendi takımımın yanına gitmem lazım. ama gelde git gidebiliyosan. @olmbakgiiit

abi sen bide kakanı tutuyodun o an bırakmışsındır kensin..

yok kardeşim allahtan yapmıştım oraya gelmeden=)

ama iyi tespit altıma bildiğin sıçıp doldururdum yani =)=) http://www.youtube.com/watch?v=1b72N5BoacA

dedim komutanım benimde takımımın yanına gitmem lazım, ateş açacaksak açalım bizde o sırada koşarak inelim aşağıya.

aşağıya dediysem koşmayı bir dene orada kafa üstü uçarsın aşaya doğru.

zaten yürümek zor amk nereye koşuyosun.

üsteğmen dedi,

lan ne koşması düşersiniz,

ayrıca 15 dakika falan ateş açamayız mermi yakarız mermisiz kalırız.

dedim komutanım ateş açtığınızda biz hareket edicez, siz artık açabildiğiniz kadar.

timin yanına inmemiz gerekiyor beyler, allah korusun çatışma çıksa, şehit versem, hesabını vermem, adama sorarlar sen nerdeydin? ben başka bi yerdeydim dediğiniz anda askeri mahkeme. ayrıca herşeyden önce yanlarında olmak istiyorum yani.

tamam oğlum gidin dedi,

yanımda getirdiğim çocuklara döndüm, bana öyle bir bakıyorlar ki anlatamam amk.

komutanım dedi,

gitmek zorundamıyız.

dedim arkadaşlarımızın yanına gidicez orada olmamız lazım, ayrıca vuramaz o ibne bizi hareketli içiniz rahat olsun.

yalan diyorum tabi, alnımıza biji serok apo yazar tecrübeli bir keskin nişancıysa.

lafımı ikiletmediler ama çocuklar.

allahtan sırt çantaları aşağıda bıraktık, üzerimide hücum yeleği var ve içinde ki mühimmat onlar yetiyo zaten zor manevra yapmanıza, çantada olsa sittin sene inemezsiniz oradan.

dedim komutanım biz hazırız, siz ateşe başlayınca biz inmeye başlıcaz.

bu demez mi,

bak olum bu koruma ateşi değil, biz ara ara ateş açarız görüntü alamazsak. ateşi kestiğimizde siz bir mevzi yada girecek bir yer bulun yatın uzun süre hareket etmeyin vurur bu sizi.

tamam dedim komutaım ateşi kesince biz girecez bir mevziye,

geçtik köşeye üçümüzde, çocuklara anlattım durumu, dedim,

adımınızı attığınız yere dikkat edin, sakın düşmeyin, peşimden ayrılmayın. ateş yerseniz sakın durup ateş etmeye kalkmayın, çapraz şekilde hafif tempo koşun. benim hızlandığım yerde hızlanın. durmayın sakın,

ateş bittiğinde ilk gördüğünüz yere atın kendinizi,

tamam dediler helalleştik bekliyoruz ateş açılsın diye. bekliyorum ateş açılmasını, çıkıcam yerimden aşağıya doğru incelen ve genişleyen yarı kayalık yarı patika yoldan gitmeye başlıcam beyler.

hayatımda ilk kez cevşenimi çıkartıp orada öptüm.

sonra cevşenimi boydumdan içeri doğru sokmaya çalıştım girmiyo amk bir türlü, takıldı yakama girmiyo,

hadi amk gir derken ateş dedi üsteğmen yangın yerine döndü etraf,

o anda kafa cevşende heralde kalktığım gibi yere kapaklandım amk,

arkamda ki askerim tuttu kaldırdı,

başladım inmeye aşağıya doğru,

üsteğmenin olduğu mevzinin yanından dolaşıp tam altına geliyo yol, oraya indik kafamızın üzerinden ateş ediyolar, kafamıza boş kovan gelmeye başladı, bir de yakıyor bazıları saçım yandı orada kafamı kazıtmak zorunda kaldım amk, sonra çıktı neyse ki,

neyse kafamıza kovanlar geliyo amk yana sekip tala vurup aşağıya düşüyolar,

biz iniyoruz aşaya,

bağırıyorum oğlum koş oğlum koş bakma önüne bak koş dikkat et falan, tabi koşma denirse,

yukarında aşağıda ki bizim timimizden onların aşasında ki ilkerin olduğu mevzilerden,

geniş alana girdik, ben başladım sağa sola doğru çapraz koşuya, önümde ki çocuk tökezledi ayağını vurdu taşa çocuğun bozunun altı kalktı amk, tuttum bunu iniyoruz aşağıya doğru, her yer yıkılıyo ama.

komutanım dedi nefes nefese botum parçaladı,

dedim ayağın kopsada durma koş,

2 3 dakika boyunca ilerledik,

ateş keser kesmez attık kendimizi bir yere.

göt kadar kayalık yer vardı kafamı soktum oraya, olurda bu ibne görürse kafamdan vuramasın bari diye. lan girdim kayanın dibine, çocuklara bağırıyorum,

iyimisiniz, durumunuz nası iyimisiniz ses verin,

dediler iyiyiz, bayram vardı malatyalı çocuk, dedi komutanım botumun altı yırtıldı,

dedim sikicem botunu siktir et onu sen çıkarma sakın kafanı,

dedi komutanım botum yırtıldı ya,

dedim lan olsun bişey olmaz,

yavrum diyo kızmasınlar üstüme zimmetli,

lan içim bir burkuldu orada,

dedim aslanım kızanın sikerim ben sakın üzülme, ben konuşurum sen sakın kafanı çıkarma.

bekliyorum göt kadar yer tilki oyuğu kadar minicik bir yer o kadar sıkışık ki, hadi diyorum amk ya ateş açın gene.

ama yok.

kaldık orada.

telsizden tabi koşan grup olduğumuzu belli etmemek lazım biri varsa karşıda direk bize ateş eder.

dedim komutanım yer belli oldu mu?

ses yok.

sorumu sikiyim zaten, hee belli oldu diyecek hali yok adam yerini değiştirir, e belli olmadı da denmez.

düzelttim sorumu,

komutanım ateş edelim mi tekrar dedim o noktaya sanki tespit etmişiz gibi,

gene ses yok.

hay amk ölücem burada olmayan klostrofobi olayı başlayacak. 20 dakika beyler, 20 dakika orada bok çukurunda durmak zorunda kaldık. belki adam gitti amk, öle serseri kurşun attı bize denk geldi.

yoktur lan olsa görürdü biz inerken açık arazide gösterdik kendimizi falan demeye başladım.

işte beyler bu düşünceler bir keskin nişancının beklediği düşünceler.

bu ibne keskin nişancılar o kadar sabırlı adamlar ki, taş olsa ikiye bölünür bunlar bekler.

sende sıkılırsın girdiğin yerden lan bir bakıyım kafa mı kaldırım dersin anında güm!

yemin ediyorum bir sıkıntı bastı beni bir sıkıntı bastı.

kafayı yicem resmen, nefes alamıyorum bildiğiniz,

hadi amk hadi ateş açın derken,

gene açtılar ateşi biz gene zıpladık amk yerimizden, başladık gene oradan oraya atlayarak inmeye,

bize ateş açılıyo mu oradan ateş geliyo mu? inanın bilmiyorum farketmeniz mümkün değil çünkü o adrenalin o heyecan falan kafanızda roket patlasa anlamayabilirsiniz, hele ki o kadar asker ateş açmışken.

zıplıyoruz oradan oraya iniyoruz amk, taaak gene kesildi ateş gene attık kendimizi bir yere.

bu sefer daha rahat bir yere attım kendimi, sırtımı verdik bir taşa uzattım ayaklarımı nefesin açıldı resmen. lan yazarken nefesimi tutmuşum bu arada amk.

gene sordum oğlum nasılsınız bişey var mı?

komutanım botumu çıkarttım ben hareket edemiyorum ayaklarım kan içinde,

lan o kadar kötü bi durum ki, olum dedim çorap var mı yanında ?

yok dedi komutanım, diğer ayağından çıkar çorabını botsuz ayağına giy bayram dedim, bizde çıkarttık çorabımızı, üç çift çorap attım buna doğru, bu 6 tane çorabı giydi.

ayakları mahvolur yürüyemez yani bir daha çocuk.

tabi biz çorapsız kalınca botlar dakikasında vurmaya başladı, ben ayaklarıma bir baktım ki zaten tırnaklarım mosmor amk yürümekten. ayak tabanlarıma dokundukça sıva gibi dökülüyolar resmen. bayram demez mi komutanım ayağım çok kötü basamıyorum,

o esnada denemeler yapıyo çocuk,

oğlum dedim o kadar çorap var yeri hissediyomusun hala, evet dedi komutanım,

boynumda ki komando bandanası vardı kafama bağladığım, aldım onu taş koydum attım, eldivenlerim vardı parmak uçlarını kesmiştim iyi kavrayamıyodum silahı, onu da attım, dedim eldivenleri içine sıkıştır iyice, diğer çocuğada söyledim oda elinde ne var ne yok attı bayrama,

dedim bayram iyi sıkıştır olum üstümde başka bir bok kalmadı donum kaldı bayram paşa dedim, güldü bu sesini duydum,

dedim oğlum iyice sıkıntır yaprak falan varmı al onlarıda sok ayağına iyice sık koçum burada kalamazsın dedim,

tamam komutanım dedi iyice bağladım,

yani o anda tek istediğim şey birinin arkada kalması siktiğimin yolunu bir an önce almak istiyorum.

bu sefer gene bir 20 dakika kadar bekledik başladılar ateşe,

biz gene çıktık amk olduğumuz yerden, atlaya zıplaya gidiyoruz, bayrama baktım bir ara lan o ayağı davul gibi olmuş koşuşturuyo sekiyo ama çocuk koluna girdim bunun hadi dedim yürü,

bi baktım bir elinde silahı diğerinde parçalanmış botu bırakmamış onuda almış amk.

oradan oraya zıplıyoruz resmen.

bizde çorapsız botlarla değiş zıplamak ayakta zor durulur, ayaklarımız parçalanacak ya yok böyle birşey, benim zaten ayak tabanları ikide bir kalkıyo amk, başladı ayağımda ki botlar gevşemeye ayak tabanlarım nasıl yanıyo beyler varya anlatamam sizlere. gene ateş kesildi, bu sefer bayramla aynı yere girdik biz, bayramın ağrısından ben kendi ağrımı unutmuş vaziyetteyim,

çocuk ağrısından ağlamaya başladı, komutanım da demiyo,

abi dedi ayağım yanıyo,

dedim çıkar çorapları çıkar bakıcam,

lan ayak varya mahvolmuş zaten yürümekten perişan vaziyette, birde kayalara basa basa çorapla koştu kan revan içinde, çorapların dayanması mümkün değil,

dedim bayram ver botu bana sikicem şimdi şu botunu,

aldım botu ben çıkarttım bağcıklarını, benim bağcıklarımı çıkarttım, ayağında ki çorapların bir kısmını çıkarttım amk, tabanından botu iplerle iyice bir bağladım, ben diğer ayaklarımızda ki ibleri çıkarttım, iyice bağladım bota, sardım sarmaladım içini giydirdim,

bak oğlum dedim ayağın da kopsa durma ben yanında olacak merak etme,

lan bacılarında çıkartınca bizim botlar oldu palet amk, ayaklarımızdan çıkacak.

allahım dedim şu ızdırap bitsin,

hareket edememek demek orada ölüm demek amk.

ağlıyo bu hala,

dedim ağlama lan, kıracam kafanı sus, merak etme bi bok yok, sen hiç mi çıplak ayakla basmadın taşa dedim,

bastıım dedi,

e tamam amk sık biraz dişini az kaldı dedim,

ama abi ayağım çok kanıyo çok ağrıyo,

bayram dedim bak sus bak sus öldürücem kendimi bayram bak lütfen oğlum sus.

bu gözlerini sildi bende kafasından tuttum oğlum dedim bak inecez merak etme bişey olmayacak.

tamam komutanım dedi,

gene ateş başladı,

ahh lar vahhlar arasında bayramın iniltileri arasında inmeye çalışıyoruz, yakup ta dedim oğlum dikkat et sende etrafa bak ateş gelirse gördüğün yere sık,

hızlı gidemiyoruz zaten omzuna girmişim bayramın, çocuk sakat kalacak yoksa,

götüm götüm iniyoruz.

15 dakikada aldığımız yolu 1 saatte alamadık bir türlü.

benim ayaklarım da bom bok durumda çorap yok bişey yok, pedler vardı onlar sırt çantasında yanımızda olanlarda bayramın ayağında.

benimde taban iyice kalktımı,

araya çakıl taşı toprak girdimi,

gözümden yaş geliyo beyler ağrıdan, gözümden yaş geliyo anlatamam size,

biri çıkıp vursun kafamdan istedim böyle bir ağrı yok, sinirlerime dokunmadan biri derimi soyuyo sanki, bütün kılçal damarlarım alarm veriyo amk. http://www.youtube.com/watch?v=zp1bS8jBKNU

bayram feryat figan ama bağırmak yok, ağlıyo çocuk iç çeke çeke,

lan bende başladım ağlamaya, canım yanıyo beyler, canım yanmasından ağlıyorum koca adam amk.

oğlum dedim bayram aslanım sık dişini,

bu ağlıyo çocuk,

ayaklarımızda çorap yok, o eşşek kadar bot darmadağın olmuş, ayaklarımda taşlar dolmuş, derimi soyuyolar sanki,

dedim bayram,

çok yükleniyosun üstüme bayram bayraam diye bağırmaya başladım, bayram çok yüklenme olum düşücem der demez,

ikimizde yığıldık yere,

bayıldı bu üstüme doğru yığıldı,

sürükledim bunu bir kaya vardı,

yakuuuup yakuup diye bağırıyorum amk, yakup önde zaten duymadı,

götümü yırtıyorum lan yakuuup yakupppp laan diye,

gözden kayboldu bu,

üstüme düştü bayram iyice yığıldık amk,

llaaaaan diye bağırıyorum bende,

ateş kesildi,

ben acınında verdiği durumla götümden alev çıkıyo,

laaan yakuuuup diye,

ses verdi bu,

bayram bayıldı olum gel buraya,

komutanım geliymmi dedi,

dedim sikicem lan geeel kıpırdayamıyorum üstüme yığıldı,

ayaklarımı kıpırdatamıyorum resmen,

yakup geldi,

dedim bayramı al,

silahını tak omzuna botuda al dedim,

parçalanmış bot komutanım ne yapıcam bunu,

sözünü bitirmeden bağırdım ben,

al lan al şu botu,

yardım et dedim,

bayrama döndüm,

evladım falan yüzünü sıvazlıyorum,

su ver dedim suyla ovdum yüzünü canım nasıl yanıyo ama,

yakup unda ayaklar patates ama tık yok, aslan gibi çocuk,

ben bitmiş vaziyetteyim bayram da yerle yeksan zaten,

dedim bayramım kalk oğlum kalk koçum uyandı neyse ki,

dedim bayram kalkabilecekmisin oğlum dedim,

kalkarım komutanım dedi,

yakup dedin yüklen sende,

bayramın yürüyecek hali yok,

dedim o ayağını kaldır havaya taşıyacaz seni,

benim ayaklarım varya beyler, kopsa daha iyi,

kalktık biz ayağa..

ama sıkıntı şu,

ateş açılmamıştı ki daha.. ateş açılmamıştı daha,

biz kalktık,

bir iki adım attık,

aklıma geldi,

yemin ediyorum gözüm karardı beyler,

yakup diyo,

komutanım komutanım yatalım komutanım,

ağzımdan tek kelime çıkmıyo,

ter içindeyim,

ayaklarım kan içinde,

her adımımda bütün sinirlerim kılçal damarlarım şahlanıyor,

bayram desen yarı bilincini kaybetmiş çocuk hem ağlıyo hem sekiyo,

her yerim titremeye başlamış beyler gücüm tükenmek üzere,

bayramda bana yüklendikçe yükleniyo,

yakubum da ne yapsın silahla etrafamı baksın bayramın botunu mu tutsun, silahını mı tutsun,

yakup diyo komutanım yatalım allah aşkına komutanım,

hiç bişey diyemiyorum beyler,

içimden tek geçen şey birazdan mermiyi yiyecez teker teker,

ben kilitlendim resmen, kendime bayramın kelime-i şaadet getirmesi getirdi,

bu başladı eşşedü enlaa falan diye,

arkadan yakup getirmeye başladı,

ben titriyorum resmen bayramı tutmaktan,

kelimei şaadet getire getire iniyoruz aşağıya doğru,

ölümü varya damarlarımda hissettim,

bayram ağlıyo çocuk bir yadan eşşedüü diye bağırıyo,

allahım dedim nasıl bitiyorsa bitir ama bitir şunu,

derken bizimkiler gene ateş etmeye başladı, biz biraz olsun kendimize geldim hadi dedim hadi hadi hızlandık biraz daha. 1 buçuk saat beyler 1 buçuk saat, kelime-i şaadet getire getire, bayram ağlaya ağlaya, indik bizim mevzilerin olduğu yere,

bizim çocuklar bizi o halde gördü ya, yüzlerinde bir ifade vardı tır çarpmışa döndüler belli.

uzmanım hemen atladı, dedi ne oldu vuruldunuz mu?

bende ses yok,

yakup dedi sanırım yok falan bişeyler anlattı,

ilkerin timide komutan yukarıya çekmiş aşada görüntü vermesinler diye,

ilker beni tuttu ben yığıldım ilkere doğru,

dedim vurdunuz mu?

yok dedi vuramadık ama ateş ediyo,

lan aklımdan şu geçti bizi nası vuramadı derken,

ilkerin timinde ki çocuklardan biri biz görünce yardım için yakubun yanına gelmiş kafasından oracıkta vurdular çocuğu,

ilker hemen beni sürükleye sürükleye mevziye çekti,

bayramın bir elinde botu silahı da yok bağırmaya başladı,

bende sus bayram diyorum ama kendi sesimi bile duyamıyorum sus bayram diyorum buna,

allah belasını versin bizi açık alanda vurmadı orada iki dakka çıkan çocuğu vurup şehit etti.

kafam yerinde değil,

elim ayağım kesilmiş,

ilker kafasını çıkaramıyor,

sonra bütün bölük ateş etmeye başladı,

şehit olan çocuğu çektiler oradan,

bakıyorum ileride kenarda, ayaklarını görüyorum sadece,

yattım yere iki büklüm ayaklarımı tedavi etmeye başladı uzman, bişeyler sürüyo buz gibi onu hissediyorum sadece dokunmasını falan hissetmiyorum,

ayaklarıma bakacak cesaretim yok.

göz ucuyla bir baktım, paramparça gibi geldi içimi bir korku kapladı, kopan parça ayak tabanımda ki deriymiş, kan revan içinde ayak tabanım, bayramın durumu daha fena, ayak denilen bir şey yok. yakubunda ayaklar içler acısı ama bizden daha iyi durumu. bir ses sadece beyler, zııuup güp.

sonra çocuğun kafasının geri sert bir şekilde sekere yere serildiğini gördüm, kafasının yanından aldı mermiyi,

ben tabi hiç bir bok yapmadım,

ne bağırabildim, ilker olmasa olduğum yerde kalırdım,

yarı bilinç kaybı vaziyetteyiz zaten,

çocuk düşünce yere millet feryat figan ilkerin timinde ki çocuklar, sonra ateş ediyolardı onu hatırlıyorum bir, bayramın ağlamıyo ama bağırdığını hatırlıyorum elinde botuyla, muhtemelen tedavi oluyodu ondan bağırıyo olabilir,

yakubun ateş ettiğini hatırlıyorum,

ayaklarımın çok üşündüğünü hatırlıyorum,

uzmanın ayak tabanımı yırtıp aldığını hatırlıyorum etimi koparttılar sanki öyle acıdı, sonra gözlerim kapandı 20 25 dakika baygın kaldım.

uyandım sonra baktım bayramda yatıyo, ilker telsizde devamlı yaralımız var şehidimiz var helikopter istiyoruz,

sonra öğrendim üstümüzde ki üsteğmen ve timleri destek ateşi ala ala karşı ya doğru ilerlemiş kimseyi,

1 2 saat sonra geldiler zaten kimseyi bulamamışlar,

helikopter tabii ki gelmedi uzun bir süre,

o gece orada kaldık,

sabaha yukarıda ki tepeye tekrar çıktık 15 dakikada,

1 saat kadar uzmanımı omzunda yürüdüm,

botlarımız eski haline gelmiş bayramıda taşıyo çocuklar,

helikopter geldi sonuda bindik en şehidimizi koyduk arkadan ben yakup ve bayram bindik,

benim timi aldılar, hareket ettik tugaya,

bizim ilkerin timinde ki çocuk ve dahil o gün 9 şehit verdik, siirt, hakkari, şırnakta, vanda ki 12 vatandaş ve 2 polis hariç, buna karşılık kaç kişi öldürüldü diye sorarsanız bilmiyorum, sikimde de değil zaten. bu gecelik bitiriyorum beyler. abi bu botlar çok mu dayanıksız yada çok mu rahatsız edici? tabi o kayalıkta falan dayanmaz da en azından daha rahat bot verseler olmaz mı?

bot dayanıksız değil ama bayram botu en ucunu sivri bir yere takıp yırttı hareket ettikçede açıldı yoksa çok nadir olur bu tarz bişey oda bize denk geldi. abi o kanasla vurulan asker için nasıl rapor tutuldu? çatışmada şehit oldu mu yazıldı?

tabii şehit yazıldı, savcı gelip ölüm raporu hazırlıyor hastanede, şehit sonra adli tıbba arkaürülüyor. öyle bir sıra vardı sanırım. yanlış olabilir. abi peki bu adamlar kanas eğitimini nasıl alıyorlar amk ? yani öyle sniper olmak için basit bir eğitim mi var ki onu uyguluyorlar??

valla nasıl eğitim alıyorlar bilemem. peşmerge kılığında alıyor olabilirler. ama o dönemde sırp keskin nişancıları parayla getirdikleri söyleniyordu.

reis botu parçalanan asker icin yedek botunuz mü vardı nasıl hallettiniz bot olayını,

tabi canım tugayda yedek bot vardı. o konuda bir sıkıntı olmadı. abi orada bizim askerlerden de keskin nişancı yok muydu? belki olsaydı etkili bi şekilde karşılık verirdiniz.

olması bir şeyi değiştirmez ki yer tespiti yapılsa keskin nişancıyada gerek kalmazdı. yerini tespit edemedikten sonra bir önemi yok. beyler bazen ''ya abi intikaller yürüyüşler o kadar kısa mesafede nasıl bu kadar çok uzun sürüyor anlayamıyorum'' diyen arkadaşlarımı bir türlü ikna edemedim. tesadüfen bir foto buldum, neden bu kadar kısa mesafeyi bu kadar uzun alıyoruz şu fotodan rahatlıkla anlayabilirsiniz,

http://www.hizliresimyukl...images/2013/01/19/7Pf.jpg

düz yol yok ki amk gidelim.. beyler dün gece arkadaşlarla buluşup, az biraz sosyal olalım dedik götü başı dağıtmışız, sabah 7 de eve geldim ve yeni uyandım kusura bakmayın, evde bir arkadaş var onu taksiyle göndermeye çalışıcam inşallah gider, onu göndereyim biraz da kendime geleyim bu akşam devam edeceğim.

durun uyandırayım şunu. hadi görüşürüz beyler. beyler arkadaşı bir türlü gönderemedim. şimdi gelirsem çok ayıp olur. tuvalate girdi o aralıkta yazıyım dedim. kusura bakmayın. lan dün akşam sarhoş olduk akşamında evime getirdim şimdide gitmiyo. bir yollıyım saat kaç olursa olsun gelicem kusura bakmayın. içmek yaramıyo bize. beyler ofisteyim şu anda çıkamadım henüz, eve ne zaman giceceğim tam bilmiyorum. eve gittiğimde görüşmek üzere. beyler uzun zamandır anılarımı aksata aksata yazmaya başladım, o yüzden size hak veriyorum. ayrıca bu kadar ilgi göstermeniz beni çok mutlu etti allah razı olsun.

bir kaç şeyi aydınlatmak isterim.

arkadaşlar anlayışınıza sığınıyorum. çalışan bir adamım. ve kendi ofisim olduğundan işleri ha deyince bırakmam söz konusu olmuyor. inanın uyku düzeni diye birşey kalmadı.

geçenlerde saat 5 gibi yatım sabah 7 de uyandıktan sonra beylikdüzünden pendik e iş için gidiyordum arabayla. size yemin ediyorum araba kullanırken içimin geçtiğini ve uykuya daldığımı farkettim. allahtan anında kendime geldim direksiyon başında zıpladım.

her ay sonu olduğu gibi kdv haftasına girdik. ayrıca bu ay muhtasar ayıda olduğunu söylemiştim. bunlar üst üste geldiği için bu tip aksaklıklar meydana geliyor.

hafta sonu arkadaşlarımla buluştum. iç iç bokunu çıkarttık. içtiğimiz gece tanıştığım bir kadını sabah yatağımda buldum. kafayı anca toparladım. göndermek mümkün olmadı.

açık konuşayım. yanlız yaşıyorum beyler. o yüzden gitmesini istesemde çokda içimden gelmedi.

bu yüzden hafta sonu yazamadım.

bu perşembeye kadar 64 tane mükellefimin kdvlerini hazırlamam gerektiğinden işlerim aşırı derece yoğun. ayrıca bu işler haricinde angarya diye nitenlendirdiğimiz tonla iş var.

bunları mazeret olarak yazmıyorum arkadaşlar, inanın eve şimdi girdim. başım çatılıyor. şu anda oturup yazabilirim ama hiç bir boka benzemez.

sizi temin ediyorum, kırılıp bu yazıları okuyan herkes gitse bile bu yazının sonunu getireceğim. kimsenin en ufak şüphesi olmasın.

tek isteğim, anlayış göstermeniz.

daha önce belirttiğim gibi, 40 yaşına gelmek üzereyim. yaşıtlarım çoktan çoluğa çocuğa karıştı ve şu saatte yataklarında uyuyorlar. sizler gibi saatlerce oturmayı kaldırmam söz konusu değil.

belli saatler arasında çalışmak zorundayım.

hafta sonları da sevdiğim insanlara ve sizlere ayırmaya çalışıyorum.

yalan söylüyorsam bu kadar yazdığım herşey silinip heba olsun. araba kullanırken yolda uyuklamaya başladım beyler. başım özellikle öğle saatleri içerisinde kerpetenle şıkıştırılıyormuş gibi ağrıyor.

sizin gibi dinamik değilim artık, haa en kral gece alemcisini hala cebimden çıkarırım orası ayrı=) ama sorumlu olduğum işler ve bakmam gereken insanlar var. babam mesela.

o yüzden tekrar tekrar özür diliyorum anlayışınıza sığınıyorum.

ama yemin ediyorum yarım bırakmayacağım bu yazıyı hiç bir şeye inanmayın ama bu dediğime inanın. hafta sonu ''arkadaşı göndereceğim geleceğim'' dememe rağmen gönderemedim beyler. öyle çok ısrar etmeme rağmen gitmedi değil. gitmesini çokta istememdendir. yanlızlık bazen zor geliyor arkadaşlar. aranızda beni anlayanlar olacaktır. bunuda söylemek isterim. beyler geldim evdeyim. bu akşam yazıcam merak etmeyin. kardeşimde geldi. akşam yemeğinden sonra evine geçicek. ardından burdayım bu gece. geldim beyler. başlıyorum yavaştan. http://www.youtube.com/watch?v=nifOKTzCLMU

evet beyler, tekrar hep birlikte 1995 yılına şırnak van ilçe sınırında bulunan bölgeye gidiyoruz.

ayağımın yandığını hissettim beyler. bilincim yerinde değildi. ilker in beni mevziye çektikten sonra ki olayları parça parça fotograf karesi gibi hatırlıyorum.

kafasından vurulup şehit olan çocuğun ayaklarını gördüğümü hatırlıyorum. bayramın çıplak ayaklarla bağırdığını ve benim olduğum yerden çok ses çıkartamadan susması içi bağırdığımı hatırlıyorum.

ardından son safhada yaşadığım stresten ötürü, helikoptere bindiğinde havadayken baygınlık geçirdim. helikopterde ki astsubayın yüzümü yıkadığını hatırlıyorum.

ardından koluma serum takmaya çalışan uzmanımı hatırlıyorum, şehit olan arkadaşımızın yüzünün örtülmüş vaziyette olduğunu hatırlıyorum. tam yanına yatırmışlardı benide.

çocuğu yanımda görünce ''acaba?'' sorusu çaktı beynimde.

acaba bende mi?

yakubun başımda durup başımı dizine koyduğunu hatırlıyorum.

ardından helikopterde ki astsubayın bana serum taktığını hatırlıyorum, onunla birşeyler konuştum ama ne diye sorsanız cevap veremem.

devlet hastanesine gittiğimizde biraz kendime gelebilmiştim. bayram ı sordum diyarbakır a gönderilmiş. ayaklarından ziyade psikolojik destek alacakmış, yakubun tedavisi yanımda yapıldı ayaktaydı. ardından uykuya daldığımı hatırlıyorum,

ağzım çok kuruydu, yutkundukça boğazıma birşeyler batıyordu, su içmek için doğruldum, yanımda ki dolabın üstünde duran bardağı almak için biraz kalkayım dedim, gördüklerim karşısında şok oldum beyler.

anlatamam size o manzarayı,

oda da ben hariç 2 asker daha tedavi görüyor, biri uyuyor, diğeri bana öyle bir bakıyor ki, sanırsınız birazdan üzerime atlayıp gırtlağıma çökecek,

üzerinde bembeyaz bir çarşaf gözlerinin altı mosmor çocuğun ve bacakları yok.

alamadın mı suyunu asteğmen dedi, ben subay sandım öncelikle, omzum ağrıdıda komutanım dedim,

güldü bu,

ne komutanı amk yaa falan dedi,

yüzü kan kaybından dolayı olsa gerek bembeyaz ve gözlerinin altları korkunç derecede mordu. tövbe tövbe sanki karşımda bir ölü vardı beyler.

sudan bir yudum aldım direk yattım tekrar.

sanki morgtayım ve morgta bulunan diğer cesetlerle muhabbet ediyor hissine kapıldım bir anda.

saçma gelecek ama, idrak etme yeteneğimi kaybettiğimi farkettim, devamlı ölmüş olmıyım lan ben falan diye sordum içimden. bir de bacaklarıma yokladığımı ve yerlerinde olup olmadığına baktığımı hatırlıyorum. sol ayağımın tabanı öyle bir kalkmış ki beyler, orada bulunan ölü deri tamamen çürümüş vaziyette ve direk damarlarım çıkacak dereceye gelmiş. o yüzden bir iki gün müşade altında tutma kararı almışlar, o sinir o stres altında bayramında üzerime yığıldığı için onu taşıma maksadıyla harcamış olduğum enerji vücudumda inanılmaz su kaybına neden olmuş,

ben o çocuğu gecenin bir yarısı sadece dışarından gelen ışığın aydınlattığı bir odada o vaziyette görünce uyuyamadım. o kadar yorgundum ki beyler, yan dahi dönemediğimi hatırlıyorum, sırt üstü yatıyordum, ve gözlerimi kapatmıştım, uyuyor numarası yaptım, uyumadığımı anlasa çocuk birşeyler söyleyecek bakmaya tahammülüm yoktu, kafayı yiyecektim resmen. kıpırdayamıyordum, gözlerimi açamıyordum, yazarken nefesin daralıyor amk nefes alamıyodum sanki amk. tabuttaymışım hissinin gelmesimi dersiniz, bacaklarımı ikide bir yoklayıp bacaklarımı kaybettim korkusu mu dersiniz, cama vuran rüzgardan dolayı perdenin ucu cama vurdukça kanas atılıyor hissi mi dersiniz, şehit olmuş olmıyım lan sorularımı dersiniz. yani anlayacağınız o gece kafayı yedim. başım nası zonkluyordu anlatamam.

ardından odanın kapısı açıldı, ışık yandı, tabib asteğmen çocuk vardı o girdi içeri, yemin ederim o ışık yandı ya, dünyam aydınlandı.

zor bela doğrultmaya çalıştım kendimi, çocuğa göz ucuyla baktım ışık yanınca daha normal gözüktü gözüme,

tabib dedi, nasısınız falan çocuk cevap vermedi, dedim ne oldu niye yatırıyosunuz beni,

dedi merak etme sabaha kadar biraz serum ye bişeyin kalmayacak sabah gidersin,

ayaklarımın durumu ne dedim anlattı,

bundan sonra sol ayağını devamla pedle koru, bütün tabanına bu ilacı sür, çift hatta yapabilirsen 3 tane çorap giymeden çıkma bir yere.

dedim bayram nası, dedi iki tırnağını çektiler ama biraz psikolojisi bozuktu. ondan diyarbakıra yolladık ama iyi olur sen merak etme.

yakubu sordum onu yollamışlar zaten tugaya. dedim asteğmenim aileme haber verdiniz mi?

yoo dedi verelim mi?

yok dedim ya sakın vermeyin allah razı olsun.

ulan şimdi onlara haber gidecek, zaten diken üzerindeler, tırnağım kırılsa onlar bacağım kırılmış gibi tepki gösterirler, hele yağmura gitse haber neler olur allah bilir yani.

asteğmen dedi ben sabah gelicem siz dinlenin biraz, ulan dicem diyemiyorum, beni başka odaya aldır diye. çok tırtım o çocuktan yani ne bileyim tırsmak değilde çok huzursum oldum. hatta komik gelecek lan asteğmen bununla konuşmadı acaba bi ben mi görüyorum falan moduna girdim ama sabah asteğmen gelince onunla da konuştu=)

allahtan çocukta uzandı sonra, bende uzandım yarım yamalak bir uyku çektim. tabi dışarıdan çıt sesi gelse zıplıyorum yatağımda. uyku denilirse buna.

sabahı zoru zoruna ettik. giyindim, biraz kahvaltı ettim, ilk konvoya atlayım tugaya geri döndüm,

ne yapacaktım falan diye söylediğimi hatırlıyorum, öle mal gibi nizamiyenin orada durdum bir süre, sonra içeri girdim, komutanıma gittim, yüzbaşı savaş a, geldiğimi söyledim, çay söyler heralde yarı gaziyiz modundayım ama ne çayı amk. bir gün öncesinde şehitler var.

takımıma görünmemi istedi, üsteğmene gitmemi istedi birde.

üsteğmene gittim, o çay söyledi içtik,

dedim komutanım ne oldu o nişancıyı bulabildik mi? nası çıktık oradan?

dedi yok bulamadık, bekledik bekledik ses gelmedi ya vuruldu o ya da siktir olup gitti, bizde çıktık oradan geri döndük hatırlamıyomusun helikopteri dedi,

dedim hatırlıyorum da bölük pörçük,

dün dedi en şanslı olan bizdik, feyzullahın olduğu bölük bahadırın olduğu bölük falan baya baya çatışmalara girmişler.

takıma gözüktüm, koğuşta hepsi istirahatte. beni görünce bir kaçı doğrulmak istedi, dedim bozmayın hiç, onlarda çok yorgun düşmüşler tabi. bayrama üzülmüşler, onu sordular,

dedim merak etmeyin bişeyi yok, gelecek.

yakup uyuyordu, birde saz gördüm amk dedim bu ne lan?

erdinç benim komutanım dedi,

lan sen saz mı çalıyosun?

evet,

e nası soktun bunu buraya?

yüzbaşı aldırmış merkezden,

alla alla sen müzisyenmisin erdinç dedim,

komutanım dayım saz çalmasını iyi bilir bende küçüklüğümden beri çalardım, ara ara düğünlere giderdim arkadaşlar sazcı aradığında,

e dedim ne güzel işte mis gibi mesleğin var,

komutanım sazım yok dedi, dayımınkini almıştım babam bir gece sinirlendi kırdı, sonra alacak param olmadı, arkadaşlar saz çalan kişi gelemeyince beni çağırırlardı. sazı alsam bende giderdim çalmaya para kazanırdım hem evlenirdim falan dedi bu.

dedim senin mi şimdi bu?

yok dedi değil galiba yüzbaşı bana emanet etti.

çaldın mı hiç dedim,

yok fırsatım olmadı,

vay amk erdinç sanatçı varmış aramızda falan dedim, bir ara çal değişiklik olur dedim,

sonra ayrıldım yanlarından. bahadır istirahat ediyordu bende kantine geçtim tv açık çay içtim hakan peker çalıyodu ama hangi şarkı hatırlamıyorum. sonra odaya geçtim, bahadırda uyanmış, ilker falan da geldi, ama ilkerin yüzünden düşen bin parça. bahadır aynı bir bok yok. sanki bir başkası bölgede askerlik yapıyor. o kadar rahat ki anlatamam.

saçı başı incin düzeltmeye bile yeltenmemiş,

arada gene bir kaç tim arama tarama falan için tugaydan ayrılıyordu. biz daha yeni geldiğimiz için çıkmayacağımızı biliyordum.

bahadır gene sigaramdan aldı, dedim,

bahadır abicim sen emsene salatalığını amk bırak sigara mı artık,

sağane amuğagoyıyım falan gibi bişey dedi sanırım. tam anlamadım,

ilker dedim kardeşim, çok zor biliyorum dedim ama dayanman lazım askerlerin var müsterih ol kardeşim falan diyorum. 1 gün önce çocuk timinden şehit verdi,

dedi abi dayanamıyorum falan demişti, nası geçicek diyodu, en ufak gürültüye dahi tahammülüm kalmadı dedi, ben bırakıp gidicem artık valla falan dedi,

dedim oğlum saçmalama bak dirayetli olman lazım falan diyodum buna, sözlüsü vardı ilkerin, ben sözü attım biraz önce dedi,

ben sandım ki kız bıraktı ilkeri, genelde öyle olurdu çünkü oralarda. çocukların kızı bırakmaları söz konusu olmazdı götümüz yemezdi yani.

tam sövecektim kıza ki ilker allahtan kendisinin arayıp sözü atmak istediğini falan söylemiş onu dedi.

dedim lan manyakmısın niye böle bişey yaptın,

bu bir çözüldü karşımda anlatamam size, ağlamaklı ağlamaklı konuşuyo,

dedi abi yavuz abinin şehit olması beni çok etkiledi, ayla denilen kızla evlenemedi o kızın da hayatı karardı, benim timde şehit olan çocuk evlenmiş öle gelmiş, şimdi ben şehit olursam perişan olacak kız. devamlı bana bişey olduğuna ona haberin gitmesini düşünüyorum, onun haberi nası karşılayacağını ne yapacağını kestirmeye çalışıyorum falan dedi.

bunları düşünmekten intihar edicem abi, valla kafamda bin kere farklı farklı düşündüm hep farklı şekilde haberi almasını canlandırdım, düşünsene abi ayla ablanın durumunu şu anda, o ilk haberi aldığı anda ki halini, ben hep bunları düşünüyorum o yüzden aklım başka yerde.

e dedim şimdi daha mı iyi oldu, kız üzülmedi mi?

dedi abi çok ağladı çok yalvardı ama beni unut artık falan dedim, nası unutıyım falan demiş kız ilkere ağlaya ağlaya, ne olucak kızım bir unutursun ben unuttum bile falan demiş bu bizim salak.

dedim iyi bok yedin ilker, salma oğlum kendini falan dedim ben buna.

yok abi dedi ben kaldıramıcam yoksa o yüzden böylesi iyi oldu.

bildiğiniz sözlüsünden ayrılmıştı hemde en çok ihtiyaç olduğu anlarda.

bu şarkı kardeşim ilkere gelsin. acaba ne yaptı merak ettim evlendimi sonra o kızla;

http://www.youtube.com/watch?v=PKqkmKHdb7k o sırada bahadır da sigarayı içerken külü düşürmemeye çalışıyordu, up uzun kül kalmıştı sigara, dedi bu siktir et ilker ya iyi olmuş bak bana ayrıldım ne kadar rahatım,

a a ibneye bak lan ayrılmışmış, hareketlere bak, baktım ben bunun yüzüne öpücük attı uzaktan bana.

yemin ediyorum aklımdan şu geçti,

bir gün bu herif alacak g3 eline tugayı basacak hepimizi vuracak amk.

sonra aklıma yağmur geldi, lan o kadar farklı bir konumdaydım ki size anlatamam, yani hayatımı kaybedicem diye ayrılmak ne kelime, eğer ölürsem yağmur ölecek, hatta ölmesemde ölebilir, ucu karanlık bir tünel. ne olacağı nereye çıkacağı belli değil.

zaten askerlik hiç bitmeyecekmiş gibi geliyor adama. devamlı arıyorum yağmurla görüşemiyorum, evi arıyorum anamı babamı hep iyi oğlum merak etme falan diyorlar. sanırsınız yağmur askerde ben yolunu gözlüyorum. karmakarışık bir durum.

mektup yazayım falan diyorum, mektup gidip gelene kadar askerlik bitecek zaten amk. anacığım tişört don mon yollamış, don bir geldi kapkara olmuş küflenmişmi bişeyler olmuş yolda. 2 ay önce yolladığı yeni gelmiş yani.

yani fiziksel olarak uğraştığın bir çok şey varken birde psikolojik olarak uğraştığın pek çok şey eklenince içinden çıkamaz hale geliyor.

zaten ben o ilk hastalık haberini aldığımda kendimi vurmadıysam, ilk çatışmada kendimi merminin önüne atmadıysam yağmurun ''ölürsen benide öldürürsün'' lafındandır yani.

o lafa deli gibi tutunmuşum resmen. hayata tutunmamı sağlayan tek dal. olmasaydı, allah korusun askerliğimin bitmesine daha 4 5 ay varken yağmur vefat etseydi şu anda bunları yazıyor olurmuydum inanın bilmiyorum beyler.

neyse biz ilkerle dertleşirken akşam yemeğimizi yemeğe gittik, yemek duası falan ondan sonra yemek yedik yemekte ne vardı bilmiyorum ama yoğurt vardı onu hatırlıyorum, hatta bahadır küp şekerleri tuz edip üstüne dökmüştü bizim yoğurtlarında sözde çengelköy yoğurdu yapmıştık =)

ardından bir kaç gün geçti bir akşam yemekten sonra yine yüzbaşı falan bizi kantine aldı, ilkeri beni bahadırı 1 2 tane üsteğmen teğmen vardı, bizim timlerde ki çocuklar, erdinç e sazı al gel dedi, vay anasını ulan erkin koray konsere gelse ancak bu kadar mutlu olurdum heralde. erdinç saz çalacak yüzbaşının talimatıyla da eşlik edeceğiz, programımız bu=) askerin eğlencesi işte.

saz çalacak olan erdinç benim takımdan olunca ben bi gururlandım tabii, sanki yıllardır ben çalıştırmışım çocuğu bu an için hazırlamış gibi=) asteğmenlerin birine dedim zaten benim takımda bu çocuk, iyi amk napıyım der gibi baktı,

savaş yüzbaşı dedi kütahyalı benim sana dediğim şarkıları çalıştın mı?

alla alla ne ara almış çalıştırmış çocuğu amk,

dedi çalıştım komutanım. ama biraz değiştirdim bize göre,

dedi nasıl değiştirdin lan,

sözlerini değiştirdim komutanım dedi,

ver bakayım sözleri dedi baktı bu kağıda, şimdi durup dururken askeri eleştiren bişeyler yazacak bu güme gidecek eğlence kendisinide diskoda bulacak.

baktı yüzbaşı güldü bazılarında, inceledi,

tamam lan iyi bakalım evladım ilk parçadan başla sizde bildiğiniz kadarıyla eşlik edin dedi bize,

emredersiniz komutanım dedi erdinç,

başladı çalmaya, ilk parça yalan dünyayı çaldı bu şarkıydı,

selda bağcan

yalan dünya yı çaldı,

ama sazla biraz daha farklı bulamadım ben;

http://www.youtube.com/watch?v=3JBY5RgIyvY

selda bağcanı askerlikteyken sevdim zaten daha önce dinlememiştim adam akıllı,

sözlerinide şöyle değiştirmiş,

oy dünya yalan dünya
yalan yalan yalan dünya
mecnun leyla ya vurulmuş
kerem aslı ya kul olmuş
ferhat şirin le yoğrulmuş
''ayla'' yı ''yavuz a'' vereydin ya (yavuz abiyi biliyosunuz) zaten bunu bi dedi ben komalık oldum amk,

birde son nakarat kısmında değişiklik yaptığını hatırlıyorum aslında bütün sözlerde az biraz değişiklik vardı ama aklımda kalanlar 1 2 tanesi

biraz umut vermedin ki
zalimi yere sermedin ki
haktan yana olmadın ki
yüzünü ''askere'' döneydin ya
yalan yalan yalan dünya

güzel şarkıdır beyler. sazla çalınmış halini bulan olursa göndersin.

kendimizce moral gecesi veriyoduk, e oraya gelip moral verecek bir sanaçtı yoktu o dönemlerde. anca istanbulda klip çekerek vatan millet ayağı yapardı zaten bu şarkıcı denen ibneler. takılıyorduk öyle, nadir geçen güzel akşamlardan biriydi, hatta o kadar zamandır orada olmama rağmen, ilk kez güzel bir akşam geçiriyorduk.

o sırada erdinç dağlar duman olur diye çok yanık bir türkü çaldı, savaş yüzbaşı çok kötü oldu, sonra açıkladı bize.

dedi 1994 te hakkaride karakola saldırdı bunlar, oraya gidemedik, helikopterler kalkamadı çok tehlikeli olduğundanmış dedi küfür etti bol bol. ve çok şehit verilmiş karakolda o gece, bu şarkıda o dönem bol bol komandodan helikopter birliklerine gönderilmiş, belki bilenler vardır aranızda, hala var mı bu şarkının muhabbeti bilmiyorum.

tek tek anlamınıda anlattı hatta,

Pınar başından bulanır canım oy
iner ovayı dolanır canım oy (helikopter inmeden önce bir kaç sorti atar)
Sende çok haller talanır canım oy (senin yüzünden çok kişi talan olur)

Dağlar duman olur (sen gelmezsen dağalar duman olur)
Çayır çimen olur (seni beklerken çayırlar çimen olur
ben yari görmezsem (sen gelemezsen biz bir daha sevdiğimizi göremeyiz anlamındaymış bu son üç bölüm)
Halim yaman olur
Halim yaman olur vay vay

Hiç ovaya inmedin mi (inemiyor ya bunlar her yere ona itafen)
Aşk oduna yanmadın mı
Can yakmaya doymadın mı (gelmedikleri zaman şehit verme şansımız çok yüksek oluyor ona itafen

Dağlar duman olur
Çayır çimen olur
Ben yari görmezsem
Halim yaman olur

Yaz görmemiş kışa benzer canım oy
içmişde sarhoşa benzer canım oy
Dert görmemiş başa benzer canım oy (bizim derdimizi siz anlayamazsınız diyormuş bu bölümde de)

Dağlar duman olur
Çayır çimen olur
Ben yari görmezsem
Halim yaman olur
Halim yaman olur vay vay

bunu anlattıktan sonra bir daha dinledik, aşırı derecede etkilenmiştik beyler, ama çok kötü olmuştuk yani. hakikaten çok ihtiyacımız vardı helikopterlere bazı zamanlar. yani abi nası anlatayım ya, seslerini duymak yetiyordu bizim için daha ne denilebilinir ki.

şarkıda bu, ama kısa versiyonu sanırım;

http://www.youtube.com/watch?v=fiyLTdMzY8M

edit: beyler kendinizi askerin yerine koyun, bazı bölgelere yürüyerek dahi gelmeniz mümkün değil. pusuya düştüğünüzde sizi tek kurtaracak şey helikopterleriniz. neden çok dua edilip çok beddua edilir onlara anlayın. bazı durumlarda gelmezlerse öldüğünüzün resmidir. bir daha düşünüyorum da hakikaten çok uyuyor bu duruma.

savaş yüzbaşı ve o dönemin subayları bol bol telsizden radyodan helikopterlerin olduğu birliklere gönderirmiş dinlettirirmiş. bizde de yaptı o bir kaç hafta sonra, şırnak merkez çok yakındı bize, oraya telsizle bağlanıp dinlettirmişti operasyondan bir kaç gün önce. darmadağın olmuştuk erdinç in çaldığı türkülerle, bir yandan yeter artık amk derken bir yandan da devam etmesini istiyodum resmen.

yüzbaşının selda bağcan hayranı olduğunu o gece öğrendik sizinde anladığınız gibi, zaten psikolojimiz bozuk iyice dağıtmıştı bizi, sevdiklerimizi düşünmeye başladık. zar zor alıştırmıştk kendimizi yokluklarına ama şimdi herşey eskiye dönmüştü, en azından kendi adıma konuşayım deli gibi yağmuru arzuladım. askerden dahi kaçabilirdim yani.

ilker zaten ağlıyor gizli gizli, timimizdeki askerler patates olmuş, bahadır bile ağlıyor hafiften.

yüzbaşının niyetide oymuş, sonra üsteğmen söylemişti, özlem duygusunun dibine vuralım ki o zehir çıksın vücudumuzdan. o yüzden o gece tabiri cazise azımıza sıçtı, dağlar duman olur bitti,

bundan sonra şarkısı başladı,

zaten sözlerini iyi dinleyin diyor, sözlerine kulak kabartınca daha da komalık oluyoruz,

sözlere bakarmısınız, ''olsan cennetin sıratı,geçmem seni bundan sonra''

http://www.youtube.com/watch?v=6jIzqTY_114

ardından acem kızına bir girdi pir girdi erdinç, biz olduğumuz yere mıhlanmış gibi kala kaldık,

http://www.youtube.com/watch?v=flYLXFMwiSc (bunun üzerine tanımıyorum, erkin baba kızmasın ama selda bağcan deyince akan sular durur)

ayrıca ilker asteğmen içinde bunu çaldırmıştık, çocuğu canlı canlı gömdük sanki, daha yeni sözlüsüne beni unut demişti telefonda;

http://www.youtube.com/watch?v=PKqkmKHdb7k

son olarak ''neredesin sen'' ile noktayı koydurdu yüzbaşımız, artık saat zaten 1 falan, bizde kafamıza mermi yemiş gibi olduk, ağlıyomuyuz gülüyomuyuz anlamadık resmen. bu son parçayı hepbirlikte söylemiştik.

http://www.youtube.com/watch?v=CnpzEzZM9A8

çok güzeldi, hepsi yanımızdaydı,

yavuz abi ve takımı,

ibrahim üsteğmen,

üst devremiz ibrahim,

diyarbakırlı,

ilkerin timinde şehit olan çocuk,

benim malatyalı bayram,

yağmur, ayla abla, ilkerin sözlüsü, annem oradaydı sanki, inanılmaz sıcak bir ortamdı beyler.

ilk ve tek güzel gecemizdi, başka da güzel gece olmadı zaten. ardından bitirdi erdinç çalmayı, bizde bitmiştik, sandalyelerimize tutkalla yapıştırılmış gibiydik,

erdinç yüzbaşımıza gitti, sazı iade etmek için,

dedi aslanım bundan sonra bu saz senindir, dönene kadar gözün gibi bak, benden sana hatıra olsun, gidince çalarsın ekmeğini çıkartırsın.

erdinç nasıl sevinmişti anlatamam. ekmek kapısıydı. lan belki kaset bile çıkartırdı çocuk beyler. benim mg3 çü deli gibi saz üstadı çıkmıştı.

istediği yerde çalar hatta bana göre davetler alırdı. o sevdiği kızlada evlenebilirdi, iyi para kazanırdı. tabi dönebilseydi.

neyse beyler bu akşamlık bu kadar olsun.

bu şarkıda timimde ki tek şehit erdinç için gelsin, çok güzel çalmıştı bunu o gece.

http://www.youtube.com/watch?v=flYLXFMwiSc pusuya düştüğümüz gece, ben kayalıklardan yuvarlanıp sağ kulağım patladı kafamı çarptım ve topuğum o gece parçalandı arkadaşlar, erdinç o gece şehit oldu, sanki mektubunda dediği gibi ''sana bişey olursa ölürüm'' demişti ya yağmur,o gece yağmur fenalaşıp yoğun bakıma alınmış, pusuya düştüğümüz gece benim yaralandığım gece, bilinç kaybı yaşamış yağmurum 2 gün sonra o da vefat etti. anlatıcam onlarıda size. zor yazıyorum çok uzun uzun yazmıyorum.

bunlara daha var arkadaşlar. şimiden söyliyim de pembe dizi olmasın. dizi gibi heyecanlandırıp heyecanlandırıp bırakmak değil amacım asla. konu insanın içini dağlamaya yetiyor ancak bir sorum olacak. yalnış anlaşılmakta istemem ama selda bağca'nın pkk sempatizanı olduğunu duymuştum sanırım ve destekçisi. belki yalnışta olabilirim ama aydınlatır bilenler umarım.

valla öyle söylentiler bir çok sanatçı için olduğu gibi selda bağcan içinde geçerliydi. ama en kral ülkücü türkülerinide söyledi, en kral solcu türkülerinide. bence milleti ona buna yamamayı bırakmalıyız hep birlikte. yaptıkları güzel şeyler bizim için yeterli olmalı. bir şarkı sözü bir türkü kimseyi öldürmez. @baykusgorenmasumkoylu

valla kardeşim, eskiden askerdim, bende sizin gibi sivil bir vatandaşım. milliyetçi mavralar atmaktan hoşlanmam. güzel şeyler yapan herkese saygım sonsuzdur.

selda bağcanın sosyalist bir insan olduğunu tahmin etmek zor değil, fakat her solcuyu, her sosyalisti biz pkk lı yaparsak, bu birilerinin ekmeğine yağ sürer.

pkk lı olduğuna dair söylentiden başka hiçbir elle tutulur gözle görülür bir belgeye rastlamadım. o yüzden benim için şarkıları önemlidir. bazı şarkılarıda çok hoşuma gidiyor.

bir başka örnekte vermek isterim, m.ali birand mesela, bir yemek videosundan dolayı ve posta da yazmış olduğu yazıdan dolayı adamı pkklı ilan ettiler, benim gençliğim döneminde de ordu yanlısı ilan etmişlerdi. arada ki çelişkiyi anlayabilirsiniz.

yani bu ülkede pkklılar belli. ki zaten kendilerini saklama gereğide duymuyorlar artık. etrafta pkklı aramaktansa karşımızda eşşek gibi duran pkklıları görsek daha faydalı olur.

gerçi görsekte bir bok yaptığı yok bu insanların. gençler. bu akşam babam kardeşim hanımı yiğenler falan yemek yiyeceğiz, babam memlekete gidecek, o yüzden büyük ihtimalle geç gideceğim eve. kuvvetli ihtimal yazamayacağım bu akşam yarın devam edeceğim. geldim beyler birazdan başlıyorum. güzel bir geceydi, bütün özlemlerimiz, arzularımız, isteklerimiz tavan yapmıştı o gece. tüm zehri dökmüştük resmen. savaş yüzbaşının talimatlarıyla erdinç in sazından çıkan nameler, darmadağın etmişti bizleri,

ufak çapta ki konserimiz bittiğinde koğuşlara dağılmıştık, uyuymak için. o gece sadece ben bahadır ve ilkerin uyuyamadığını düşünmüyorum. o kantinde olan herkes o gece uyuyamamıştı.

delicesine arzuluyorduk beyler telefondan sevdiğimiz kişileri aramak için. ama artık saat 1 2. bu saatte aranır mı? insanlar zaten her telefon sesinde yürekleri ağızlarına geliyor. birde bu saatte gelen telefon. hala daha sevdiklerimizi düşünüyorduk.

sigara yakmak için bahadırın kalktığını gördüm, onu görünce bende kalktım. karanlıkta kalktığımı farketmemişti, camı açtı, sırtını duvara yasladı, düşünceli düşünceli sigara içmeye başladı, dışarıda ki ay yüzünü kestiği için her halinden bir taklar düşündüğünü anlamıştım.

full metal jacket filmini bileniniz var mı beyler? o aklıma gelmişti nedense. orada bir asker gecenin bir vakti tüfeği kapıp kafasını patlatıyordu. tedirgin oldum lan resmen. bahadır zaten pek normal değil. şimdi şiişt falan diye seslensem baho falan desem zıplıcak yerinden.

beklenmedik seslere ani tepkiler veriyoruz zaten.

o yüzden önce öksürdüm sanki öksürük uyandırmış gibi yaptım.

öksürük arasında konuşulur bilirsiniz o tarz işte=) dedim lan uyumadın mı sen?

cık diye ses çıkarttı,

yere oturmuş bir elinle parmağında ki şeytan tırnaklarını yiyor, diğer elini dizne yaslamış, sigara tüttürüyor.

ayağına botlarını giymiş, bağlamış falan.

dikkatimi sonra çekti o ama,

dedim niye uyuyamadın?

çok sıkıldım ya dedi,

hayırdır ne oldu dedim bende, sevgi kodumun yerinde sıkılmak için binbir türlü sebep varken sorduğum soruya bak.

ya ne olucak işte bilindik şeyler dedi bu,

bende bir sigara yaktım, terlikler ayağımda yanına oturdum,

dedim lan anlat hadi iki çift laf edelim olum, dertleşelim lan dedim,

bu dedi ki,

olum lan içimden ölecez lan burda diye düşünüyorum, ama garip gelmiyo bu bana, ne biliyim garip diilmi bu?

dedi.

dedim bahadır ne diyosun olum saçma sapan. ne garip geliyo sana ölecez demen mi? deme o zaman amk ya.

ya abi, yani her an ölebiliriz, ama çok sakiniz artık bu durum karşısında, ne biliyim mesela her operasyona çıktığımızda nasıl geri dönüyoruz şaşırmıyomusun. operasyona giderken lan ben ölürmüyüm acaba bu sefer demiyorum. başlarda çok diyodum allahım ya ölürsem ya ölürsem ölmiyim noolur diye ama demiyorum artık gibimde değil dedi.

eee yani ölmek mi istiyosun? dedim,

yoo istemiyorum ama ne biliyim olum biraz değiştim ben dedi,

dedim bahadır kendine haksızlık etme, ne değişmesi (ironinin sevgi koyuyorum burada)

yok yok değiştim ben belli olmuyo ama değiştim demez mi amk, belli olmuyo ama değiştim diyo,

devam etti sonra bir hikayesini anlattı,

olum mesela bi gün erkan vardı bizim okulda onun ev kuştepedeydi, küpem vardı, bir gece giderken bir iki tane arka arkamdan laf attılar lan muallak falan diye,

ee dedim sen ne yaptın,

koştum lan koşmaya başladım, arkadan gelip bıçaklarlar falan diye, bir daha o sokağa hiç girmedim,

ee yani dedim bende,

ulan ne yanisi düşünsene şimdi öyle bir durum olsa ne yaparım sence ben?

dedim bahadır o sokağı yakarsın heralde,

ne sandım mığağoyım falan dedi.

e işte ne güzel bahadır fena mı?

yok lan ben bir daha istanbula alışmam söyliyim, taşşak geçiyosun ya benimle dağlarbaşı baho dağ adamı baho, bir şeyi kırk kere dersen olurmuş al oldu işte,

dedim ne diyosun lan hıyar, ben dedim diye mi oldu? ben mi dedim adamın ağzına keleş sok diye,

yok demedin ama o minvalde bişey yaptınız yani, çok gaza getirdiniz,

adam resmen bizi suçluyodu lan, sizin yüzünüzden böle oldum falan diye,

o gece konulardan konulara girdik beyler, unutulmaz bir geceydi, boğazda rakı balık eşliğinde yapsak bu kadar olmazdı. her konuda dertleştik ama.

bir süre devam ettik, ardından kapı çaldı, bir an irkildik ama, lan komutan içeri kapıyı çalacak biz gir diyecez öle bir durum olurmu,

ses çıkarmadımi uyudu sansınlar diye, devam etti, bir kaç kere daha, kalktım açtım kapıyı, bir baktım ilker,

ne oldu ilker dedim?

abi dedi ben uyuyamadım hiç ya siz uyudunuz mu?

dedim gir içeri bebeğim gir=)

buda geldi aramıza, sigara içmezdi ilker ama başladı tabii orada, ne sigara tutmasını bilir ne içine çekmesini ne içmesini, bom tak ederdi sigarayı bahadırda kızardı, ziyan etme amk ya düzgün iç şunu diye.

öyle bir yerdeyiz ki beyler, hayatla ilgili ne düşünüyorsanız çöpe atın gitsin,

herşeyi dibine kadar yaşanan bir yer oralar.

sevinç dibine kadar,

hüzün mü? anasını gibersiniz hüznün orada,

korku, ölümüne amk,

özlem mi? tartışmayı dahi kabul etmem.

sevgi aşk... mecnun u ferhatı getirin böyle aşkın ızdırabını giberim der çeker gider,

adrenalin? bangi jumping in ipsiz yapılanı,

öyle bir yer ki beyler,

dostluğun en babası,

o gece biz dostluğun en babasını yaşamaya başlamıştık,

sanırsınız yatılı okulda 3 tane öğrenciyiz, öyle bir tenhada sigara içiyoruz her an mahmut hocaya yakalacakmış hissiyle,

öyle bir yer ki, bütün hislerin en dibini görürüsünüz,

öyle bir yer..

http://www.youtube.com/watch?v=J74rhDtL8aA başladık üç astek muhabbete, bir ilker anlatıyo bir ben anlatıyorum araya bahadır giriyo saçmalıyo falan.

ilker dedi,

abi erdinç ne güzel söyledi ya,

dedim aynen lan, içimizde öyle bir cevher varmış ki anlatamam,

dedi komutana söyleyeylim bu gitsin moral ekibinde çalsın buradan göndersinler,

dedim gitmez o amk şimdi komutan desede gitmez,

ilker dedi keşke biraz daha dinlesek abi doyamadım valla,

bahadır dedi ki gidip getirsene çocuğu,

uyumuştur lan dedim kaldırmayalım istirahat etsin manyaklaşma,

lan uyumuyodur o şimdi,

ilker dedi evet abi ya getirsek ya buraya,

lan olum seslenicem çocuğa diğerleride kalkıcak ne dicem,

bahadır demez mi,

çişe kaldırıyorum dersin,

yemin ederim kahkahayı götümüzden attık amk ama sessiz=)=)=)=) olum dedi git getir lan, bir şeyler uydurursun,

dedim ben getiremem,

bahadır dedi ben getiriyim,

dedim nası getiriceksin,

üstümü giyiniyim, emir varmış gibi koğuş kalk kalk kalk falan kaldırırım koğuşu sonra erdinç i alırım,

dedim otur amk bide operasyona gönder çocukları ben getiririm,

çıktım ben ayakta terlikler, ayağımda sargı olduğu için sarmış iyice terlik ayağımı çok ses çıkmıyor mermerde taşta şapalak şapalak diye o avantaj,

girdim koğuşa millet uyuyor erdinçin oraya gittim, ama kesiyorum etrafı,

lan şimdi dürtücem çocuğu nooluyo amk diye fırlıcak ayağa kaldırıcam milleti onuda istemiyorum,

beyler yaptığım manyaklığa bakın,

sırt üstü yatıyordu bu,

bir elimle ağzını şaak diye kapadım,

bu gözleri açtı debenlendi kısa bir süre, dedim suss amk sus gülüyorum bir yandan da,

dedim oğlum sus bişey yok gel benimle,

bu nooldu komutanım diyo,

dedim gel amk işte ya sus,

üstümü giyiniyim mi dedi,

lan diyorum gel ses çıkarma hala botunu arıyo, tuttum bunu baktım diğerleri mırın kırın edip hafiften uyanıyo, çıktık hemen,

ne oldu komutanım ya bişey mi oldu falan diyo,

dedim erdincim kusura bakma olum, gel muhabbet ediyoruz senide alalım dedik,

ne muhabbeti komutanım dedi,

gel olum dertleşiyoruz işte sende gel,

hee?

falan yaptı bu güldü,

oğlum kusura bakma valla dedim uykundan ettim olsun komutanım dedi,

bu sanıyomuş ki bizim takımda ki çocuklar falan var,

lan odaya bir girdi iki tane daha asteğmen,

ben oturdum yere,

bu ayakta,

lan otursana dedim,

otırıyım mı? diyo,

lan oğlum bu akşam komutan yok abilerinle muhabbet ediceksin,

emredersiniz komutanım dedi,

bahadır da,

haa şöle amk falan diyo, içki içmeden sarhoş gibiyiz resmen=) http://www.youtube.com/watch?v=QImWktdbs64

beyler bir başladık biz, muhabbete, bahadır anlatıyo sevdiği kızı, ilker sözlüsünü anlatıyo bende başladım yağmurla olan anılarımı anlatmaya,

şöle yapardık buraya giderdik diyorum,

bahadır atlıyo aynen lan bizde gittik oraya,

şunu içmiştik diyo ilker,

ben atlıyorum aynen abi ya bizde içmiştik, hatta yağmur çakırkeyif olmuştu falan,

lan erdincimde garibim oturuyo öle orada,

biz tabi 3 istanbul piçi,

koçum sende anlatsana bişeyler,

dedi ne anlatayım komutanım,

dedim yok burda komutan abilerin var anlat, sevdiğim kız var vermiyolar demiştin onu anlat,

valla vermiyolar işte komutanım yani abim, işim yok diye,

bahadır da atlıyo ara ara deli dumrul ya bizim ki amk,

orospu çocukları işte amk,

diyorum bi sus bahadır,

abim işim vardı bizim, ilçeye iner kurutemizlemeci vardı orada ütü yapardım iş bulmuştum, gene vermediler anası işi beyenmedi zaten az para veriyolardı, sonra bi meslek öğreneyim dedim kuaföre çırak oldum gene vermediler, istemedik ama kız söylüyodu,

dedim ismi neydi kızın erdinç,

suna ismi abi,

seviyomu peki seni kız,

seviyo abi kaçalım dedi bana kaçıracam zaten bir döniyim,

olum dedim ne kaçırması, sazın var bak dönünce onunla düğünlere gidersin, davetlere gidersin çalarsın paranın amına koyarsın,

bu durdu durdu, kaçırıyım abi sonra gene çalarım ben,

ilker dedi nereye kaçırıcan lan kızı nereye gidiceksin,

bahadır da,

bize getir, benim aile ankarada benle kalırsınız,

bu erdinç valla mı abi falan dedi,

bahadırda gaza geldi tabi,

tabi olum gel kızıda al,

lan bişeyde diyemiyorum, bahadırın beyni yerinde değil ki, erdinç kızın anasını kaçıracam dese ona da eyvallah der.

erdinç te zaten gencecik heveslendi,

abi bak geliyorum o zaman.

dedim erdinç öle şeyler yapma sen işini eline al mecbur vericek sana kızı zaten,

abi dedi vermez zaten telefonla konuştum ben bir keresinde, istemeye geleceklermiş birileri kızı,

abi kız giderse ben ölürüm,

dedim oğlum öle deme lan ölürüm falan.

akıl veriyoruz çocuğa,

çocuk askerden kaçarım diyo,

ben diyorum olum bak öle şey yapma allah korusun esir düşersin benide yakarsın bak yavuz abine ne oldu falan diyorum,

bahadır kaç lan kaç git sik belasını o ibnelerin al kızı getir buraya diyo,

kızı alıp çakırsöğüte getir diyo,

ilkerde ayrıl bence sen o kızdan diyo falan, akıllara bak amk çocuğun beynini siktik gece gece. sonra askerden sonra ne yapacağız onları konuşmaya başladık,

ben dedim yağmurla evlenecem, (tabi aklımdan o sırada binbir türlü film şeridi geçiyor, acaba bişey olacak mı? kurtulacak mı falan)

sonra dedim iş kuracam, bir kızım olacak ismi öykü olacak, sarışın mavi gözlü anası gibi, ama böle dolapların tepelerinde toplıcaz onu o kadar yaramaz olacak, ben eve geldiğimde ayama kuala gibi dolanacak ben öyle yürümek zorunda kalıcam uzaktan kumandalı araba bile alıcam dedim (ki daha yeni yeni çıkmışş uzaktan kumandalı araba, biz çocukken gördüğümüzde aklımız çıkmıştı amk, bi kere yiğenlere alıyım dedim, bu ne amca yeaaa cd alsaydın ya falan dedi, dedim hadi lan ordan pezevengin çükü)

bahadır başladı sonra, dedi bende yurt dışına gidicem gelmicem bi daha, oradan da yabancı hatunlarla takılıcam mesleğimi yapamazsam bar açıcam amk öle bir kıza tutulup sikmicem hayatımı, karı kızla yatıp kalkıcam eroinman olucam lan

not: askerden 8 ay sonra nişanlandı bahadır, ilk o evlendi 2 çocuğu ve güzel bir karısı var, eşinin dizinde ankara kedisi gibi yatıyor ve mesleğini icra ediyor, eroine başlamayı bırak, sigara bile içemiyor davar. yurt dışına çıkma hayalini gerçekleştirdi,

ardından ilker dedi, ben dönersem eğer (şüphe var çocukta) biriktirdiğim parayla tatile gidicem, 5 yıldızlı otele gidicem (o zaman daha yeni yeni bu 5 yıldızlı oteller moda amk) sonra dönersem sözlümden af dilerim, hemen nişanlanırım onunla tatile çıkarım,

bahadır dedi bok çıkarsın annesi ne dicek,

anneside gelir abi dedi bu,

ilkerin askerliği bitmeden, sözü attı diye kızın babası çok kızdı, ilkerin askerliği bitmeden kız başkasıyla nişanlandırıldı.

sonra erdincime sıra geldi, abi dedi ben iş bulacam sonra sunayı almak için herşeyi yapacam, benimde bir kızım olsun ismini gül ya da bahar koyacam.

niye erdinç?

bahar aylarında suna gül gibi oluyomuş, vay amk aşka bakın.

bide abi ben çavuş olsam sonra teskere bırabilirmiyim?

evet erdinç,

bu bir yapıştı bana yalvara yalvara ama,

abim allah rızası için beni çavuş yap, asker olursam babası verir, askerden korkar onlar, mesleğim olur abim allah rızası için,

erdinç olum bak burada kalırsın 3 sene zorunlu hizmet,

abim suna yı alayımda 10 sene kalayım burda ne olur abim,

olum saçmalama hayatın kayar,

abi hayatım kaymış zaten,

olum bak sazın yoktu sazın oldu boşver,

abim ne olur komutanla konuş,

tamam dedim erdinç konuşacam,

ne yaptık ettik çavuş yaptık erdinç i, teskere zamanına kadar dayanabilseydi astsubay uzman erdinç olacak, üniformayla gidip kızı babasından istemeyecek alacaktı.

kısmet olmadı.

erdincimi ve sunayı anlatan yavuz abi ve ayla ablayı anlatan daha güzel bir şarkı var mıdır? araya benide katın lütfen;

http://www.youtube.com/watch?v=Z-2gsPp8Zpk anlayacağınız gibi hepimizin uyku problemi vardı. ben hala üzerimden tam atabilmiş değilim. o dönemde uyku sıkıntımız yüzünden özellikle bahadır ben ve ilker bol bol oturup muhabbet ederek giderirdik, araziye çıktığımızda istirahat zamanında yarım saatlik uykularla gidermeye çalışırdık.

hatta bir anekdot daha kondurayım şuraya buda bahadırın en büyük bombasıdır,

bahadır ın uyku problemi o kadar üst boyutlara ulaştı ki bir ara halüsilasyon görmeye başlamıştı pencerede adam falan görüyordu, yüzbaşı dedi oğlum nasıl yatıyorsun? diye sordu,

bu ne demek, yani hani şekilde yatıyorsun ya da çok yorgun mu yatıyorsun anlamında?

bahadır ne anladı sizce,

verdiği cevaba bakalım,

tek yatıyorum komutanım yanlız başıma,

bütün şırnak yerlerde bu sefer=) beyler ben iş yerindeyim hala, kdv nin son günü kendi işlerimi bitirdim ama arkadaşların işleri bitmedi o yüzden başlarından ayrılmadım. yazayım dedim birazdan çıkıp eve gitmem lazım tahmin edebileceğiniz gibi, bilgisayarın başından kalkmam lazım. aslında yazmayacaktım bu akşam ama çok aksatıyoruz boş anımda yazayım dedim.

son olarak herkes için şarkı paylaştık baho içinde bu gecenin son şarkısını paylaşıyorum,

dağlarbaşı bahoya gelsin,

adamın yanında her an ne olacağı belli değildi, her an bir bok olacak edasıyla takılıyorduk adamın yanında, pasif bir şekilde duruyor dersiniz alır keleşi adamın ağzına sokar, botlar sıktığı için tugayda botları çözer kafasında ki bereyi cenazede keplerini ters takan amcalar gibi takıp elleri arkada bağlar salatalık yiye yiye gezinir. uzaktan öpücük atar, elinde salatalık la gezer, yerde ki fare ölüsüne domi vole şeklinde şut çeker, mevzide kafamızı kaldırmaktan çekindiğimiz anlarda, kalkıp ayakta uçuruma doğru işer, rüzgar alır etrafa yağdırır o sidiği, bestler de elinde ki kipritle oynayarak ağaçları tutuşturmaya çalıştırır aklınca bütün ormanı yakarsam saklanacak yerleri kalmaz diye, elinde ki g3 namlusuyla burnunu karıştırmaya çalışır, helikopter havadayken bağırır duyacakmış gibi ''biraz da bize yardıma gelin huuuooooppp lan ibneeee'' falan der, asla evlenmem diyip aylar sonra nişanlanır, varis kağıdını uçak yapıp atar pencereden sonra kaybeder çıkar bahçede onu ararız,

bin bir türlü bok ne olacağı belli olmaz yani,

hey gidi baho reyiz hey

cem babanın dediği gibi bindik bir elamete gidiyoz kıyamete,

http://www.youtube.com/watch?v=-PRJurwSr1o

kaç gündür çok kötü olduk beyler, biraz bahadır la bitirelim de az da olsa neşelenelim. beyler geldim, bi yemek yiyeyim, üst baş değişikliği birde duş alayım buradayım bu gece. siz kahve çay falan hazır edin. başlıyorum beyler. bahadır la ben beyler, aynı gün tuzlada yedek subaylık sınavına (formalite icabı bir sınavdır) girdik, ardından izmir foça ya gidecekken ısparta eğirdire düştüğümüzü öğrendik. normalda jandarma komandolar izmirde acemiliklerini yapmasına rağmen eğirdire düşmemizi hiç ama hiç garipsemedik,

neden derseniz, zaten bir boktan haberimiz yoktu, izmir foça ne? eğirdir komando okulu ne? jandarma ne piyade ne ikisi neden farklı farklı komando çeşiti falan haberimiz yoktu.

elimizin altında bir tıkla bilgi edinmemizi sağlayacak bir veri olmadığı için kulaktan dolma bilgilerle gitmiştik, normalde izmirde jandarma komando yetiştirilirken, ısparta da piyade komando yetiştiriliyordu, ancak bizim dönemlerimizde kısa dönem (8 aydı kısa dönemlik) neredeyse çok az alınmaya başlanmıştı, üniversite mezunlarının neredeyse %85i %90ı yedek subay olarak ordu bünyesine alınıyordu. o dönemlerde üniversite mezunu olupta kısa dönem yaptım 8 ay diyene çok az rastlarsınız.

özellikle izmir, istanbul, ankara gibi büyük şehirlerde üniversite okumuş kişilerin asteğmen olmama gibi bir seçeneği yok gibi bişeydi,(zengin piçlerini bunun dışında tutuyorum)

bundan dolayı, o kadar çok yedek subay birikmişti ki, manisa izmir ısparta aralarında jandarma veyahut piyade gözetmeksizin alım yapıyordu,

tuzla piyade ise bu saydığım 3 komando eğitim birimlerinden (jandarma da dahildi o kadar aşırı alım vardı) refüze olanları alıp orada eğitim veriliyordu.

nedir refüze olmak, şöyle örnek vereyim,

ısparta eğirdir dağ komando okuluna gittiğimizde, yanlış hatırlamıyorsam 1 ve 3 hafta aralığında bir ön eğitime tabii tutuluyorsunuz, ve muayene oluyorsunuz, eğer bu eğitimi geçebilirseniz artık geri dönüşünüz yok demektik, sike sike eğirdirde dağ komando olmak zorundasınızdır.

geçemezseniz, eğer aynen tuzla şutlanıp etek giyetsiniz, bu etek mevzuuda şudur, biz üzerimizdeki kıyafetimizi pantolonun içine sokar kemeri öyle takardık, bunlarda içeri sokmatan kemeri bağlar ve kemerin altından çıkardı kıyafetlerinin uçları, biz buna etek derdik.

neyse beyler,

size biraz bahadırla nasıl münasebetimiz bu kadar ilerledi onu anlatayım, istanbul da okuyordu buda biliyorsunuz itü mezunudur, ailesi ankardaydı, fakat ikametini buraya aldırmıştı çeşitli evrak falan gerektiği için, birlikte eğirdire gittik,

heralde eğirdirde 80 veya 90 küsür jandarma asteğmen adayıydık, biz bahadırla ikimiz takılıyorduk çoğunlukla,

iki jandarma piyade arasında geziniyorduk,

bu şarkı da bizim şarkımızdır bahadırla çift jandarma,

http://www.youtube.com/watch?v=txUc4pI-IBk

biz giderken (özellikle bahadır) asteğmen olarak gittiğimiz için, baya komutan havasına girmiştik, ama eğirdire gidince öyle olmadığını anladık, bildiğiniz timlere dağılıp normal er olarak muamele görmeye başladık,

bahadırda o zamanlar daha contayı yakmamış taze,

zaten jandarma komando olarak kaydırılmışız eğitim için, piyade çocuklarla burun buruna geliyoruz intikallerde ondan sonra gerginlik, sikermisin sabaha mı bırakırsın modu.

sivri tepe vardır eğirdirde, biz bahadırla ilk gittiğimizde, bahadır,

''vaaay ne güzelmiş lan şu tepeye bak'' demişti,

tepede ''komandoyuz güçlüyüz cesuruz hazırız'' gibi bişey yazıyordu.

bende dedim, ''hakkaten çok güzel abi ya baksana tepeye ne kadar sivri, doğal yaşam falan baksana ne güzel yazmışlar yazıyı''

bu konuşmalarımızdan da anlayacağınız gibi, sanki eğirdir gölüne tatil için gitmiş iki kafadar gibi hissediyorduk kendimizi,

ardınan, o sivri tepeyi çıkacağımızı öğrendiğimizde, ben bahadır ve diğer devreler dahil hala da öyledir, ''siksen çıkamayız abi biz burayı'' diye tepki verdik,

arkasındna eğitim komutanlarımız önce sikti sonra çıkarttılar bizi. şimdi zaten orası piyadelerin eğitim yeri, bizde jandarmayız ya amk, davaro gibi muamele yapıyorlar, tabi komutanlar değil yanlış anlamayın sakın, orada ki yeni gelen yedek subaylar.

bizde onlardan tiksiniyoruz, bu piyadeler de neymiş, jandarma olmasa bir bok yiyemezler falan diye, ulan daha bilmiyoruz ki oraya gidince hepimiz aynı bokuz.

o dönem çakırsöğütte hem jandarma vardı hem piyade komandolar.

hatta çakırsöğüte ilk gittiğimizde ''jandarma'' komando tugayı yazınca, biz piyade arkadaşlara yaa gördün mü yavşak, acemilikten sonra ki adımda jandarma devreye girer hey yavrum hey diye takılırdık.

tabi aramızda bu kadar çekişme olmasının sebebide eğitimlerdi,

mesela eğitimlerin birini anlatmak isterim,

biz jandarmalar olarak bir tim oluşturduk, başımızda eğitim subayımız, dedi alın size harita alın size pusula şu noktaya gideceksiniz, ondan sonra tatbikat operasyonu yapacağız. dedi ve gitti,

ben varım bahadır da var 17 kişilik timiz,

karşımızda sivri tepe, akşam 7 amk.

lan haritanın neresinde olduğumuzu bulmamız 45 dakika sürdü birde yolumuzu bulacaz.

e timi kim idare edecek. hepimiz er gibiyiz orada. ben olayım diye atlayacam ama o eğitim gecesinde roketçi benim roketçiden tim komutanımı olur amk. varol diye bi çocuk vardı 45 dakika sonunda bulunduğumuz yeri o tespit edince onu seçtik=)

biz tatbikat operasyonuna başlamak için gitmemiz gereken noktaya ulaşmak için yola koyulduk. yani sikimiz taşşağımızda, taşşağımız elimizde salak gibi gidiyoruz, timde 2 tane uzman var sadece ama hiçbir şeye karışmıyor maksatları hani bir yerlerden düşüp ölmeyelim o kadar.

en arkadan geliyorlar,

2 saat falan yürüdük, bakın 2 saatçik, ben dedim ölecem amk çok terledim hasta olucam lan duralım.

durduk 2 saatlik yürüyüş için,

başladık gene yürümeye amk.

yürüyüşün 8.saatinde hala varamadık amına kodumun yerine,

bu tim komutanı tayin ettiğimi varol ''kaybolduk galiba yaa falan dedi'' uzmanlarda kıs kıs gülüyolar amk arkada.

toplandık amk bir araya (şırnakta böyle bütün tim bir araya toplan sülalenizi sikerler sizin bu ilk eğitim o yüzden olaya adapte olmamız isteniyor)

bir yol tespit ettik, oradan gidelim dedik.

45 dk kadar yürüdük, ileride sanırım 60 70 metre kadar bizim piyadeler onlarda orada takılıyor, dedik böle olmıcak oraya gidelim. sanırsın okul gezisindeyiz amk. bunlarda bizi görünce bize doğru geldiler zaten,

bir araya toplanmışız, 40 kişi kadar. mal gibi meydanda takılıyoruz.

lan nası gidicez siz nereye gidiyosunuz haritanın neresindeyiz, antalyaya gelmiş olmayalım amk falan derken,

lan bir ateş başladı.

roket atmaya başladılar, roketin basıncını ilk defa o gün hissettim yüzümde,

beyler 40 a yakın salak oldumuz yerde yere yattık,

uzmanlarda bağırıyo mevzi alın şuraya geçin buraya geçin, bizde öle salak gibi atıyoruz kendimizi oraya, bildiğin taranıyoruz amk anlatamam size.

operasyon başladımı acaba falan diyorum ben. ama daha varmadık ki gideceğimiz noktaya.

bahadırda yanımda zaten, terörist lan bunlar falan diyo, ilk eğitim olduğundan gerçek mermi yok. dağa taşa ateş ediyoruz, bende rpg var öğretildi nası kullanacağım ama roketi yok amk. öle ateş ediyoruz etrafa. zaten mevzi alayım derken bahadırla çarpışmışız miğfer kaymış kafada önümü göremiyorum amk.

bildiğin pusuya düştük.

tabi olay şu, eğitim amaçlı pusuya düşürmüşler bizi,

biz o noktaya ulaşmak için dolanırken bunlar pusunun ne olduğunu öğretmek için pusu hazırlamışlar bize, biz zaten gideceğimiz noktayı çoktan geçmişiz,

zaten tatbikat operasyonu falan da yok. eğitim pusu ne menem bişeydir onu göstermek. e şimdi sizi pusuya düşürücez çocuklarda demeyeceklerine göre.

o gün o pusu eğitim değilde gerçek olsa orada ne kadar piyade jandarma varsa hepimiz aynen morga giderdir.

işte o günlerde başladı bizim bahadırla dostluğumuz. orada bize ''ben piyadeyim artislik yapmayın'' ya da ''ben jandarma mavi bereyim götünü keserim senin'' falan diye takılmamamız gerektiğiniz, ateş altında hepimizin aynı bok olduğunu göstermek istemişler.

gösterebildiler mi?

hemde nası amk.

1000 taneye yakın piyade jandarma yedek subaylarından inanın 750 800 arası asker ilk 3 haftada refüze oldu.

kalmak isteyen çocuklar kalamadı, refüze olmak için her boku deneyenler ise sike sike komando yapıldı.

örnek?

ben ve bahadır.

şöle geyikler vardı,

''abi refüze mi olmak istiyosun, bol bol viziteye çık, birde muaynanede doktoru kafaladın mı tamamdır''

viziteye çıkamadık çünkü gerekçemiz yoktu,

son muaynanede, bahadır doktora (ki herif gata mezunu binbaşı amk bir bakışta çakıyo adam neyin ne olduğunu) muayne sonunda,

benim ayak bileklerim çok hassas dizim çıkmıştı önceden falan dedi,

doktorda siktir git bacaklarını kırarım seni diyip ''eğitime elverişli damgasını vurdu''

bahadır ağlamaklı ağlamaklı komando brovesi almak için eğitimlerin yolunu tuttu.

bana sıra geldiğinde, raporlarımı verdim, raporlarıma 5 6 dakika kadar göz attı,

dedi rahatsızlığın varmı?

dedim benim astımım vardı komutanım havaya karşı toza karşı astımım var benim,

dedi burasının havası temizdir doğal ortam sen burada kal iyi gelir dedi güm diye vurdu eğitime elverişli damgasını.

bende sivri tepeye baka baka tahrip kapı yokuşuna baka baka sikilmeye hazır vaziyette bahadırın yanına gittim.

hiç barfiks çekemeyen ben, eğitim sonunda 14 barfiksle tamamladım. 20 şınavı zor çeken ben 60 70 arası şınavla bitirdim, bahadır tek elle şınav çekiyordu düşünün.

usta birliğinize takımınızın başına gittiğinizde üstünüzde görecekleri komando brövesi o kadar önemli ki beyler. kafadan otorite kuruyorsunuz bir kere saygıları oluyor. neyse beyler, o eğitim günlerinde bu günlere gelmiştik, bahadır ve ben. son gecemizden sonra ayakta uyur vaziyette yeni güne başlamıştık.

tekrar intikallerin başlayacağı söylendi, biz gene güçlükonak falan mardin siirt şırnak ilçe sınırlarının oralarda intikal yapacağımızı düşünüyorduk. öyle olmadı.

yeni intikal yerimiz, bester bölgesi dendi, tek tesellim bahadırla birlikte olacağımızdı, bestler bölgesinde mercimek dağının eteklerinde ki askeri birimi üs bölgesi olarak alacağız, ve vardiya şeklinde 4 4 ayrılarak etrafta intikaller yapacağız pusu atacağız.

150 kişi civarındaydık,

bu sefer namaz dağından değil, kuzeye doğru yani siirte doğru askeri araçlarla götürüldüki kaymakamlık bölgesine geldiğimizde araçlardan indik, namaz dağının eteklerinde bulunan geçitlerden intikale başladık,

8 timi 2 şer timlere bölerek, toplamda 4 grup halinde her gurubun arasında 30 ar metre olmak üzere ip şeklinde intikale başladık, başımızda üsteğmenimiz var teğmen hakan da var.

allahıma şükürler olsun biz yol boyunca kesin çatışmaya gireceğiz diye beklerken hiç birşey gelmedi başımıza. zaten çok yakin bir zamanda vanda ki saldırlardan ötürü bestlerde arama tarama yapıldığı için operasyonlar olduğu için bir sıkıntı çıkma ihtimali düşüktü. elbette her zaman o ufak ihtimal gerçekleşebilir ama olmadı birşey.

biz dağın eteklerinden dik bir şekilde uzanmış olan tepede ki üs bölgemize gittik,

uzun enleri çok ufak ama uzunluğu eninin aksına epey fazla olan bir diktörtken düşünün ince bir şekilde uzanmış teğeye dağın eteklerinden alana doğru girmiş bir tepe,

dağın tepesinden saldırı yerseniz hiç bir şansınız yok, ancak alanın 4 te 3 ne çok iyi hakimiyeti var bölgenin.

zaten üs bölgemizde ki komutanımızda bize muhakkak 7 24 vardiyalı olarak 2 timin mercimek dağının tepesine çıkmasını ve orada beklemesini istedi,

orayı güvenlik altına almalıydık, mantıklı olarak, terör örgütü saldırmaya kalka sadece o dağın tepesinden gelerek yapabilir, başka bir şansı yok çünkü üs alanın diğer bölgelerinde kuş uçurtmaz çok hakim bir tepe. biz tepenin zirvesine çıkarak mevzi hazırlıklarına koyulduk, zaten tehlikeli bir bölge içierisinde bestlerin tehlikeli olmayan yeri yoktur zaten. orada sabahın erken saatlerinde başlayarak mevizler hazırladık, özellikle aşağıda bulunan üs bölgesini arkamıza alarak ters istikametine bakan mevziler hazırladık.

bu sefer tepenin güvenliği için hazırlamış olduğumuz mevzilere bakan başka tepeler ortaya çıktı, bu güvenlik için kurulmuş mevziyi korumak içinde 70 80 metre ileride ki tepeye bir mevzi daha hazırladık, ardından onunda ilerisine bir mevzi daha.

yani biz sadece üs bölgesini korumak amaçı tepede 200 300 metre çapında ki bir alana küçük küçük mevziler hazırlayarak zincir oluşturduk.

e şimdi bunlara birer tim yerleştirsen intikal yapacak tim kalmayacak. 2şer 3er askerleri bu küçük mevzilere yerleştirdik.

hepsine tek tek şifreli isim koyduk, daha doğrusu numaralandırdık, işte 2.tepe 3.tepe falan,

bu en uçta yani üs bölgesinin en uzağında ki tepede bir gece bende kaldım, beyler naylonlarla falan örttük üstlerini biz o mevzilerin. benim kaldığım o gece bir rüzgar vardı taşlarla durmasına rağmen o naylonlar paramparça oldu anlatamam size.

bazı geceler, çakal sesleri, börtü böcek sesleri falan kafayı yersiniz, bazende hiç ses olmuyordu tek bir çıt bile çıkmıyordu, işte o geceler en berbat olan gecelerdi,

her an bir yerden birşey gelecekmiş gibi hissedersiniz, paranoyak olursunuz amk.

ki şunun için dua ettiğimi biliyorum yani,

terörist üs bölgesine saldıracaksa bizim mevzileri fark etsin bize saldırsın, çünkü, bizi farketmeden geçip gitmeye kalkarlarsa iç içe gireriz, etrafımızda bir anda 30 40 tane terörist bulabiliriz, bağlantımız kesilir 2 3 kişiyiz zaten tek roketle ölür gideriz, hani gelmeden farketsizlerki ateş mi açıyolar ne açıyolar, ya ilk ateşte ölelim yada o mevziden çıkıp geri mevzilere gidebilelim yolumuz tıkanmasın, çembere girerseniz kurtulma şansınız neredeyse sıfır yani. o göt kadar mevzilerde muşamba altında toz toprak böcek sinek içerisinde beklersiniz, sabah olur bir nebze rahatlarsınız, çıkarsınız üs bölgesine gidersiniz, akşam tekrar mevzilere, sinir olurdum amk, üs bölgesinin kendi askeri var bölge dışına adımını atmaz, biz her gece tepeye çıkarız ki tepeye çıkmak ölüm zaten, 1 saatte yakın sürüyor,

çok ağırlık alarak çıkmazdık mevzilere, işte günlük yiyeceğimizi alırdık, çoraptı bilmemne, zaten uyku tulumu almazdık uyumayacağımız için.

orada yemek yedikçe kalan artıklardan dolayı bol bol sinek toplanırdı. hele ton balığı yemeye görün amk saniyesinde gelirdi ibneler.

ben özellikle mevzilerin temiz olmasına özen gösterirdim, çok askerin azına sıçmışlığım vardır orada bulunduğum süreçte, nöbet esnasından bok içinde bırakıyor sonra gelen asker sineklerle böceklerle uğraşıyor. lan adam nöbet mi tutsun boceklerle mi uğraşsın amk.

intikaller zaten ayrı bir bela, bestlerde intikal demek her an ama yani her an bir pislik bir pusu demek.

zaten, güçlükonakta olduğumuz gibi geniş alanlarda arama tarama yapamadık, hem arazi şartları pek elverişli değildi, hemde üs bölgesinin güvenliğini aldığımız için yeterli sayıda asker intikale çıkamazdı her zaman.

araçlar için yol vardı üs bölgesine, o yüzden açıkcası içim çok rahatlamıştı o yol görünce, yani gelebilecekleri bir yol var en azından.

helikopter için bir alan yapalım dediler, hatta bu konu yüzünden asteğmenler uzmanlar falan üsteğmenle çok ayrı düştük ortam gerildi,

üs bölgesinin komutanı dedi askerlirinizi çağırın yapalım,

biz dedik mevziyi biz kuruyoruz, intikali biz yapıyoruz, nöbeti biz tutuyoruz e gelip birde siksin bari, yaptırmayız askere dedik, üs bölgesinin kendi askeri yapsın.

baya bir gerilmişti ortam üs bölgesininin kendi askeriyle, garipler vardı zaten sınır jandarma askeri, biz mavi bere höt dese timden bir asker çıkar siker belasını. beyler bu arada. şunu söylemek istiyorum, bugün bahadırla görüştüm, sık sık görüşemiyoruz, durumu anlattım, çok şaşırdı=) dedim bahadır inci sözlükte fenomen oldun, dağlarbaşı baho diye yıkılıyo ortalık dedim.

bu hemen ne anlattın lan dedi,

dedim herşeyi anlattım. olum deli sanıcaklar beni dedi, dedim merak etme hepsi senden deli=)

senide istiyorlar dedim, tamam dedi=) işleri yoğun beyler biraz durulsun oda gelecek müjdeyi vereyim size şimdiden. yanlız bahadırında hesap alması lazım, yazar alımı açık değil şu anda. onu halletmemiz lazım. şimdi bu yazdıklarımı okuyodur kesin, 2 saat önce mail atmıştı, dedi hala hatırlıyomusun salatalık olayını, dedim hatırlamazmıyım,

dedim bahadır eminim hala işe giderken cebinde salatalık vardır dedim, yok lan daha neler falan diyo.

beyler geldiği gün allah aşkına bol bol salatalıkla ilgili sorular sorun buna=) gıcık olsun ibine=) beyler hesapta ismi ne olmalı sizce?

dağlarbaşı mı olsun, baho mu olsun, salata seven adam mı olsun? şanına yakışır birşeyler bulmak lazım. beyler maça gitmiştim yeni geldim şimdi eve. bu arada drogba yıda aldığımız söyleniyor hadi hayırlısı=) kardeşim de bizde beyler. bu akşam yazamayacağım. bu arada bahadırda beklemede, üyelik alır almaz ikimiz birlikte yazacağız. oda o dönemden kalma resimlerini bulmak için uğraşıyor bulursa paylaşacak. birde bu yazar alımları ne sıklıkla açılıyor sözlükte bileniniz var mı beyler? arkadaşlar, bu akşam olamayacağım bahadıra vereyim isterseniz ben hesabı bu akşamlık onunla muhabbet edin, hanımla çocuk türkiyeye gelmiş bu yanlız rahat rahat konuşur hem denyo=) beyler ben bahadıra hesabımı verdim, çıkmam gerekli kardeşimi eve bırakacağım, bahadırda 1 saat içinde girip muhabbete dahil olacak. görüşmek üzere yarın akşam. ilk olarak arkadaslar
ben bu muallak nin dediği kadar delirmedim,
ikincisi
salatalik i bukadar sewiyorsam ne olmus:) hem hakikaten suszlugunu gideriyordu benim,
uçuncusu,
madem benim ismim açıklanmisbende isim vereyim, bu arkadisimin ismi baris, jandarma komando asteğmen baris. gerci ismini acıkladık kızmaz umarim,

merhaba arkadaslar ben baris dostumun anlattıgı daglarbasi baho=) bunu hanima soylesem dalga gecer,

amma cok bahsedilmis benden,

can dostumdur, kendileri, hikayeyi anlattigini soyledi, gel fenomen oldun dedi, 2 gundur okuyorum inanamadim benim hakkimda ki dusunceleriniz hakkinda. supersiniz:)

birde barisin bu kadar ayrıntıyla anlatmasinin sebebi gunluk tutuyordu ondan kaynaklaniyor bende tuttum ama malum olanlardan oturu yazmayi birakmistim.beni benden daha cok taniyorsunuz zaten:) hanim bunlari bilmiyor bu arada, bilse nefret edebilir.

bide soyliyeyim konusu geçmiş, bu barisin anlattıgı bir kiz vardi ya cigdem rahmetli yagmurun arkadasi onunla evliyim:)

bana gel sende konuş muhabbet et dedi, soru sor cevap yaz hasret gider dedi memleketinin insanıyla, bizim hanımı ve cocugu istanbula gonderdim o yuzden rahatim, burada olsalar girmem zor olabilirdi,

bride buradan yazdiklerim biraz gec gelebilir, haber vereyim, ayrica bu baris kadar siirsel yazı yazamam soyliyeyim:)

neyse,

herkese iyi akşamlar bu baslik bana emanet kardesim icin nobeti ben devraliyorum,

adettendir bende bir music paylasayim,

http://www.youtube.com/watch?v=qR-SlkUgCRg

ayrica bu aksam kaybeden begibtasim icin gelsin bu sarki.. sirnak panteri bahadir sevdim bu ismi=) ben hikayeyi bir kac gundur okuyorum, hep benden bahsetmis baris, biraz da ben bahsedeyim, hayatimda tanidigim en iyi adam. en iyi dostum. askerde tanistik biz ve hic kopmadik kendisiyle,

cok uzun zaman gecti o zamanlardan ruya gibi geliyor insana, bakmayin benim hakkimda bu kadar yazdigina oda pek normal degildi, kendi kendine konusurdu dagda yururken, dislerini sikar we bas parmaklarini sikardı tirnaklarina batan etleri iltihap kapardi bakmayin ben deli baris benden deli. sorulariniza cewap vereyim, elimde o gunlere ait fotolar var, ama arayip bulmam lazim esim kaldirmistir kimbilir nereye, bulunca koyacagım ya da barisa gonderirim o koyar,

ayrica evet baya sevilmisim cok sagolun, film yildizi yapmis baris beni sanki:)

madem bu kadar kalaylamis beni baris birazda ben anlatayim barisi size=) baris kendisine dostum diyen o cavusa kufur etti biliyorsunuz, ama yaka paca dovdugunu anlatmamis=) adamin dostum lafina uyuzluğu var, ne dostu ben ibnemiyim falan dedi oyle dovmus, yere yatırıp agzina toprak sokmustu bir keresinde,

devamli bana el hareketi cekerdi dagda yururken, mesela onu ustegmen onden gonderirdi oncu grup dye bizde arkasindan gelip gecerken bana şşşt diye seslenip bak bak derdi bir bakardim el hareketi cekiyor:)

o serefsiz ustegmende ismi guroldu ona saldırmıstı onun yuzunden pusuya dusmuslerdi, ayak tabani, kulaklarinden biri dislerinin bir kismi we burnu kirilmisti, biz sehit oldugunu sanmıstık sonra bir anda topraktan cıkmıs gibi cıkıp gelmisti düstügü yerden sonra ustegmene saldırmıstı.

haa farelere olan korkusuda cok mesurdu=)

operasyonlar oncesi baris tugayda bulunan kalorifer petegine dokunurdu alistirmisti kendini oraya dokunursa olmeyecegini dusunurdu dokunur oyle cikardi dokunmadan cikmazdi ugur gibi bisey yapmisti, yatarkende yapardi uykudayken basilmayalim diye,

birde silahini tutukluk yapmasindan cok korkardi, allah askina yari yolda birakma beni diye soylenirdi bu silahina ben cok gulerdim buna,

sigarasini alirdim hep, her alirken küfür ederdi,

santralda ki cocuga uyuz olurdu birde, istedigi zaman arama yapmak isterdi,

birde hep yagmurdan bahsederdi bende bizim o orospudan=)

aklima geldikce yazacagim arkadaslar sizin sorunuz var mi merak ettikleriniz? tamam cumle cumle yazayım, hemen hizli hizli,

birde baris son aylarda telsizle yatardi, sesini az açıp dinleye dinleye uyurdu, muzik dinliyorum derdi bana. mesela askerlerinin temiz olmasini cok isterdi, tugaydaken mutlaka askerlerinin botlarini boyamalarini isterdi, oturup hepsi botlarini boyar, bizimkide gider yanlarina muhabbet ederdi askerleriyle, birlikte botlarini boyardi.

bide mevzi yapardik, iceride cop birakirlarsa sicardi agizlarina, bitlenirseniz panzerin tazzikli suyuyla yikarim sizi diye tembih ederdi,

tugayda ki en temiz takim bununkiydi arkadaslar=)hatta arapsabunlari derdik bunlara biz temizliklerinden dolayi=) valla biraz degistim ama cok zor bir donemdi arkadaslar, normal olmaniz beklenemezdi zaten, ben cok tirsak bir cocuktum kucuklugumde sonra tamamen ters bir hal aldim orada.

ingilterede, harold wood bölgesinde yasiyorum ailemle, ingiltereyede okul sonrasi gittim, istanbulda ki firmam sayesinde oraya gonderildim artık burada yasiyorum.

evet kitap yapmasini soyledim dusunecegini soyledi bana.

en unutamadigim anim ise, bizim ustumuze roket ve seri ates etmislerdi benim uzmanim son anda farkedip bizi tepenin asagısına cekmisti uzun bir sure oldugumuzu dusunmuslerdi baris falan, birde van sınırında yol kesmek isterken katodan gelen bir grup arkamizdan saldirmisti o var bunda baris yoktu ama, yavuz agabeyin sehit oldugu gece, birde baris ve timi pusuya yakalandi,

telsizden bana bahadir yalvaririm gel kurtar beni, kurtarin bizi diye bagırmasini hic unutamiyorum ne yazik ki. o kizin ismi cansuydu, askerden dondukten 3 4 ay sonra olması lazim, baris yeni yeni kendine gelmisti, bizde disari cıkıyorduk, bir arkadas soyledi burada oturuyorlar diye, ben daha kendime tam gelememisin, barista ole catacak bir yerler ariyoruz, gittik o cafeye 5 6 kisiler oturuyor, ben masalarina gittim, barista geldi, cansu beni askerdeyken o cocukla aldatmis, meraba dedim ben bahadir cansunun beni aldattigi sevgilisi, cansunun gozleri fal tasi gibi acildi, bu cocukta ne var lan falan dedi, bende dovdum=)

barista yalandan ayirmaya calisti garsonlari tuttu biraz doveyim diye.

taksimdede arkadaslarimla bulusmustum, ictik sarhos olduk herkes dagildi bende bagıra bagıra yarı cıplak gezmisim karakoldan topladilar beni ama asker oldugumu ogredikleri icin bisey yapmadı polisler. yok ben hic dovmedim feyzullah dovdu sebebide askeri ona kufur etmisti, barista o uzmani dovdu, ben dovmezdim askerim tirsardi benden, birde bi askerim baska bir time gecmek istedi bu oldurtecek bizi manyak manyak davraniyor demisti. birde barisin ayak tabanlari kalkmisti askeri bayram ismi onu tasimisti uzun bir süre ben unutmustum cocugun ismini hikayede okudum, o anida cok efsanedir, belge vermislerdi barisa. ben yoktum orada baska bir bolgedeydim sonradan anlatilmisti tugayda baya. ya salatalik kabugu olayida ben cebime koymustum, olurda cembere gireriz, cıkamam, yaralanirim alirlar beni kacirirlar o ihtimali düsünmüstüm, pkklılar sehit olan askeri kacirmislardi bir kere, yarali yakalanirsam diye yapmistim, baris sadece bir kere gordu ama ben hep yapiyordum bunu=) ya evet erdinc cok temiz bir cocuktu cok guzel sesi vardi unutmadim hic onu, barista o gece cok kotu yaralanmisti, gordugumde yuzu kan icindeydi, birde baris anlattimi bilmiyorum, uzun sure biz barisi dustugu yerden alamadık, buna 20 yada 30 metreden ates etmisler, barista kafasini ufak bir kayanin yanina sokmus kafamdan vurmasinlar diye dusunmus, kulagından akan butun kan yuzune bulasmıs, yuzu hep kan icindeydi, buldugumuzda ben bayginlik gecirdim zaten sehit oldu sandım. g3 le burnumu karistirmadim kasidim ya inandiramadim kimseye onu=)

sey var mesela, ben dagda gece mevzideyken bebek aglama sesleri duyardım, onu anlatmamis sanirim, birde egirdirde acemilikte yururken barisin sirtindan tutardim geceleri, onumden kaybolmasin kaybetmiyim onu diye, oyun icabi pusu kurarlardi, hemen barisla ayni yere giderdim, o benden daha cabuk adapte olmustu baslarda, iyi mevzi almasini bilirdi, ben biraz sonradan kavrayabildim=). baris cok siirsel yazi yazar anladiniz zaten, yagmura cok siir yazardi, cigdemi onun sayesinde tavladim=)

ayrica aksamlari beni korkuturdu, hikaye anlatarak, yok hayaletler var bahadir, iste bebek aglama seslerine gitme sakin kaybolursun bulamazlar seni, yok yesil cübbeliler falan, iste arkadan psst sesi duyarsan sakin donme, falan diye anlatirdi sonra mevziye nobete gotun yiyosa git derdi, uyuz olurdum=)

bende bu uyurken fare var fare var lan kalk diye korkuturdum devamlı=) ya evet bebek aglama sesi duyardim, bir ben duyardim ama sorardim askere yok duymuyoruz derlerdi, yururken falan duyardim, bestler bolgesinde duyardim devamli tabi psikolojik olarak. valla ates edip vurulup vurulmadiklerini gorecek kadar yakin olmadık hic, ama k.iraq ta haftaninde cember yapmistik, kacanlar bir defasinda toplu halde geldi ates ettigimde dusuyorlardı benim mermimlemi oluyordu baskasinin mi bilmiyorum,

ancak, baris vurdu, gordum, bizim üzerimize ates ettiklerinde per tepede saklandıgım oyuktan barislerin mevziyi goruyordum yuksekti baya, oraya cıkmaya calısanları vuruyorlardı el bombasi atiyorlardi, bir uzmani ates ediyor bir baris ediyordu, gozukuyordu dustuklari. @7082 bir kac defa galler bolgesine gitmistim gelirsem haberi verebilirim saol=) birde seyi unutmam bak onu anlatmamis baris, egirdirde yataklara sey yazılıyordu, cehenneme hos geldin, bizden oncekiler yazmıslardı,

o sivri tepe gotune girecek hazir ol falan yaziyordu,

birde ben sivri tepeyi ilk gordugumda cok beyenmistim cikacagimizi bilmiyordum, baris sey demisti, zirvesi ne esiyordur onun he demisti,

sonra bizzat cikip baktik nasi estigini=))

her sabah uyandigimizda tabi belli saat yok, bazen olu gibi yatıyorduk, 15 dakika sonra uyandırıp tekrar cıkartiyorlardi, offlayip poflardim barista bana kufur ederdi, yeter sus seni cekemiyorum artik vuracam seni falan derdi, yol boyunca ben ona o bana kufur eder dururduk=) yok dagda yuruyuste hic konusma firsatimiz olmadi, o timinin basinda ben kendi timimin, ama istirahatlerde yakinsak oda konusurduk,

o adamin agzina kelesi soktugumu inanin hatirlamiyorum, ama cok kotu azar isitmistim, ben sadece sunu hatirliyorum, adam cok kizmis bagiriyordu, anlamisti bizim ne oldugumuzu ben birilerini cagiriyor sanmistim. bende buradayim ama yarin is var, sabaha kadar duramam=) evet hatirlamiyorum, cok gerilmistim, boynum tutulmustu, yuzbasi beni gonderince olum korkusundan dolayı elim ayagim titremisti o yuzden kendimi kaybettim. nasi gittik nasi donduk hatirlamiyorum bile. biliyormusunuz ben tetigi cektim diye hatirliyorum=) ama cekmemisim, ben barislara da ates edecektim salvarlilar diye ama elimden aldilar silahi.=) http://www.youtube.com/watch?v=cvs693OXS84

birde ben ankaraliyim arkadaslar, askerde firsat bulabilirsem bol bol dinlerdim, bu tarz sarkilar, barisin volkmeni vardı bende kaset doldurmustum=) @7099 giderim=) ankara bahcelievlerdenim, universiteye kadar orada oturdum. valla catisma aninda atesin geldigi yere gore kendimi bir yerlere atardim, mevzi almak icin, ates gelen yeri tespit etmeye calisirdim, ona gore bir yere girerdim, baris o konuda iyidir mesela çabuk tespit ederdi, ben biraz daha paniktim atardim kendimi oradan oraya.. evet ziplardim oradan oraya olye mevzi alirdim biraz cocuk gibi oluyormus, ama o muallak baris cok abartiyor o kadar da degilimdir=) bu arada o ucuruma iseme olayida söyle, oldugum yere yabacak halim yok, bunlarin gelecegi yok dedim, kalkip asagi dogru isedim, üzerime falan sicramadi ama etrafa dagildi biraz=) gercekten cok ankarali varmis burada=) @7121 universitede cok dinlerdik kantinde cok calardi bu parca. @7125helikopter tepemizden gecerken bagirarak kufur ederdim=) istedigimiz zaman gelmezlerdi cunku=)

evet oturmaktan skldigimda yuruyus yapardim biraz garip gelebilir ama sklrdim yani=) @7129 aynen dogrudur, salatalarini aldim sonra kaldirip kafa attim=) genclik zamanlari tabi,

@7130 cok istiyorum ankara istanbul gozumde tutuyor ama is var o yuzden yapacak bisey yok, ingiliz ne anlar aile ozlemi falan=)

arkadaslar benden bu aksamlik bu kadar gelecegim gene, bir kac ufak isim var sonra, uyumam gerekiyor, ama cok degigib ve guzel bir gece oldu benim icin, tekrar gelip barisla birlikte anlatirim bende dinlerim barisi, hepinize iyi geceler. akşam gelip yazmaya devam edeceğim arkadaşlar. başlıyorum beyler. evet beyler devam ediyorum;

üs bölgesi bestler dereler bölgesiyle siirt il sınırı arasında bir yerde.

daha yeni yeni kurulan bir üs bölgesi, mercimek dağının eteklerinde hemen köyün yanına yapılacak bir üs bölgesi,

ilk başta aklımız almadı tabii, bu kadar riskli bir bölgeye ne akla üs bölgesi kurulur ki?

e tabi aklımıza gelmedi buraya tanklar için üs bölgesi kurulduğu.

çok büyük bir arazi, diğer yerlere nazaran düz bir arazi, etrafında dağ silsileleri mevcut.

yaklaşık 4 5 km karelik bir alan. kritik bir nokta. özellikle bestler bölgesine hakim olmak istiyorsanız bu bölgeye konuçlanmak oldukça önemli beyler.

şimdi bestler öyle taktan bir bölge ki,

siirt ve van illerine sınır olsa bile, etrafında siirt eruh ve çakırsöğut komando tugayları olmasına rağmen kolay bir şekilde operasyon yapmak mümkün değil,

bir kere herhangi bir kara aracının gidebileceği bir yol yok.

ya helikopterle intikal yapacaksınız ki zaten okuduklarınızdan da anladınız bu her zaman mümkün değil ya da askeri yürüteceksiniz,

fakat askerinde manevra kabiliyeti yer yer çok düşüyor. dediğim gibi tek açık arazi ve düzlük alan bu üssün kurulduğu bölge olmasına rağmen, inanın beyler 1000 kişi o alanda hareket etse farketmezsiniz. neden derseniz, her taraf çalışık kayalık ağaçlar çataklar oyuklar. çok zor bir arazi,

şırnak ilçe merkezinden başlayan toprak yol, üs bölgesinin kurulduğu köye kadar geliyor ve daha ileri gitmiyor,

o biten yere de üs bölgesi kuruluyordu,

dediğim gibi, başlarda olayın ne olduğunu bilmememizden ötürü, burada ki üste kalacak askerler için çok üzülmüştüm, çünkü burası basılmak için o kadar müsait bir yer ki anlatamam sizlere beyler. zaten bestler bölgesi terörist cirit atıyor,

ki bölgede jandarma sınır timleri (garipler) olacak.

fakat sonradan öğreniyoruz tankların zırhlı araçların geleceğini, zaten tankların geliş biçimlerini görmeliydiniz, o ne heybet, yerdeki en ufak toprağa kadar herşey oynuyordu. insanın içine hakikaten kuvvet veriyor,

biz de bu bölgeye üs bölgesi kurulana kadar etrafın güvenliğini almak için gelmiştik,

yaz sonuna doğru başlaya üs çalışmaları, kış olmadan bitmeliydi, çünkü kış bastırdımı bütün yollar kapanıyor arkadaşlar. teröristte zaten mağarasına çekiliyor, peki biz ne yapıyoruz, bizde kışlada oturmuyoruz elbette, bu sefer yaz hazırlıkları başlıyor, yol açma çalışmaları başlıyor, ve köylere erzak taşıyorduk.

neyse beyler ben o zamana geri döneyim,

biz üs bölgesinin kurulduğu tepeye bakan dağın tepesinde mevziler hazırlamıştık söylemiştim, o mevzilerde sabah akşam nöbet tutup etrafı gözlüyorduk,

yanlız bu tepe diğer yerlere nazaran sivri kayalıklardan oluşan, etrafı uçurumlarla dolu bir yer değil, güzel ve muntazam bir şekilde çıkmak mümkün,

hele hele eğirdirde sivri tepeye nazaran bildiğiniz halı saha.

biz orada bulunduğumuz süre içerisinde hemen hemen hergün, aşağımızda bulunan köyden çobanlar hayvan otlatmaya çıkıyordu,

oraya askerin gelmesi köylü için büyük bir avantaj teşkil etti, birde tanklar gelmiş, pkk buraya adımını atamaz yani,

ben dün gece tepedeki mevzide nöbetimi tuttuktan sonra, aşağıda istirahat ettim, ardından tekrar mevziye çıkmadan önce, etrafta takılıyorum öyle ve uzmanımla muhabbet ediyorum,

beyler ulan ileride bir karartı var gözüm ona takıldı,

önce ben çalı ağaç falan zannettim sonra baktım hareket ediyor, ama çok hızlı hareket ediyor. o zamanlar yaşadığımız ruh halinden ötürü istemsiz elim silahıma gitti, uzmanımı uyardım abi baksana şu ne diye,

beyler şimdi açık konuşalım, komando sınır timlerine, topçuya tankçıya helikopterciye falan benzemez, aldığımız eğitim sonrası, hareket eden herşey düşman gibi hissedersiniz, o yüzden derler ya komandonun şakası olmaz diye, hemen dribünle baktık ki, aman allahım o ne öyle,

5 6 tane canavar ama böyle bir şey yok, çoban köpekleri ileride ki sürüyü bırakmış bize doğru geliyor,

ağızlarını açmışlar salyalar akıta akıta geliyorlar bize doğru,

ben köye yöneleceklerini zannetim ama baya baya bize doğru gelmeye başladılar,

sonra köpeklerin çıktıkları tepede çoban ve sürü belirdi zaten,

ben direk kule vardı, oraya attım kendimi, ama uzmanıda çağırdım hani oradan bir gözetleyelim tak sürdürmicez ya erkekliğe kuleye çıkmamla köpeklerin bir alakası yokmuş gibi davranıyorum,

aga köpekler dire bizim ileri mevzi için kurulmuş kulenin altına geldiler nası havlıyolar ama, nöbetçi çocuk var kulede bizim uzman dedi olum kumanyan var mı yanında ekmek bişey, yok dedi haliyle 2 saat nöbet ne kumanyası amk,

baktım bizim uzman atladı aşağıya köpekleri seviyo,

ama köpek değil yani,

bende yukarıdan izliyorum bunları, dedi asteğmenim istanbulda hiç köpek yok galiba gelsenize,

dedim istanbulda köpek var ama canavara pek rastlamadım ben böyle iyiyim,

ekmek getirdi uzman ıslattı, çobanda genç bir çocuk,

bana dedi komutanım ısırmaz merak etme gel in aşağıya çocuğun omzunda keleş var korucu köyü zaten,

lan baktım nöbetteki çocuk gülüyo mecbur indik,

uzman ekmek veriyo ben kasıldım amk her an bir ısırık bekliyorum arkaümden,

çocuk gene dedi komutanım ekmek yedirin bak alışacak size sonra seni bir kere daha gördümü tanıyacak, bişey yapmaz askere, hem tanıyo askeri,

dedim nerden tanıyo askeri

dedi tanımazmı sabah arama tarama yaparken bunlarda gelir bizlerle,

vay dedim amk çoban köpekleriyle ava çıkıyo korucular helal olsun.

aldım ıslak ekmeği verdim köpeklere beyler lan bunlar saniyesinde arkaürdü ekmeği bacaklarımın arasından falan dolanıyo kuyruğunu sallaya sallaya falan anlatamam size,

dedim bak çikolata var veriyimmi,

ver dedi çocuk,

verdim şalapat onuda arkaürdü devamlı etrafımda dönüyo bişeyler arıyo,

ama görmeniz lazım çok güzel hayvanlar, gece bunları köyde salarlarmış bunlar arazi boyunca takılır sabaha gelir sonra hayvanları otlatmaya,

akşam bildiğiniz korucu için arama tarama yapıyor hayvanlar. ki bizim gördüklerimiz yarısı bir 5 6 tane daha var yavrularda cabası.

çok etkilenmiştim bu hayvanlardan ondan anlatayım dedim,

bir kaç gün sonra ben gene aynı yerde bekliyorum.

baktım gene geliyorlar ama uzaktan bu sefer köye doğru aramızda var yani bir 50 60 metre, yemin ederim bir tanesi gördü beni, bir durdu tamammı, bana bakıyo kulakları dikti böle, dedim tanıcak mı acaba.

lan tanıdı amk=) bana doğru koşmaya başladı sonra hepsi koşmaya başladı, lan dedim tanıdı diye koşuyo heralde yoksa saygıı amaçlı değil sanırım falan diyorum çelişki içerisindeyim,

yaklaştılar baya hala koşmaya devam ediyorlar, dedim barış bu dakikadan sonra istesende kaçamazsın dua et tanıdıkları için koşuyorlar. bu arada bahadırda yanımdaydı o çıktı kuleye amk.

sonra hemen etrafımda bacaklarımın arasında dönmeye başladılar derin bir oh çektim,

ekmek aldım hemen ıslattım biraz, 3 4 tane bütün ekmek verdikçe veriyorum bıkıp gittikleri yok.

bu sefer o genç çocuk değil yaşlı bir amca,

bana uzaktan bağırmaya başladı,

dedi

oglum oglum onlar doymaaaz doymaaaaaz,

dedim amca ne yapıcam,

günder ogluum günder bu tarafa dedi,

lan nası göndericem,

gidin bakıyım dedim el kol yaparak hiç biri gibine takmadı,

bahadır da tepemde ekmek atıyo hala bunlara, dedim atma amk göndericem,

dedi korkmuyomusun lan dedi,

dedim ne korkucam olum ne güzel hayvanlar, (artisliğe bak 2 gün önce arkaüm arkaüm kuleye çıkan ben değilim sanki=) )

neyse amca geldi aldı bunları arkaürdü,

görmeniz lazım beyler o kadar güzel hayvanlardı ki allah özene bözene yaratmış, asker gibi ya akşam etrafı tarıyor köpekler çok güzel yani. yok çekinmiyorum açıklanmış zaten, çekinmem için bir sebep yok artık. bahadır sağolsun söylemiş. neyse beyler, aklıma geldi onu da anlatayım,

aynı bölgedeyiz gene sanırım 9.gün mü 10. gün mü öyle bişey, mevzide sabah gene etrafı gözetliyoruz. ben yanıma volkmen varya onu almıştım giderken, intikal olamayacak pek bölgede güvenlik açısından bekleyeceğiz falan denmişti uzun bir zaman bekleyeceğimiz söylenmişti, bende akşam falan yatarken dinlerim demiştim. başıma gelene bakın.

mevzideyiz biz, öğlen sıçağı amk yazın son dönemleri ama bulut yok bişey yok, sıcaktan arkaümüzden ter akıyo, ben zaten hücum yeleğini atmışım bi köşeye üstümde sadece yeşil tişört var onuda çıkarttım başıma sardım kafamıza güneş geçmesin diye, muşambayı falan attık güneş muşambaya vurunca mevzi oluyo hamam amk, silahta bir kenarda, bahadırda aynı mevzide askerde var zaten,

biz takılıyoruz öyle, benim volkmenin şu özelliği vardı beyler, kullaklıkları çıkatınca gene ses veriyodu, yani radyo gibi,

erkin korayın kasetini taktım sarıp sarıp dinliyoruz amk, zaman geçmiyo bir türlü,

telsizde belimde amk,

lan volkmenden şu şarkıyı dinliyoruz beyler, erkin koray karlı dağlar,

http://www.youtube.com/watch?v=wbUwFIzwplw

olaya bakın şimdi,

ben yaslamışım uzatmışım ayakları ağızda sigara sanırsın cigara çekiyorum o moddayım beynim haşlanmış sıcaktan zaten, azıcık rüzgar esse cennet bahçesi amk,

volkmeninde sesi biraz açık çok açık değilde biraz açık=)

telsizden anons gelmeye başladı, benim kod toprak 8 bahadırın kod da toprak 7 üs bölgesine gelince yeni kodlar belirledik,

anons aynen şöyle beyler,

mandalı takılan istasyon, mandalı kontrol et!

gibimize dahi takmadık beyler, çünkü ara ara oluyor hatta sık sık, bu konuşmak için telsizin mandalına bastıktan sonra parmağı çekince takılabiliyordu zira toz toprak kaçıyor arasına ara sıra,

hatta telsiz anons çekince ben azcık daha açtım sesi umursamazlığa bak,

tekrar anons geldi amk,

mandalı takılan istasyon, mandalı kontrol et tekrar ediyorum mandalı kontrol et,

bizim askerlerden biri tanıdım zaten sesinden,

bu sefer gene umrumuzda olmadı, hatta bende erkin koraya eşlik ediyorum amk bahadırda başladı söylemeye,

gene devam ediyoruz,

gene aynı anons,

mandalı takılan istasyon, mandalı kontrol et! çocuğun sesi bu sefer yüksek çıktı,

bende içimden diyorum kim bu sevgi kodumun malı hala mandalı çekmedi,

beyler 4 5 saniye geçti,

bizim bölük komutanı, baş telsizden anons geçti;

lan sevgi kodumun malı! toprak 8, mandalını kontrol etsene pezeveng gibicem karlı dağlarını,=)=)=)=)=)=)=)=)=)=)=)=) hatırladıkça yarılıyorum amk,

ağzımda ki sigarayı yuttum resmen amk, baskın yesek yerimden bu kadar zıplamazdım,

meğer benim mandal takılmış, bütün üs bölgesine erkin koraydan resital veriyoruz,

bu arada biz anonsları bahadırın telsizden alıyoruz,

hayda elim ayağım boşatı volkmeni kapatmayı bırakın kırasım geldi amk=)=)

meğer benim timde ki asker demiş barış asteğmen bu diye,

dedim lan nereden anladın, komutanım erkin koray çalıyo erkin koray=)=)=) yerlere yatarsınız amk... bahadıra sorarsınız, olduğu yere çivilenmiş gibi donup kalmıştı mevzide=) şok olmuştuk ikimizde resmen bizim kodlar geçince,

ardından aradan tam bir gün geçti, bu seferde siirtte çatışma çıkmış (hatta çok samimi olmasamda eğirdirde devrem bir çocuk vardı şehit oldu o çatışmada)

tabi biz siirt bölgesine çok yakınız, bestlerden çıkıp giden bir grupla çıkmış çatışma,

bizim oraya gelemezler diye düşünüyorum, tanklar var çünkü, öle bir şey yapmaları intihar olur da şimdi bunlar salak yanlışlıkla gelir diye de düşünmeden edemiyorum,

bütün gece beyler ben ve benim timim mevzilerde bekledik, diğer timler araziye dağıldılar,

yani tamam bestler bölgesi en riskli bölge olduğunu biliyoruz ama, şimdi kış ayı soğuk havalar geliyor, bunlar o dönemde kamplarına çekiliyor normalde, şimdi ise bestler bölgesinde 100 kişilik bir grup var.

tedirginlik hat safhada anlıyacağınız,

bizim mevzi kurduğumuz tepenin tam karşısında beyler, bir tepe daha var ama, bizim bulunduğumuz yerin aksine çok sert bir bölge, yani sert bir bölge derken nedir bu?

arazi çok çetin, zaten zirvesini bir görseniz, mantarı biliyorsunuz, tepesi aynen öyle, ve mantarın uçlarını sarkıklarla dolu o şekilde,

bizim arazide arama tarama yapan tim 2 gün sonra geri döndü,

o gece beyler mevzideyiz her zaman ki gibi, ama terörist unsur bölgede cirit attığı için, aşağıya inmiyoruz 2 3 gündür, sabah tepemizde yakıcı kavurucu güneş, akşam bir rüzgar var ki sormayın gitsin, manyak olursunuz, sabah terden su akşam sıtmaya yakalanmış hayvan gibi titriyorsunuz,

arada uyku tulumuna giriyoruz mat var onu koyacaz ama, mat koyunca uyku tulumunun içi oluyor 30 derece, uyku tulumunun dışı -5, uyku tulumundan çıkarsanız ani hava değişikliği bitirir sizi aynen serumluk olursunuz yani, zaten geceler uyku tulumuna girdiniz diyelim,

ani bir baskın oldu, o uyku tulumundan çıkana kadar ölüp gidersiniz,

şimdi madem bölgedeler arasanıza niye bekliyosunuz diyebilirsniz,

ama öyle değil,

bizim olduğumuz bölge nispeten düzlük ve bulunduğumuz yer araziye çok hakim, fakat hakim olduğu halde ağazlar çataklar oyuklar çalılar falan iyi kamufule olmuş 1000 kişi geçse farketmezsiniz diyorum ya, kaldi ki bestlerin diğer yerleri, en iyi yeri burası düşünün, diğer yerleri daha kötü, bütün ordu yan yana geçip gezsek gene bulamazsınız.

neyse,

timlerin gelmesinden 1 gün geçti beyleri

gece 9 10 civarıydı sanırım, çünkü daha yeni yeni karartmaya geçilmişti, frekanslarımıza girdi bunlar, müzik dinliyoruz ya duymadık amk valla, muhakkak telsizden ses geliyordur ama, yanımızda çaldığı için müzik biz farketmedik açıkcası, yani telsizden gelen müzik sesiyle karışıyor. neyse devam ediyorum. frekansta üs bölgesiyle konuşuyor ibne, ama sırf propaganda,

işte kod ismini falan söylüyor tam hatırlamıyorum ama kod ismi göt diyelim biz,

işte ben göt teslim ol tc askeri, 2 gün önce siirtte 200 düşman askerini öldürdük teslim olun,

kürdistandan defolun gidin emperyalist işgalciler,

alışığız zaten amk artık, bizim komutanda aşağıdan cevap veriyor buna, anca telsizde bik bik ötersin zaten amcık yüzünü gösterde ağzına veriyim senin sikilmiş ibne, falan diyor, gülüyoruz bizde mevzide ama çok tedirginiz yani.

e gelemiyorda üs bölgesine ibne, tank var biliyor, ama bizim tepede olduğumuzu biliyor mu bilmiyor mu o belirsiz,

başta da dedim, inş biliyordur diye, hani saldıracaksa bilerek saldırsın, bilmeden gelirse iç içe geçeriz,

tanklar falan geldiği için o bölgeye devletimiz zahmet edip 2 3 tane gece görüş göndermiş,

biz tepeden gece görüşlerle etrafı kesiyoruz,

yani çok iyi bir noktadayız,

sayısal gücümüz ateş gücümüz falan onlara göre düşük,

100 civarı bu ibneler, biz tepede mevzide 35 40 kişi kadarız, ama biz hakim bunlar mahkum,

bu iki terimide açıklayayım beyler,

hakim şu demek,

bir tepedeyseniz eğer o tepede mevzilenmişseniz, siz hakimsiniz ve bütün insiyatif sizdedir, karşınızda ki de mahkumdur,

mahkum demek de ölü demek, çünkü tepede ki hakim sizi farkederse allaha dua etmekten başka bişey yapamazsınız, (eğirdir ders 1)

hakim olan taraf biz olduğumuz için içimiz rahat ama bunlar da gelmezler zaten,

tek sıkıntım, gelirlerse de biz farkedemezsek,

şimdi araziye bakıyoruz, korucularda var yanımızda,

bunlar dedi o karşımızda ki tepe varya mantar şeklinde, ya oradalar ya da onun yemen arka tarafında eteklerinde,

şimdi aşağıda sınır timlerini komutanı var, biz komandonun komutanı var, tankçılar falan var,

tabi onlarda farkında nerede olduklarından, ibneler zaten biz geldik falan diye haber veriyor, ama gidip de bakamazsın, yani sen gidene kadar adam oradan ırak a gider amk. hatta sana pusuda kurar,

hakim olan taraf biz olduğumuz için mantıklı olarak bekleme kararı aldık,

fakat arazi çok acaip,

üsteğmen dedi, biz aşağı üs bölgesinden aydınlatma atacağız, yukarıda kiler yerlerinden kıpırdamasın belli etmesin kendini,

ben anladım o zaman bunlar bizim yerimizi bilmiyor,

beyler şaka gibi gelecek ama, bunlar aydınlatmayı nereye attı dersiniz,

bizim tam tepemize attılar amk, amcık gibi çıktık ortaya,

ben nası küfür ediyorum ama telsizden, anlatamam size,

amcık gibi çıktık ortaya amk. herşey besbelli göründü iyimi. ben telsizden anons çekiyorum devamlı,

''toprak 8 toprak 1 yerimiz belli oluyor atışı kes yerimiz belli oluyor amk atışı kesin artık''

sikicem ya duymuyo pezeveng ya da bilerek yapıyo 5 tane aydınlatma attılar,

sonra kestiler, sinirden kendimi sikicem resmen amk,

hadi dur şimdi o mevzide bütün gece durabilirsen,

adam gelmiş burnumuzun dibine kadar sen mal gibi yerinide belli etmişsin, göt kadar mevzi amk ya tek bir roket beyler tek bir roket yeter o mevziyi yerle bir etmek için,

abi napıcaksın, mal gibi bekleyecek halin yok,

dedim çık mevziden çık çık çık,

çıkarttım mevziden, bir arkadaşımız daha vardı asteğmen o da çok sinirlendi bu duruma haliyle, dedim sende çıkar timi,

biz mevzileri boşalttık, biraz daha geri doğru gittik, ortamda mevzide adam gibi yok amk, çıplak bir arazi,

ne yapıcaksın, tepenin arka sırtına gittik, yattık yere, diyorum içimden ha bastı basacaklar şimdi burayı,

e şimdi orayı bırakıp aşağıya inmek demek, bütün köy üs bölgesi falan ne kadar köylü asker varsa ölümü demek, bulunduğumuz tepeye bir yerleşirlerse varya bixi falan kevgire çevirirler amk bölgeyi, bizim çocuklara dedim, hareket eden bir şey görürseniz ateş edin, atış serbest, hareket eden ne varsa vurun amk, lan şimdi bizim askerlerden biri gelecek onunda vurulma tehlikesi var ama, yani bir anlık duraksama demek varya bittiğinizin resmidir.

arkadaşlar biz beklemedeyiz, bekliyorum ya başlıyacak şimdi kıyamet kopacak, ve hepimiz şehit olacaz, bütün güçleriyle buraya yüklenecekler kesin, çünkü bu tepeyi aldılar mı üs bölgeside alınmış anlamına gelir,

dua ediyorum yani allahım bize yardım et diye,

yemin ediyorum size korku bir yana, aklımda hep aşağımızda ki üs bölgesi var, tepeyi kaybetmek var, ve tabi şehit olmak ölüm falanı geçmişiz hepimiz, arkada bıraktıklarımızın üzülmesi var aklımda,

aşağıda ki mallar kestiler aydınlatma atışını çok şükür,

lan aşağıdan köpekler havlamaya başladımı,

kesin diyorum bir bokluk var,

lan o esnada bir yağmur başladı beyler, bardaktan boşalırcasına kelimesi az gelir, nasıl yağıyor ama iri iri, sadece 15 dakikada çamur etti heryeri,

yağmur damlasının vurduğu yerden toprak havalanıp ağzıma giriyor resmen,

e hadi kalk götün yiyosa pançoyu giy,

yapamadık tabi,

çıkarttık bir panço iki kişi girdik altına bekliyoruz,

belkide o yağmur o gece bir çoğumuzun hayatını kurtardı beyler, o yağmurun yapmış olduğu çamur etrafı bataklığa çevirdi,

ama bu sefer yıldırım şimşek falan,

arkadaş, bir yere bir yıldırım düşer anlarım, iki tane düşer anlarım, 3 tane düşer hadi tamam, 23 tane düşmesi ne demek lan,

hana topu gibi düştüğü yere booom diye ses çıkartıyor allahsız,

kafamıza düşse orada hakkın rahmetine kavuşacaz yani,

kıpırdayamıyoruz bir yere,

bekliyoruz terörist kurşunu değil yıldırım öldürsün bizi diye,

ferdi tayfurun bir şarkısı var ya emmoğlu, ben bu dağların nesine geldim,

aynen o hesap, ne işim var lan benim burada dedirtiyor insana bu yağmur,

zaten orada çok modaydı bu şarkı;

http://www.youtube.com/watch?v=5sc2NnrfgMA

sözleri varya tam orada ki asker için yazılmış sanki,

neyse beyler 23 tane düştü saydım asla unutamam o görüntüyü, etrafı birde nası aydınlatıyor görmeniz lazım,

kalksan bir dert kalkmasan bir dert,

binlerce kez şükürler olsun hiç bir şey olmadı,

yanlız bir tanesi tam benim yanımda bulunan mevzinin tepesine düştü,

orada biri olsa şansı yok yani,

allahın takdiri işte, vaden dolmamışsa gitmiyosun bu,

terörist gelmese durduk yere şehit verecez, yağmur yağmasa bu sefer terörist gelecek gene şehit verecez, şanslı olduğumuz gecelerden biriydi,

çok şükür ki sadece hastalandık üşüttük o kadar. tabi ateşimiz çıktı ama, olacak o kadar.

hayır tamam komandoyuz orada, aşağıda ki sınır timi, bize güveniyor bize emanet e bizde allaha emanet anasını satayım. harbi harbi komando çocuklar varya, asıl garip onlar. çocuklar cidden şansa takılıyorlar, allaha emanet yaşıyorlar orada. beyler aydınlatma fişeği, bildiğiniz fişek işte, görmek istediğiniz bölgeye atarsınız havadayken bir anda ortalığı gündüze çevirir, şimdi üs bölgesi bizim aşağımızda olduğu için havaya fişeği atınca biz kabak gibi ortaya çıktık. yani batman filminde gökyüzüne tutulan şeyler gibi değil, bildiğiniz fişek. http://www.videositesi.ne...ari-aydinlatma-fisegi-ile

buyrun beyler aydınlatma fişeğini merak edenlere. off seslere bak sinirim bozuldu amk birden.

kulağımda kulaklık vardı birde, bir anda başladı atışlar harbi sinirim bozuldu lan. bizim aşağıda bulunan embesil üsteğmen, bize karşı ki tepelere doğru atış yaptırtacakmış, sınır timlerinin komutanı vardı yüzbaşı o engellemiş allahtan amk,

düşünceside şu, atış yaparken izli mermi gidip bir bölgeyi vuruyor ya, olurya oradadırlar yer tespiti yapılır tank ateş eder düşüncesindeymiş,

eyvallah mantıklı bir düşünce aslında ama, lan biz ateş edince zaten belli olmuşuz iyice bu sefer adam nokta belirleyecek, şimdi ki gibi değil, şimdi ki silahlar atış yaparken izli mermi namludan çıktıktan 50 metre sonra falan görüntü veriyor, ama 95 te direk namlu ağzını tespit edebiliyordun.

yani olurda bizi gören bir yerde olsa adam nokta atışı yapacak.

askerin hayatı komutanının iki dudağı arasında amk. o yüzden harbi komutan adam orada arazide görev yapmalı.

bütün gece beyler, yağmur yağdı,

allahım nasıl bir yağmur anlatamam size,

sabah oldu, biraz daha şiddeti hafifledi ama devam ediyor bir de yanında bir rüzgar başladı, yağmurdan korunalım diye naylon çekicez çekemiyoruz tutamıyoruz amk naylonunu, sabaha karşı bunlar frekanstan çıktı siktir olup gittiler diye düşündük biz,

sırılsıklam olduk amk, yani bir yer yapıp üstümüzü değiştiremiyoruz mevzi üstüne naylon çekemiyoruz, her yer çamur zaten, hareket etmek imkansıza yakın, felaket yoruluyorsunuz biraz yürüseniz bu çamurda,

durumumuzu belirtelim dedik, yoksa hastalanacaz burada,

durumu belirttik,

dedi tim gönderiyorum yukarı, geldiklerinde siz geri dönün,

o siktiğimin timi 2 saatte geldi, bahadıra bol bol küfür ettim geldiklerinde,

titriyorum amk anlatamam size, köye indik, üsse girdik, çay falan yapmışlar o sıcak çaya iki elimle yapışıyorum ellerim ısınsın diye tesir etmiyor o kadar üşüdüm ki beyler, rüzgar çok şiddetli esiyordu, kafamıza yağmur yağıyor, suyun yapıştığı yerde suyu donduruyor hafif hafif,

elimi zaten kulak mememin oraya bir attım, takır tukur kırıldı su damlası kulağımın arkasında donmuş resmen.

mosmor kesilmiş dudaklarımız.

hemen sıcak su falan vücut ısımızı falan dengelemeye çalışıyoruz, allah korusun hipotermiye bir girersin sonra aynen morga.

akşama kadar biz yavaş yavaş kendimize geldik, hapşırık tuttu beni ilaç falan ayakta zor duruyorum,

komutanlar dedi o bölgenin arkasındalar oraya operasyon yapmamız lazım, beklersek vuracaklar bizi bunlar,

ne diyebilirsiniz ki arkadaşlar, ayakta zor duruyorum hayır çok kötüyüm olmaz mı diyeceksiniz, ne diyebilirsiniz ki, ilaç milaç iğne derken kendimize geldik hafiften,

bu sırada komutanlarımızda operasyon için izin aldılar,

biz üstümüzü kuruttuk, temizlendik, değiştirdik üstümüzü falan,

hazırlandık, kamufulaj falan yaptık yüzümüze kapkara olduk, zaten hastayım yüzüm gözüm şişmiş amk, birde siyah boya sürünce iyice arap bacıya dönmüşüm, gucuk beyimiz ne ister falan moduna girmişim ayna karşısında,

biz şimdi çıkacaz ama yukarıda 2 tim var, e şimdi 100 civarı adam var diye biliyoruz daha da fazla olabilir, 30 35 kişiyle operasyon yapacak halimiz yok. kafamıza sıkın daha iyi,

sınır timleride gelecek,

lan sınır timlerinin komutanı demez mi biz gelemeyiz,

al buyur buradan yak amk, ne demek gelemezsiniz komutanım dedi üsteğmen,

benim timim operasyonel personel değil, komandosunuz siz, siz gidin,

birde yatır köşeye sik diyesim geldi amk resmen,

üsteğmen diyo komutanım yani az kişiyiz bu operasyon için adamım yetersiz e yukarıda ki mevzide adamımız var, onlar burada kalacak,

dedi bu onlarıda al,

e be amına kodumun çocuğu, onlarıda al diyosun o mevziyi kim tutacak diyince bık bık ediyosun,

senin askerin insanda biz piçmiyiz amk. ama hata bizde sen millete komando şöle komando böle diyip verirsen gazı böyle olur.

üsteğmen tamam dedi komutanım ben mevziden askerimi alıcam, korucularıda alacam, siz nası tutacaksınız mevziyi,

bu işte kıvırıyo, benim askerim operasyonel personel değil ama siz gelene kadar bizim asker mevzide bekler,

e bi zahmet amk ya beklesin, hayır o çocuklara sorsanız bizimle gelir, can atıyorlar zaten, inanılmaz heyecanlanmışlardı ama bu ibne yüzbaşı aman başıma bişey gelmesin, batıya gidecem yakın zamanda şimdi durduk yere sıkıntı çıkmasın. niye asker oldun o zaman amcık siktir git başka iş yap amk.

neyse biz sınır timini aldık yanımıza korucuları falan,

yukarı çıktık tepeye mevzilere,

sınır timini bırakacaz oraya bizim mavi bereleri alacaz operasyon yapıcaz karşımızda ki o siktiğimin mantar tipli tepesine.

yapıcaz yapmasına da o yağmur durmuyor ki amk, her yer çamur. bekliyoruz mevzilerin orada, yağmur biraz dinsin çıkalım diye, ama dinmiyor aksine yağdıkça yağıyor, zaten mevziye çıkana kadar her yerimiz çamur olmuş, zor hareket ediyoruz,

şimdi karşıda ki tepeye gitmek için iki yol var, ya dümdüz giderek aşağıda ki alanı kullanacaksın ki karşı tepede hakim bir şekilde mevzilenmişslerse ölüsün o kesin,

ya da

mevzilerin bulunduğu tepeyi takip ederek, dere yatağına doğru ineceksin o da ayrı bir bok amk, çünkü bunlar çoğunlukla dere yataklarında çaylarda falan bulunurlar,

işte o dere yatağına inip, açıktan değil biraz daha güvenli bir yol izleyerek o karşı tepeye çıkacasın.

şimdi olay gün ışımadan o tepeye çıkmak, izleyeceğimiz istikametten dolayıda yol biraz uzuyor, ama en güvenli yol olarak düşündü komutanlarımız, takribi bir 5 6 saatlik bir yürüyüş yapacağız sözde, o yüzden de en geç 12 gibi yola çıkmamız gerek, ama yağan yağmur yüzünden dağlar geçit vermiyor,

bekliyoruz biraz dinsin diye, ama dineceği, saat 1 oldu 2 oldu yok amk, hala devam ediyor, dolayısıyla gene iptal amk,

ama biz kıpırdayamıyoruz biliyoruz ki onlarda kıpırdayamıyor, çünkü imkan yok dağ geçit vermiyor,

burun buruna bekliyoruz amk.

ikinci gün oldu gene akşam vakti,

gene tık yok, şehirde olsak sel götürür ortalığı, ama toprak çekiyor, bu sefer çamur olarak geri dönüyor,

ya hani artık bir an önce gidelimde ne olacaksa olsun diyoruz,

bu tepenin arkasıda en riskli bölge, yavuz abinin şehit olduğu arazi bestlerin en boktan yeri o tepenin arkasından itibaren başlıyor,

ama yok amk kıpırdayamıyoruz yerimizden,

e şimdi yağmur diner dinmez yola çıkacaz ama bunlarda siktir olup gidecekler, yada pusu kuracaklar bize,

üsteğmen dedi çocuklar gidecez mecbur başka yol yok, beklediğimiz her dakika bizin aleyhimize,

hem bu yağmurda gidersek beklenmedik şekilde basabiliriz,

zaten oradalarsa hakim tepedeler biz mahkum kalıcaz, en azından hazırlıksız yakalayalım tek şansımız bu,

iptal etsek falan diye söyleyemiyosun amk, okul gezisi değil ki yağmur yağdı iptal edelim diyemezsin.

zaten eğirdirde hava ne kadar kötüleşse o kadar çok eğitim yaptırırlardı. evet bekleyebiliriz saldırmalrını ama,

üs bölgei yapılıyor ve kış olmadan bitmesi lazım, şırnaktan gelen tek bir toprak yol var araçların kullandığı, biz oraya operasyon yapmazsak beklersek, bunlar etrafımızdan dolaşıp o yola pusular atarlar, şırnak la bölgenin tek iletişim yeri o yol, o yol kapandımı sıçtık. mecbur yapmamız gerek.

ayrıca bunlara operasyon yapmazsan, kış aylarında bestlere bir yerleşir bu ibneler, bütün kış yol mu açacan köylüye erzak mı götürecen yaz hazırlığımı yapacan bunlarla mı uğraşacaksın. mecbursun yani. bu akşamlık yeter arkadaşlar yarın devam edeceğim. hep denir ya amerikan ordusu mu bu diye o hesap işte. fakat anlamak istemiyorsunuz sanırım, binlerce kez ben söyledim, orada görev yapmış arkadaşlarda söyledi, televizyonlarda da söylendi, kitaplarda da söylendi, filmlerde de denildi, o gibtiğimin helikopterleri normal zamanlarda bile kalkmazken, şiddetli yağmur ve rüzgarın olduğu bir ''gecede'' oraya gelebilirler mi? aklından bile geçmiyor helikopter çağırmak. arkadaşlar hikayeyi en baştan takip eden arkadaşlar bilirler, bir çok foto paylaşmıştım, ancak bahadır ben ve yavuz abinin olduğu fotomuz vardı onu paylaştım, ben ve timimin olduğu 2 foto paylaştım, güçlükonakta mevzide tek çektirdiğim fotoyu paylaştım, konvoydayken çektiğim fotoyu paylaştım, eğirdirde sivri tepede devrelerle çektirdiğim fotoyu paylaştım, ben bahadır ilker ve benim uzmanın olduğu foto vardı, beytüşşebapta onu paylaştım hatta yağmurun fotosunu bile paylaştım, bilenler bilirler, ancak fotolar alınıp alınıp orada burada kullanılmaya başlandı, ibrahim üsteğmenin bile fotosunu koymamama rağmen bulunup paylaşıldı hatta o kadar yapmayın paylaşmayın dememe rağmen paylaşanlar hala var,

özelden mesaj olarak göndermek istediğim video mesela onu bile açıp kendi kafasına göre paylaşanlar var. o yüzden foto koymuyorum yoksa daha önceden fotolar ilk entryde vardı.

foto koya koya taku çıktı, en sonunda yağmurun mezarının fotosunu çekip koy diyen pezeveng bile ortaya çıktı, o yüzden artık foto koymuyorum. yoksa önceden paylaşmıştım. ata kardeşim var biliyorsunuz, yağmurun kardeşi, onun doğum günü bu akşam, onlara gideceğim gitmezsem ayıp olur, biraz geç gelebilirim, yazamayacağım bu akşam diyeyimde olur da yazamazsam ayıp olmasın. akşam geliyorum arkadaşlar. dün gelemedim, kötü bir olay yaşadım. okul arkadaşım (üniversiteden) ve meslektaşım olan bir kişiyi dün kaybettik. durup dururken kız intihar etti amk. ne derdi vardı ne sıkıntısı vardı hiç bir fikrimiz yok. çok çok samimi değildik ama bir süre (yakın zaman önce) aynı binada ofislerimiz olduğundan ara ara öğle yemeğini birlikte yerdik, ne bir sıkıntısı olduğunu belli etti ne de başka birşey(ya da biz anlayamadık). evvelsi günde intihar etmiş şok olduk resmen lan. neyse bu akşam buradayım beyler. gece görüşmek üzere. geldim beyler. anca gelebildim amk. üst baş değiştirip bir şeyler atıştıyorum ve hemen geliyorum gençler. başlıyorum beyler. komutanlarımız karşımızda ki tepelere operasyon yapma kararı almıştı beyler, gerekli çalışmaları haritalar üzerinde yapmış ve o zamanlar vardı şimdi var mı bilmiyorum biz onluk kordinat derdik, bu şu demek, 10 metre 10 metre aralıklarla topçu havan veyahut tankçılara kordinat verirdik, bunlarda o noktaları bombalarlardı, eğirdirde bunun eğitimini almıştık ama kullanmak hiç kısmet olmadı, genelde muhakkak bir üstümüz olduğu için onlar kullandılar.

operasyon yapacağımız esnada, aşırı derecede bir yağmur söz konusu olduğu için, yerlerini tespit edeceğiz ve 10 luk kordinat ile topçu ateşine tutacaktık bulundukları bölgeyi,

özellikle biz hakim tepede olacaklarını bekliyorduk, zaten hakim tepede yakalanırsanız, topçu desteği veya helikopter desteği almadan hareket etmeniz imkansızdır.

yağmur yağması, etrafın çamur deryası olması, komutanlarımızı bu plana göre hareket etmeye itmişti belli ki,

yapılan operasyon planı üstlere bildirildi ve kabul edildi,

aslında ilk başta yağmur yağmadığı bir akşamda intikal edip bölgeye gidecektik, ama durmadan yağan yağmur bunu yapmamızı engelledi,

hem komutanımızın da dediği gibi, bizim bu yağmurda gelmemizi beklemeyeceklerdi, o yüzden ne kadar gözetleme yapsalarda üzerlerinde ister istemez bir rehavet olacaktı,

bu da bize bir şans doğuracaktı, 10 luk kordinatları verebilecek kadar yaklaşabilirsek, geri kalan işi topçu yapacaktı, biz sadece topçu işini görene kadar onları o bölgede tutacaktık..

yağmura göre hazırlığımızı yaptık, normalde üs bölgesinde bulunan sınır timlerinden de asker gelecekti ama yüzbaşı bunu engelleyince operasyona sadece komandolar katılmak zorunda kaldı ve tabii ki komandonun vazgeçilmez ekürisi, köy korucuları.

4 tim ve yaklaşık 20 25 arası korucu, sayımız 100 kişiyi biraz geçiyordu anlıyacağınız,

intikale çıkmamıza saatler kala, ertelendi, nedeni ise, savaş yüzbaşının bu operasyona bizzat komuta etmek istemesi ve operasyona bizzat katılmak istemesiydi.

bu bize çok moral verdi beyler.

komutanların bu tip atılgan ve istekli davranışları askeri pozitif anlamda etkiler beyler. komutanınızı bu kadar istekli gördüğünüz zaman sizde istekli olursunuz ister istemez.

askersiniz neticesinde, gün sayan asker, komutanınızın gözlerinin içine bakarsınız dağda, kötü birşeyler hissettiğinizde komutanınızı incelersiniz,

onun yüz ifadesi ruh hali rahatsa sizde rahatlarsınız, gerginse tedirginse sıçarsınız.

o yüzden subay ve astsubaylara (buna asteğmen eğitimlerinide katabiliriz) komando eğitimi verilirken bu kendini kontrol edebilme eğitimine çok önem verilir, ani bir çatışmada sakin kalabilme durumu.

o yüzden eğirdirde zırt pırt pusuya düşürürlerdi bizi, o yüzden 12 saat aralıksız tepelere tırmandıktan sonra yatağınıza ulaştığınızda, kafanızdan tüm o yorgunluğu tam atacakken ve daha yatağınıza yatalı 15 dakika bile olmamışken, koğuşa bir komutanın girip;

kalk kalk kalk kalk kalk kalk kalk kalk kalk 20 dakika içerisinde tam techizat iştima alanında operasyona çıkıyoruz kalk lan kalk,

gibi olaylarla karşılaşırdınız sürekli.

yani 15 dakika sonra ne olacağı tam bir meçhuldü sizin için, ne olacağını asla kestiremezdiniz, 15 dakika önce sıcak yatağınızda yatarken 15 dakika sonra yüzünüz gözünüz kamufulajlı elinizde gecenin soğuğundan daha soğuk bir silah, üstünüzde dağdan daha yeşil bir panço, sırtınızda her adımda daha da ağırlaşan bir çanta ile kendinizi dağa tırmanırken bulabilirdiniz,

tam bir meçhul alemiden takılırdık anlıyacağınız.

http://www.youtube.com/watch?v=wfTDE-wes0U o yağmurda beyler, o zifiri karanlıkta, şırnak merkezden, bir btr içinde, arkasında bi kamyon komando ve bir zırhlı araçla geldi yüzbaşı, gecemize ışık gibi doğdu.

o anda anlıyorsunuz beyler, neden komando diğerlerinden ayrı oralarda. neden bu terörist ibnelerin bu kadar garezi var komandolara.

o ibneler bile o hava şartlarında burunlarını bile kıpırdatamazken, komandolar pusuya mayına bakmazsızın çıkıp bestlere gelmeleri, insana öyle bir gaz veriyorki anlatamam,

2 saatte o yarı toprak yarı asfalt yoldan çıkıp gelmişlerdi,

tepede gelen o çocukları gördük ya, ne saatlerdir yağmur altında beklememiz koydu bize ne de saatlerdir beklemenin verdiği sinir kaldı zihnimizde.

bizim için gelmişlerdi beyler. herşeyi göze alarak bize yardım etmek için çıkıp gelmişlerdi. herşeyi göze alarak.

o bölgede konvoy yapmak adamı ne kadar gerer size anlatamam.

15 20 araçlık konvoylarda gündüz ilerlerken bile o kadar gerilirsiniz ki, çünkü her an bir mayına denk gelme olasılığını düşünürsünüz.

hele ki komuta kademesinde bulunan bir askerseniz,

şimdi ki gibi değildi o zamanlar.

şimdi daha kötü konvoyların durumu.

şimdi pezevenkler uzaktan kumandalı tuzak kurduğu için canı hangisini isterse o aracı seçip patlatıyor.

o zaman öyle bir durum yok.

mayını döşer hangi araca deng gelirse,

o yüzden koca konvoyda 2 tane kumanda aracı bulunur. bu araçlarda komutanlar olur, bir araç konvoyun en önünde diğeri de en arkasında.

sebebi,

olurda en önde ki patlarsa komutan şehit olursa arkada ki komutan o askeri pusudan çıkartsın diye, aynı şey en önde ki komutan içinde geçerliydi,

konvoylar adamı sinir eder beyler. ama ona rağmen o hava şartında o gecenin karanlığında sırf operasyonda bize destek vermek için bir avuç asker çıkıp gelmişlerdi. konvoy bize doğru gelirken nasıl dua ettiğimizi görmeliydiniz, bir an önce gelebilsinler bişey gelmesin başlarına diye. ki biz konvoyu gördükten sonra konvoyun güvenli üs bölgesine gelmesi sadece 2 ya da 3 dakika sürmesine rağmen bize 3 saat gibi geldi.

eğer onlara gözümüzün önünde bir şey olsaydı, o operasyonu unutun. o psikolojisyle şunlara bir ders verelim moduna gireceğimiz için, hepimiz tek tek şehit olurduk.

çok şükür ki hiç bir şey olmadan vardılar bögleye,

ardından 1 buçuk saatte bizim olduğumuz tepeye tırmandılar,

onları geldiğinde, yüzümüzde ki gülümseme, 32 dişin aynı anda ortaya çıktığını görmeliydiniz,

sanki aylardır görmediğimiz sevdiklerimize kavuşmuştuk herbirimiz,

hele savaş yüzbaşımızı görmek bize büyük moral sağladı,

yanına gidip boynuna sarılasım gelmişti lan.

yanımıza gelip,

naber lan, hazırmısınız bakalım?

demesi bizi bizden alıp götürmeye yetmişti beyler,

höt dese, karşı ki dağa uçarak gidip o dağı ters çevirip dönmeye hazırdık resmen.

ne üşüme kaldı adamda beyler, ne sinir. zaten o kadar ay geçirmişiz korku düşüncesi kafadan çıkmış artık.

komando andından denir ya ''korku nedir bilmeyiz'' o korkmayız anlamında değil, onun anlamı şu;

boku çıktı artık zaten ne olursa olsun modudur.

tek korku arkamızda kalanlar o kadar.

yanında getirdiği askerlerle birlikte biz olduk 130 140 kişi,

üsteğmenimiz teğmenlerimiz biz astekler falan ufak bir birifing verdik yüzbaşıya, üsteğmenimiz operasyon planını anlattı, teğmenlerimiz ve bizde, timde ki askerin durumunu silah envanterini falan anlattık,

ardından korucu başlarıda, arazinin yapısınız, ilerlenmesi gereken yolları ayrıntısıyla anlattı,

savaş yüzbaşı hareket edilecek noktaları tekrar belirlerdi,

intikal boyunca öncü timleri sırasıyla kimler olacağını söyledi,

ve bismillah diyip çıktık yola..

komandonun vazgeçilmez şarkılarındadır beyler;

http://www.youtube.com/watch?v=ajj1r9YPSyo

ölüm allahın emri ayrılık olmasaydı.. http://www.youtube.com/watch?v=ajj1r9YPSyo

Akşam olunca kuşlar dönerken bir hüzün çöker dolar gözlerim
Issız ovaya yağmur inerken bir hüzün çöker dolar gözlerim
Kim aramış kim bulmuş dertlerine çare
Ölüm Allah'ın emri ayrılık olmasaydı off off

Gün batısında sular kararır bir hüzün çöker dolar gözlerim
Karlı dağlardan aşan yollarda bir hüzün çöker dolar gözlerim
Kim aramış kim bulmuş dertlerine çare
Ölüm Allah'ın emri ayrılık olmasaydı off off

Yıllarca seni bekledim durdum göç vakti geldi artık yoruldum
istemem tatsın aşk acısını her kim anarsa
Barış adını
Kim aramış kim bulmuş dertlerine çare
Ölüm Allah'ın emri ayrılık olmasaydı. off off

şarkının içinde barış ismi geçtiği içinde benim üzerimde artı bir motivasyon olduğunu belirtmek istiyorum beyler=)

besmelemizi çektik,

çıktık yola beyler,

yağmur damlaları o kadar büyük ki, taş amk taş. çap çap iniyor başımıza,

biz kafamızı yağmurdan korumak için pançomuzu kafamıza çekmeye çalışıyoruz ikide bir,

savaş yüzbaşı kesin emir verdi, kafanızı açın pançolarınızı çantanıza koyun. komandosunuz lan siz, yağmurda eriyen şekerler ege sahillerinde askerlik yapıyor, bu işi yapayacak olan söylesin kendi ellerimle göndericem oraya,

e hadi bakalım şimdi kafanı yağmurdan koruyabiliyorsan koru.

öl dese ölünecek komutanlardan aslan yüzbaşı,

bir gaz verdi ki beyler, değil yağmur üstümüze çığ düşse, mezarlarından kalkan ölüler gibi o çığın içinden çıkar gene yola devam ederdik,

yürüyüşümüz ip şeklinde sürüyordu,

sivri bir tepe üzerinden belki iki kişinin geçebileceği bir yoldan ilerliyorduk, deli gibi yağmurun altında,

ben zaten yağmurdan yana bir sıkıntım yok, rüzgar sıkıntı yaratıyor, hem yağmur yağıyor lan üzerime, bedenime ''yağmur'' dokunuyor ne gibi bir sıkıntım olabilir,

saat 1 buçuk gibi başlamıştık intikale, 2 saat sonra, daha düz ve geniş bir alana indik, yayla gibi bir yer,

biz mevzilerimizin olduğu tepeden aşağıya doğru inerken, karşımızda ki dağın heybeti daha da büyüyordu.

namuzssuz, sanki gözümüzü korkutmak için her adımımızda daha da korkutucu hale geliyordu o dağ.

yağmur yüzünden bir de tepesinde toplanmış bulutların içinde çakan şimşekleri bir görseniz, sanırsınız korku filminin içindesiniz beyler.

ama biz gazı almışız amk, değil terörist, katil bebek çaki çıksa ağzından sikicez o derece.

(neden çaki diyrorum o dönemde ki en ünlü korku filmi kahramanı=) ). o yayla gibi alana inince, etrafımızda ki arazi daha bir riskli hale geldi beyler.

bulunduğumuz açık alanın sol tarafından aşağıya indiğinizde bir dere yatağı var devam ettiğinizde ise, büyük bir tepenin zirvesine çıkmış olursunuz. yani o tepede birileri olsa, bizi kevgire çevirirki sormayın gitsin,

insan tedirgin oluyor ister istemez,

açık bir alandasınız, sol tarafınızda büyük bir tepe,

zaten yüzbaşımız hemen 1 timi ve 6 7 tane korucuyu o tepeye gönderdi ki sol tarafımızdan bir ateş almayalım,

bir olduğumuz yerde yarım saat kadar durduk ki bu sol tarafımızı koruyacak tim oraya biz inmeden ulaşabilsin,

onlar yola çıktıktan yarım saat sonra bizde yola devam ettik, o tepeden aşağıya doğru inmeye başladık ama yan yan iniyoruz, normal düz bir şekilde inmek mümkün değil,

aşağıda ki dere yatağı zaten gitmemiz gereken dağa doğru gidiyor,

o dere yatağına doğru indik, o dere yatağı oldu amk bildiğiniz dere amk.

çok şiddetli olmasada su biraz sert akıyor e rüzgarında vermiş olduğu ivmeyle,

ama insanı sürükleyecek kadar sert değil,

fakat sıkıntımız şu.

su bildiğiniz buz beyler buz.

böyle soğuk bir su yok heralde dünya üzerinde,

biz derenin olduğu yere indiğimizde, sol tarafımızı koruması için gönderdiğimiz timde tam üstümüzde ki tepeye varmıştı, o yüzden karşıya geçerken bir tehdit falan olmayacaktı bu biraz olsun iç rahatlatıcı birşey,

savaş yüzbaşı dedi buradan geçecez, geri dönecek halimiz yok, dedi önden korucuları gönderdi,

e korucu oranın insanı amk, tak diye geçtiler,

ee biz?

komandoyuz bizde, o adam geçti sen su soğuk yeeaa falan diyecek halin yok.

bizde tak diye geçtik,

ne olur ne olmaz diye de, geçen koruculara ip verildi ipe tutuna tutuna geçtik karşıya dizlerimize kadar girdik suya,

e o dizler artık ne yapsın, takat kalır mı o dizlerde,

buz gibi sudan çıktık bir rüzgar esiyor diz kapaklarım çatur çutur diye çatlıyor soğuktan amk.

sanki yürürken durup dururken kırılacakmış gibi hissediyorsunuz, bir adım sonra dizlerinizin bağı çözülüp yığılacakmışsınız gibi hissediyorsunuz ama o dizler düşmüyor işte, devam etmenizi sağlıyor,

geçtik dereyi biz.

yolumuza tırmanarak devam edeceğiz bu sefer,

dik bir yokuş ama çıplak bir arazi, heryer çamur çıkmaya başladık,

o amına kodumun dağının eteklerindeyiz artık, o mantar tepeli dağ bildiğiniz üstümüze çökmüş durumda. ancak geriye doğru bakmanız lazım ki gökyüzünü göresiniz, dağa bakarak kafanızı ne kadar kaldırırsanız kaldırın gökyüzünü görmeniz imkansız.

dik, sivri, çıplak, kayalıklarla taşlarla toprakla dolu bir dağ, tam komandoya yakışır anlıyacağınız.

bir taraftan donuyorsunuz, dizleriniz titriyor, bir adım daha atamayacağım diye korkuyorsunuz, sırtınızda ki 30 kiloluk çanta da yağan yağmurdan olmuş 1000 kilo amk. soğuktan eldivenlerinizin ucundan çıkan parmaklarınız g3 ün buz gibi metaline yapışmış. ama durmak yok, niye?

komandoyuz ya amk. devam.. bu mantar başlı siktiğimin dağının eteklerinden 1 2 saat kadar sırtlara doğru çıktık beyler, yürüdükçe daha da dikleşiyor amına kodumun yeri,

dar bir geçitten geçtikten sonra, geniş bir alana geldik, ama 3 4 futbol sahası genişliğinde, fakat düz sanmayın ha, 20 30 metre tepelerle dolu bir alan, o dağa göre alan işte amk=)

yol çatallaştı bir yerde, o çatallaşan yerdede bizim sol tarafımızı korusun diye gönderdiğimiz timde geldi, çünkü sol tarafımızda tepe o noktaya inip bitti, artık her yer tepe, bir tarafımızı korusun diye adam yollasak hepimize yetecek kadar tepe var yani.

bu çatallaşan yolda diğerine göre biraz daha dar olan sağ yoldan gitmeye karar verdik, bu arada saat 5 i geçiyor götüm götüm aydınlanıyor hava, biz bırakın zirveye çıkıp pkklıların bulundukları dağın diğer sırtını gözetlemeyi tepeye bile varamamışız, hafiften aydınlandı hava, ama sadece dağın doruk noktalarını görecek kadar.

biz o yoldan devam ettik, beyler bir görüntü vardı anlatamam sizlere,

sağ tarafımızda o dağ 3 başlı tepeden oluşuyordu, sağ tarafımızda dağın bir başı var, sanırsınız o baş patlamış ve etrafa yayılan toprak donmuş öyle duruyor, hani havai fişek patlar ve şemsiye görünümü alarak aşağıya doğru bir şekil oluşturur ya o şekil amk.

her an üstümüze yıkılacak gibi bir görüntü var.

yağmurda şiddetini biraz azalttı, biz tabi daha hızlı hareket etmek zorunda kaldık, bu plan tamamen yağmurun yağmasına göre yapıldı, yağmur durup hava açarsa sıçtık, yağmur yağacak ki bunlar oldukları yerde kalsın, manevra yaparlarsa bizim için işler çok zorlaşacak,

biz bu yolu kullanarak gene bir çatallaşmış yola geldik, sağ taraftan yola devam ettik, bu sefer dahada dikleşti yol ve etraf kayalıklarla dolu, yani bir yere tutunmadan yürümek mümkün değil, kendimizi önümüzde ki herhangi bir kayanın ucuna tutunarak yukarı doğru çekmemiz gerekiyor,

biz götümüzü kasa kasa çıkarken o kadar yükle, yağmur tamamen durdumu amk.

hadi burdan yak, bir an önce tepeye çıkmamız lazım, bizden önce onlar çıkarsa sıçtık yani ölüyüz,

ve en fenası, aynı anda çıkmamız ve tepede karşılaşmamız, o da kötü, kan gölüne döner ortalık.

hadi beyler, hadi koçlarım hadi aslanlarım diye diye son bir gayretle tırmanmaya devam ettik,

hızlı olmanız lazım, hakim tepeye onlar geçerse işimiz onların insiyatifine kalır,

dua ede ede tırmandığımı hatırlıyorum beyler. bütün gece yürümüşüz, dağın da önemli bir kısmını aşmışız yani, fakat sırılsıklamız, çantamızda ki her şey şişmiş iki katı ağırlığa ulaşmış, ayak tabanlarımız bir kayaya bağlıymış gibi, her bir ayağımızda 20 kilo çamur var, ayağımı kaldırana kadar akşam oluyor tabiri caizse.

fakat yapacak bişey yok, yapmanız lazım, o tepeye çıkmanız lazım, bakmayın namuzsuz o tepe, ne zorluklar çıkarttı bize, tepeye varana kadar ne nazlandı ama sonuçta o tepe bizim tepemiz amk. ite bırakıp gitmek olur mu? bırakacaksak evde yapalım askerliğimizi,

bunu neden diyorum, savaş yüzbaşının yol boyunca dediklerinden dolayı,

o tepe bizim, o tepe bizim evimiz, o tepeyi benden alanı o bu dağa gömerim, yorulan bayılan olursa burada bırakırım, arkama dönüp bakmam, göreyim bakayım benim komandolarımı, komandoyum diye hava atarken iyi, hadi bakalım görelim nası komandoymuşsunuz,

biraz off poff sesi gelmesin beyler, hemen basardı küfür, askerliğin amına koydunuz amınaaa,

yorulanı acıkanı vururum bak söylemedi demeyin,

eve gitmeyi unutun, ya burayı evimiz yapacağız yada öleceğiz,

yüzbaşının hemen arkasında hangi tim var dersiniz, ağzının içine bakan?

bahadır asteğmen tabii ki=)

adam olmuş terminatör.. tek eliyle tırmanacak neredeyse,

ama benim durum öyle değil, ayaklarımın durumunu anlattım,

fakat savaş yüzbaşı veriyor gazı veriyor gazı, gözümüzden yaşlar çıkıyor artık baldırlarımız yanıyor resmen, gözlerde yaşlar ağızda dualar çıkıyoruz dağa, eğirdirde ki eğitim neymiş amk dedim içimden resmen.

eldivenler kayalara tutunmaktan paramparça oldu, g3 ü naylona sarmışım, bir elimde o duruyor, felaket susamışım ama su buz gibi, su içecem ama erteliyorsunuz hep, şu tepeye bir çıkayım orada içerim, dur şu kayaya bir tutunayım içerim diye,

dağa tırmanıyoruz ölümüne tırmanıyoruz,

bir kaç sene önce kendince entel adrenalin tutkunu bir arkadaş ''yaa abi trekking yapalım ya macera olur'' dedi bu dağa tırmanıyorlar ya, ondan yapmak istiyor. ağzına kürek sokasım geldi kürek.. bu sefer beyler, yukarı doğru çıkan geniş bir alana geldik, ama düz çıkmak imkansız, doğanın belirlediği bir yol var. oradan gitmek zorundasınız, s çeklinde tek sıra halinde çıkmaya başladık, yağmur tamamen durmuş, tek bir isteğimiz var, dağın tepesi sisin içerisinde, o sis ne olur kalkmasın,

hava iyice açarsa sıçtık, hele o tepelerdeyseler bildiğiniz öldük,

s şeklinde tımanıyoruz bu sefer,

o kadar sinir bozucu bir yürüyüş şekliki, yarım saat yürürsünüz sadece 1 adım mesafesi kadar ilerlersiniz,

saat olmuş artık 8 buçuk 9 amk, açık hava olsa, gidemezsiniz, hava şartlarını iyi hesaplamışız allahtan, bunda arazinin yapısını çok iyi bilen korucu abilerimizin katkısı çok büyük, adam sis olacak dedi, oldu. olmasa bitmişiz,

bahsettiğim 3 başlı tepenin tam orta noktasına vardık sonunda, zirvesine çıkacağımızı tahmin etmiştim ama mümkün değil, çünkü tırmanmak imkansız,

şöyle tarif edeyim,

son 40 50 metreye geldiğinizde, zirve ucu öyle bir hal alıyor ki bu 3 baştada, düz bir duvar düşünün, o duvar yukarıya doğru aşağıya dönüyor, ters j gibi bir şekil, çıktığınızda tavanda yürümeniz gerekli öyle diyim,

karşımızda bu dağın en zirve noktasını oluşturan bu 40 50 metrelik bir tepe çıktı,

biz ikiye ayrılarak bir grup sağdan bir grup soldan olmak üzere, dağın arka tarafına bakan sırtlara doğru ilerledik,

bunun sebebide, arkamızdan dolaşıp gelir ibneler. bunu engellemek,

etraf sizi amk, 15 metreyi zor görüyorsunuz. 55 60 kişilik iki kol halinde iki yoldan devam ettik,

çıt dahi çıkarmamız yasakladı yüzbaşımız,

çünkü, onlarda tepeye akşamdan çıkmış olabilirler ve iç içe girmiş olabilir farkında olmadan.

o kadar sessiz yürüyoruz ki, nefes alıp verişim gürültü çıkartıyormuş gibime geliyor, daha yavaş ve sessiz nefes alıp vermeye çalışmıştım. aynen çantanın olması bizi çok yavaşlatıyor, ancak bu olmak zorunda, çünkü gittiğiniz yerde ne kadar kalacaksınız belli değil, onlar yaz aylarında güzel havalarda ilerliyor, biz her mevsim 7/24 hareket halindeyiz. onlarda bizim gibi çanta yok yanlız, bazılarında göt kadar sırt çantası mevcut, yada omuzdan asmalı çanta, çoğunda bellerine sardıkları bez varya onların içine saklıyorlar mühimmatlarını. şarjörleri var ki bizimkilere nazaran hafiftir, zaten iki şarjörü birbirine bantlar bunlar, hem değiştirirken zamandan tasarruf hesabı hemde az yer kaplarlar. keza keleşte hafif bir silahtır. yanlarında biraz un, su ve tas vardır o kadar. başka birşey yok. çanta taşıyanlarda işte ilk yardım malzemeleri vardır, birde ağır silah bixi falan taşıyanlar çanta alırlar. birde sözde takım komutanlarında telsiz ve bataryaları bulunur. bizde ki olanları saysam bunların yanında sırtımızda tırla dolaşıyoruz sanırsınız.

bunun sebebi ise, bunlar yeri geliyor bir mağaraya giriyor 1 ay 2 ay çıkmıyor, ama bizim devamlı hareketli olmamız gerekli. her zaman ve her yerde diyor komando. adı üstünde, durmak yok devamlı hareket. 7/24 dağda intikal yapıp manevra yapıyoruz, yapmak zorundayız, ve sırtımızda ki şeyler inanın gerekli. hafifletmiyor mideyi bir zaman sonra küçültüyor dolayısıyla az besinle doyabiliyorlar. bütün bir günü iki parmak ekmekle geçirebiliyorlar. robot amına kodumun ibneleri robot. biz dağın ırak a bakan sırtlarının en tepesine ulaştık beyler, tam ucuna geldik yani,

fakat alana bakıyoruz ama siz olduğu için tam bir gözetleme yapmak mümkün değil,

biz o noktaya ulaşana kadar kafamızda hep ''acaba onlarda zirvedeler mi'' diye tedirgin olmuştuk. çok şükür yoktular,

artık etrafımızda pusu atabilecekleri tepede kalmamıştı, iki yanımızda tepeydi ancak dediğim gibi şekillerden ve sarkıklardan dolayı oraya çıkmak mümkün değil, gerçi biz sonra o tepeye helikopterle inmiştik ancak o şekilde.

saat artık 11 olmuş 12 ye geliyor,

yavaş yavaş siz kalkmaya başladı beyler,

gözümüz devamlı siz kalktıkca daha ileriyi kesiyor,

dribünle falan etrafa bakıyoruz, amk yok göremiyoruz birşey, görebildiğimiz yerde bir bok yok zaten, daha aşağısı ise sisle örtülü,

saat 4 de doğru siz tamamen kalktı,

beyler bir manzara var anlatamam, bütün bestler bölgesi karşımızda uzanmış yatıyor,

5 te tamamen kalktı sis,

biz tepeden araziyi izliyoruz, hareket yok,

100 kişi falan değil 1000 kişi olsa iyi gizlense göremezsiniz.

ama bakıyoruz işte amk,

sonra sol taraftan giden koldan atış sesleri geldi ilk başta tek tük, hemen telsizle bağlantı kurduk, hareket eden 1 2 tane şey görmüşler, artık domuzmudur yoksa domuzdan da öte teröristmidir anlamamışlar ama hareket ettiği için ateş etmişler, çalılıkların arasına düşüp kaybolmuş,

yüzbaşı dedi hareket eden ne varsa ateş edin,

bizde telsizden dinliyoruz,

10 15 dakika geçmedi,

sol tarafımızda ki grup bir çatışmaya girdi beyler off diyorum yani

bunlar çalılıklara sinmişler 15 20 kişi kadar varlar, ve bizim korucu abiler farketmişler, 1 2 el izli mermi atmışlar oraya, bu salaklarda farkedildik diye sanıp karşılık verince kızılca kıyamet koptu tabi,

bizim üsteğmen var başlarında yüzbaşı diyo desteğe gelelim mi?

ayrılmayın diyo o tarafa doğru geliyorlar, hadi dedim ya allah, gördüğünü indir bu sefer,

bahadırda yere yatmış el bombalarını dizmiş muntazam bir şekilde onları atacak.

roketçi çocuk benim erdinç falan mg3 ü hazırladı falan, görüş alanımıza girene nefes aldırmıcaz yani,

görebildiğim kadarıyla yarım saat sonra 4 5 tanesi bizim görüş alanımıza girdiler, girdikleri gibi düştüler zaten, ben 2 el ateş edebildim 3 yü etmeden düştüler amk. benim atışım nereye gitti göremedim bile, 2 3 dakika bir atış yapıldı o kadar,

arada bizi tepeye atış geliyor ama izli mermi falan atıyorlar, izli mermi atılan yere biz ölüm kusuyoruz resmen,

çok sakin olduğumu hatırlıyorum beyler, yani öyle heyecan korku adrenalin falan yok. çok rahattım nedense,

sonra yüzbaşı demez mi, bakın bu ibnelerin durduğu yerin hemen altı yavuz asteğmenin ve askerlerinin şehit edildiği tepe,

ben sadece yüzbaşıya bir bakış attım beyler, o kadar, kafamdan aşağıya kaynar sular indi,

öyle birini görmeksizin izli merminin geldiği yere basıyorum mermiyi basıyorum mermiyi, tabii benimle birlikte herkes, ama sanki benim atışım daha şiddetli gidiyor, yok öle bişey tabii ama o anki ruh halim intikam almak arzusu, yavuz abimin öcünü alma hissi, ben bir ara yattığım yerden mevziden biraz ayağa kalktım farketmedim kalktığımı yemin ediyorum, erdinç beni aşağıya bir çekti kemerim çıktı amk, dedi napıyosun komutanım diye inanın farkında değilim ne ara kalktım ne ara aşağıya çetki.

fakat hiç öle 100 kişi falan yoktu, 20 30 kişi falan vardı, zaten kıpırdayamadılar yerlerinden hakim bizdik çünkü onlar mahkum, tamamen bizim insiyatifimizdelerdi,

en ufak bir şey kıpırdasın hemen bir iki el ateş arkasından gelen izli mermi ve oranın yangın yerine çevrilmesi,

100 kişilik grup basıp gitmiş dün gece, hatta bize çok yakın bir tepeden siirt bölgesine doğru fakat yağan yağmurdan ve havanın sisli olmasından hiç farketmemişiz birbirimizi amk.

sabaha kadar beyler, orada kaldık sabah 10 a kadar hareket eden, hareket ettiğini sandığımız herşeye ateş ettik, gece daha bir psikopat oluyor manzara, havada uçusan mg3 ün izli mermileri, birde ikide bir aydınlatma fişeği atıyoruz, attığımız yere mg3 ler bixiler ölüm kusuyor, ha birde bahadır hiç el bombası atamadı o kadar yakınımızda birşey görmedik çünkü, sol tarafta ki kolda bulunan birlikte bir askerimiz sadece gelen serseri bir merminin sektirmiş olduğu taşla alnından çok hafif yaralandı 2 3 dikişlik bir şey.

tabi bize o anda küçük bir olay gibi geldi ama, şimdi düşününce çok sakat, ona doğru gelen serseri mermi 30 cm daha yukarından gelse kafasını patlatacak. ama işte o zaman adama ufak bir olay gibi geliyor,

bir gün sonra öğlene doğru hava iyice açınca biz bir kaç kol halinde araziye doğru indik, cesetleri bulduk 30 civari belki o kadar yoktur. işte beyler hakim tepenin önemi, orada değil 30, 130 kişi olsa sonları aynı olurdu, hakim tepede olunca insiyatif tamamen sizin elinizde, kıpırdatmazsınız onları. hakim tepenin avantajını sonuna kadar kullandık o zaman.

çoğunun üzerinde 20 30 a yakın mermi izi var. bir kaç defa o yere ateş edilmiş demekki, zaten görüş açımızda olan bütün araziye mermi yolladık, tek bir tam dolu olmayan şarjörüm kalmıştı düşünün. ki mg3 ve bixininde mermilerinin büyük bölümü bitmişti, roket kalmamıştı. kevgire çevirdik o sırtı.

telsizler keleşler 2 tane kanas vardı onları ele geçirdik, mahkum yerde kanas bir işe yaramıyor tabi amk. sonra aynı yoldan beyler geriye döndük, gidiş dönüş yolu toplamda 21 saat sürdü.

21 saat sadece intikal, 17 saat operasyon. 38 saatlik bir buçuk gün dinlenmeden devamlı hareket halinde bir operasyon. bu varya küçük bir operasyon.

üsse döndük, kurban kesmiş köylü, hepimizin alnına kan sürdüler. üsse girdim aynaya baktım yüzümde ki kamufulaj toprak çamur falan tanınmaz haldeyim amk. kabasakal olmuşuz zaten. yeminle böyle gece mevzileri gezsem terörist diye vurulurum.

neyse beyler bu gecelik bitirelim,

bu şarkı eşliğinde tekrar.

http://www.youtube.com/watch?v=ajj1r9YPSyo tamam beyler, biraz soru cevap yapalım.

öncelikle şunu diyim, günümüzde izli mermiler şöyle, namlu ağzından çıktıktan yaklaşık 20 25 metre sonra yanıyor o yüzden namlu çıkış yeri tespit edilmiyor. eskiden çıktığı gibi yer tespiti yapılabilinirdi, birde yukarıda ki videoda görüyorsunuz izli mermiden kaçabilirmişsiniz gibi geliyor. ama siz o ışığa bakmayın arkadan gelen mermiler var gözükmeyen. beyler bu akşam muhabbet edelim diyorum. soru cevap falan. ama illa bir konuya bağlı değil genel. @ mendel in bezelyeleri, yok kardeşim yav, öylesine. can sıkıntısı işte genel. arada bir yapacak birşey yok moduna giriyorum. normal can sıkıntısı işte. @7497 barış abi hiç teröristle göz göze geldin mi yakın mesafeden ?

yok kardeşim gelmedim, gelenide hiç duymadım. milyonda bir ihtimal öyle göz göze gelmek. ama 25 30 adım kadar birbirimize yaklaştığımız anlar oldu. abi karakol baskınlarını kısaca özetlermisin?

abicim neyi merak ediyorsun, tam onu söyle bildiğim kadarıyla anlatayım. ama sizden çok daha fazla bişey bilmiyorum bende. karakol baskınlarında tam olarak neyi merak ediyorsun? reyiz peki bu yaşa kadar bi yuva kurmadın. sevdiklerine yardımcı oldun filan. peki bundan sonra ki hayalin ne? uzun vadede ne gibi planların var yaşantınla ilgili?
sorum biraz özelse affola lakin senin yaşadığın son 17 yılın 8. yılındayım bende. yanıtlarsan sevinirim.

valla özel olarak hedeflediğim hiç bir şey yok. yaşıyoruz işte o kadar=) karakola saldırı yapan o kalabalık orospu çocuğu sürüsü nasıl farkedilmiyor?

yani benim dönemimden örnek vereyim, orada öyle araziler var ki, bin kişi gelip geçer farketmezsin, araları 100 150 metre mesafe olan iki timin arasından başka bir grup gelip geçer farketmezsin. devamlı intikal yapmadıkça rahat rahat çıkar dolaşırlar.

ama bugün dersen nasıl farkedilmiyor. bende çözemedim amk, o kadar insansız hava uçağı var. anlayamadım bende. geleceğim için öyle bi umut aşıladın ki reyiz sorma (:
sanırım yanlız ölüp gideceğiz biz (:

yok be olum niye yanlız ölelim. ben bile kendimi yanlız addetmiyorum. evet tek başıma yaşıyorum evimde ama. çürümüyoruz çok şükür. bizimde kendimizce bir çevremiz var=) yanlızlık allaha mahsus. rahat ol o konuda=) usta sizin zamanınızda da durum çok kötüydü fakat ben günümüzün daha kötüye gittigini düşünüyorum terör bakımında huur cocouklarının yapmadıgı kalmadı yani halkında zorunluda olsa destegini alıyolar bu arkaverenler işin siyasi boyutu meclise girdikten sonra daha bi rahatlama geldi sanırım durum felaket senin yorumun nedir

bizim zamanımızda bölgede durumlar çok vahim bir durumdu. hele benden de 1 2 sene önce daha da fenaydı. şimdi bugün ise işin tamemen taku çıktı.

adamlar çıkıp ''balkanlardan kafkaslardan bosnadan gelenler haddinizi bilin bu ülkenin sahibi siz değilsiniz'' diyebiliyor.

kim bunu diyen. şemdin sakık ın kardeşi, şemdin sakık ı araştırın göreceksiniz kim olduğunu.

peki buna karşılık ikide bir korkusuz cesur (yersen) israile suriyeye gider yapan hükümet ne yapıyor. hiç.

e amk menemende kubilay asteğmenin kafasını kesenlerin torunları bugün terörist ölüleri göz yaşı döküp üzülürken, ''bir kaç mehmet öldü diye meclis toplanmaz'' dedikten sonra, durum şüphesiz ki daha kötüye gidiyor.

ileride bunlar tamamen makamları ele geçirince bize nefes aldırmayacaklar söyleyeyim.

baksan memlekete herşey günlük gülüstanlık bunların gözünde. lan deniz kuvvetleri komutanı oramiral 2 ay önce istifa etmiş insanların 2 ay sonra haberi oluyor.

günümüz gazetecilerinden biri çıkıp askere tak atmak için demediğini bırakmıyor,

botoxlu bir karı çıkmış geçen gün deniz kuvvetlerine tak atacak ya dediği şeye bakın,

''bunlar o kadar çok kötülük yaptı ki, 17 ağustos ta deprem bile gölcük ü vurdu'' diyip espiri yaptığını söylüyor.

gölcükte depremde dolayı verilen şehitlerden bahsediyor.

tvlerde meclis koltuklarında gördükleriniz bugün teröristlerin cenazelerine üzülüyor gençler. daha taktan bir durum olabilir mi?

şimdide dillerinde bir laf dönüp dolaşıyor, orada boşu boşuna askerimiz ölüyor, boşu boşuna ölmemesi için her türlü şeyi yaparız.

ahh yavrum ahh. laflara bak.

boşu boşuna ölüyormuşuz yıllardır. yavuz abim boşu boşuna ölmüş yani.

bizim asker niye boşu boşuna şehit oluyor? ben anlayamıyorum anlayan var mı?

biz orada işgalcimiyiz, biz orada ırak a gidip sadece şirketler için savaşıp boşu boşuna ölen amerikan askerleri gibimiyiz,

e o çocuklar orada şehit olurken kendi memleketlerinde şehit olmuyorlar mı?

ne zamandan beri kendi vatanının karakolunu dağını savunurken ölmek boşu boşuna ölmek oldu?

kimse orada boşu boşuna ölmüyor, burada da bazı arkadaşlar ağızlarına bu lafı almışlar. yapmayın ayıptır.

inanın bana, eğer bizler boşu boşuna askerlerimiz ölüyor dersek, yarın bize evet o yüzden askerinizi çekin işgalcisiniz dediklerinde diyecek bir sözünüz olmayacak. kendi topraklarımızda ki karakolları saygıan muallaklere karşı karakollarını savunurken şehit oluyorlar lan. bırakıp kaçsınlar mı? ne boşu boşuna ölmesi. -reyiz güneydoğudaki astsubayların durumu nasıl zira astsubay olmayı düşünüyorum da

valla kardeşim o bölgede astsubayların subayların polislerin tek sıkıntısı arkalarında ki aileleri. o yüzden nacizane fikrim, orada gün sayan değil sürekli askerlik yapacam mesleğim bu olacak diyorsan, aile kurmamanı tavsiye ederim.

-abi başka konulardan konuşalım dedin galatasarıyımız bugün niye böyle oldu dersin aydının emrenin salaklıklarına mı?

valla kardeşim, çözemedim gitti, aptal aptal goller yiyoruz, iki tane stoperin arasından adam çıkıp kafa golü atıyor ya. bu tarz goller yiyoruz. e emre ve aydın zaten bizi sinir hastası etmek için ellerinden geleni yapıyor amk. aydın hele, bir topu olumlu kullanmazmı arkadaş bir adam. hele amrabat ın ayağına attığı gollük pası dışarı atması. gol atmamak için yemin etmiş herif.

ayrıca burak neden oynamıyor onuda anlamış değilim. illa kanser ola ola şampiyon olacaz gene. şöle rahat rahat şampiyon olmak yok dedi bizimkiler sanırım. peki usta terörün politik bir çözümü olabilir mi yani bazı partiler toplanılsın bdpde adamdan sayılsın huur cocugu öcalanlada görüşülsün diyo bu dogru mu sence yada bu iş siyasilerle çözülürse nasıl çözülebilir

1992 de dediler ki bunlar,

pkk ateşkes ilan etti,

neden?

yapılan operasyonlardan dolayı çözülmeye başlamışlardı,

ve ateşkes ilan etti dediler,

bizimkiler ne yaptı, ateşkes ilan ettiler pkk bitti dediler,

sonra ne oldu 1993 te 33 silahsız askeri kurşuna dizdiler,

biz anladık ki zaman kazanmak istiyorlarmış,

şimdi bunun ismi ateşkes değilde görüşme.

ne diyeceğimi bilmiyorum, meclisten çıkıp ahkam kesiyorlar. bizlere siz bu ülkenin sahibi değilsiniz diyorlar. ben selanikten gelen bir ailenin çocuğuyum. muhacirim yani. sırrı sakık ın dediğine göre, benim vatanım değil burası.

94 95 ve 96 nın ilk aylarına kadar, ayaklarım paramparça oluncaya kadar yürüdüm, hayatım 1 buçuk sene de tamamen değişti, sevdiğim insanları kaybettim. ama bu vatan benim değil,

bunu kim söylüyor,

binlerce askerimizi öldüren, yavuz abimi öldüren şerefsizlerin mecliste ki kolu.

yazıklar olsun ne diyim.

bu iş siyasilerle çözülür elbette.

nası çözülür, bunlara destek veren elleri keserek çözülür.

siz şimdi hükümet ile apo arasında mı geçiyor sanıyorsunuz bu görüşme. bütün dünya bu işin içinde neredeyse. abd den tut rusya sına ab ülkelerine kadar.

o yüzden onların yararına göre bir çözüm olacak görürsünüz.

sonra biz gene bize büyük lutuf olan metrobüslerimize binip mutlu mesut takılacağız. abi şimdi tekrar çağırsalar askere gider misin =) ?

şak diye kesin bir cevap veremem buna. ama illa gel diyorlarsa kaçmayız elbette. abi drogba gelirse sneijder daha takıma alısmadan bugün nasıl topcu oldugunun sinyallerini verdi diyorum bence selçuk sneijder ortasahasıyla çok can yakarız gibi drogbayı forvette düşünürsek ne diyorsun bu konuda abi burak yılmaz konusundada burak yılmaz en son 2 hafta önce oynadıgımız maçtada toplasan 90 dakika da 5 kere topa degmemişti bence bu yüzden kegib yedi fatih terim onu oyuna sokmak istiyor ama o ısrarla önüme atsınlar gidip vurayım havasında takılıyor ve bu takımı cok maçta yakıyor.

yani burak takımı çok maçta yakıyor diyorsun ama, şmp liginde 2.tura çıkamamızı sağladı. ben ne forvetler gördüm bu takımda kardeşim, hakan şükür ü bütun futbol hayat boyunca izlemiş biri olarak, burak a haksızlık etmemek lazım=)

ha birde şunu diyim,

galatasaray ın gelmiş geçmiş en büyük santrafor oyuncusu tanju dur. muallak fenere gitti ama yiğiti öldür hakkını ver demişler, tanjunun üstüne adam tanımam.

işte bu drogba bu nesil e tanju nun nası birşey olduğunu tekrar gösterebilir. çok büyük transfer. drogba eğer hava yakalarsa, o zaman bizim burak ın ekgibleri daha da ortaya çıkacaktır. doğru diyorsun abi burak bize şl de 2.tura cıkardı ama işte 1 macı 1 macını tutmuyor bu burağında 1 maçta bakıyorsun saçma sapan hareketler yapıyor 1 maçta bakıyorsun hattrick yapmıs yada vurmus kafayı golü atmış benim yaşım tanju yu tutmuyor abi ama belgeseller de gördüğümüz kadarıyla tanju efsane tabiki ama drogbayla bence ucarız drogba burak 2 side oynayabilir ama burakın bencillikleri drogbayı çıldırtır bence:d

yani burak drogba ile birlikte oynarken o bencilliklerini pek yapacağını zannetmem. zaten drogba o kadar çok diğer oyuncuların paslerına bağımlı bir oyuncu değil, kendi başına da hareket edebilen bir forvet ki zaten bu özelliği dünyada bir numara olmasını sağlıyor.

illa drogba kaçarken ona pas atılması gerekmez, drogba gelir geriden bir top alması bile yeterli olabilir,

örneğin;

http://www.youtube.com/watch?v=5ybsyRUOsQE

-anladım abi fakat bi soru daha sorucam bu tür güçlerinde diğer devletlerinde bu işin içinde olması işi baya zorluyo osman pamukoğlu hükümetin başına geçse bu aşırı zor duruma ragmen bitirir mi terörü ve yandaşlarını kökünü kazır mı terörün yoksa onunda façasını alırlar mı

osman pamukoğlu kazır tabii ki, eğer dağda ki teröristten bahsediyorsan sevgi bile koyar. peki daha sonra? avrupa da ki terör oluşumları?

hadi onlarıda bitirdi, ülke yönetmek sadece savaş yapmak terörisleri vurmak değil ki?

ekonomi ne olacak?
işsizlik?
eğitim?
sağlık?

vb.

ben seçimler öncesi konuşmalarını dinledim, bütün planları terörü bitirmek üzerineydi, terörün ardından neler yapacaklarını hiç anlatmadı, sadece bu konuya yoğunlaşmışar, doğal olarak tabii ki.

peki terör bitti, diğer konularda osman pamukoğlu ne kadar başarılı olabilir? terör konusunda en ufak bir şüphem yok elbette. hatta adamı gene komutan yapıp oraya göndersinler emekli olduğu halde.

fakat devlet yönetmek ayrı bir şey,

önemli cumhuriyeti kurduktan sonra, neden arkadaşlarını ya asker olacaksınız ya milletvekili diye ayrıma soktu,

siyasetçi olmak politikacı olmak ayrı bir hüner ister,

osman pamukoğlu cumhuriyet tarihinin belkide en iyi paşasıdır. çok iyi bir askerdir, fakat ben daha fazlasını beklemiyorum. usta suriye konusunda ne düşünüyorsun

amerika ve rusya nın el altından güçlerini sınadığı bir olay. rusya suriye üzerinden oynuyor, abd bizim üzerimizden. bakma yani bizim hükümetin ve suriye hükümetinin birbirlerine hırladığına, tasmalarını tutan başka birileri,

ulan daha 2 yıl önce israil ana avrat küfür etmediği kalan millet, israil suriye yi vurdu diye can ciğer kuzu sarması olacak nerdeyse. abi dediklerin dogru bende seçim konuşmalarında terörü ön plana çıkardıgını gördüm adam sanki askerken yarım kalan işi devlet yönetimini ele alıp yapmaya çalışıyo katıldıgı programlarda parti başkanı olmasına ragmen komutan vasıfı ile konuşuyo doğal olarak terör bir yana devlet işleri bir yana diyo adam peki terör bitsinde ne olursa olsun ekonominin anası sikilsin diyenlerden misin yoksa tam tersimi terör böyle devam etsin diğer işler yolunda gitsin havasında msın

olur mu canım öyle şey? elbette memleketin her türlü sorununun halledilmesini istiyorum. terör bitsin de ekonomiyi siktir et denir mi hiç?

terör bitti ama açız, ee nası olacak bu iş. ya da tokuz bok gibi paramız var refah seviyemiz yüksek ama hala bölgede askerlerimiz şehit oluyor devlet görevlilerimiz şehit oluyor halk zulüm görüyor. bu ayrım yapılabilinir mi?

zaten devlet yönetimine talip olan adam hiçbir ayrım yapmaksızın bütün sorunları düzeltmekle yükümlüdür. ben bunu yaparım ama o işi halledemem diyen adam bir zahmet siktir olup gidecek.

sadece ekonomik ve terör anlamında değil, her türlü sorun için konuşuyorum. abi bu orospu çocuğu apo yakalanmadan önce bunların içinde bölünmeler vardı , aponun kararlarını sorgulayan kendi fikirlerini sempatizanlarıyla uygulamak isteyen lavuklar vardı buda örgüt içinde örgür gibi bişeydi. apo denen oç m.ali birand röportajında ister istemez bundan bahsetti ben ölürsem işler içerisinden çıkılamayacak çok farklı boyutlara taşınır gibisinden cümleler kurdu .
ben bu oç nu bize yakalatmalarının nedenini bunu tek bir sembol haline getirip , çözünme içinde olan örgütü bir araya getirmek için olduğunu düşünüyorum hele ki biz bu yavşağı assaydık onu devrim şehidi , ölümsüz liderimiz gibi sembolleştireceklerdi anasını siktiminin çoukları , sen bu konuda ne düşünüyorsun neden apo piçini bize verdiler

o dönem bilirmisiniz beyler, bu ibne suriye de kalıyordu, bizim kara kuvvetleri komutanımız suriye sınırında sıfır noktasında arkasında bordo berelileri alarak bir açıklama yaptı bütün yayın organlarını çağırarak,

bunca zamandır dost dediğimiz ülkeler bu ülkenin evlatlarını vuran öldüren kişileri besliyecekse onlar için üzülüyorum, tepelerine çökmememiz yakındır demişti.

açık açık suriye başta olmak üzere ırak iran yunanistan falan sizi sikecez haberiniz olsun minvalinde bir açıklama yapmıştı.

akabininde apo nun yakalanma süreci başladı.

tabi senin dediklerinde olabilir. sadece fikir yürütmekten ileri gidemiyoruz ne yazık ki. şeffaf bir devlet olmadığımız için. nasıl ab tarım, tekstil üretimimize kota koymuşsa, nato'da türk subaylarına ve özel asker yetiştirilmesine kota koymuştur. yeni foça ve manisa'daki komando eğitim üslerinin adının başına bu yüzden ''jandarma''getirilmiştir.

doğru, ulan zaten nerde görülmüş, jandarmanın komando eğitimi alması, iç işleri bakanlığına bağlı bir oluşum. fransızlarda da jandarma var ama komando eğitimi alınmaz.

bizim dönemimizde o kadar çok kişiyi jandarma yaptılar ki biz dağ komando okulunda eğitim aldık eğirdirde. piyade komando eğitim yerinde. bu kotadan dolayı olması kuvvetle ihtimal. beyler birde birşey sormak istiyorum, aranızda bu konuya hakim olanlar vardır belki,

youtube da cem karacanın kerkük zindanı videosunda yapılan yorumlar var,

sevgiler,roadrunnersikenjackal­

roadrunnersikenjackal " abimize selamlar *

roadrunnersikenjackal ağzıma sıçtın baba gece gece

gibi yorumlar var.

buradan şarkı paylaşıp gidip orada yorum mu yapıldı lan, merak ettim de.

http://www.youtube.com/watch?v=36VBenOukjI

bu şarkı altında yapılmış, hatta bir çok erkin koray şarkısının altında da bu tip yorumlar var. abi asteğmen olarak görev yaptıktan sonra tezkere bırakıp teğmen olunabiliyor mu , olunuyorsa şartları hakkında bilgin varmı

askerliğimizin son 1 1 buçuk ayında teğmen olduk zaten. o dönede öyleydi şimdi var mı bilmiyorum, biz teskere bırakıp teğmenlikle başlayıp albaylığa kadar bu meslekte kalma şansımız vardı.

zaten asteğmen başlayıp teğmen olarak bitirdim askerliği, şimdi nedir durum bilmiyorum. bu dönemlerde yapmış olan arkadaşlar vardı onlara sormak lazım. abi bir soruda benden
bu kadar soğukta dışarıda kalıyosunuz falan hiç mi hasta olmuyosunuz
hastalıkla nasıl başa çıkıyosunuz ?

kardeşim yediğimiz serumların haddi hesabı yok öyle diyim, hasta oluyorduk elbette, ama tabiblerimiz çok iyiydi demek ki devamlı operasyona hazır haldeydik=)

şaka bir tarafa abicim, serumlar falan bir yana, acemilik döneminde verilen eğitimden dolayı oraya gittiğinizde bünya buna alışıyor. fiziksel olarak çok yıpranıyorsunuz elbette ama, yani orada bir insanın neler yapabileceğini sınırlarının ne kadar geniş olduğun görebiliyorsunuz.

özet geçmek gerekirse, hasta oluyorduk bol bol serum yiyorduk=)

abi benim abim bingöl de görev yapıyor çoğu zamanda muşta oluyorlar bundan bir kaç ay önce bingölde ktm aracına saldırı olmuştu abim normalde o konvoyda unimorg sanırım adı yazılışı yanlış olabilir o aracın şöförlüğünü yapıyordu yani sürekli ktm konvoyunda görev halindeydi ve bu saldırı olmadan kısa zaman önce gönüllü olarak varto ya üst birlik olmaya gitti ve yakın arkadaşı şehit düştü bir arkadaşıda yaralandı abi sence bu kader midir yani o şehit olan askerin yerine abimde olabilirdi kadere inanırmısın abi senin de başına böyle birşey geldi mi hiç

valla kardeşim çok garip bir durum bu, ne desen ucu açık,

mesela bize şu denmişti, intikalde mayından korkmayın, çatışmada mermiden kormayın,

hepinizin bir mayını var sizi bekliyor, tek bir mayın o mayına gitmediğiniz sürece hiç bir şey olmaz, o mermiyi bulmadığınız sürece hiç bir şey olmaz.

yani kardeşim, mesela erdinç şehit düştüğü gece, 10 saniye daha erdinç in yanında durmuş olsaydım bugün bunları yazıyor olmayacaktım,

kadere pek inanan bir insan değilim ama, ne diyebilirim ki, kader heralde. açıklayabileceğim durumlar değil bunlar. artık tesadüfte diyebilirsin kaderde, hatta metafizik bir olay bile diyebilirsin, kimisi tesadüf der, kimisi yeşil cübbelilere bağlar. dipsiz kuyu anlıyacağın. ama tek kesin olan bir şey var. normal şeyler olmadığı kesin. komutanım benden sonra en iyi askerin kimdi =))))

bülent vardı, benim hemşerim kırkpınarda güreş tutardı o iyiydi mesela ayıboğan derdik=) bayram vardı mesela saf bir çocuktu ama çok iyiydi, hepsi iyiydi ya, erdinç allah rahmet eylesin tertemiz çocuklardı yani, sizlerin yaşında çocuklar beyler. sizin gibi gençler. kendinizi düşünün, kendinizi onların yerine koyun işte.

hepsi iyiydi ayırt edemem.

ama erdinç şehit olmasındandır belki, bir tık öndedir benim için. yağmurun bile ses tonunu unuttum beyler, ister istemez, birlikte olduğumuz anlar böyle film karesi gibi, ama erdinç şu anda ses versin tanırım, net bir şekilde hatırlıyorum hareketlerini keza yavuz abim şu anda ses versin dışarıdan tanırım abimin sesini.

edit: tabi vermesin şimdi gece gece, tövbe tövbe tekim zaten sıçmayalım durup dururken=) abi ender vardı bide ona ne oldu o naptı

ender aslan gibi döndü memleketine, teskeresine kadar erdinç e abilik yaptı o, başlarda yaralanınca mg3 ünü erdinçe verdik ona biraz uyuz olmuştu=)

abi hiç kabus falan görüyor musun

ben olmuşum kabus görmek ne kelime amk=) uyumuyorken kabus görüyorum, bir kaç saat önce evde çalışma masamın üzerinde ki dolapta büyük kalın bir kitap düştü, birde duvara sürte sürte fiiyyyyuuup diye kaydı tak diye düştü kalbim duruyordu amk. sanki havan geliyomuş gibi.

komple kabus olduk biz anlıyacağın. arada şarkı paylaşalım beyler=)

http://www.youtube.com/watch?v=Hc5Z9GmppNA reyiz galatasarayda en sevdiğin futbolcular kim. sahsen ben muslera selcuk ve semihi çok severim. selcuk ve muslera nın hakkını veriyorlar ama semihe gereken önemi çok vermiyor medya. yıllarca servet ve göhan zan la imtihan olduk bunlardan sonra semih bana puyol gibi geliyor amk

kardeşim, barış özbek mustafa sarp ve ayhan akman üçlüsünü gören şu gözlerin ardından selçuk varya sevmeyen ölsün=)

muslera da iyidir,

semih candır, çocuk neler atlatmış hayatında ama şu anda geldiği konum takdire şayan.

ujfalusi reizi severim mesela, sabri nin saf bir şekilde takıma olan bağlılığının üzerine tanımam. bir bülent kormaz bir sabri valla bak dalga geçtiğimize bakma. herkes ayrılabilir ama sabri nin takımdan ayrılması bana çok koyar.

bu zamana kadar sevdiğim oyuncuları sorarsan,

hagi elbette şu gözler canlı izledi onu, kophenag ta adams denilen ibneye yumruk attı ya canlı canlı gördüm ya ben onu kale arkasında ölsemde gam yemem.

prekazi mesela beyler, yaşınız yetmez ama büyük topçuydu ya, yani prekazi baba da iyidir,

tanju mesela üzerine drogba derim sadece,

kubilaya hayrandım mesela,

arif nam-ı diğer kıvırcık kuzu,

kaptan bülent,

suat kaya,

cüneyt tanman,

tabii uğur tütüneker.

çok var valla=) abi film önerir misin en begendiklerinden

-muhsin bey çok severim,
-eşkiya (yağmurun ölümünden sonra izledim komalık oldum)
-tabutta rövaşata,
-dar alanda kısa paslaşmalar
-her şey çok güzel olacak,
-geleceğe dönüş serisi 1 2 ve 3
-leon,
-ağır roman,
-istanbul kanatlarımın altında,
-soul kitchen ve fatih akının tüm filmleri temmuzda da çok iyidir, insana yolcukluk yapma isteği uyandırır.
-michael moor un belgeselleri iyidir,
-godfather elbette,
-borat filmi güzeldi=)
-indiana jones serisi ilk üç ama 4. filmi tırt.
-filler ve çimen filmi vardı o da güzeldir,
-bebek firarda filmi (yağmurla gitmiştik)

genelde bunlar. -abi 300 sayfayı devirdik onunla ilgilide bi yorum yap, böyle bir ilgiyi bekliyor muydun? başlığı açarken aklında neler vardı?

valla yazmaya başlarken, büyük bir heyecan yaşadım, o zamanlara geri dönme hissi, korkularla yüzleşme hissi, unutmak istediğin anlarla tekrar buluşma hissi, eski dostların tekrar hatırlama hissi, o yaraları tekrar deşme hissi, karmaşık duygular.

yani hikaye tutar mı tutmaz mı falan aklımın ucundan dahi geçmedi,

ha gösterilen ilgiden dolayı çok mutluyum ve teşekkürüde borç bilirim allah razı olsun.

-abi kadın teroristlere cinsel istismar yapan askerimiz vs varmıydı hiç karşılaştın mı?(varsa ne boyutta)

kardeşim yakalanan kadın teröristlerin en ufak bir seksüel durumu yoktu. en abazamızı getir, onu yapacağına kayayı tercih eder. böyle birşey mümkün değil, cinsel istismar örgüt içerisinde şu şekilde vardı.

yani iki eleman birbirini severdi, ki olabilir yani, kız hamile kalınca öldürülürdü, erkeğede ne olurdu bilmiyorum, hamile bir teröristin cesedi bulunmuştu bizim timlerden bir tanesi. gerçi buldu pek denilemez köylü ihbar etmişti. reyiz bu emre çolağı napıcaz ya adam ön direkten başka biyere orta açamıyo ömrümü yedi

yeni sabri yetişiyo kardeşim herşeye hazırlıklı ol derim=)

abi askeriyenin en güzel yanı nedir ? biraz genel oldu ama

düşünmek lazım. arkadaşlık derim kafadan. döndüğünde bir bardak suyun değerini öğreniyorsun orada bunu derim, bazı gerçekleri görüyorsun memleketinle ilgili bu olabilir.

neler yapabileceğinin farkına varıyorsun sana artık günlük hayatında zorluk dediğin şeyler basit geliyor.

ve tabi gurur. yani evet ben ülkem için şunu şunu yaptım demek güzel birşey sanırım.

bunların haricinde kaybedilenler geri gelmeyenler, senden kopup giden şeyler, bir daha geri dönmeyen parçalarının orada kalması. fiziksel olarak tam ama soyut anlamda, eksik dönmen bu tarafa. hayatının çok değiştiği, bir çok şey var ya hem somut anlamda hem soyut anlamda.

anlatıbilen ve anlatılamayan tanımlayabileceğin kelimeler olmadığı bir hadisedir yani.

hep orada yaşıyor bir parçan. benden büyük mesela yavuz abim, şehit olduğunda 27 28 yaşlarındaydı, ben 38 yaşındayım ama o hala 28 yaşında fakat hala abim yani. yağmur hala 21 yaşında hayallerinde, senin saçlarına ak düşmüş ama o hala aynı arkadaşların aynı. hatıralar çok gerçekçi gülüp geçtiğin şeyler pek değil.

şu anla geçmiş arasında devamlı gidip geliyorsun, ney doğru ney hayal kavrayamıyorsun, odaklanma sorunum var mesela, çalışırken sessiz bir ortamda işe en fazla 10 yada 15 dakika tam odaklanıp çalışabiliyorum sonra devamlı dişlerimi sıkıp konuşuyorum kendi kendime, birileriyle konuşuyorum düşünüyorum falan.

bunun gibi şeyler işte, iyi ve kötü yanları. ne biliyim amk ben bile tam ayırt edemiyorum ki abicim. abi sana konuyla alakalı degil ama birşey sorucam bi tane kız var şimdi benim 2 yıl önce en samimi arkadaşlarımdandı çok iyi bir kızdı hani abi şöyle samimiydik sabah kalkardım bakardım telefona kız günaydın yazmış sonra uyansana laann japoon yazmış (japon derdi bana)akşama kadar mesajlasırdık konusurduk sabah kim erken kalkarsa ilk o mesaj atardı hemen yani o kadar değer veriyorduk yani en azından ben cok deger veriyordum kızı böyle kardeşim gibi seviyordum ilk zamanlar sonra böyle kız abi çok iyi geldi gözüme arkadaşlarında aklımı karıstırmasıyla kıza ben hafiften gönlüm kaydı ama harbiden kötü niyetli değil yani kız tam kafama göreydi çok iyi temiz kalpli vs vs sonra kızla aramı yapcaklar diye iyice bozuldu 2 yıldır konusmuyoruz falan şimdi de sürekli yüz yüze geliyoruz ama meraba bile demiyoruz o bana bakıyor ben ona bakıyorum ama konusamıyorum ben abi sence konusmalımıyım yani arkadaş olmak için sevgili degil bende artık biraz azaldı sevgi saten 2 yıldır ama arkadaş olmak çok istiyorum çünkü çok değer veriyorum ona sence konusayım mı abi biraz uzun oldu okuduysan çok saol abi:d

kılişe laftır ama, hayat gurur ve naz yapmak için biraz kısa abicim söyliyim, gün gelir tak bir daha konuşacak şansın kalmaz. doğru olanı sen bizden daha iyi bilirsin yaşayan sensin, içinden gelen neyse onu yapmanı tavsiye edebilirim ancak.

seviyosan git konuş bence=)

-abi tanıdığın astsubay varmıydı

hep iç içcesin, olmaz mı vardı elbette, istemediğin kadar çeşitli rütbelerde asker gördüm bazılarıyla bizzat tanıştım konuştum.

-valla abi ben en baştan beri takip ediyorum hiç soru sormuyorum. anlatıyosun zaten herşeyi. 1-2 gün girmesem aklım hep burda oluyo. angaraya yolun düşerse canım feda haberin olsun :~~)

eyvallah kardeşim, bir arkadaş sordu biraz önce askerliğin iyi tarafı ne, aha bu işte, bir çok ilde misafir olabilieceğim evim oldu=)

http://www.youtube.com/watch?v=uW61aPn36Jw barış astekim geçit baskınında dünya mal yakalayıp hepsini teslim etmiştiniz,ne oluyor o mallara (biz köy baskınlarında ele geçirilen kenevir tohumlarının bir kısmını kendi yöntemlerimizle imha ederdik * gülerek tabi) bunla baglantılı olarak, terörist ölülerine adli tabipler vurulmuş-patlamış deyip geçiyormu acaba, yoksa kan tahlilleri yapıp bunlara ne kimyasal uyguluyorlar diye test yapıyorlarmıdır? tarih haşhaşileri de yazmış,bu açığa çıkarılabilse keşke ..en nihayetinde bu örgüt uyuşturucu kaçakçılığının anadolu ayağı..

valla abicim inan hiçbir bilgim yok, adlitıpta bunlara ne yapılıyor otopsi yapılıyor mu yapılıyorsa ne gibi tetkikler uygulanıyorum bilemiyorum. biz paketleyip kargolama servisiydik, gerisini bilmemeiz mümkün değil. fakat haplandıklarını biliyorduk, iğne olduklarını falan, bunlarda yakalanan teröristlerin sorgularında öğreniyorduk, otopsi esnasında ne yapılıyor bilemem. tabib asteğmenler bu otopsilere girmezler girse arkadaşlarımız var öğrenirdik, yani ne yapılıyor bende senin bildiğin kadarını biliyorum. en nihayetinde gün sayan askerim bende. öle herşeyden bahsetmezler bize. reyiz bizim aile erzincanlı (: . etrafta herkes diyor doğulular ohal bölgeye çekiliyor boku yedin diye (:

ailede karışık amk baba izmir havacı olarak,2 amca kıbrısta,1 amcam bedelli,1 amcam doğuda (oda terörden önce amk (: ) bunların istatisliği nedir barış abi (:

valla o yalan abicim ya, doğuluları doğuya gönderiyor deniliyordu, ben edirneliyim beni gönderdiler, bize de doğuluyu batıya batılıyı doğuya gönderiyorlar demişlerdi benim timde malatyalı vardı. bayram işte bahsetmiştim.

o valla acemiliği nerde yaptığına bağlıç komandoysan zaten yüzde doksan doğudasın. çeşmede komandoluk yapamayacağına göre. ihtiyaç neyse asker ona göre adam gönderiyor yav takılmayın siz o kütük olaylarına.

ama şu var yani. babası veya abisi doğuda askerlik yapmış çocuk gitmiyor. hele şehit varsa ailesinde 1.dereceden akraba gitmiyor.

fakat ailede kimse yoksa, ona göre doğuya çıkma şansın yüksebilir. fakat dediğim gibi acemiliği ne olarak yaptığın önemlidir,

eğirdire, foçaya, kırkağaca, kayseriye falan düştüyse acemiliğin sıçtın,

usta birlik yüksek ihtimal doğu,

boluya düşersen usta bilrik sevinme gene sıçtın bolu çünkü genelde doğuya kayar,

trabzondan bile kaydırma birlikler gelirdi, yani bir anda samsunda askerlik yapıcam diye sevinirken, birliğinin şırnakta olduğu habeirni alırsın.

her ihtimali düşünmekte fayda var=) reis bu savaş yüzbaşıya ne oldu şimdi haber alabiliyor musun, şu anda albay falan mı oldu?

valla hiçbir bilgim yok abicim ya, ama şu anda olsa olsa en düşük ihtimalle albaydır. @7574 kısaca sıçtık (:

tabi panpa çağırsalar gitmeme gibi bir olasılığım var ama çok dayanaksızım koşullar bakımından :d

ahh güzel kardeşim ahh, bu lafların bana gençliği hatırlattı, sivritepeyi görünce buna benzer şeyler demiştim bende, ben çıkamam ben bu eğitimi yapamam dayanıksızım, o sivritepeye sikseler çıkamam dedim ve benimle beraber bir çok kişi,

sike sike çıkarttılar ne olduğunu anlayamadık bir baktık ki komando brövemiz var. sende hiç anlamazsın ne olduğunu merak etme şaşar kalırsın=) akşam geliyorum beyler, sözlük devamlı gri ekran veriyor giremiyoruz, dün akşam erken yattım yorgundum bu akşam geliyorum,

@frozen throne geliyorum o.ç. geliyorum akşam buradayım. beyler birazdan çıkıyorum işten, bir kaç saat sonra buradayım. beyler geldim, bişeyler atıştırayım geliyorum. başlıyorum beyler. mercimek dağının karşısında ki mantarlı tepeye yapmış olduğumuz küçük çaplı operasyondan sonra bölgede elle tutulur birşey olmadı.

artık yaz ayı yavaş yavaş geride kalmaya başlamıştı.

bölgeye hafiften hafiften kar çökmeye başlamıştı,

bizlerde üs bölgesi tamamlanmasına yakın çakırsöğüte geri döndük, yerimizi başka timlere bırakarak.

jandarma komandolar olarak, belli bir süre kış tertiplenmesinden dolayı yeni gelen kamufulajlarımızı falan aldık,

araziye yayılmış olan timleri çoğu kendi üs bölgelerine karakollara ve tugaylara çekildi, sadece piyade komando timleri arazide bir süre daha kalacaklardı. jandarma komando timleri hazırlıklarını tamamladıktan sonra, araziye jkomandonlar ağırlık verecek, bu süre zarfında piyade komandolar kış tertiplenmelerini yapacaklardı.

bu bahsettiğim süre beyler 3 bilemedin 4 gün.

biz tugaya döndüğümüzde rezil vaziyetteydik,

sol kulağım resmen taş kesilmişti. anlatamam sizlere, büksem çaat diye kırılacakmış gibime geliyordu kıkırdağı.

hayatımda ilk defa o kadar soğuk hava ve bir o kadar şiddetli rüzgarla muhattap olmuştum, tabi şırnak ın en pis kışını görmediğimiz için bize bundan ötesi olamaz dedirtmeye yetmişti bu soğuk.

bölgede kış ayı, yaz ve bahar aylarına nazaran rahat geçerdi,

sizinde tahmin edebileceğiniz gibi beyler, bunlar kış aylarına uygun gerekli techizat ve manevra kabiliyetinden yoksun olduğundan kışın burunlarını saklandıkları mağaralardan ve kamplarından çıkaramazlardı.

bizde kış ayı boyunca, bunların kaldıkları mağara, kaya ve tilki oyuklarını aramakla meşgul olurduk. bunun yanında, yolu kapanan köylerin yolunu açar, erzak sıkıntısı olan köye helikopter yoluyla erzak taşırdık. köy ayırt etmeksizin, bu son lafıma dikkatinizi çekerim,

köy ayırt etmeksizin, en ağır tipide dahi aciliyetine göre intikal yapar gerekli yardımı ulaştırmaya çalışırdık.

ha bundan gurur duyarmıydık, bazı köyler vardı ki onlara yardım ulaşabilsin diye, allaha dua ede ede çırpındığımızı bilirim. ama bazı köyler vardı ki yardım ederken ne küfürler ettiğimi.

açık konuşuyorum kusura bakmayın.

velasıl beyler,

tugaya dönüp buz gibi suda temizlendikten sonra, aynada traş olmak için hazırlanırken kendimi zar zor tanıdığımı farketmiştim.

size olurmu bilmem bana hala olur o günlerden sonra, özellikle aynaya uzun süre baktığınızda kendinize, bir yabancılaşma gelir, konuşursunuz ses tonunuz yabancı gelir,

işte ilk orada başlamıştı bende.

kirli bir sakal, göz altlarımda göz çukurlarım daha da derinleşmiş, saçım hiç olmadığı kadar düzensiz ve çirkin.

dişlerim sararmış.

bom tak bir haldeyim.

omuzlarım yara içinde ve mosmor, taşıdığımız sırt çantasından ötürü.

artık tam olarak ne şekilde biteceğini bilmiyorsunuz.

askerlik bitecek mi? ne kadar kaldı, yani

şafak comolokko, dediğiniz o askerliğin cicim ayları geride kalmış, ne kadar kalmış gibinizde değil,

zaten aklınıza bir zaman sonra,

''ben geri döneceğim, eve döneceğim''

düşüncesi gelmiyor,

sanki oraya aitsinizmiş ve bundan önce ve bundan sonra bir yaşamınız olmayacakmış gibi takılıyorsunuz.

tugayın koridorları bahçesi falan dar gelmeye başlıyor, devamlı elinizde silahınız olsun istiyorsunuz. devamlı arazide kalmak intikal yapmak istiyorsunuz.

elinize silah aldığınız vakit kimse size zarar veremez gibi geliyor, öldürme hissi tek tatmin kaynağınız olmaya başlıyor,

sosyolojik bir araştırmaya göre beyler,

bu bölgede askerlik yapıp şiddetli çatışmalar içinde bulunmuş askerlerin %45 %50 arasında bir oranda, şu gözlemleniyor,

yolda yürürken tedirginlik ve hep köşelerden yürürmek, güvenli yol için önceden gidilecek yolu planlamak, ve bana en garip gelen,

yaşanılan şehirde en hakim tepe neresiyse çoğunlukla oraya gitme arzusu, orada bulunma arzusu.

ben bu araştırmayı okuduktan sonra bir nebzede olsa kendimi bu grubun içerisinde buldum beyler,

çünkü ben istanbula döndüp evden dışarı çıkmaya başladığım zamanlarda çoğunlukla yüksek tepelere yürümek arzusu içersindeydim, çoğunlukla ya çengelköy sırtlarına çıkardım veyahu çamlıca tepesinde, aşağı semtler ve bölgelerde çok daraldığımı ve tehlikede olduğumu düşünürdüm,

bu tarz insanları aramak isterseniz, şehrin yüksek tepelerinde bulunan çay bahçelerine göz atmanızı tavsiye ederim.

ayrıca bölgede askerlik yapmış kişilerin çok düşük bir kesim içerisinde olsada, aşırı derece tehlike arz ettiği söylenmekte,

bu gazi arkadaşlarımız, içerisinde devamlı öldürme içgüdüsü ile yaşamaktadırlar,

yani yolda giderken bize çok saçma gelebilecek birşey onun dikkatini çekebilir, bizim dikkatimizi bile çekmeyen bir şey ona tehlike arz edebilir,

ve ne yazık ki bu durumda, bu arkadaşlarımız karşısında ki masum kişiyi öldürmeden o anda yaşadıkları krizleri atlatamıyorlar.

veyahut bu kişiler, çok sıkıldıkları ve kriz geldiği anda, evdeki çocuklarını öldürme hissine kapılabiliyorlar.

hiç duydunuz mu bilmiyorum,

gerçi bu haberler çok var. fakat dikkat çekmiyor,

''astsubay önce ailesini öldürdü sonra intihar etti'' diye,

çoğunluğu g.doğuda askerlik yapmış kişilerdir,

özellikle dikkatimi çekipte iyice araştırdığım bir tanesini anlatmak istiyorum,

sakaryada ailesini katledim kendisini silahıyla vuran astsubay,

ailesini müstakil evinin bahçesinde pusu kurarak öldürdüğünü biliyormusunuz,

bildiğiniz çapraz pusu atmış bahçesine 2 kızını 1 oğlunu karısını ve kayınpederini öldürmüş, sonra intihar etmiş.

hep diyorum ya,

askerlik teskere günü bitmiyor orada ki asker için.

şehitlerimiz gazilerimiz ve normal döndüğümüzü iddiaa eden bizler, hala orada yaşıyoruz, hala o dağlarda pusu atıp intikal yapıyoruz.

sanmayın ki oradan döndükten sonra, eski hayatımıza geri dönebiliyoruz, aralarında en normallerinden biriyim, hala gece dişlerimi sıkar sabah diş etlerimin kanaması yüzünden uyanırım, helikopter sesine dayanamam, yolda yürürken ani seslerde sesin geldiği yeri tayin etmeden duramıyorum.

http://www.youtube.com/watch?v=DIcNdsVFF0A insan öldürmek için, birilerini yaralamak için, büyük bir karşılık vermen gerekir, önce kendi vicadanınızı öldürmeniz gerekir oralarda, sonra hayal bile edemeyeceğiniz korkunuzu yenmeniz gerekir,

bu korkuyu düşünceyle değil, yüzleşerek yenersiniz önce,

arkasından aynı korkuyla defalarca karşılaşırsınız,

bu korku, artık korku olmaktan çıkar, yerine en büyük isteğiniz en büyük arzunuz haline gelir,

insani duygular köreltiliyor orada deniyor ya,

çok üzgünüm ama beyler, o duyguları köreltmezseniz eğer ölürsünüz açık ve net.

acemilik günlerinizin başında, (bunu hepiniz için söylemiyorum komando olan ve olacaklar için veya sınır karakollarında bulunacaklar için)

herşey bir oyundan ibaret gibi gelir,

geçen günlerde olayın ciddiyetine varırsınız,

zıpkın gibi bir komando olduğunuzda herşeyin farkında olan bir askersinizdir artık, neyle karşılaşacağınızı oraların sizlerden neler alıp götüreceğinin farkına varırsınız,

görev yeriniz belli olduğunda ne olacağını net bir şekilde bilirsiniz,

ardından görev yerinize gidersiniz,

bütün bildiklerinizin aslından bir bok olmadığını görürsünüz, hiç bir yerde öğrenemeyeceğiniz, eğitimini alamayacağınız şeylerle karşı karşıya kalırsınız,

ardından sağ kurtulup dönebilirseniz, sivil hayatta devamlı o anları arzularsınız delicesine.

sivilde belinizde elinizde silah olmadan inanılmaz bir korku kaplar içinizi yolda yürürken, çoğu arkadaşımız bu hisse yenik düştüğü için en kısa ve kolay yoldan bir silah edinir kendine,

yolda yürürken belinizde silah, her hangi bir sokaktan yokuş yukarı çıkarken kendinizi intikalde sanırsınız, hele karlı veya çamurluysa yol iyice moda girersiniz,

kafanız orada değildir artık,

rüyalarınıza şehit olmuş arkadaşlarınız girer,

ben şehit oldum ben şehit oldum, siz nesiniz demeye başlarlar,

bazen öfke kusarlar,

bazen yardım isterler, yardım et, kurtar beni, yardıma gelin diye,

şehit arkadaşınızın kabir yakınınızdaysa gidip başında bir dua etmeniz bir süreliğine sizi rahatlatır.

şehitliklerden çıkmak istemezsiniz,

çoğu insanın yanından geçerken bile tedirgin olup tırtığı şehitliklerin içi size gül bahçesi gibi gelir, oralarda rahat hissedersiniz kendinizi,

sizden önce veya sizden yıllar sonra askerlik yapmış asteğmenler silah arkadaşınız gibi gelir, onbaşılar erler subaylar her türden asker kardeşiniz gibi görürsünüz,

o askerlik hiç bitmez anlıyacağınız.

gel teskere gel teskere diye sayarken o düşünceden hiç kurtulamazsınız. o çukurdan hiç çıkmamazsınız ölene kadar.

gel teskere gel teskere şarkısı batı daki asker için çalar,

http://www.youtube.com/watch?v=27oCg0mHkaU

sizin şarkınız da ben ölürsem saçlarını yolma gayrı olur.

http://www.youtube.com/watch?v=QImWktdbs64

derler duymuşsunuzdur, oralar teskereye 90 gün kala nöbetten düşenlerin yeri değil, 9 saat kala şehit olanların yeridir diye. bu anlattığım durumlarla karşı karşıya olan kişiler, kimler diye merak ediyorsunuzdur.

aynaya bakın beyler, en yakın aynaya bakıp hayal edin, sizin yaşınızdaydım o zamanlar belkide bazılarınızdan daha ufak.

ilerleyen zamanlarda şu anda aramızda bulunan birileri bunları yaşayacak.

başına gelenlerden o bile haberdar değil,

burada okudukları ona az da olsa bir yol gösterecekse eğer, bu mutluluğu trilyonlara değişmem.

şu anda terör yok, müzakereler yapılıyor saldırı falan olmuyor falan diye sakın rehavete kapılmayın,

önümüzde ki yaz ayında bu dediklerimi hatırlarsınız,

zaten çatışma nedir, çatışma çok ufak bir bölümü,

asıl sinir bozan çatışmayı basılmayı beklemek. yoksa çatışmaya girmek ne amk.

çatışma çıksın diye yalvaracaksınız dua edeceksiniz, bu dediklerimi bir kenara yazın.

neyse beyler, dönelim anlatacaklarıma,

biz kış ayına girerken yavaş yavaş bölgeyi beyaz ölüm (kar) kaplıyordu,

tugayda yeni görevlerimiz için hazırlık yaparken, kış tertiplenmesinden dolayı yeni kıyafetlerimiz yeni malzemelerimizi hazırlarken, cizde ilçe merkezinden ptt müdürlüğüne askerlik şubesine, çarşı içine, polis lojmanına ve dağ komando tugayına salıdırı haberi geldi,

dağ komando tugayı genellikle piyade komandoların yani bu bizim birbirimize uyuz olduğumuz (sözde tabii=) ) bitlilerin yerine saldırı olmuş,

e çocukların çoğu arazide olduğu için bizde bölgeye hareket etmemiz gerektiği söylendi,

hemen hazırlandık tabi, 20 25 dakika içerisinde tam techizat hazırlanıp, o an hazırda ki kamyon ve araç ne varsa hareket ettik, şırnak merkeze de saldırı olabileceği haberi geldiği için, bir kısım personel şırnak merkeze indi,

yaklaşık ilk etapta 3 4 tim sanıyorum o civarlarda, cizre bölgesine hareket ettik,

savaş yüzbaşıda bizimle ilk grupla hareket etti, bahadırlar ilker falan şırnak merkezde kaldılar, onlarda daha sonra geldiler,

biz yola çıktığımızda özellikle arabaların yakıldığı haberi geldi, ve polis noktalarına roket atıldığı haberi gelmişti.

tabi yola çıkar çıkmaz cizre de neyle karşılaşılacağı değil, yola kurulmuş olası bir pusu veya mayın.

tedirgindik dememe gerek yok heralde.

o zamanlar arzum, öleceksem eğer, bu mayın veya pusu değil normal çatışmada şehit olmaktı. şırnak cizre arası yol, özellikle şırnak beytüşşebap yoluna göre biraz daha düz bir alan, gene ufak ufak geçitlerden geçiyorsun ama bu beytüşşebap veyahut güçlükonak mardin arası dargeçit yolu kadar değil.

tek sıkıntı ki aslında büyük sıkıntı, şırnak ve cizre arasında ki en büyük sorun cudi dağı, cudi dağının sanırım kuzeye bakan eteklerinin yanından kıvrılarak gidiyorsun.

işte sırasıyla kömürhavzası, tophaneydi sanırım ismi o mevkii, ikizce (ki cudinin dibi amına kodumun yeri), ikizcede bir de kumçatı yokuşu vardır s şeklinde ama en kavisli s benim diyen halt yemiş, dön allah dön, yürüsen amk 2 dk döne döne gitmekten yarım saat sürerdi,

ardından biraz daha gelişmiş olan nasırhana gelirsiniz, burası daha ferahlatır adamı.

tabi yolda giderken ilçenin merkezinden geçtiği için yol, arada taş atan pezevegler olabiliyordu,

nasırhan dümdüz sayılacak bir yer, yanlız buranın sıkıntısı, şırnak mardin yolu üzerinde giderken mardin istikametine doğru, sol tarafınızda cudi olduğu yetmezmiş gibi, bu sefer sağ tarafınızda küpeli yani gabar dağları peydahlanır.

ardından kasrik geçitine gelirisiniz,

kasrik köyü vardır burada, cudi dağının bittiği ve başka bir tepenin başladığı nokta ki aynı zamanda güçlükonak ve mardin dargeçite de bu yol ayrımından dönerek gidersiniz,

v şeklinde bir oluşumun en dibindedir bu köy ve iki sivri tepenin arasından geçerek gidersiniz.

kasrikten cizre yoluna girdikten sonra belli bir mesafe gidersiniz ve sağ yanınızda güzelim dicle belirir, kurtuluş aşağı dere ve kurtuluş mahallesine gelip geçersiniz,

sağ tarafınızda dicle, sol yanınızda cudi, zaten bu noktadaysanız cizreye geldiniz demektir.

cizre köprüsünden geçerek, ilçe merkezine hızla gitmeye başladık, etrafdan silah seslerini duyuyorduk. biz gelene kadar zaten olan olmuştu, piyade komandolar bölgede olmadığı için bunlar meydanı boş bulmuşlar oraya buraya saldırmışlar ve kamu daireleri, polis lojmanları öğretmen evleri önünde ne kadar araba varsa yakmışlar, polis lojmanının önünde bulunan çocuk parkına el bombası atmışlar,

ayrıca polis lojmanında nöbet tutan memuruda ağır yaralamış şerefsizler,

ilçede bulunan özel harekat polisleri hemen cudi dağına doğru operasyona çıkmışlar, polis lojmanının önüne gelmiştik bizde, dikkatimi şu çekmişti, bütün pencerelere battaniyelerle çarşaflarla örtmüşlerdi öğretmen evide keza öle, sebebide cam patlarsa hem içeridekileri korusun hemde cam parçalarının etrafa mermi gibi yayılıp saplanmasını önlesin diye,

sokaklarda ne kadar çöp konteynırı varsa devirip yıkmışlardı,

öğretmen evini taramışlardı,

batıdan her türlü tehlikeyi göze alıp gelmiş gencecik öğretmen kızların oradan alığ zırhlılara bindirip tugaya gönderilecekti, yüzlerini görmeliydiniz beyler, bembeyaz kesilmişlerdi, daha tecrübeli olanlar ise öğretmenleri telkin edip yürümelerini sağlıyorlardı.

erkek öğretmenlerden biri, bizim yüzbaşıya dönüp allah razı olsun dediğini gördüm,

ilçede ki polisler zaten fellik fellik bu ibneliği yapanları arıyorlardı, ilçeye komando geldiğinde bunlar etrafa dağılıp kaybolmuşlardı,

özel harekatçı polisler de dağa operasyona gitmiş piyade komandoda arazide meydan bunlara kaldığını sanmışlardı, ama jandarma komandonun eli armut toplamıyor elbette,

hatta savaş yüzbaşı, piyade komandonun mekanını kollamaya geldiniz sizden ötesi yok falan demişti pek bir gaza gelmiştik,

biliyorsunuz piyade komando jandarma komando arasında tatlı bir rekabet var=)

hele şunu anlatayım size olaya bakın,

akşam hava karardıktan sonra saat 6 7 gibi,

ortalık durulduktan sonra, ki 8 9 tim daha geldi bizden,

bu ibnelere inat, ilçe merkezinde ki çarşıda tekmil ata ata ayakları yere vura vura göz dağı vermek amacıyla yürüyüş yaptık,

jandarma komando marşıyla,

şimdi siz bu dağ komandolarının marşını biliyorsunuz,

bir kar yağar ince ince
komandonun hali nice
bir operasyon var bu gece
vay paraşütçü komando
vur vur dağcı komando..

ee biz jandarma piç mi?

bizim marşımız yok mu?

var hemide kralı var=)

şimdi bu marşı herkes söylüyoru gerçi ama aslen jandarma komandonun marşıdır,

marşı şu şekilde beyler piyade komandoyada gönderme=)

dağlara atarız pusu,
yine haram oldu gece uykusu,
komandoya bir yudum su,
vermezmisin şırnak kızı (genelde bulunan bölgeye göre değişir, aslen izmir foça olduğu için izmir kızı derler)

şırıl şırıl suyun akışı,
belinede bağlamış al nakışı,
komandonun bir bakışı,
yetmezmi sana şırnak kızı,

buraya dikkat en sevdiğim yer=)

kiremitten baca olmaz,
''piyadeden'' koca olmaz,
alacaksan jandarma al,
küt küt vurur hiç yorulmaz,

bakın burada videosu var,

ama biraz değiştirilmiş, komando yerlerinde çoğunlukla jandarma deniliyor.

http://www.youtube.com/watch?v=BUqSfCJo4nU

işte bu şekilde beyler, ibnelere inat bağıra bağıra ayakları yere vura vura çarşıda gezdik, piyade dostlarada biraz ayıp oldu ama olacak o kadar=) biz o çarşıda bağıra bağıra yürürken, özellikle lojmanların camından gelen alkış sesleri hala kulaklarımda ptt şubesinden bravo diyim camdan bayrak sallayan kadınları hala gözümün önünde beyler.

orada askerlikten daha zor birşey varsa, memur olmak, öğretmen olmak, polis olmak, normal hayatını sürdürmeye çalışan eş çocuk olmak,

ekmek vermiyorlar yeri geldiğinde tehdit edildikleri için, konuşacak biri bulamıyorlar kendi arkadaşları dışında, polis eşi asker eşi veya öğretmenle konuştuklarında birileri tehdit ediyor, orada yerli halkla muhattap olmuyor diyorlar ya. o diyenlerin amk ben. ekmek vermiyor lan pide vermiyor bazı şerefsizler bu insanlara. -abi birşey sorucam hiç mahmut tuncer-cenderme dinliyomuydunuz

o dönem yoktu o şarkı cenderme. yani varsada başka biri söylüyorsada ben hiç duymadım, o zaman bu şarkı yoktu.

beyler burada bitiriyorum bu gecelik,

zaten çok birşey kalmadı sona, yavaş yavaş toparlıyacağım. 4 5 gün daha sürer o da belki. pek bir şey kalmadı. -abi benim 2 tane sorum olacak benim gözler 1.5 derece miyop uzağı göremiyorum gözlükmü takmam lazım yoksa takmasamda olurmu. 2.sorum ise hangi silahı kullanacağın neye göre seçiliyor ondan azcık bahsedermisin şimdiden teşekkürler, takipteyiz.

valla abicim, gözlerinde ki bu sorun askerlik yapmana bir engel değil, ha komando falan olurmuyum dersen sağlık heyetine yedirebilirsen orasını bilemem.

asteğmensen eğer acemilikte (yani komandoysan) bir timde kullanılan tüm silahları kullandırtıyorlar öğren diye, onun haricinde normal piyade tüfeği g3. atış eğitimlerinde başarılıysan nişancı oluyordun benim dönemde, sanıyorum şimdi keskin nişancılar yanlızca uzmanlar oluyor. yani gördüğün eğitimle alakalı. normal piyade olursan kullanacağın silahlar belli, ama öyle bir bölgeye düşersin ki 15 ay boyunca eline silah almadan askerlik yaparsın, birde tam tersi bir yere düşersin açık büfe tarzı seç beyen al.(tabi baskın yerseniz) @7687 aynen kardeşim bende farkettim onu=) daha öncede oldu bu=) arkadaşlar, daha önce belirttiğim gibi, yavaş yavaş yazımın sonuna geliyorum, ancak saçma sapan nedenlerden ötürü yalancılıkla suçlanıyorum, yok bahadır neden bazı harfleri kullanmış onu nasıl kullanmış gibi,

şu zamana kadar kendimi ispatlamak için birşey yapmadım. zaten mantıklı düşünen kişiler şunu anlayabilirler, eğer hakikaten bahadırı ben götümden uydurup o konuşuyormuş gibi ben yazmış olsaydım, o yazılmaması gereken harfleri döner düzeltirdim. o kadar ingilizce klavye konusuna sonra ki entrylerde dikkat etmiş olan ben (sözde) geride kalan yazılarda neden değiştirmeyeyim. bu neden oldu peki soruyorlar, nerden bileyim amk. göt yazıyorum sözlüğe arka diye çıkıyor, sis yazıyorum siz diye değişiyor yazım. sözlüğün formatına göre bir çok kelime değişiyor.

hikayenin sonlarına yaklaşırken bir kaç gün içerisinde o dönemden kalma resmi belgelerimi paylaşacağım. işte muayene belgem izin belgem asteğmenliğe uygundur yazılarım, askeri celb belgelerim falan. o dönemlere ait maç biletleri bunun gibi şeyler paylaşacağım. ofiste eski evraklarım içerisinde buldum. bunları bazı arkadaşlarımız inansın diye değil, yazım sonlanırken bu zamana kadar takip etmiş arkadaşlarımın hatrı için yapacağım bunu.

şu anda işteyim beyler. 1 saat sonra bir yemeğe davetliyim. muhtemelen geç geleceğim. yazamayabilirim. zaten çok birşey kalmadı. hepinize iyi akşamlar. beyler, teşekkür ederim öncelikle, yazım son bulacak çok fazla bişey kalmadı. ama kısa kesiyorum anlamında değil elbette. anlatacağım hatırladığım çok birşey kalmadı. onlar anlatacağım ve bitecek herşey gibi. merak etmeyin kısa kesmiyorum. söz verdim 1 kişi dahi olsa anlatacağım. kimseye küs ve kırgın değilim. askerden sonra neler yaptığımıda anlatırım merak etmeyin. ayrıca sonrada muhabbet ederiz. içiniz rahat olsun.

küsme kırılma veyahut kısa kesme yok. anlatacağım. sonra o dönem yaşadıklarım bitecek. ardından buradayım konuşuruz içiniz rahat olsun. bu akşam geliyorum ayrıca işten çıkayım geleceğim. yazacağım. akşam görüşmek üzere.

ayrıca bir arkadaşımız msj attı, abi yatılı okulda okuyorum 4 gündür aralıksız okudum bir an önce bitirirmisin diye merak ediyorum yoksa okuyamayacağım diye yazmış.

harbiden çok teşekkür ederim lan hepinize. inanın böyle bir ilgi alaka olacağını beklemiyordum. merak etmeyin yazacaklarım bitse bile her zaman burada olacağım. isteyen özeldende msj atabilir. biraz zaman alsada tek tek cevap veriyorum.

neyse akşam görüşmek üzere. geldim beyler. dışarıdan bişeyler söyledim yiyip geliyorum. başlıyorum beyler. artık kış tamamen çökmüştü güney doğunun üzerine. sanki bir o eksikmiş gibi dünyanın bütün karı üstümüze yağıyormuş gibiydi,

herşeyin en dibini yaşarsınız oralarda demiştim ya. bu dediğimi ispatlarcasına ölümüne yağmış ve yağmaya devam ediyordu beyaz ölüm.

herşeyin dibini yaşamak lafının ne demek olduğunu orada öğreniyor öğrenmesi gereken yaştan çok önce genç bedenler.

mesleği askerlik olanlara lafım yok. ancak gün sayan bizler için (asteğmen, çavuş, er ve erbaşlar).

boş kaldığınız anlarda, pencereden dışarı baktığınızda, bembeyaz bir arazi karşısında, düşünüyorsunuz.

(başka bir bok yaptığınız yok gerçi)

geçmişte kalan sizi, sanki hiç olmadığınız geçmişteki sizi ve hayatınızı,

ileriyi düşünememeye başlıyorsunuz.

hayatınız buradan ibaret gibi işleniyor kafanıza.

sonra cebinizde ki cüzadanınızı çıkarıyorsunuz, içinde geçmişte ki, önce ki hayatınızdan kalma bir kaç kağıt parçası arıyorsunuz,

elinizi atıyorsunuz, sevdiğiniz kızla gittiğiniz bir lokantanın yemek fişi çıkıyor, ya da gitmiş olduğunuz bir sinema bileti,

onu okşuyormuş gibi okşuyorsunuz tek bir parmağınızla bileti, o anı hatırlıyorsunuz yavaş yavaş,

el tırnaklarınıza bakmadan, gözünüzü tırnaklarınızıdan kaçırıyorsunuz, kapkara ve tırnaklarınızı kesmenize rağmen bütün halde pislik içinde,

o görüntüden gözlerinizi kaçırarak bilete bakakalıyorsunuz.

arkasından bir otobüs bileti buluyorsunuz, o dönemlere otobüs biletlerini bileneler bilir, ufacık göt kadar bir saman kağıdı. otobüse atmadan önce yırtılmaması mümkün olmayan bir kağıt.

nereden aldığınızı nereye gitmek için aldığınızı hatırlamaya çalışırsınız. arkasından annenizin babanızın kardeşinizin liseden üniversiteden arkadaşlarınızın olduğu vesikalık resimler bölmesine sıra gelir, tek tek uzun uzun bakarsınız onlara. en önem verdiğinizi en sonra saklarsınız. 1500 defa en önemli olan resme bakmanıza rağmen ona sıra gelene kadar heyecanlanırsınız her seferinde.

en sonunda yağmurun vesikalığına gelirim, uzun uzuun bakardım, kafamda bin bir soru gelir, onları sorar kendim cevaplardım.

orada onun için kendi canımı sakınıyordum, bin bir kere aramama rağmen ulaşmam mümkün olmamıştı.

belki ölmüştür benden saklıyorlar diye düşünüyordum ara sıra. bende burada ölsem ne olur ki diye düşünürdüm,

nasıl olsa ben şehit olursam cennete gideceğim, oda cennete gider, olurda cennete gelmezse, cehenneme sınır ötesi operasyon yapıp alırdık onu yavuz abiyle ve diğer arkadaşlarla, yapmadığımız şey mi?

ama ölmemişte olabilir, anneme soruyordum birşeyi yok oğlum merak etme sen diyordu. çok iyi sağlığı diyordu.

http://www.youtube.com/watch?v=kJU0VG6S_zM (bu kısmı bu şarkıyla devam edelim)

hastane numarasınıda almıştım, ama bir kaç kez arama şansı bulduğumda düşmemişti bir türlü,

resmine bakarken bir kez daha denedim şansımız,

çalmaya başlamıştı,

en ufak bir heyecan yoktu, kalbim bırakın hızlı atmayı, çoktan ölmüşte atmıyormuş gibiydi,

açıldı telefon,

bir hemşirenin sesi,

haydarpaşa numune hastanesi?

ben şırnaktan arıyorum asteğmen barış .. (asker olduğunu subay olduğumu söylersem belki hemen ilgilenirler diye düşündüm, aksi halde vatandaşı sikine taktıkları yoktu o zamanlar, şimdi varmış ama yersen tabii)

buyrun ne istiyorsunuz dedi biraz sesi gidip gidip geliyordu, zaten kar yağıyor tipi halinde hat koptu kopacak,

dedim yağmur ... sizin hastanenizde kanser tedavisi görüyor oda numarası şu şu, ben nişanlısıyım şırnakta askerim hemen bağlarmısınız lüften hat kopabilir(bağlasınlar yakını olduğumu anlasınlar diye dedim, ama içten söyledim henüz nişanlamamıza fırsat olmamasına rağmen)

şırnak ta asker olduğumu telefonda söylemem ne kadar doğruydu bilmiyorum, ama işe yarar diye düşündüm,

biraz bekleticem sizi beyfendi dedi,

allah rızası için bekletme beni hemşire hanım, vaktim yok bağla yalvarırım,

tamam beklemede kalın dedi,

sonra o siktiğimin bekleme müziği,

1 2 dakika falan geçti, kapatacaktım artık sinirlenmiştim ki o esnada ses geldi avizenin öbür tarafından,

-alooooo (o kadar içten bir aloo sesiydi ki belli ki kimin aradığını söylemişler,

4 5 saniye duraksadım, deli gibi aşık olduğum kızın sesini tanıyamadım, yaşananlardan dolayı bellek geçmişte ki hayatı siliyor kafanızdan demiştim ya, bunun dememde ki en büyük sebep buydu,

tanımamıştım yağmurun sesini, başka birisi sandım, annesi sandım, hemşire sandım, tereddütte kaldım, acaba yağmur mu diye?

-alo (diyebildin sadece)

-barış, sen misin?

şaşkın ve sanki hafızanı kaybetmiş gibi sesiyle yavaş yavaş geçmişte ki hayatım canlanıyordu, ama öyle kolay değil elbette kıvrana kıvrana yavaş yavaş,

dolayısıyla barış sen misin? sorusuna sadece,

-evet,

diyebildim,

hala sesini anlamaya tanımlamaya çalışıyordum beyler, deli gibi sevdiğim insanın sesini tanıyamamak nasıl bişeydir? anlatmam kelimeler için yetersiz kalır.

sonra sessizlik oldu, koptu hat sandım, ama o can alıcı lafıyla kendime geldim?

-aloooo asteğmen öldün mü ses versene yağmur beeen alooo (ardından gelen gülücükler)

kendime geldim bu laflarından sonra bende gülmeye başladım beyler gözlerim dolarak,

-yağmur sen misin?

-heralde benim yoksa yanlışlıkla mı aradın beni, başka birisini mi arıyacaktın eşek

kendime geliyordum, o askerden önce ki eski halime,

bende gülerek ve gözlerimden yaşlar akarak konuşuyordum beyler, vay amk o anı yaşıyor gibiyim.

- yok bee seni aradım sesin kesik kesik geldi alamadım da sesini,

-hee ona göre yani bilelimde, seni çok özledim ben ya ne zaman geliceksin artık,

karşımda kini teselli edemiyordum artık, net ve kısa cevaplar verebiliyordum artık,

-var biraz daha ya, ama merak etme gelicem, sen nasısın asıl onu söyle bana,

aşkım sevgilim bitanem lafları etmek geride kalmıştı farkındaysanız, diyemiyordum öyle şeyler, çok uzaktı benim için o yaşam tarzı,

- iyiyim ben aşkım, merak etme, hastanede kalıyorum ama iyiye gidiyor herşey (saçlarını kesmişler dökülüyormuş kesilmesini istemiş, bana söylemiyor tabii)

asıl sen nasısın aşkım durumun nası, bir şeyin var mı?

- yooo çok iyiyim bende, birşey olduğu yok, çok soğuk dışarı bile çıkmıyorum sıkıldım oturmaktan,

- yalancı, doğru söyle, yalan söyleme bana.

- yok ya ne yalanı niye yalan söyliyim?

- yalancısın işte, hep yalan söylüyosun bana, gideceğin yeri bile yalan söyledin,

tek diyebildiğim şey şuydu, biraz sessiz bir şekilde,

- söylemedim..

- barışşş söyledin, sen niye sessiz konuşuyosun, yanında birilerimi var?

- yoo kimse yook.

- seni seviyorum de o zaman (bu kızlar ölüm döşeğinde bile adamı cileden çıkartır beyler=) )

- ya şimdi ne alakası var?

- sen beni sevmiyorsun, al işte öliyim de kurtılıyım,

bu lafına çok sinirlenmiştim beyler, kalbim yerinden çıkacak gibi olmuştu, çok kızmıştım,

- salak salak konuşma yağmur, sinir etme beni, bak valla öle deme,

- hemen suyun üstüne çıkma asteğmen, ben emir verdiğin askerlere benzemem yolarım seni koparırım o dilini,

- ama sende öle şeyler deme,

- dicem, sen demezsen dicem, öliyim öliyim öliyim öliyim öliyim,

- tamam tamam seni seviyorum,

- ne? anlamadım? ne dedin?

- seni seviyorum..

- duyamıyorum? sesli söyle.

- yağmur !!!

- ölüyoruuuuuuuuuuuum öldüüüüüüüüüümm.

- ya tamam be söylüyorum, ( o kadar içten söyledim ki anlatamam size) seni seviyorum yağmur.

- bende seni seviyorum aşkım, yani asteğmenim..

(karşılıklı gülücükler) benim gözler yaşlar içinde ama,

biraz daha konuştuk, durumu iyiye gidiyormuş öyle dedi, asıl yalancı o beyler asıl başından beri bana yalan söyleyen o,

konuşmamızın sonunda çok açık ve sert konuştuk, ona şu soruyum sordum,

- sen şimdi ölecekmisin yağmur?

cevabı daha fena,

- sen?

- ben ölmeyecem,

- söz mü asteğmen efendi?

- söz valla.

- o zaman bende ölmem, hem ben ölürsem başkasını bulucaksın dimi asteğmen efendi kırarım kafanı, ölmiyecem merak etme. sen ölmeden ben ölmem.

- söz mü? (dedim bende)

- söz aşkım söz, sen gelince beni buradan çıkartıcaksın, senin gelip beni almanı bekliyorum,

- dedim dayan söz gelip çıkarıcam seni.

yetişemedim, çıkaramadım onu, ömür yetmedi, yenik düştü.. yenik düştük.. ömrümüz yetmedi... bu onunla son konuşmamız oldu,

http://www.youtube.com/watch?v=ZfWinAbYFn8 http://www.youtube.com/watch?v=21zzxxLHaxQ

günler geçiyordu, bir bok olduğu yoktu, kar öyle bir çökmüş ki bölgenin üzerine, öyle bir tipi vardı ki dışarıda, canlı hiç bir şey iki adım atamazdı.

biz hariç tabii ki. yollar açıyor, erzak sıkıntısı çeken köylere erzak yetiştirmeye çalışıyorduk, köy ayırt etmeden.

sıcak havalarda, terörist ile uğraşıyor, bu tip havalarda doğayla. doğa ana çetin, terörist kim ki onun yanında?

o istemedi mi aş bakalım dağları aşabiliyormusun, geç bakalım geçitlerden geçebiliyormusun.

geçmek zorundaydık ancak.

orada yanlızsınızdır. siz ve halk. halkın yanında olduğunu söyleyen şerefsizler havalardan ötürü yoktu ortalıkta. bize küfür eden taş atan çocukların evlerine erzak götürüyorduk, ısınmak için malzeme hatta soba bile. sobalarını bile kurduğumuzu bilirim. tabi sobaları olmayan ya da sızıntı yapan sobaları olan evlere.

yollarını açıyorduk. ama nafile, biz açıyorduk doğa ana bir gün içerisinde gene kapatıyordu.

biz halk ve doğa başbaşaydık. başka da bir bok yoktu.

bir gün kötü bir haber geldi. hakkaride çığ düşmüştü köye erzak götüren timlerin üzerine. ölümler bitmiyordu ki. asker için ölüm çok çeşitlidir orada derlerdi. hakikaten doğruydu.

çığ düşmüş timin yardımına gitmişti helikopterlerle askerler.

9 askerimizi alıp götürmüştü kör olasıca kar.

şehitlerimizi o tipide 13 saatte varan bir çalışma sonucu çıkarabilmişlerdi. ardından 9 şehidimizi taşımak üzere helikopter geldi ve bizim oraya cizre ye götürdü. tekrar dönmek zorundaydı, bölgede çalışan timleri almak için helikopter.

döndü o hava şartlarına rağmen. dönerken askere yardıma gelen köylüye erzaklar getirdi. o helikopter pilotu orada ki askeri aldı geri götürmek için o şartlarda havalandı. vertigoya yakalanan helikopter bir daha düştü.

7 şehit.

doğa ana bizden o gün 16 şehit aldı. kimden soracaksınız hesabını?

kime isyan edeceksiniz?

cizreye getiriyordu o askerleride. şırnak ta düştü cudi nin hakkariye bakan sırtlarına.

şerefsizler gelip helikopterde ki şehitlerimizi alıp götürebilirdi. yaralılarımız vardı. onlara acil yardım gerekiyordu.

hemen hazırlandık, helikopterimizin düştüğü yeri tespit ettik, ardından harekete geçtik. bir helikopterin uçması imkansızdı o hava şartlarında.

yürüyerek bölgeye gitmek zorundaydık. en ufak mırın kırın eden yoktu. şehitlerimizi almaya gidecektik, yaralı arkadaşlarımızı alacaktık. timimden kimse mırın kırın etmedi. eden olursa orada azını yüzünü sikerdim orada zaten. kimsenin de aklından geçmediğine eminim. hepsi anadolu çocuğu, şehit nedir hepimizden daha iyi biliyorlar. ''şehidimiz var''

''şehidimizi almaya gidiyoruz''

dedin mi, iş biter. tek bir itiraz duymazsınız. değil -20 -200 dahi olsa, öleceklerinden emin dahi olsalar. çıkarlar yola.

çıktık bizde,

yolun belli bir kısmını araçlarla aldık, 3 tim, 40 50 kişi kadardık.

ardından indik araçlardan. tırmanmaya başladık, akşam üstü 5 i geçiyor saat. kim bilir kaç saat sürecek yürüyüş. zaten normal hava koşullarında 6 7 saat süren yol o hava koşullarında 20 saate kadar çıkabilir. bize 3 günlük kumanya vermelerinden anladık zaten.

http://www.youtube.com/watch?v=wQ2AMM0PxkA

gözlerimiz hariç her yerimizi sardık. her yerde kar var. baktığınız her yer bembeyaz. yön duygunuzu kaybedip yuvarlanmanız an meselesi.

bol bol silahlarımıza ayaklarımıza, bakmalarını söyledim time, farklı bir renk bir nebzede olsa yön duygumuzu geri getirebilirdi.

yürdükçe yürüdük, etrafımızda karların aralarından çıkmış kayaların sivri uçlarından başka bir şey yoktu. bütün dağ karla kaplanmış.

karlı dağ geçit vermiyordu. ama şehidlerimize ulaşmamızı kimse engelleyemez beyler. o motivasyonu size anlatamam.

bu bir operasyon değil, bir arama tarama faaliyeti değil, bir kurtarma operasyonuda değil, şehitlerimizi almaya gidiyoruz. daha öte birşey var mı? orada bırakacak değiliz. bırakacağımıza öldürün bizi daha iyi.

başka bir bölgeden de piyade komandolar tırmanıyordu bölgeye doğru.

üstümüze inanılmaz bir tipi yağıyordu.

olur ya dağa çıkarken bir kayanın üstüne tırmanmak zorunda kalırız diye, iplerimiz vardı.

emir verdim ipleri belimize bağlayın diye.

bu tipiden dolayı göz gözü görmüyordu. hava kararacaktı. daha kötü olacaktı görüş açısı

belimize bağlayarak birbirimizi bağladık askerlerimle. ve bütün bir kol şeklinde.

olur ya kayboluruz. görüş açımızı yitiririz. biri bir yerden yuvarlanıp düşer. bunları engellemek için.

manevra kabiliyetimiz sıfır.

biri çıksa bizi bixiyle tarasa. hiç bir şansımız yok.

gerçi onu yapabilecek kimsede yok o havada.

hava karardı. iyice karanlık başladı. allahtan kamufulajlarımız kış kamufulajı. üşümüyor değiliz üşüyoruz ama. donmamızı engelliyor.

karda yürürken 2 kat daha fazla yoruluyorsunuz. nefes alıp vermeniz zorlaşıyor.

akşam 10 a kadar yürüdük.

mecburen dinlenmemiz gerekti.

her yer bembeyaz birşey görmek mümkün değil.

belki bir adım önünüz uçurum.

iple bağlanmış vaziyette gidiyoruz.

dinlenicez ama uyumıyacaz yanlış anlamayın.

uyku tulumuna girip matı açıp uyuduğunuz anda. uyanıp tulumdan çıkar çıkmaz ölürsünüz. mat sizi ısıtır ama o denli hava değişikliği kan pompalamasında sıkıntı yaratır ve kalbiniz durur.

öbür türlü de uykuya izin yok. donarsınız.

o karanlıkta biraz olsun ısınmak için sigara yaktırdım askere. tabi izin alarak komutanımdan.

sigara içmeyen asker 1 ya da 2 tane zaten. onlarda o gece mecburen başladı.

azda olsa ısınalım diye.

su içeceksiniz su donmuş.

her timde bir asker termos taşıyor.

sıcak çay ve su var içinde.

çay içiyoruz.

kaynamış çay amk. elimiz dahi hissetmiyor sıcağı. o kaynar çayı fondip yapsanız yanmazsınız. zaten 2. yudumda soğuyor siktiğimin şeyi. @atsikenkovboyusikenadam

ben soru cevap yapmıyorum arkadaşlar konuşuyor kendi aralarında. çayımızı içiyoruz. kaynamış suyu içiyoruz.

ama çok içmek yok. yasak. kaç gün kalacağız bilmiyoruz. mahsur bile kalabiliriz. o kumanya bize yetmek zorunda. 3 günlü kumanyamız var biz 6 gün yetecek şekilde kullanma konusunda eğitim almışız. ama askerede izin vermemiz söz konusu değil. hayır birşey değil açlıktan ölürüz.

susuyoruz su içecez su donmuş beyler. susuzluğunuzu sıcak suyla gidermeyi denediniz mi? allah bu durumu göstermesin.

sussuzluğunuz daha da artıyor.

bilenler bilecektir.

intikal esnasında istesiğiniz zaman osuramazsınız. onun bile bir zamanı vardır.

bu intikalde herşey serbestti. tek yasak uyumak.

uyumak ve kumanyadan günlük istikakından fazla yemek.

fazla dinlenmenizde söz konusu değil. 1 saat oturursunuz. o soğukta. bir daha hareket ettirecek bir bacağınız olmayabilir. donar.

her zaman hareket ve kanın damarda hareketi.

önemli olan bu.

tekrar kalktık yürümeye başladık.

durmadan sigara yakıyorum.

yakarken çakmağımızdan çıkan ateş azıcıkta olsa elimin küçük bir yerini ısıtması için.

kıyafetlerimiz çok iyi. üşüyoruz ama donmuyoruz. önemli olan bu.

yürüyoruz devamlı.

beyaz.

ölüm beyazı.

ayaklarınızı her attığınızda boşluğa gelmesin diye dua ediyorsunuz.

asıl en büyük korku çığ düşmesi üzerimize.

sırf bir şerefsiz çıkıp ateş edebilir, tepemize çığ düşsün diye.

allah korusun bir çatışma çıksa ateş edilse tepemize inecek çığ.

ses bile çıkaramıyoruz. hızlı yürüyemiyoruz,

sadece yürüyoruz.

her yer bembeyaz beyler. boşlukta hissediyormusunuz diye soruyorum arada çocuklara.

hisseden varsa. direk durduruyorum timi, yanına gidiyoruz, kendine gelmesini sağlıyoruz.

uçuyormuşum gibi oluyor komutanım diyor çocuk.

sanki boşlukta yürüyormuş gibi.

1 dakika içinde kendine getiriyoruz.

geniş bir yürüyüş kolunda hiç askerinin elinden tutup intikal yapan komutanlar duydunuz mu?

ben çok duydum. bizzat sedat ın elinden tutup yürüttüm. kış ayında intikal yapan timlerde bir çok komutan da bunu yaptı.

elinden tuttum koluna girdim sedatın kendine gelene kadar öyle yürüdük. keza duracak onun kendine gelmesini bekleyecek kadar vaktimiz yoktu.

akşam üstü 5 5 buçuk gibi başlayan intikalimiz yarın sabah öğlen 11 12 ye kadar sürdü.

20 den fazla 5 er dakikalık istirahatker vererek. hava aydınlanmıştı, kar durmuştu. akşama nazaran daha rahat bir yürüyüş yapıyorduk.

helikopterin düştüğü bölgeye geldiğimizde, ortada helikopter diye birşey yoktu.

bizden bir 20 dakika sonra diğer bölgeden gelen piyade komandolarda bölgeye ulaştı.

gruptaki dedektörler yardımıyla etrafı aramaya başladık.

10 15 dakika içerisinde dedektörlerin yardımıyla helikopteri bulduk,

helikopterin düştüğü bölgeyi mevzi kazmak için kullandığımız küreklerle kazmaya başladık,

http://www.youtube.com/watch?v=WpNE1hj_f7U

önce kuyruğu çıkmaya başladı ortaya,

heyecanlandık,

rütbe farketmeksizin, hepimiz bir olmuş şehit kardeşlerimizi çıkartmaya çalışıyorduk, sonra kuyruktaki türk bayrağı çıktı donmuş, piyade komandolardan biri üzerinde ki donmuş parçayı silmeye başladığını gördüm arkasından bayrağa bir öpücük kondurduğunu.

kara kuvvetleri yazısıyla arkasından jandarma yazısı çıktı,

bir şehidimize ulaştık,

arkasından bir tanesine daha,

bir tanesine daha, gözlerinin bir tanesi açık, şehit olmuşlar ardından bedenleri donmuş.

bir tane daha,

bir tane daha,

bir tane daha,

bir tane daha çıkardık,

ilk etapta 7 şehitdimiz ve bir o kadar yaralımız vardı.

yaralı askerimizde şehadet şerbetinden içmişti. 13 şehit çıkardık.

hava güzeldi bir helikopter gelmek zorundaydı. gelecekti. bu herhangi bir operasyon değil, bir kurtarla olayı değil, arama tarama değil. şehit bu şehit başka bir şeye benzemez.

gelecekti helikopter.

gelene kadar dua ettik başında. daha çok dua bilen asker durmadan dua ediyordu.

helikopterler geldi 2 tane. arkadan bütün şehitlerimizi çok dikkat ederek helikopterlere koyduk. çok dikkat ederek canları yanmasın diye.

gönderdik şehitlerimizi.

bizi almaya gelecek helikopteri beklerken şu haber aldık. helikopter enkazı için başka bir yerden nato dan bir helikopter gelecekmiş.

o gelip enkazı kaldıracakmış. bizde bulunmuyormuş.

bu yüzden orada beklememiz gerekiyormuş.

2 gün bekledik. enkazın kaldırılması için. 2 gün sonunda kaldırıldı enkaz. olur ya bu süreç içerisinde gelip zarar vermesinler diye.

kim gelecekse amk o havada.

sırtlarlara 2 tim daha getirilikdi, 3 günlük artı kumanya daha verildi. 2 gün denildi 6 gün bekledik, nato helikopterini getirecek ispanyol pilot bir türlü inemedi oraya.

hava biraz düzelince geldiler enkazı kaldırıp gittiler. arkasından bizide aldırlar. bizde geriye döndük.

beyler bundan sonra anlatılacak 2 şey kaldı. yani en fazla 4 part falan. bu gece burada bitiriyim. onlarıda yarın anlatıp konuyu tamamlarız. yani bitecek. ne yazayım, kafadan birşeyler uyduracak halim yok=) olanı anlattım. ardından biraz daha konuşacağız askerden sonra neler yaptım onlarıda konuşuruz. ama pusu vakti yakın ne yazık ki. yok kitap falan çıkarmayı düşünmüyorum. burada anlattım. okuyan okusun. orada yaşanılanlar orada hayatlarını kaybedenler, hayatları değişen insanları anlatıp bunun üzerinden para kazanmak bana pek vicdani gelmiyor. burada yazılanlar burada kalacak. abi ya pazar günü millet okul telaşı felan o yüzden bir part daha atsan yarına fazla bişey kalmasa iyi olur . birde yarın erdinç abimizin şehit düştüğü olayımı anlatıcaksın ?

- yarın bitecek zaten abicim. evet erdinç in şehit olduğu kısmı anlatacağım, yağmurun vefat ettiği bölüm benim yaralandığım bölüm. @ziplayan cekirge

kardeşim kimseye kızım darılıp hikayeyi kısa kesmiyorum inan bana. anlatabileceklerim bu kadar yani. başka birşey yok.

telsiz olayına gelirsek, tespit edilmiyordu heralde bizim zamanımızda ki kimse gidin şuradalar demedi. şimdi nasıl durumlar son zamanlarda orada askerlik yapıp başına bu tip şeyler gelen arkadaşlara sormak lazım. ama bizim dönemimizde öyle telsiz konuşmalarında yer tespiti yapmak mümkün değildi. @deeldo

valla astsubaylık la ilgili ben ne desem boş. onu astsubay olan veya olmuş kişilerle konuşsan daha sağlıklı. tek tavsiyem bu olabilir. olayın içinde olduklarından sana en temiz bilgiyi onlar verebilir ancak. başından beri okuyorum, son yaptığın telefon görüşmesi, o bölgede kalmanın sonucunu en net şekilde ortaya koyuyor.

şöyle bir soru sorayım, sen bu kadar zaman bunları içinde tuttun, şimdi kim bilir kaç kişi öğrendi. bir rahatlama, sırrını itiraf etmek ya da yükünü boşaltmak vs. gibi bir huzur oldu mu sende?

yoksa değişen bir şey yok mu?

--

rahatlama oldu mu?

kısa bir cevap vereyim,

hemde nasıl.

bu kadar uzun şeyi kime anlatabilirdim. yada bunları dinleyecek zamanı olan kimi bulabilirdim ki?

o yüzden mutluyum ve huzurluyum. benim için terapi oldu diyebilirim. -abi ben askerde makinalı kullanmak istiyorum bunun için özel bişey yaptırıyolar mı?

biraz fiziki yapına bakıyorlar diye biliyorum. iri yarı bir kişiysen ya da takımın içerisinde fiziki olarak en irisi sensen makinalıda senin oluyor. bu tarz şeyler. ama ne kadar geçerli bilmiyorum. sorup öğrenmek lazım. daha eve yeni geldim beyler. saat 8 10 geçiyor şimdi attım kendimi eve. babamın yanına gitmiştim uzunköprüye. akşam maçtan sonra buradayım. son bölümleri anlatacağım. akşam görüşmek üzere. son partları atıyorum arkadaşlar, öncelikle şunu söylemeyi bir borç bilirim. yazıma başlarken beklemediğim bunca ilgiden dolayo hepinize sonsuz teşekkür ederim.

bir kaç şeyi önceden söylemek isterim, burada yazılanlar için, bir kaç kişiden kitap teklifi aldım. bu yazılanlar kitap olmayacak. bu yazılanlar inci sözlükte kalacak, kaldırılmadığı sürece veya silinmediği sürece, internet kullanan herkes, istediği vakit girip okuyabilecekler. bu yaşanılanların kitap veya seneryo haline getirilim para kazanmak amacıyla kamuoyuna sunulmasına pek anlam veremedim. o yüzden öyle bir niyetim yok.

bir kaç arkadaşı kırdıysak şimdiden affola. bazen ekgib veya unutularak yazılmayan şeyler hatta yanlış yazılan şeyler olmuş olabilir. zaten bunlar özel msjlarla belirtildiğinde düzeltilmiştir. gece görüş olayına biraz deyineyim. o zaman yoktu yazmış olabilirim. ancak öyle yazdıysam yanlış demişim. zaten yazılanların tümünü okuyan arkadaşlar muhakkak rastlamışlardır. hepimizde yoktu az vardı demiştim.

sanırım 1 aydan fazla birlikte olduk. hepinize teşekkür ediyorum. yaşadıklarım ve yaşadıklarımızla ilgili yazacaklarım bu gece son bulacak. ancak her zaman, kim ne zaman isterse bana özelden veya başlık altından soru sorabilir. bilgim dahilinde cevaplarım veya muhabbet etmeyede devam ederiz.

tekrar tekrar teşekkür ederim.

yavaş yavaş son gecemize başlayacağım arkadaşlar. --- son partlar ---

1996 nın ilk ayları. askerlikten yüzden düşeli çok olmuş, şehit olunan zamanlara girilmiş. 1 aydan daha kısa bir sürem kalmış teskereye.

17 ay.

dile kolay.

17 ay önce doğmuşum sanki. ondan öncesi yokmuş gibi. en başta dediğim gibi. kahramanlıklar öyküsü, bir destan değil bu anlatılanlar. gerçekler.

yarın, şu an aramızda bulunan bazı arkadaşlarımızın kardeşlerimizin karşılaşacağı şeyler. yıllar önce abilerinizin karşılaştığı şeyler.

unutulmayan hadiseler.

unutulmaması gereken hadiseler.

bambaşka bir hayat.

bu insanlar içinizde arkadaşlar. bu olayları yaşayan insanlar hergün yanınızdan geçiyor, belki selam veriyorsunuz yüzüne dikkatli bakmadan. hergün aynı otobüste yolculuk ediyorsunuz bu insanlarla.

size bir tanesinin adresini vereyimmi.

istanbul da, mecidiyeköy okmeydanı - aksaray yedikule arası otobüslerde yolculuk yapanınız hiç oldu mu?

okmeydanı mecidiyeköy istikametinden aksaray ve yedikule giderken, shell benzin istasyonundan kasımpaşa nın dar bir yoluna girersiniz, daima trafik vardır orada. o yolda bir adam var.

genellikle asker elbisesi giymiş, başında bir miğfer yoldan geçen arabalara kendince yön gösteriyor, elinde bir düdük, geçen jandarma minibüslerine polis arabalarına selam veriyor. ona dalga geçmek için selam veren insanlara hazır kıta durup selam veriyor.

etrafınca ''deli'' olarak adlandırılmış bu adam. sizce neden ''deli''.

o adam da bu anlattığım şeyleri yaşamış insanlarından bir tanesi. arıyorsunuz ya etrafta. görmüyorsunuz. işte onlardan biri.

bir gün yolunuz düşerse dikkat edin. çoğunlukla oradadır.

hatta biraz dikkat ederseniz, hep bir şeyler mırıldığını farkedeceksiniz. hep aynı şeyleri mırıldanıyor;

Hem okudum hem de yazdım
Yalan dünya senden bezdim oy
Dağlar otağını gezdim
Yitem yavrum bulunur mu

Bak şu kaşa bak şu göze
Yandı yürek döndü köze
Mehmetimi bir top beze
Saran dünya değilmisin

El veriyor el veriyor
Ortadirek bel veriyor
Döndüm baktım sağ yanıma
Mehmetim can veriyor

mehmet e ağıt bu mısraların ismi, http://www.youtube.com/watch?v=c9fE7XOHxBw

yaklaşık 8 9 gündür arazideydik, son diye düşünüyordum. çakırsöğüte döndükten sonra artık tezkere alacak asker olacaktım ve bitecekti arazide intikal yapmak veya operasyonlar.

gün sayabilirdim yağmuruma kavuşmak için.

son bir kaç haftadır pekde iyi olmayan haberler alıyordum. yağmura ulaşmak imkansız olmuştu. ne zaman hastaneyi arasam ya hemşire müsait olmadığını söylüyor veyahut annesi çıkıyor uyuduğunu söylüyordu beyler.

annemde oğlum merak etme, herşeye hazırlıklı olmak lazım, hem senin hem onun için. az kaldı zaten. sen kendine dikkat et sen iyi olursan oda iyi olur falan diye birşeyler söylüyordu.

akl-i selim düşününce durumun vehametini anlayabiliyorum şimdi beyler ama o zaman kötü şey getirmiyorsunuz aklınıza.

tek düşündüğüm, benim iyi olmam gerektiğiydi. o kadar. bana bişey olmazsa ona da bişey olmayacaktı.

aylardır bölgedeydik askerlerimle. onca şey yaşamıştık, k.ırak a bile girmiştik defalarca. bişey olmamıştı.

inanırmısınız aramızda dalga bile geçer olmuştuk azraille.

bizi kesin unuttu amk,

bizi teğet geçti,

azrail bile illallah etti bizden hey yavrum hey,

gibi dalga geçip gülüşüyorduk.

biz ne bilelim, bizim için pusuya yatanın azrailin ta kendisi olduğunu.

son arazi arama tarama görevimiz, yavaş yavaş kış bittiği için, yaz tertiplenmesi boyunca sınır jandarma timlerinin bölgeleri arasında intikal yaparak geçiriyorduk.

özellikle ortaklar kureyşin arasına kadar gidiyor, ırak topraklarına 1 km kadar girip tekrar hat boyunca düğün dağına dönüyorduk. düğün dağında ise çeşitli mevkiilerinde (arazinin uyumuna göre) istirahat edip tekrar aynı hat boyunca yola koyuluyorduk. yaklaşık 7 6 kol halinde 300 e yakın komando olarak intikal yapıp arama tarama görevimizi yerine getiriyorduk.

herşey gayet normaldi. yani o bölgenin durumuna yaşadıklarımıza göre normal. yoksa günde 12 13 saat yürümek normal olabilir mi? olabileceklere bizim beklentimize göre normaldi.

taki o sevgi kodumun gecesine kadar. düğün dağından, habur 2 sınır karakoluna doğru intikal için son hazırlıklarımızı yaparken, yemişli dağdibi ve gülyazı bölgesinden istihparat geldi.

bölgede kalabalık bir militan grubu görüldüğü, ve beytüşşebap-bestler bölgelerine doğru gittiği en yakın birliklerin de bölgeye derhal hareket etmesi gerektiği çağrısını aldık tabi şifreli ve doğru kodlarla.

sınırda bulunan bizler, beytüşşebapta bulunan uzungeçit mevkiinde ki komando birlikleri hatta siirtten de bestler bölgesine timler kaydırılıp bir kıskaç harekatı yapılacağı söylendi.

bu unsura en yakın grup bizdik,

hazırlıklarımızı daha hızlı tamamlayarak yola çıktı.

arazi hakkari ye yakın bir bölge olduğundan en boktan arazi beyler. bir karış düz yer yok diyebilirim.

biz zaten tam sınır taşlarının olduğu bir bölgedeyiz, düğün dağının kuzaye bakan sırtları türkiye, güneye bakan sırtlarıda ırak. biz tam tepe noktalarında bulunuyorduk.

hemen tarlaş mezrasına inip oradan, gülyazıya geçmek için tempolu (artık o arazide ne kadar tempolu derseniz) intikal yapmaya başladık. telsizlerimizde an be an, şifreli olarak tabii istihparat raporları geliyordu.

tahmin ettiğim kadarıyla bunlar köylere uğraya uğraya gidiyorlardı yoksa tek tek bu şekilde bir istihparat vermek mümkün değil. dağlarda kamera yok ki amk.

işte yaban domuzları şuralarda. işte tugayda hareketlilik var, önemli misafirlerimiz yoldalar ilerliyorlar falan filan gibi telsizden devamlı birliklerin başında ki bölük komutanlarına anonslar geçiyordu.

fakat özellikle telsizde hareketlilik olmasın diye kesik kesik anonslar çekiliyordu. zaten bizden telsizleri kapatmamız istendi. olurda bazı mallar (mesela ben=) ) mandalı açık unutur ne yaptığımız yayılır diye.

yanımızda korucular da vardı, zaten devamlı aynı yoldan intikal yaptığımız için yolun güvenliği konusunda bir tereddütümüz olmadığından tarla mezrasına 1 1 buçuk saatte varmıştık, ortasu köyüne varmamızda uzun sürmedi, ancak köye girmeden hatta mümkün olduğunca köy ahalisine gözükmeden gülyazı mevkiine doğru hareket ettik. zaten karanlık iyice bastırldığı için bu konuda pek sıkıntı çektiğimiz söylenemezdi.

işte bu intikalde mesela sigara içilmesi yasaktı. öyle gelecek bir kanascı vuracak falan değil işte amk. yer belli olmasın manevra yapan birlik iz bırakmasın diye.

yanlız normal seyirden bir anda değişti,

acilen yemişci köyüydü sanırım (ki bu köyde ki müstakil evlerin arazilerinin bir kısmı ırak sınırı içerisindedir iç içe geçmiş bir yer yani) oraya gitmemiz gerektiği söylendi nedenini dağdibi mevkkinde tespit edilmiş bir takım unsur o bölgede ki uzungeçit in hemen yanında ki penaper dağının tepesine doğru hareket ettiği söylendi.

bizde yemişci bölgesinden o dağa doğru tırmanıp önlerini keseceğiz. amacımız bu.

akşam sanıyorum saat 9 10 gibi biz yemişci (yemişli de olabilir) bölgesinden bu penaper dağına tırmanmaya başladık.

bir dere yatağından yukarı doğru yol aldık, belli bir mesefe boyunca, bölgede ki sınır jandarma timlerinin kurmuş olduğu mevziler vardı. ancak bir süre yol aldıktan sonra bunları geride bıraktık. her türlü saldırıya açık bir iki tarafı tepe olan bir dere yatağından yol alınca, mecburen öncü timler seçildi. önden gidip yol güvenliğini sağlayacak, arkadan birlik geçecek ve geri gel emriyle öncü birlikte tekrar birliğe dahil olacak.

tabi o göt veren üsteğmen o gece hep ben ve timimi öncü tim yaptı. http://www.youtube.com/watch?v=iuF-fFA65lo

o zamana kadar bestler, cudi, küpeli ve namaz dağlarında intikal yaptım, ama o gece çok farklıydı beyler. içime doğdu heralde. tırmanırken o dağ beni boğuyormuş gibi hissediyordum resmen. içimde çok boktan bir his vardı. hemen arkamda erdinç timin en arkasında uzmanım vardı. bahadır da arkalarda bir yerde.

üstümüze öyle bir çökmüştü ki o dağ, sanki üstümüzü örtecekmiş gibime geliyordu.

gece 11 12 ye kadar devamlı öncü tim biz olduk.

en önden gidip, güvenli olduğunu söyledikten sonra birlik gelip geçiyor arkadan üsteğmenin gelin emrini bekliyorduk.

her defasında ki bana stresten öyle geliyor olabilir, daha geç gelin emri veriyordu sanki. bir türlü telsizden gelmemizi söylemiyordu. zaman akmıyordu amk.

artık ben, telsizden anons çekiyordum

''komutanım gelellim mi?''

''komutanım hazırsanız çekin bizi''

diye.

ama her defasında daha bir bekliyormuş gibime geliyordu amına kodumun yerinde.

dağ dibi bölgesine bakan sanırım 260 lı bi tepeydi, oraya geldiğimizde bitmiş vaziyetteydim, yorgunluktan değil, delirecektim. resmen. içimde öyle bir his vardı ki, kalbim duracakmış gibi hissediyordum, miğdem büzülüyordu sanki.

sigara içmek istiyordum deli gibi,

devamlı aklıma benim ölümüm değil, yavuz abi gelmeye başladı ve nedensizce yağmurun ölümü gelmeye başladı.

dağdibi bölgesine bakan tepelere vardık ancak bir bok yoktu.

bu sefer penaper dağının en zirve noktasına kadar tırmanmamız gerektiği söyledi, ben hayatımda bu kadar s çizerek yürüdüğümü hatırlamıyorum lan. sanki olduğumuz yerde yuvarlak çiziyoduk amk.

kafayı yiyecektim resmen. kendimi bacağımdan vurmayı bile düşündüm diye bilirim. http://www.youtube.com/watch?v=1i45ag5J_hU

devamlı öncü tim olarak en önden biz gidiyorduk ve ardık bizi hakikaten geç çekmeye başladığını farkettim, devamlı komutanım bizi çek buradan komutanım çekin bizi diye anons geçiyordum,

dağın önemli bir kısmını tırmanmıştık, fazla birşey kalmamıştı, yani saat 3 gibi falandı, bir kaç saat içerisinde bölgenin en tepe noktasına ulaşacaktık,

saat 3 gibi işte amk, yolun çatallaştığı bir yere geldik, kayalık bir tepenin üstüne çıkmamız ve bölgenin hakim tepesine mevzilenmemizi istedi bizim, öncü tim olarak oraya çıkacaktık ve birlik geçene kadar orada mevzilenip güvenliğini daha doğrusu sağ tarafının korumasını yapacaktık, bizle beraber sol taraftaki tepenin sırtlarına bir tim daha gönderdi,

içim içimi yiyo amk şunları yazarken.

biz çıktık o tepeye, mevzilendik, sol tarafımız 15 20 metrelik bir kayalık boşluk var, sağ tarafımızda bir sırt var. biz tam o arada kaldık orada mevzilendik, sol tarafımız boşluk bir kaya silsilesi olduğu için oradan herhangi bir sıkıntı gelmez, biz tepeden yolu görüyoruz zaten, oradan geçti gitti bizim birlik,

15 dakika geçti,

komutanım çekin bizi dedim, ses gelmedi

komutanım hadi çekin bizi dedim,

bekle dedi,

erdinçe dedim ki sen silahı aç kıpırdayan ne varsa vur, içim içimi yemeye başladı, nefes alamıyodum,

yarım saat boyunca hadi çekin bizi buradan falan diyorum ve sesim yükseldi, benim o halimi gören takım da tedirgin oldu çalı kıpırdasa ateş edicez, dedim hepiniz kıpırdayan bişey olurs vurun serbest, ki yanlışlıkla ateş etseler yerimiz belli olsa operasyonun içine sıçılır ve benim askerliğim yanar. ama stresten artık dişlerimi sıkıyorum çenem ağrıyor, hava soğuk değil elim ayağım titriyor çok kötü his var içimde,

erdinç in yanındaydım, dedim komutanım çok kötü bir his var çekin bizi artık... derken kayalığın yanına gidip aşaya bakmak istedim bizimkiler nerede diye,

komutanım dedim ne olur çekin artık bizi buradan diyip daha tam ayağa kalkmamışken..

erdinç şehit oldu,

dizimin üzerinde çöktüm, üzerimize onlarca izli mermi gelmeye başladı,

bizimkiler çığlık atmaya başladılar.

selim vardı, bağıra bağıra çığlık ata ata kelime-i şaadet getirmeye başladı,

bu dediğim hadise 7 8 saniyelik olay. erdinç in kafasının yere sert bir şekilde vurduğunu gördüm, etrafına mermiler düşmeye başladı ben 1 2 saniye orada olsam şu anda bunları yazıyor olamayacaktım,

tamamen bilinçsiz bir şekilde ayağa kalkıp mevzi arama için ayaklarım burkula burkula koşturmaya başladım, etrafıma mermiler düşüyordu, izli mermiler geçiyordu heryerden, ben tabi kayalık bölgenin olduğunu unuttuğum için oradan aşağıya yuvarlandım, uzmanımın sesini hatırlıyorum sadece, komutanım diye,

ayağım boşuğa düşünce kayarak düşmeye başladım kafamı sağ tarafını vurdum dik bir açıyla topuğumu taşa sapladım, ayağım bir anda sımsıcak oldu, sağ kulağım ıslandığını hissettim,

bir iki dakika falan hatırlamıyorum, sonra süründüm biraz kafamı basket topu büyüklüğünde belki biraz daha büyük bir kayanın oraya soktum ki kafamdan tek geçen şey şuydu kafamdan vurulmıyım, bayılıyorum ayılıyorum çığlıklar falan geliyor, tepede bize ateş ettikleri yerden adamları net gördüm, net gördüm ama uzaktan, tepede oldukları için gökyüzüne yansıyan kısımlarını seçiyordum, bana ateş ettiklerini beni gördüklerini net bir şekilde hatırlıyorum, bizim takım aydınlatma fişeği atmaya başladı,

omuzlarımın yanına ateş gelmeye mermi düşmeye başladı,

sağ kulağımı tuttum bir ara kanadığını görünce kafamdan isabet aldım sandım. vuruldum sandım. bayıldım sonra tekrar ayıldım. telsiz çayır çayır yanıyordu, utanmıyorum bundan. bağıra bağıra bahadıra falan,

kurtarın beni buradan, üsteğmenin yanında hakan teğmen vardı, hakan abi yalvarıyorum abi kurtarın bizi, abi ölücez abi ne olur alın bizi buradan. abi ölüyoruz abi kurtarın diye feryat figan bağırmaya başladım. tabi bizimkiler tepemde kafalarını kaldıramıyorlar.

kimse gelemedi o gece. http://www.youtube.com/watch?v=YVg09kIXV1M

ben tamamen kan kaybından bilincimi kaybettim, o kadar boktan bir çukura düşmüşüm ki, sabaha karşı beytüşşebap uzungeçitte gelen tim bunların arkalarından geldiği için saldırıyı kesip kaçmışlar 8 tane leş bırakmışlar,

benim timi çekmişler, benim uzman 2 şehidimiz var demiş, erdinç ve beni söylemiş,

beni oradan o çukurdan inip alamadılar, ve bu şehit olduğum haberi tugaya verilmiş,

haber gittikten sonra benim ölmediği yaralı olduğunu anladılar, benim timi çoktan tugaya götürmüşler, şehit durmaz çünkü orada, erdinç i ve timi çekmişler oradan. üzerimize bütün cephanelerini göndermişler. bir ara sırt üstü döndüğümü kelime-i şaadet getirdiğimi hatırlıyorum öleceğimiz ve yağmurunda öldüğünü düşünmüştüm huzurlu gidiyordum. ama mukatterad işte. ölemedik,

o gece de yağmur çok ağırlaşmış, çok kötü olmuş iki üç kere acil müdahale etmişler, artık kesin ölecek diyorlar, bir ara kendine gelmiş ne alakaysa sapancaya gitmek istemiş,

hiç gitmemişti oraya. bahsi bile geçmemişti,

o sırada haberlerden geçmeye başlıyor şırnakta şehitlerimiz var bir çok yerde çatışma çıkmıştı o gece 8 9 şehit vardı. isim vermemişler,

annem huylanmış yağmurda duymuş yalvarmış son isteğim falan demiş arayın orayı.

aramışlar bizim tugayı bir kaç seferde düşürmüşler,

bütün aileler arıyor çünkü,

telsizde kim varsa beddua etmek istemiyorum ama, anneme şunu diyor barış asteğmenin timi döndü iki şehitleri var bir şehidi getirdiler, ama barış asteğmen dönmedi,

olacağı varmış, diyeceği varmış demek ki.

annem çığlık çığlığa bağırıp feryat figan yığılmış odanın ortasında yağmurun gözlerinin önünde.

tabi konuyu tam bilmediği için yağmur annesi şehid olduğumu sandılar. gerçi ben o gece şehit olmam lazımdı. olmalıydım.

yağmurun zaten bitmek üzere olan vücudu anında iflas ediyor o görüntü karşısında. o gece yağmurum vefat etti.

beni aldılar, 2 gün sonra yaşadığımı öğreniyorlar. ben diyabakıra getirildim, bir helikopterle giderken hatırlıyorum bir sedyede giderken yüzüme çarpan hastane koridorunun tavan florasanlarını.

bir ara kendime geldim, yağmurla yavuz abi camın dışından bana bakıyorlardı. bu anı hiç unutmuyorum. yüzleri donuktu. mimik yok. bana bakıyorlardı. hayal meyal erdinçle konuştuğumu hatırlıyorum. yağmur canım dışında hep oradaydı.

dedim ben yağmur öldü galiba.

10 gün hastanede kaldım, iç kanama şüphesi olmuş düşünce ayağım çok kötü olunca acıdan duramam diye devamlı uyutuluyorum. hep yağmur yanımda ama hep.

dedim öldü yağmurum. ölmek için can attım can. ölmek istedim. ölemedik, kenan komutan varya videosu. onun sonu bana çok acı gelir. diyor ki ''o öldü bu öldü biz hala yaşıyoruz''.

kendimi düşünürüm hep.

ben ölemedim,

yağmur öldü,

yavuz abim öldü,

ibrahim komutanım öldü,

sezai onbaşı öldü,

erdinç öldü,

ben ölemedim.

diyarbakırdan bir daha dönmedim şırnak a.

eve gönderdiler,

3 ay odamdan dışarı çıkmadın, annemle konuşmadım, kimseyle konuşmadım,

intihar etmeyi düşündüm, ama yağmur bana mektup bırakmış annem ve kardeşim sana emanet. küfür bile ettim yağmura ölemiyorum çünkü.

bir sabah balkonda uyandım, akşam kendimde olmadan balkona gidip yatmışım, helikopter sesi her geldiğinde kafamı duvarlara vurdum.

rüyalarımda hep yağmuru gördüm, o yüzden uyanmak istemedim.

3 ay sonra bahadır geldi. beni aldı dışarı çıktık, biraz konuştum, çiğdem geldi yağmurun arkadaşı dershaneden onunla konuştum. bahadırla beni babam tatile götürdü, öğlen uyurken odanın sehpasında olan çakmağa güneş yansıdığı için patladı ben kendimi oradan oraya atıp bağırırken buldum,

yağmur her gece rüyama girdi, erdinç girdi, yavuz abi girdi,

hep yüksek tepelerde kalmak istedim, yere inmek istemedim,

kalabalık yerlerden kaçtım, sokaklarda duvar dibinden yürüdüm,

yağmur hep kulağıma bişeyler söylüyordu.

ölemedik işte amk.

sonra çiğdemle bahadır birlikte olmaya başladılar evlendiler,

beni yağmurun annesi kendime getirdi. direndim, yağmuru her gece rüyamda gördüm uzun yıllar.

öle boktan bir hayatım vardı. çok tembeldim başlarda. bişey yapmak istemiyordum. istanbuldan gitmeyi düşündüm. geri dönmeyi şırnak a.

dönemedim, ölemedim. öle yaşadım.

o gece gerçekten benim timim iki şehit verdi, biri erdinç asteğmenim komutanım derdi, biri yağmurum oda asteğmen efendi derdi.

o gece iki canımı şehit ettiler. benimda ölmem lazımdı ama ölemedim, azrail bir yanlışlık yapmıştı o akşam.

hepsi bu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder